"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Tüketici Mahkemesi
SAYISI : 2020/300 E., 2021/1226 K.
KARAR : Davanın kısmen kabulü
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. İlk derece mahkemesi kararı davacı vekili ve davalı vekili tarafından ayrı ayrı duruşma istemli olarak temyiz edilmekle kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 21.02.2023 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.
Belli edilen günde gelen temlik alan davacı vekili Avukat ... ile davalı vekili Avukat ...'ın sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saat 14.00'te Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; müvekkilinin davalı ... Yapı İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş. ile arasında adi yazılı şekilde imzalanan 21.03.2008 tarihli gayrimenkul satış vaadi sözleşmesiyle, Büyükçekmece ... Köyü F21D pafta, 139 ada, 8 parsel sayılı taşınmazda 74 no'lu villanın sözleşme ve ekindeki hüküm ve şartlar uyarınca, inşaası için anlaştıklarını fakat davalı tarafın sözleşmeye uymadığını, buna göre mülkiyet hakkının tescilini, kira tazminatı ödenmesini bu mümkün olmadığı takdirde de ödemiş olduğu 940.000 USD'nin davalıdan ticari faiziyle birlikte iadesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili, davacının satım bedeli olarak kararlaştırılan bedelin ne nakit kısmını ne de mal ve hizmet kısmını ifa etmediğini, şekil şartından yoksun sözleşme ve çek teslim tutanağı ile tapu-tescil davası açmasının, bu mümkün olmadığı takdirde ödendi diyerek bedelin istirdadını talep etmesinin ve tüm bu talepler için haksız ve kötü niyetle ihtiyati tedbir talep etmesinin abesle iştigal teşkil ettiğini ve reddinin gerektiğini, davanın açılabilmesi için öncelikle hukuken ve şeklen geçerli sözleşmenin mevcut olması gerektiğini, yasanın öngördüğü biçim koşullarına uygun olarak yapılmayan sözleşmeye dayanılarak açılan tescil davasının kural olarak kabul edilemeyeceğini, davacının istirdadını talep ettiği 940.000 USD'lik miktarı müvekkiline ödemediğini, teslim ettiğini bildirdiği çeklerin sözleşmenin şifahi feshi sebebiyle kendisine iade edildiğini, bakiye tutarın ... ve ...'den mal ve hizmet olarak tahsil edilmediğini, edimini yerine getirmeyen davacının kira tazminat bedeli talep
etmesinin de dayanaktan yoksun olduğunu, kabul anlamına gelmemekle birlikte mahkemece tazminata hükmedilecekse %15'lik oranın fahiş olduğunu, bunun yerine yasal faiz oranının uygulanması gerektiğini beyanla davanın reddine karar verilmesini dilemiştir.
III. MAHKEME KARARI
İlk derece Mahkemesinin 27.01.2016 tarihli ve 2011/354 E., 2016/103 K. sayılı kararı ile; bilirkişi tarafından yalnızca davacıya ait MOS şirketinin defter ve belgeleri incelenmiş ve ayrıca ihbar olunanlar ... ve ...'ün ortak olduğu Garanti Barter A.Ş. tarafından ibraz edilen belgelerin davalıya gerçek anlamda yapılmış nakit, yahut mal ve hizmet karşılığı bedel olduğu ispat olunamadığı, davacı tarafından ispat edilebilen sadece 118.000 USD değerindeki çekler olup mahkememizce dava tarihi itibariyle bu çeklerin TL cinsinden belirlenen değerinin davacıya, davalı tarafından ödenmesi gereken peşinat olduğu kabul görülerek; davalı ile ihbar olunanlar arasındaki barter ilişkisi keza davacı ile davalı arasındaki barter ilişkisinin yargılamamız dışında kaldığı, mevcut ihtilafın yanlar tarafından bir başka ticari davaya konu edilebileceği sonucuna varıldığı, 6502 sayılı yasa kapsamında ön ödemeli konut satışı olarak değerlendirilen haricen yapılmış satış sözleşmesine uyulmaması nedeniyle davalı tarafından mahkememizce peşinat olarak alındığı kabul edilen miktarın davacıya iadesinin gerekeceği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, 150.380,40 TL'nin 16.09.2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı ... Yapı San.ve Tic.A.Ş.'den alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkeme kararına karşı, süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuş, temyiz istemi üzerine Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 28.03.2018 tarihli kararı ile onanmış, davacı tarafından bu kez karar düzeltme isteminde bulunulmuş ve Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 24.02.2020 tarihli ve 2018/3754 E., 2020/2655 K. sayılı ilamı ile mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
2. Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 24.02.2020 tarih ve 2018/3754 E., 2020/2655 K. sayılı ilamı ile, davacının sair karar düzeltme sebeplerinin bu aşamada incelenmesine gerek görülmediğine karar verildikten sonra; eldeki davanın, davacının gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi gereği tescil talebine, bu mümkün olmadığı takdirde ödediği bedelin iadesi istemine ilişkin olduğu, Büyükçekmece Tapu Müdürlüğüne ait belgeden dava konusu yerle ilgili olarak tescil imkansızlığı olduğunun anlaşıldığı, bilirkişi raporunda davacının ödediği miktarla ilgili tespitler yapılmış ise de, özellikle Barter ilişkisi ile ilgili ödeme hususunun davacı ile bağlantısının yeterince araştırılıp değerlendirilmediği, böylece davacının yaptığını iddia ettiği ödemelerle ilgili olarak açık hesaplanabilir bir sonuca ulaşılamadığının dosya kapsamından anlaşıldığı, hal böyle olunca, Barter konusunda uzman bir bilirkişi de eklenerek 3 kişilik bilirkişi heyeti oluşturulmak suretiyle, taraflar arasındaki sözleşmenin 3 üncü maddesinde geçen ödeme şekli ve özellikle de barter ilişkisi gözetilerek, taraf iddia ve itirazlarını karşılayacak şekilde, uzman bilirkişi heyetinden taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınmak suretiyle hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken; davanın kısmen kabulü kararı Dairece zuhulen onandığı anlaşıldığından, Daire onama kararının kaldırılarak, mahkeme kararının yazılı gerekçe ile bozulmasına karar verilmiştir.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk derece Mahkemesinin yukarıda anılan tarih ve sayılı kararı ile; Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda alınan bilirkişi raporu denetime ve hüküm kurmaya elverişli bulunmakla, davacı ile davalı şirket arasında barter ilişkisinin bulunmadığı anlaşılmakla, dosya kapsamında davacının yalnızca 118.000 USD alacaklı olduğu, dava açıldıktan sonra ve Yargıtay bozma ilamından önce bozulan ilk derece mahkemesi kararı gereği davacıya bir kısım ödemelerin yapıldığı, bu ödemelerin tespiti ve davacının bakiye alacağının tespiti için dosyanın ek rapora gönderildiği, davacının dava dilekçesinde ödemiş olduğu bedeli dolar cinsinden talep etmesi nedeniyle, ödenen bedellerin de dolar cinsinden hesaplanarak davacının bakiye alacağının bilirkişi tarafından 86.352,12 USD olarak hesaplandığı, açıklanan nedenlerle, davanın kısmen kabulü ile 86.352,12 USD'nin 10.02.2016 tarihinden itibaren 3095 sayılı kanunun 4/a maddesi gereğince Devlet bankalarının USD ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranı üzerinden işleyecek olan temerrüt faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, 31.647,88 USD yönünden dava konusuz kaldığından esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına, fazlaya dair taleplerin reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı ve davalı vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı vekili, mahkeme tarafından borcun üstlenilmesi kapsamında yapılan ödemelerin hukuki değerlendirmeye alınmadığı ve davalının sebepsiz zenginleşmesine sebebiyet verildiği, Barter ilişkisinin yanlış değerlendirildiğini, tespit edilen alacağın ise dava tarihi itibariyle değerlendirilmesi gerektiği, hesaplamanın nasıl yapıldığının net olmadığını, karşı tarafa yüklenen vekalet ücretinin de hatalı olduğunu, temlik sözleşmesi kapsamında olmayan yargılama giderleri ve vekalet ücretinin de temlik alandan tahsiline karar verilmesinin hatalı olduğunu beyan ederek mahkeme kararının bozulmasını istemiştir.
2. Davalı vekili, davacı tarafından mahkemenin ilk kararındaki TL yönünden karar verilmiş olmasının temyiz ve karar düzeltme nedeni olarak ileri sürülmediğini, bu nedenle bu konusu kendileri lehine usuli kazanılmış hak bulunduğunu, mahkemenin ilk kararından sonra kendilerince ödemeler yapıldığını ve davacının herhangi bir alacağının kalmadığını beyan ederek mahkeme kararının bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, taraflar arasında düzenlenen daire satış sözleşmesince ödendiği iddia edilen bedellerin sözleşmenin yerine getirilmemesi sebebine dayalı alacak istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması üzerine, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı YİBK).
2. Mahkemenin, Yargıtayın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur (04.02.1959 tarihli ve 13/5 sayılı YİBK).
3. Değerlendirme
1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına, bozmaya uyularak verilen kararda belirtilen gerekçelere göre; davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Somut uyuşmazlıkta; Mahkemece verilen 27.01.2016 tarihli kararda, davanın kısmen kabulüne, 150.380,40 TL'nin 16.09.2010 tarihinden itibaren işleyecek olan yasal faiziyle birlikte davalı ... Yapı San.ve Tic.A.Ş.'den alınarak davacıya verilmesine, davacı ile ihbar olunanlar arasındaki ihtilaf hakkında hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verilmiş olup bu karar davalı tarafından temyiz edilmemiş, davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 28.03.2018 tarihli ve 2016/20389 E., 2018/3654 K. sayılı ilamı ile onanmış, davacı vekilinin karar düzeltme isteminde bulunması üzerine ise Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 24.02.2020 tarihli ve 2018/3754 E., 2020/2655 K. sayılı ilamı ile mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir. Davacı vekilinin temyiz ve karar düzeltme sebepleri arasında hükmün Türk Lirası üzerinden kurulmuş olmasına dair herhangi bir itiraz bulunmamaktadır. O halde bu konu hakkında davalı lehine usuli kazanılmış hak bulunmaktadır. Mahkemece, bozmaya uyulmuş olmasına rağmen bozma kapsamı dışında kalan, davacı tarafından bozma nedeni olarak ileri sürülmeyen ve kesinleşmiş bir husus göz ardı edilerek yazılı şekilde Dolar üzerinden karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davacı tarafın tüm, davalı tarafın sair temyiz itirazlarının reddine,
2. Temyiz olunan Mahkeme kararının 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 428 inci maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA,
8.400,00 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davacıdan alınıp, davalıya verilmesine,
8.400,00 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davalıdan alınıp, davacıya verilmesine,
Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davalıya iadesine,
Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davacıya iadesine,
6100 sayılı Kanun'un Geçici 3 üncü maddesi atfıyla 1086 sayılı Kanun'un 440 ıncı maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
21.02.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi,