"İçtihat Metni"
KIRKLARELİ 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen alacak davasının kabulüne dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davalı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine yönelik olarak verilen kararın, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalı ile imzaladığı 02/06/2018 tarihli daire satış sözleşmesi uyarınca, kararlaştırılan taşınmaz satış bedeline mahsuben davalıya 150.000 TL ödediğini, dairenin tapusunun devredilmemesi ve satış sözleşmesinin geçersiz olması nedeniyle davalının sebepsiz zenginleştiğini ileri sürerek; 150.000 TL’nin 02/06/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı; davaya dayanak kılınan belgede yer alan imzanın kendisine ait olmadığını, davacı aleyhine başlattığı takip ile taşınmazından tahliyesini istediğini, eldeki davanın ise tahliyeyi önlemek için açıldığını savunarak, davanın reddini istemiş; 14/01/2021 tarihli celsede ise savunmalarını ıslah ettiğini, dava konusu belgenin sahte olarak düzenlendiğini, imzalamış olduğu belgenin işbu belge olmadığını, belge üzerinde tahrifat yapıldığını, bu hususta savcılığa suç duyurusunda bulunduğunu belirterek, belge aslı üzerinde yazı incelemesi yaptırılmasını istemiştir.
İlk derece mahkemesince; davaya konu 02/06/2018 tarihli harici taşınmaz satış sözleşmesinde davalıya atfen atılı bulunan imzanın davalının eli ürünü olduğunun Adli Tıp Kurumu raporu ile sabit olduğu, davacı tarafından satış bedeline mahsuben 150.000 TL ödendiğinin sözleşme içeriğinden anlaşıldığı, davalının sebepsiz zenginleştiği; davalı tarafça belge üzerinde tahrifat yapıldığı savunulmuş ise de, savunmayı destekler nitelikte yazılı belge de sunulamadığı gerekçesiyle; davanın kabulüne, 150.000 TL’nin 02/06/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
İlk derece mahkemesi kararına karşı, davalı tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
./..
-2-
Bölge adliye mahkemesince; davaya konu adi yazılı belgenin davalı tarafça imzalandığı, bu hususun Adli Tıp Kurumu raporu ile sabit olduğu, davalı tarafça yargılama sürecindeki savunmalarının ıslah edildiği belirtilmiş ise de bu yönde yapılmış ıslaha dosyada rastlanılamadığı, taraflar arasında düzenlenen 02/06/2018 tarihli taşınmaz satış sözleşmesinin resmi şekilde yapılmadığı için geçersiz olduğu, davacının satış bedeline mahsuben davalıya ödediği 150.000 TL’yi sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca geri isteyebileceği, ilk derece mahkemesi kararının usul ve kanuna uygun olduğu gerekçesiyle; davalının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş; karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Senet, bir kişinin vücuda getirdiği (veya getirttiği) ve kendi aleyhine delil teşkil eden yazılı belgedir.
Genel olarak senet denince bir taraflı borç ikrarları anlaşılmakta ise de, herhangi bir hukuki işlemi ve bu arada taraflara karşılıklı borçlar yükleyen bir sözleşmeyi belgelendirmek üzere, borç altına girenlerin imzası altında düzenlenmiş yazılı belgeler de, buradaki ( usul hukukundaki ) anlamda birer senettir.
Resmi bir makam veya memurun katılması olmaksızın düzenlenen senetlere adi senet denir. Adi senet genellikle taraflarca düzenlenir. Senet metninin, senet kendisine karşı delil teşkil edecek kişi tarafından yazılmış olması gerekli değildir; senedin o kişinin imzasını taşıması gerekli ve yeterlidir.
Bir senet düzenlendikten sonra, senette bazı noksanlar bulunduğunun veya bazı yanlışlar yapılmış olduğunun farkına varılınca, çıkıntı veya kazıntı yapılarak veya silinerek bu noksanlık giderilebilir veya yanlışlar düzeltilebilir. Ancak, bu çıkıntı, kazıntı veya silintilerin (senet gibi) ayrıca onanması (imza edilmesi) gerekir (Kuru, Baki, Medeni Usul Hukuku El Kitabı Cilt I, Ankara: Yetkin Yayıncılık, 2020, s. 667-681).
Bir senetteki çıkıntı, kazıntı veya silinti ayrıca onanmamışsa, inkar halinde göz önünde tutulmaz (yok sayılır). Bu tür çıkıntı, kazıntı veya silinti mahkemece senedin geçerliliğine ve anlamına etkili olacak nitelikte görülürse, senet kısmen veya tamamen hükümsüz (yok) sayılabilir.( 6100 sayılı HMK mad. 207)
Öte yandan; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 176 vd. maddelerinde ıslah müessesi düzenlenmiş olup, 176 ncı maddede; “(1)Taraflardan her biri, yapmış olduğu usul işlemini kısmen veya tamamen ıslah edebilir.
(2) Aynı davada, taraflar ancak bir kez ıslah yoluna başvurabilir.” şeklinde düzenleme yapılmıştır.
Yargılama aşamasında tarafların iddia ve savunmasının değiştirilmesi yasağı sebebiyle yapamadıkları işlemleri yaparak verdikleri dilekçeleri tamamen veya kısmen düzeltmelerine ıslah denir.
Aynı Kanun'un “Islahın zamanı ve şekli” başlığı altında düzenlenen 177 nci maddesinde ise; “ (1) Islah, tahkikatın sona ermesine kadar yapılabilir.
(2) Yargıtayın bozma kararından veya bölge adliye mahkemesinin kaldırma kararından sonra dosya ilk derece mahkemesine gönderildiğinde, ilk derece mahkemesinin tahkikata ilişkin bir işlem yapması hâlinde tahkikat sona erinceye kadar da ıslah yapılabilir. Ancak bozma kararına uymakla ortaya çıkan hukuki durum ortadan kaldırılamaz.
(3) Islah, sözlü veya yazılı olarak yapılabilir. Karşı taraf duruşmada hazır değilse veya ıslah talebi duruşma dışında yapılıyorsa, bu yazılı talep veya tutanak örneği, haber vermek amacıyla karşı tarafa bildirilir.” hükmü getirilmiştir.
Sözlü ıslah beyanının duruşma tutanağına yazılması gerekirken; yazılı ıslah duruşmada yapılırsa, ıslah dilekçesinin ( yazılı ıslah talebinin) verildiği tutanağa yazılır.
Savunmayı genişletme sayılan hallerde, (davacı açıkça muvafakat etmezse) davalı savunmasını ancak ıslah yolu ile değiştirebilir veya genişletebilir.
./..
-3-
Uygulamada ıslah işlemi büyük oranda davacı tarafından istem sonucunu artırmak şeklinde gerçekleşmektedir. Islah suretiyle istem sonucunun artırılması ise, 492 sayılı Kanun’a ekli (1) sayılı tarifenin karar ve ilâm harcına ilişkin (III) numaralı ayrımı ile 492 sayılı Kanun’un 27’nci ve 28’inci maddeleri gereğince, konusu belli bir değere ilişkin olmayan davalarda maktu harca, konusu belli bir değere ilişkin davalarda ise nispi harca tabidir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus, ıslahın harca tabi olması nedeniyle değil, istem sonucunu arttırmanın harca tabi olması nedeniyle harç yatırma zorunluluğunun bulunmasıdır.
Bu itibarla, yapılan ıslaha rağmen, dava konusunun miktarı artmamışsa, harç yatırılması gerekmemektedir (..., E.: (medeni yargılama hukukunda) Islah, 4. Baskı, Ankara, 2013, s. 536).
Bu noktada ifade etmek gerekir ki, gerek 492 sayılı Kanun’da gerekse Kanun’a bağlı (1) sayılı tarifede ıslah işleminin ve cevap dilekçesinin ıslahının harca tabi olduğuna dair herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 02/04/2019 tarihli 2017(7)22-2168 E. - 2019/395 K. sayılı kararı).
Somut olayda; davaya dayanak gösterilen harici taşınmaz satış sözleşmesi uyarınca, satış bedeline mahsuben ödendiği iddia edilen 150.000 TL karşılığında davalının sebepsiz zenginleştiğinden bahisle, bu bedelin davalıdan tahsili istemiyle eldeki davanın açıldığı; davalının savunmasında davaya konu belge altındaki imzanın kendisine ait olmadığını beyan ettiği, akabinde davalı asil tarafından 14/01/2021 tarihli celsede; “ ...imza bana ait değildir, davanın reddini talep ederim, ben 1500 TL kirada kaldıkları için bana ödeyecekleri parayı taahhüt ettiklerinden kendi kalemimle imza attım, yanımda bulunan tanık olarak dinlenen kişi de bana o anda istememe rağmen kalemini vermemişti, şimdi net bir şekilde dolandırıldığımı anladım.” şeklinde, yine aynı celsede davalı vekili tarafından ise; “ ...ATK raporunu kabul etmiyoruz, şöyle ki imza müvekkile ait olsa bile üzerindeki yazı silinebilir mürekkep ile yazılmış olup aslında müvekkilin imza attığı metin değildir, bu konuda suç duyurusunda şu ana kadar bulunmadık ancak ATK raporundan sonra Savcılığa suç duyurunda bulunacağız, soruşturma sonucu beklensin, bu konuda kurutulabilir mürekkepler vardır, sonra da bu mürekkepler kurutulup kağıt boş hale getirilip yukarısı istendiği gibi doldurulabilir, buna ilişkin videoyu da mahkemenize izletiyorum, kullandığı kalemler bu yönde olup ATK ya giden yazı sonradan doldurulmuştur, bunun incelettirilmesini istiyoruz, nitekim sonradan dosyaya sunulan tahliye taahhütnamesi de vardır, bu sebeple satın alınan yere tahliye taahhütnamesi verilmesi de hayatın akışına aykırıdır, ATK dan yazıların incelenmesini istiyoruz, yazının altındaki eski dolandırıcılık olayı da bu şekilde aydınlanmış olur,biz bu beyanlarımızı muvafakat yok ise ıslah yönünden sunuyoruz, bu kapsamda yazıların incelenmesi konusunda rapor alınması yönünde karar alınmasını talep ederiz.” şeklinde beyanda bulunulduğu görülmüş, bu hususta savcılığa suç duyurusunda bulunurken şikayet dilekçesinde ise; imzaladığı belgenin işbu belge olmadığını, belge üzerinde tahrifat yapıldığını, davacı ile aralarındaki ilişkinin kiracı-kiraya veren ilişkisi olduğunu, imzalanan belge içeriğinde “ Gönül Tikiceri 02/06/2018 tarihinde ...’a 1.500 Türk Lirası elden vermiştir. Diğer 1.500 Türk Lirası 05/06/2018 tarihinde elden ödenecektir.” ifadelerine yer verildiğini, dolayısıyla belgeye diğer ifadelerin ve miktar hanesine “0” rakamının sonradan eklendiğini ileri sürdüğü anlaşılmaktadır.
Her ne kadar ilk derece mahkemesince; davalı tarafın imza inkarı üzerine, bu hususta imza incelemesi yaptırılmış ve Adli Tıp Kurumunun 02/11/2020 tarihli raporu ile davaya konu senet altındaki imzanın davalının eli ürünü olduğunun belirlendiği bildirilmiş ise de; davalının sözlü ıslah ile ileri sürdüğü tahrifat iddiasına yönelik herhangi bir inceleme yaptırılmamıştır.
./..
-4-
Hal böyle olunca, ilk derece mahkemesince; yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular çerçevesinde, davalı vekili tarafından cevap dilekçesinin sözlü olarak yapılan ıslahı geçerli kabul edilip, ıslah suretiyle ileri sürülen tahrifat iddiasına yönelik, davaya konu belgenin rakam ve metin kısmında tahrifat yapılıp yapılmadığı hususunda konusunda uzman bilirkişi heyetinden rapor alınması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken; eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması, doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
İlk derece mahkemesi kararının, yukarıda açıklanan nedenle bozulmasına karar verilmiş olduğundan, HMK'nın 373/1 maddesi uyarınca, işbu karara karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin bölge adliye mahkemesi kararının da kaldırılmasına karar verilmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK'nın 373/1 maddesi uyarınca temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, aynı Kanun'un 371. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 13/09/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.