"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İZMİR BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 21. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE MAHKEMESİ : MANİSA 1. ASLİYE HUKUK (TÜKETİCİ) MAHKEMESİ
Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen maddi ve manevi tazminat davasının kısmen kabulüne dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davacılar ve davalı ...'ın istinaf başvurularının kabulü ile düzelterek yeniden esas hakkında verilen kararın, süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacılar vekili; davalı ... merkezinin çalışanı ve ortağı olan üroloji doktoru davalının, evde sünnet işlemini gerçekleştirdiğini, davacı küçüğün glans tepesi olarak tabir edilen uzvunu büyük oranda kestiğini ve her şeyin normal olduğunu söyleyerek ayrıldığını, birkaç saat sonra kanama başlaması üzerine davalı doktorun bunun normal bir durum olduğunu söylediğini, kanamanın devam etmesi üzerine ertesi sabah davalı ... merkezinde davalı doktor tarafından tekrar dikiş atılarak davacı küçüğün taburcu edildiğini, ancak durumun ciddiyetin devam etmesi üzerine 10.12.2015 tarihinde Ege Üniversitesinde davacı küçüğe yeniden cerrahi müdahale yapıldığını ve küçükte doku kaybı olduğunun anlaşıldığını, davalı doktorun bu durumu gizleyip hemen davacılara söylememesi nedeniyle üniversite hastanesine erken gidilmemesine ve uzuv kaybı oluşmasına sebebiyet verdiği iddiası ile 120,00 TL maddi, davacı ... için 200.000,00 TL, davacılar Mehmet ve ... için de ayrı ayrı 150.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmesi talep ve dava edilmiştir.
Davalı ... Sağlık Hizm. AŞ özetle,davacı ile vekili olduğu davalı arasında sünnet hizmeti alım sözleşmesi imzalanmadığını, davalı doktorun kendi başına yasa dışı işlemde bulunduğunu, davalı doktorun, şirketin ortağı da olmadığını, davalının istenen tazminattan sorumlu olmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı ... vekili özetle, uyulması gereken tıbbi prosedürü uygulayıp tıbbi standartlara uygun olarak yapılması gereken işlemleri yaptığını, ortaya çıkan sonucun bir komplikasyon olduğunu, istenen tazminatın da fahiş olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İlk derece mahkemesince; ‘--- 07.12.2015 tarihinde gerçekleştirilen sünnet işlemi sonrası küçüğün cinsel organında oluşan sorun nedeni ile 08.12.2015 tarihinde davalıya tekrar başvurulduğu, sonrasında da Ege Üniversitesinde küçüğün bir dizi ameliyat geçirdiği ortadadır. Geçirilen bu ameliyatların nedenin de sünnet işlemi sırasında dikkat ve özenin gösterilmemesinden ve yanlış cerrahi yöntem uygulanmasından kaynaklandığı ve olayın meydana gelmesinde davalı doktorun sorumluluğunun bulunduğu, alınan birbiri ile uyumlu ve denetime elverişli raporlar ile sabittir. Küçüğün mevcut durum nedeniyle yaşadığı ızdırap, manevi huzursuzluk boyutu ile mevcut durumun küçük üzerinde gösterdiği ve göstereceği fiziki ve psikolojik etkiler, anne babanın evlatlarının yaşadığı bu durum nedeniyle yaşadığı üzüntü dikkate alındığında küçük için 20.000,00 TL; anne ve baba için de ayrı ayrı 15.000'er TL manevi tazminatın hak ve nefaset kurallarına uygun olduğu kabul edilmiş ve davalı ...'den tahsiline karar vermek gerekmiştir.
Küçüğün sünnet işleminin davacıların evinde gerçekleşmesi, davalı hastanede operasyon öncesi bir görüşme yapılmaması, davalı hastanenin bahsi geçen operasyondan bilgi sahibi de olmaması, yine alınan raporlar ile hastanenin olayla bir ilişkisi bulunmadığının belirlenmesi karşısında işbu davalı yönünden ise davanın reddine, maddi tazminat talebi atiye terk edilmekle de bu talep hakkında karar verilmesine yer olmadığı.--’ gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile, davacı ... için 20.000,00 TL, davacı ... için 15.000,00 TL, davacı ... için 15.000,00 TL manevi tazminatın haksız fiil tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin manevi tazminat talebinin reddine, maddi tazminat talebi ile ilgili karar verilmesine yer olmadığına, davalı ... yönünden davanın reddine karar verilmiştir.
İlk derece mahkemesi kararına karşı, davacılar ve davalılardan ... tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge adliye mahkemesince; ‘---davalı doktor tarafından gerçekleştirilen sünnet işleminde gösterilmesi gereken dikkat ve özenin gösterilmediği, doktorun iddia ettiği gibi böyle bir yapışıklıkla karşılaştığı zaman sonuçlarını ön görerek uygun yöntemi seçmesi gerekirken giyotin yöntemiyle işleme devam etmiş olmasının tıbbi hata olduğu dolaysısıyla olayın meydana gelmesinde davalı doktorun sorumluluğunun bulunduğunun Adli tıp Kurumu raporu ile sabittir.--- 3 uzman hekim bilirkişi tarafından hazırlanan raporda; cerrahi girişime bağlı lezyon nedeniyle, çocuk yapabilme yeteneğinde bir kaybın olmadığı, ancak uzuv kaybına (glans-penis başı) bağlı olarak duyu kaybının mevcut olduğu, glans kaybına bağlı olarak peniste oluşan işlev bozukluğunun eski haline getirilmesinin mümkün olmadığı bildirilmiştir. Küçük ...'un mevcut durumu gerek kendisi gerekse anne ve babası olan diğer davacılar yönünden yaşanan ızdırap, manevi huzursuzluk boyutu ile mevcut durumun küçük üzerinde gösterdiği ve göstereceği fiziki ve psikolojik etkiler dikkate alındığında mahkemece takdir edilen manevi tazminatın az olduğunun kabulü gerekir. --’ gerekçesiyle davacılar ve davalı ... vekilinin, istinaf başvurularının kabulü ile; ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve esas hakkında yeniden karar verilmesine, davanın kısmen kabulü ile; davacılar, ... için 40.000,00 TL, ... için 20.000,00 TL ve ... için 20.000,00 TL manevi tazminatın haksız fiil tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı ...'dan tahsili ile davacılara ödenmesine, fazlaya ilişkin manevi tazminat talebinin reddine,
atiye terk edilen maddi tazminat istemi yönünden karar verilmesine yer olmadığına, davalı ... Sağlık Hiz. AŞ hakkında açılan davanın reddine karar verilmiş; karar, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı bilgi ve belgelere, yazılı gerekçelere göre; davacılar vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2) 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 56 ncı maddesinin ikinci fıkrası uyarınca; hakimin, özel durumları göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Takdir edilecek bu tutar, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir işlevi (fonksiyonu) olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi malvarlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı, onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek tutar, var olan durumda elde edilmek istenilen doyum (tatmin) duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22/06/1966 tarihli ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde, takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel durum ve koşullar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim; bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde nesnel (objektif) ölçülere göre uygun (isabetli) bir biçimde göstermelidir.
Hakim belirlemeyi yaparken somut olayın özelliğini, zarar görenin ekonomik ve sosyal durumunu, paranın alım gücünü, duyulan ve ileride duyulacak elem ve ızdırabı gözetmelidir (Hukuk Genel Kurulunun 28/05/2003 tarihli ve 2003/21-368-355 ve 23/06/2004 tarihli 2004/13-291-370 sayılı kararları).
Somut olayda; olayın oluş şekli, vakanın niteliği, gelecek hayatına etkisi, olay tarihi, kusur durumu, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, günün ekonomik koşulları, paranın satın alma gücü ve yukarıdaki ilkeler gözetildiğinde, davacılar yararına takdir edilen manevi tazminat miktarının çok az olduğunun kabulü gerekir.
Hal böyle olunca, davacılar için daha yüksek oranda manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
Bu nedenle davacıların temyiz itirazlarının kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesinin kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacıların sair temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine, HMK'nın 373/1. maddesi uyarınca dava dosyasının bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 24/10/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.