"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 46. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 5. TÜKETİCİ MAHKEMESİ
Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen maddi ve manevi tazminat davasının reddine dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davacıların istinaf başvurusunun esastan reddine yönelik olarak verilen kararın, süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacılar vekili; olay tarihinde 63 yaşında olan davacı ...'nin dizlerinde ağrı şikayeti ile 10/12/2013 tarihinde dava dışı Sağlık Bakanlığı İstanbul Fatih Sultan Mehmet Eğitim ve Araştırma Hastanesine başvurduğunu, Sağlık Bakanlığında görev yapan davalılardan Dr. ...'in davacı ...'yi muayene ettiğini ve mutlaka acilen ameliyat olması gerektiğini söyleyerek kendisinin aynı zamanda Özel hastanede çalıştığını ve Özel Hastaneye gelmeleri halinde derhal ameliyat yapabileceğini belirttiğini, 15/12/2013 tarihinde de davalı Dr. ... tarafından davacı ...'ye davalı hastanede diz protez ameliyatı yapıldığını, ameliyat sonrası ...'nin, davalı Dr. ...'e sağ bacağını hissetmediğini, aşırı ve ısınma olduğunu defalarca söylemesine rağmen davalı tarafından bu durumun normal olduğunu, toparlanması için zamana ihtiyacı olduğunu söylenerek davacının ameliyattan iki gün sonra taburcu edildiğini, taburcu olduktan birkaç gün sonra, sağ ayağının bir parmağında morarma başlaması üzerine hastaneye tekrar gittiklerini ve davalı hekimin kendilerini farklı bir doktora yönlendirdiğini, ancak 22/12/2013 tarihinde davacı sağ ayağındaki ikinci parmağı morarmaya başladığını, rahatsızlıklarının artarak devam etmesi üzerine doktor ...'in Özel ... hastanesinde davacıyı ameliyat ederek sağ bacağının diz üstünden kesildiğini, davalı hekim hakkında suç duyurusunda bulunulduğunu ancak davalı ...'in ameliyatı inkar ettiğini, birinci ameliyatı Dr. ..., ikinci ameliyatı Dr. ...'ın yaptığını beyan ettiğini belirterek, şimdilik 2.000 TL maddi ve her bir davacı için 30.000 TL olmak üzere toplam 540.000 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
Davalılardan Özel ... Sağlık A.Ş vekili; davacının derin ve tronbozu olduğu, buna bağlı olarak sağ bacağı dirsek üzerinden kesildiğini, davacıya riskleri ve önemli komplikasyonlarının bildirildiği, davacıda meydana gelen şikayetlerin komplikasyon olduğu, hastaneye atfedilecek bir kusurun bulunmadığını belirterek davanın reddini dilemiştir.
Davalılardan ... vekili; davalı hekimin davacıyı herhangi bir özel hastaneye yönlendirmesi olmadığını, davacının iddia ettiği şekilde davalı Dr. ... tarafından ameliyat edilmediğini ve ücret de alınmadığını, davacının semt polikliniğine yönlendirildiğini, daha sonra şikayetlerin geçmediğini söylemesi üzerine tekrar davalı hekime başvurduğunu, davacıya yapılan müdahaleler ile ilgili bir ilgisi bulunmadığını, iddiaların doğru olmadığını ve zamanaşımına uğradığını belirterek davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, dosyaya kazandırılan bilirkişi raporları doğrultusunda, davacının, tedavi içerisinde gelişen arterial trompusun komplikasyon olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hükme karşı, davacılar istinaf talebinde bulunmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, davacıların istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş; hüküm davacılar tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyanın incelenmesinden; İstanbul Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 2017/421 esas sayılı dosyasında davalı hekim hakkında, ikna edilmek suretiyle haksız menfaat temini suçlamasıyla yargılamanın yapıldığı iddianamede suçun ikna suretiyle irtikap olarak vasıflandırıldığı, yargılamanın devam ettiği ve yine davacının ameliyatlarını yapan hekimler olarak isimleri bulunan dava dışı doktorlar ... ve ... yönünden; suç üstlenme, yalan tanıklık, adli ve idari makamları yanıltmak, görevi kötüye kullanmak iddiasıyla İstanbul Anadolu C.Başsavcılığının 2018/17137 dosyası ile soruşturma yürütüldüğü anlaşılmaktadır.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 74. maddesi hükmüne göre “Hakim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hakimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir. Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hakimini bağlamaz.” Dolayısıyla ceza mahkemesince verilen beraat kararı; kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliliği, illiyet gibi esasların hukuk hakimini bağlamayacaktır. Ancak hemen belirtilmelidir ki, gerek öğretide gerekse Yargıtay'ın yerleşmiş içtihatlarında, ceza hakiminin tespit ettiği maddi olaylarla ve özellikle “fiilin hukuka aykırılığı” konusu ile hukuk hâkiminin tamamen bağlı olacağı kabul edilmektedir. Diğer bir anlatımla, maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşıyacaktır. Bu doğrultuda maddi vakıanın tespitine ilişkin ceza mahkemesi kararı hukuk hakimini bağlayıcı olup ceza mahkemesince bir maddi vakıanın varlığı ya da yokluğu konusundaki kesinleşmiş kabule rağmen, aynı konunun hukuk mahkemesinde yeniden tartışılması olanaklı değildir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 2017/11-92 E 2018/1362 K sayılı kararı)
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında; ceza mahkemesinin kesinleşmiş mahkumiyet kararı ve bu yargılama neticesinde varlığı tespit edilen maddi vakıalar hukuk hakimini bağlayıcı olduğundan mahkemece, ceza dosyası neticesi beklenerek, sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken, bu hususun gözardı edilerek eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerekmiştir.
2-Bozma nedenine göre davacıların sair temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine dair Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılarak, ilk derece mahkemesi kararının BOZULMASINA, HMK’nın 373/1. maddesi uyarınca dava dosyasının ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de bölge adliye mahkemesine gönderilmesine 21/11/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.