Logo

3. Hukuk Dairesi2022/3690 E. 2023/178 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Otel plajında boğulma sonucu meydana gelen ölüm olayında otelin sorumluluğu ve kusur oranının belirlenmesine ilişkin tazminat davası.

Gerekçe ve Sonuç: Dosya kapsamı, toplanan deliller, bilirkişi raporlarında belirlenen kusur oranları, ATK raporu ve Jandarma tutanağı birlikte değerlendirilerek, usul ve yasaya uygun bulunan bölge adliye mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2020/2141 E., 2022/496 K.

KARAR : Davanın kabulü

İLK DERECE MAHKEMESİ : ... 7. Tüketici Mahkemesi

SAYISI : 2017/231 E., 2020/274 K.

Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı tarafından duruşma istemli temyiz edilmekle kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 21.02.2023 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.

Belli edilen günde davacı vekili Avukat...ile davalı vekili ...'un sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saat 14.00'te Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, eşi ...’in, tatil için gittikleri davalı otelin plajında yüzdüğü esnada boğulması sebebi ile kaldırıldığı hastanede vefat ettiğini, otelin plajında cankurtaran bulunmadığını, davalı otelin, olayın gerçekleşmesinde ağır kusuru bulunduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla eşinin desteğinden yoksun kalması sebebiyle 1.000,00 TL maddi tazminat ile 100.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihi olan 07.09.2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş, bilahare sunmuş olduğu ıslah dilekçesi ile talebini 217.210,614 TL'ye yükseltmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili, herhangi bir kusurunun bulunmadığını, davacının vefat eden eşinin kusurlu bulunduğunu, ayrıca olayın otelin plajı dışında halk plajında gerçekleştiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini dilemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 24.09.2020 tarihli ve 2017/231E., 2020/274 K. sayılı kararıyla;

Dosya kapsamı ve alınan bilirkişi raporlarına göre, davalı ... İnş. Teks. San, Tic, A.Ş. nin tesiste olması gereken ilk yardım belgesi sahibi cankurtaran personeli bulundurmadığı ve denize ulaşımın sağlandığı tünelin giriş ve sahil çıkış kısmında yeterli sayıda ve nitelikte uyarı levhalarının bulunmadığı anlaşılmakla meydana gelen olayda davalının gerekli güvenlik tedbirlerini almadığı kanaati ile % 80 oranında asli kusurlu olduğu, müteveffanın alkolün etkisi ile boğulma esnasında etrafından yardım isteyebilecek bir durumda bulunmadığı dolayısıyla meydana gelen olayda %20 oranında kusurlu olduğu, davacı eşin yeniden evlenme olasılığı ve olay tarihindeki yaşı esas alınarak yapılan hesaplamada destek tazminatının 217.210,61 TL olduğu anlaşılmakla maddi tazminat davasının kabülüne, davacının sosyal ve ekonomik durumu ile eşinin ölümünün davacıda uyandırdığı elem ve ızdırabın derecesi dikkate alınarak manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne ile 70.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davalı vekili istinaf dilekçesinde; ilgili ceza mahkemesi kararını bekletici mesele yapılması gerektiğini, olayın davalıya ait otelin plajında değil, bu plaja bitişik halk plajına 20-25 metre mesafede meydana geldiğini, davalı otelin %80 kusurlu sayılmasının hiçbir şekilde mümkün olmadığını, mahkemeden olayın olduğu yer, otel plajı ve halk plajının sınırlarının ilgili yerlerden celp edilmesi talep edilmiş ise de bu talebinin mahkemece yerine getirilmediğini, dosyaya sunulan fotoğrafların uyarı levhalarının olduğunun bir ispatı olduğunu, dosyada maktülün komaya sokacak derecede alkollü olması tespit edilmiş olmasına rağmen maktule %20 tali kusur verilmesini hukuken anlamanın mümkün olmadığını, karara elverişli olmayan kusur raporuna göre verilen hesap bilirkişi raporlarının da açıkça hukuka aykırı olduğunu belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 02.03.2022 tarihli ve 2020/2141 E., 2022/496 K. sayılı kararıyla;

Dosya kapsamına, toplanan delillere, yerel mahkeme gerekçesine, hükme esas alınan bilirkişi heyeti raporları kapsamına, Jandarma tarafından düzenlenen 07.09.2016 tarihli raporda olayın gerçekleştiği yerin davalı şirkete ait plaj olduğunun belirtilmesine, davalı şirkete ait otelin plajda cankurtaranının bulunmamasına, olayın oluş şekline göre davalının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Yerel mahkemece alınan bilirkişi raporunun hüküm kurmaya elverişli olmadığını, müteveffanın alkollü olması nedeniyle kendileri için tespit edilen kusur oranının yüksek olduğunu, olaya ilişkin Jandarma tutanağının gerçeği yansıtmadığını, olayın gerçekleştiği yerin davalı şirkete ait otelin plajı olmadığını, olayla ölüm arasındaki illiyet bağının kesildiğini belirterek usul ve yasaya aykırı kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, ayıplı olduğu ileri sürülen hizmetten kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 13. maddesinde “(1) Ayıplı hizmet, sözleşmede belirlenen süre içinde başlamaması veya taraflarca kararlaştırılmış olan ve objektif olarak sahip olması gereken özellikleri taşımaması nedeniyle sözleşmeye aykırı olan hizmettir.

(2) Hizmet sağlayıcısı tarafından bildirilen, internet portalında veya reklam ve ilanlarında yer alan özellikleri taşımayan ya da yararlanma amacı bakımından değerini veya tüketicinin ondan makul olarak beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler içeren hizmetler ayıplıdır.” hükmü ile ayıplı hizmet düzenlenmiştir.

6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 14. maddesinde “(1) Sağlayıcı, hizmeti sözleşmeye uygun olarak ifa etmekle yükümlüdür.

(2) Sağlayıcı, kendisinden kaynaklanmayan reklam yoluyla yapılan açıklamalardan haberdar olmadığını ve haberdar olmasının da kendisinden beklenemeyeceğini veya yapılan açıklamanın içeriğinin hizmet sözleşmesinin kurulduğu tarihte düzeltilmiş olduğunu veya hizmet sözleşmesinin kurulması kararının bu açıklama ile nedensellik bağı içermediğini ispatladığı takdirde açıklamanın içeriği ile bağlı olmaz.” hükmü ile ayıplı hizmetten sorumluluk düzenlenmiştir.

Türk Borçlar Kanunun 56. maddesinde, “Hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir.

Ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir.” hükmü ile manevi tazminat düzenlenmiştir.

3. Değerlendirme

Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına, temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere ve alınan bilirkişi raporlarında belirlenen kusur oranlarına, ATK raporu ve Jandarma tutanağına göre usul ve kanuna uygun olan bölge adliye mahkemesi kararının onanmasına karar verilmesi gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Yerinde bulunmayan bütün temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan bölge adliye mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK’nın 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

8.400 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,

Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

21.02.2023 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

(Muhalif)

K A R Ş I O Y

Dava, davacı ile müteveffa eşinin davalı otele tatil amaçlı bulundukları sırada müteveffa eşin denizde yüzerken boğulması sonucu hastanede vefat etmesi nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemidir.

Daire çoğunluğu ile aramızdaki ihtilaf davalı şirkete verilen kusur oranın yerinde olup olmadığına ilişkindir.

Bilirkişiler tarafından otel işletmecisi davalı şirket, ilk yardım belgesi bulunan cankurtaran personeli bulundurmaması, denize ulaşım sağlanan tünelin girişinde yeterli uyarı levhası olmaması, gerekli güvenlik tedbirlerini almaması nedeniyle %80 oranında kusurlu bulunmuştur.

Davacı ve arkadaşının anlatımına göre, müteveffanın aşırı derecede alkol alarak denize girdiği, denizin sığ kenar kısmında kumsala yakın yerde yüzdükleri, davacı eşin daha sonra sahile güneşlenmeye çıktığı, müteveffanın kenarda olanlara el salladığı, olayın plajın kalabalık olduğu bir zamanda olduğu ve deniz kenarında baygın görülünce sahilde bulunan bir hekimin tarafından olaya hemen müdahale edildiği belirtilmiştir.

Müteveffanın aşırı alkollü olduğu ve boğulma esnasında etrafından yardım isteyebilecek durumda bulunmadığı belirtilmiş bu nedenle kalabalık bir ortamda müteveffanın boğulma belirtilerini davacı eş dâhil gören olmamıştır.

Müteveffaya olay sonrası hemen hekim tarafından yardım yapıldığından ilk yardım yapılmadığı söylenemez. Ayrıca yeterli uyarı levhaları da mevcuttur. Cankurtaran personeli bulundurmamak bir eksikliktir ancak müteveffanın sahile yakın sığ bir yerde boğulduğu, eşi dâhil sahilde olanlarca boğulma olayının fark edilmediği, cankurtaran olsa bile aşırı alkolün etkisi ile onun fark edebileceği bir yardım çağrısının olmadığı, otel sahibinin denize girenlerin alkol seviyesini kontrol yetkisi ve görevinin bulunmadığı göz önünde bulundurulduğunda davalıya verilen kusur oranın fazla olduğu kanaati ile sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.

Üye ...