"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2019/511 E., 2021/358 K.
DAVA TARİHİ : 05.08.2010
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; 13.03.2007 tarihinde Emekli Sandığı sigortalısı ... Sayın'ın davalı ...'ın idaresindeki aracın neden olduğu trafik kazasında hayatını kaybettiğini, ... 24. Asliye Ceza Mahkemesinin 2007/240 E., 2007/505 K. sayılı kararına göre davalı ...'ın kusurlu bulunduğunu, ayrıca sürücü ... ..., araç sahibi davalı ... ve aracı 000652 nolu poliçe ile sigortalayan davalı ... A.Ş. aleyhine ... 12. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/284 E. sayılı dosyası ile maddi ve manevi tazminat davası açıldığını, sigortalının ölmesi nedeniyle Kamu Görevlileri Emeklilik İşlemleri Daire Başkanlığının yaptığı hesaplama sonucu ölen sigortalının eşi ... Sayın'a 147.202,47 TL, kızı ... ... Sayın’a 36.188,02 TL olmak üzere toplam 183.390,49 TL peşin sermaye değerli gelir bağlandığını, davacı Kurum tarafından 15.03.2007 ila 01.10.2009 tarihleri arasında ödenen aylıklar ve faiz toplamının 47.046,06 TL olduğunu, yine dul ve yetimlere ilişkin 04.04.1998 tarihli ve 4354 sayılı Kanun'un 3 üncü maddesi gereğince sigortalının eşi ... Sayın'a 918,37 TL, kızı ... ... Sayın'a 551,02 TL olmak üzere toplam 1.469,39 TL ikramiye farkı ödenmiş olduğunu, 5434 sayılı Kanun'un 129 uncu maddesi uyarınca idarenin doğrudan dava açma hakkı bulunduğunu beyan ederek; şimdilik kurum zararı nedeniyle 30.000,00 TL'nin gelirin, tahsis onay, sarf ve ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiş, 09.08.2019 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini toplam 45.847,63 TL'ye yükseltmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı ... vekili; davacı kurum sigortalısı ... Sayın varisleri tarafından ... 12. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/384 E. sayılı dosyasında destekten yoksunluk sebebiyle dava açılmış olduğunu, anılan Mahkemece verilen kararın ... 12. İcra Müdürlüğünün 2010/368 E. sayılı dosyasında takibe konulduğunu, karar gereği icra dosyasına 04.02.2010 tarihinde 74.760,00 TL ödeme yapıldığını, trafik poliçesinin araç işleteninin Karayolları Trafik Kanunu'na göre 3. kişilere karşı doğan sorumluluğunu teminat altına almakta olduğunu, ödeme ile poliçeden doğan sorumluluğun yerine getirildiğini, destekten yoksunluk zararının giderildiğini, huzurdaki davanın şirketin sorumluluğunu yerine getirmesinden sonra açılmış olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
2. Davalılar ... ... ve ... vekili; genel hükümler uyarınca olay tarihinde muaccel olan alacak bakımından 2 yıllık dava açma süresinin geçmiş olduğunu, bu nedenle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini, kazanın meydana gelmesinde müvekkillerinin kusuru olmadığını, davacının iddialarına dayanak yaptığı kusura ilişkin rapor ve tespitleri kabul etmediklerini, kusur konusunda yeni bir inceleme yapılması gerektiğini, ayrıca hak sahiplerine ödenen ve davalılardan talep edilen 30.000,00 TL toplam alacağın, kusur oranları dikkate alınarak hesaplanıp hesaplanmadığının anlaşılamadığını, davacının faizin başlangıç tarihine, faize konu edilebilecek miktara ilişkin taleplerini de kabul etmediklerini savunarak, davanın reddini istemiştir.
III. MAHKEME KARARI
Davanın açıldığı ... 13. ... Mahkemesinin 07.11.2012 tarihli ve 2010/779 E., 2012/894 K. sayılı kararıyla; davanın reddine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
1. Mahkeme kararına karşı, süresi içinde davacı temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 27.03.2014 tarihli ve 2013/11977 E., 2014/6974 K. sayılı ilamıyla; 5434 sayılı Kanun hükümlerince trafik kazasında ölen sigortalının hak sahiplerine yapılan dul ve yetim aylığı ödemelerinin üçüncü kişilerden rücuan tahsilinin de 5434 sayılı Kanun'un 129 vd. maddeleri hükümlerine tabi olduğu, uyuşmazlığın çözümünde ne 1479 ve 506 sayılı Kanunlar ne de 5510 sayılı Kanun’un uygulama yerinin bulunmadığı, bu durumda 5510 sayılı Kanun'un 101 inci maddesi hükmüne göre sınırlı yetki ile donatılmış ... mahkemesinin görevli olmadığı gerekçesiyle, karar bozulmuştur.
3. Bozmaya uyan ... 13. ... Mahkemesinin 18.06.2014 tarihli ve 2014/1708 E., 2014/1441 K. sayılı kararıyla; ''5521 sayılı Kanun'un 1 ve 6100 sayılı Kanun'un 1 inci maddeleri uyarınca mahkemenin görevsizliğine, davaya bakma yetkisinin genel yetkili mahkemelere ait olduğuna, taraflardan birinin 6100 sayılı Kanun'un 20 nci maddesi uyarınca iki hafta içerisinde mahkemeye başvurarak talepte bulunması halinde dosyanın görevli ve yetkili ... Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine'' karar verilmiş, kararın kesinleşmesi ve talep üzerine dosya Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmiştir.
4. Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; Kurum tarafından daha evvel açılmış bir dava ve alınmış bir tazminat bulunmadığı, davacı kurum tarafından bağlanan aylıkların 5 yıllık tutarının davacı Kurum tarafından talep edilebilmesi için hak sahipleri tarafından dava açılmamış olması, SGK tarafından dava açıldıktan sonra tazminat alınması gerektiği, hak sahiplerinden sonra dava açılıp henüz tazminat alınması gibi bir durum söz konusu olmadığından beş yıllık aylık tutarının SGK'ya verilebileceği sonucuna ulaşılamayacağı, 5434 sayılı Kanun'un 129 uncu maddesinde belirtilen rücu şartları oluşmadığından eldeki davada gerek peşin sermaye değeri, gerekse ödenen aylıklar ve işlemiş faizler yönünden davalıların sorumluluğu bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; ... 13. ... Mahkemesinde görevsizlik kararı verilmeden evvel yapılan yargılama sırasında kusur raporu aldırılmış olup, Kurum sigortalısının % 75, davalıların ise %25 oranında kusurlu olduğunun tespit edildiğini, Mahkemenin gerekçesinde dayanak yapılan bilirkişi raporunu kabul etmediklerini, bilirkişinin raporunda belirttiği şekilde ilk peşin sermaye değerli alacağın destekten yoksun kalma tazminatı olarak değerlendirilemeyeceğini, 5434 sayılı Kanun'un 129 uncu maddesi hükmü ve yine 5510 sayılı Kanun'un uzun vadeli sigorta kolları bakımından 3. kişinin sorumluluğunu düzenleyen 39 uncu maddesi gereği değerlendirme yapılması gerektiğini, hal böyleyken daha evvel alınan 31.08.2012 tarihli bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere 5434 sayılı Kanun'un 129 uncu maddesine göre belli sürede ve yeterli miktarda prim ödeyerek yaşlılık aylığına hak kazanmış iken ölen sigortalıların desteğinden yoksun kalan hak sahiplerine, ölüm sigortası dalından bağlanan dul ve yetim aylıklarının, haksız eylemin yol açtığı zararlar ile ilişkilendirilemeyeceğini ve tazminattan indirilemeyeceğini, çünkü ölüm sigortasından bağlanan aylıkların sigortalı işçinin belli bir süre ve yeterli miktarda prim ödemiş olmasının bir karşılığı olduğunu, davanın konusunun peşin sermaye değerli alacak olduğunu, Kurumun ödemiş olduğu peşin sermaye değerli geliri talep edebileceğini beyan ederek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, trafik kazasında ölen sigortalının hak sahiplerine yapılan dul ve yetim aylığı ödemelerinin rücuan tahsili istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu'nun (5434 sayılı Kanun) mülga 129 uncu maddesinde; “Vazifeleri içinde veya dışında herhangi sebeple zarar görmüş veya tehlikeye düşmüş ve bundan dolayı adi malul durumuna girmiş iştirakçilerin veya bunlardan ölenlerin, dul ve yetimlerinin; sebep olanlar aleyhine açacakları davaları Sandık dahi kovuşturmaya ve bu davalara üçüncü şahıs olarak girmeye ve dul ve yetimler tarafından dava açılmamış ise bunu doğrudan doğruya açmaya yetkilidir.
Dava sonunda para tazminatı da alınırsa bundan kovuşturma için yapılan masraflarla birlikte emekli, adi malullük, dul ve yetim aylıkları bağlanan hallerde bu aylıkların beş yıllığı; (toptan ödeme) yapılan hallerde de bunların toplamının yarısı Sandıkça alınarak, varsa, geri kalanı ilgililere ödenir.
Sebep olanlar iştirakçi ise ve bunlara bu kanuna göre Sandıklarca her hangi adla olursa olsun ödeme yapılacaksa istihkakları dava sonuna kadar hükmolunacak tazminata karşılık olmak üzere ödenmez.” şeklinde düzenleme mevcuttur.
3. Değerlendirme
1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile yukarıda yer verilen hukuk kurallarına göre, davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddine karar verilmiştir.
2. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 33 üncü maddesi uyarınca; olayları anlatmak taraflara, hukuki nitelendirme ise hâkime aittir. 5434 sayılı Kanun'un 129 uncu maddesi kapsamında açtığı dava, iştirakçileri veya dul ve yetimleri adına tazminat davasıdır. Anılan madde gereğince, davacı Kurumun bu davayı açmaya yetkisi vardır. Ayrıca bu dava sonucu tazminat alınırsa ne kadarının rücu hakkı kapsamında Sandık tarafından alınacağı da maddenin ikinci fıkrasında öngörülmüştür. Kanun ile Kuruma dava açma yetkisi verilmesindeki amaç, bağlanan aylıklar nedeniyle oluşan zararın bir kısmının tazmin edilmesidir. Ancak bu dava Kurumca bağlanan aylıkların rücu davası değildir.
3. Emekli Sandığı Kurumuna veya birleşmeden sonra Sosyal Güvenlik Kurumuna verilen dava açma yetkisi, 5434 sayılı Kanun ile tanınan bir temsil yetkisidir. Kurum, rücu davasını kendi adına açmakta iken burada iştirakçisi adına ve onun yerine açılan bir dava vardır. Kanunun lafzından Kurum alacağının halefiyete dayalı olduğu anlaşılmaktadır. Emekli Sandığı iştirakçileri, vazifeleri içinde veya dışında herhangi sebeple zarar görmüş veya tehlikeye düşmüş ve bundan dolayı adi malul durumuna girmişse veya ölümü halinde dul ve yetimlerinin sebep olanlar aleyhine açacakları davalar, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu temelinde haksız fiil sorumluluğuna dayanan davalardır. Dava, ... göremezlik tazminatı veya destekten yoksun kalma tazminatı olacaktır. Genel hükümlere göre yargılaması yapılıp sonuçlandırılması gereken davalardır.
4. Sosyal Güvenlik Kurumunun, iştirakçileri adına doğrudan doğruya dava açabilmesi 5434 sayılı Kanun'un 129 uncu maddesinde belli şartlara bağlanmıştır. Kurum, iştirakçileri adına zarar veren olayı kovuşturmaya ve bu davalara üçüncü şahıs olarak girmeye yetkilidir ancak dava açması iştirakçi veya dul ve yetimler tarafından dava açılmamış olması şartına bağlanmıştır. Eğer iştirakçi veya hak sahipleri dava açmış ise Kurum doğrudan doğruya dava açamaz ancak bu davalara üçüncü şahıs olarak girmeye yetkilidir.
5. Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; Kurum sigortalısının hak sahipleri tarafından ... 12. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/384 E. sayılı dosyasında destekten yoksun kalma istemiyle tazminat davası açıldığı ve verilen kararın kesinleştiği anlaşılmaktadır.
6. Hal böyle olunca, Mahkemece; davacı Kurumun dava açma hakkının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçeyle yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiş olması doğru olmayıp bozmayı gerektirir.
Ne var ki, hüküm sonucu esas bakımından usul ve kanuna uygun olduğundan 6100 sayılı Kanun'a eklenen Geçici 3 üncü maddesi atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 438 inci maddesinin dokuzuncu fıkrası uyarınca temyiz olunan Mahkeme kararının gerekçesinin değiştirilerek ve düzeltilerek onanması gerekir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davacı vekilinin temyiz itirazlarının REDDİNE,
2. Temyiz olunan Mahkeme kararının gerekçesinin DEĞİŞTİRİLEREK VE DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
6100 sayılı Kanun'a eklenen Geçici Madde 3 atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Kanun'un 440 ıncı maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,
24.10.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.