Logo

3. Hukuk Dairesi2022/4813 E. 2023/1276 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Satış vaadi sözleşmesinde belirtilen ortak alanların eksik veya ayıplı ifası nedeniyle dairelerde değer kaybı yaşayan davacıların, satıcıdan tazminat talep etmesi.

Gerekçe ve Sonuç: Davaya konu ayıpların açık ayıp niteliğinde olup, davacıların teslim tarihinden itibaren otuz gün içinde ihbar yükümlülüğünü yerine getirmediği ve davalı satıcının da ayıbı gizlemeye yönelik hileli bir hareketi bulunmadığı gözetilerek, yerel mahkemenin davacıların tazminat taleplerinin reddine ve ihtiyari dava arkadaşlığını göz önünde bulundurarak her bir davacı için ayrı ayrı vekalet ücretine hükmetmesine ilişkin kararı onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2020/1101 E., 2022/216 K.

DAVA TARİHİ : 07.03.2017

KARAR : Davanın reddi

İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 4. Tüketici Mahkemesi

SAYISI : 2017/96 E., 2019/574 K.

Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacılar vekili ve davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davacılar vekilinin başvurusunun esastan reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne yeniden esas hakkında davanın reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından duruşmalı temyiz edilmekle, kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 04.05.2023 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.

Belli edilen günde gelen davacı asillerden ..., ... ve davacılar vekili Avukat ... ile davalı vekili Avukat ...'nın sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saat 14.00'te Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I.DAVA

Davacılar, Ankara ili, Çankaya ilçesi, Çayyolu semti, Koru Mahallesi sınırları içerisinde bulunan Fulya ve Leylak blokların her birinde 46 daire olduğunu, binaların 97 yılında inşaatına başlandığını, 99 yılında iskan alınarak kat mülkiyetli tapuların maliklerine verilerek dairelerin teslim edildiğini, katalog üzerinden daire satın aldıklarını, ortak alanlardan bir kısmının davalı şirket adına kayıtlı olduğunu, bir kısmının da yeşil alan ve yol olarak belediyenin tasarrufunda bulunmasına rağmen kendilerine söylenmediğini, 3. kişilerin arsaları üzerinde bulunan ortak kullanım alanlarına inşaat izni alındığının öğrenildiğini, her iki blok da dere yatağında olduğundan davalı şirket tarafından drenaj kuyusu yapılarak içine tahliye amaçlı pompalar takıldığını, son yıllarda suyun debisi arttığından 2. motor alınarak montajının yapıldığı, bu kuyunun imar yolunun ortasında kaldığını, Ankara 6. Tüketici Mahkemesinin 2016/13 D. İş sayılı dosyası ile tespit incelemesi yapıldığını, davalı şirketin sözleşmeden kaynaklanan edimin ifasındaki eksiklikler ve ayıplı ifa nedeniyle ağır kusur ve hile ile kandırdığı kat maliklerinin zararlarının tazminat yükümlülüğü bulunduğunu ileri sürerek, ortak alan olarak bilinen/kullanılan ve fakat üçüncü kişilerin mülkiyetinde olan alanların değeri ortak alan olarak bilinen/kullanılan ve fakat üçüncü kişilerin mülkiyetinde olan alanlarda bulunan ağaç, bitki, elektrik ve su tesisatı, pompa, tel çit ve benzeri diğer imalatların değerleriyle birlikte Çankaya Belediyesinin ve diğer 3. kişilerin talepleri doğrultusunda, haksız işgalleri sonlandırabilmek amacıyla yapılacak tüm zorunlu harcamalar ile bağımsız bölümlerindeki değer kayıplarının tespitinin yapılarak, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla her bir davacı için 5.000,00'er TL'nin faizi ile birlikte davalı şirketten tahsilini istemişlerdir.

II. CEVAP

Davalı, davacıların bir çoğunun dairelerini 3. şahıslardan satın aldığını, bu nedenle husumet yokluğundan ve davacıların tüm talepleri zamanaşımına uğradığından davanın zamanaşımından reddi gerektiğini, davacıların 30 günlük sürede ayıp ihbarında bulunmadıklarını, iddia edildiği gibi hile ve ağır kusurun söz konusu olmadığını, davacıların iddialarının asılsız olduğunu, inşaatın projeye uygun ve eksiksiz olarak tamamlandığını savunarak davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; somut olayda dava konusu edilen 4077 sayılı yasanın 4 üncü maddesi ve 6098 sayılı TBK'nın 223 üncü maddesi uyarınca ortak alanlardaki ayıplara ve davaya konu diğer sosyal tesis vb hususlara ilişkin süresinde yapılan bir ayıp ihbarının bulunmadığı, dava konusu taşınmazın davacılara teslim edildiği, davacıların davayı 07.03.2017 tarihinde açtığı, davaya konu hususlardan süresinde yapıldığı ispat edilen bir ayıp ihbarı bulunmadığı ve davanın süresinde açılmadığı gerekçesiyle davacıların davasının reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar ... ve ... dışındaki davacılar vekili ve davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacılar vekili; dava konusu olayda ayıplı ifa değil eksik ifa bulunduğunu, bu sebeple de davacı tüketicinin gözden geçirme ve 30 günlük sürede bildirim yükümlülüğü bulunduğundan söz edilemeyeceğini, söz konusu site ortak alanı içinde kurulu bulunan park alanının mülkiyetinin Çankaya Belediyesine ait parsel üzerinde, site ortak alanı olarak gösterilen spor tesisinin ise mülkiyeti davalı şirkete ait olan parsel üzerinde yapılmış olmasının alıcının satın alma kararını etkileyen, taşınmazın değerini azaltan bir husus olduğunu, edimin ifasındaki bu yöne ilişkin eksiklik nedeniyle satıcının alıcıya karşı sorumlu olduğunun kabulü gerektiğini, 818 sayılı TBK'nın 200. maddesi gereği olarak ayıbı hile ile gizleyen satıcının ayıp bildiriminin zamanında yapılmadığını ileri sürerek ayıptan doğan sorumluluktan kurtulamayacağını, 4077 sayılı Yasanın 4 üncü maddesinin dördüncü fıkrasının son cümlesi de dikkate alınarak değinilen durumlarda, proje, maket tanıtım, vaziyet planı vb. araçlarla tüketicinin yanıltıldığını ve bu nedenle sözleşmenin karşı tarafının ayıbın kendisine bildirilmediğini ileri sürerek sorumluluktan kurtulamayacağını kabul etmek gerektiğini, 2016 yılında gerek site yönetimi vasıtasıyla gerek müvekkilince sözlü olarak ayıpların bildirildiğini, site yönetimince delil tespiti de yaptırıldığını, gizli ayıp olduğundan zamanaşımının da işlemeyeceğini, davalının tüketicide oluşturduğu yanlış kanı karşısında bilerek susmuş olmasının hile olarak değerlendirilmesi gerektiğini, davalının reklamlarında, tanıtım broşürlerinde bahsettiği vaziyet planına işlediği tüm ortak kullanım alanlarının satış esnasında mevcut olduğu, böylece siteden konut satın alan tüketicinin, vaat edilenin yapılmış ve kullanıma hazır olduğunu görmek suretiyle satın alma kararının daha kolay verilmesinin sağlandığını, böylece tüketicinin edindiği intiba ve güven duygusunun pekiştirilerek ortak kullanım alanları ile makul bir tüketici bakış açısını aşarak bir araştırmaya girmesini önlemek amacı ile hareket ettiğini, söz konusu ortak alanların yönetim planında yer aldığını, ayıbın davalı tarafından kasıtlı olarak saklandığı ve hileli hareketler ile öğrenilmesinin önüne geçildiğini, ortada görülmeyi ve bilinmeyi gerektiren açık bir ayıp bulunmadığını, alınan bilirkişi raporunun denetime elverişli olmadığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı vekili, her bir davacı için taraflarına ayrı ayrı vekalet ücreti takdir edilmesi gerekirken tek vekalet ücretine hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacıların dava dilekçesinde tanımladığı ve davalı tarafından da inşaa edildiği anlaşılan bağımsız bölümdeki ayıbın taşınmaz malın ekonomik değerini düşüren açık ayıp niteliğinde olduğu, davalıların bu ayıbı gizlemek için de herhangi bir hileye başvurmadıkları, dava konusu konut satış ve devir işlemlerine ilişkin tapu senedinde konutun arsası ile kadastral durumu ve davacının arsa payının açık şekilde görüldüğü, konutun yer aldığı siteye ait yönetim planları ile sitenin bulunduğu taşınmazın durumunun belirli ve davacı tarafından kolayca öğrenilebilecek halde olduğundan ve davalı şirket tarafından davacının davalı satıcı ve diğer davalıya satılan konutun ileri sürülen ayıbının, davalıların ağır kusuru veya hilesi ile tüketiciden gizlendiğinden de söz edilemeyeceğinden, eksik ve ayıplı işler yönünden süresinde davacı tarafından yapılmış bir ayıp ihbarı bulunmadığı, bu durumda; 4077 sayılı TKHK'nın yukarıda bahsedilen hükümleri gereğince, mahkemece yasal süresi içerisinde usulüne uygun bir ayıp ihbarı yapılmadığından davanın reddine karar verilmiş olmasında sonucu itibarıyla bir isabetsizlik görülmediği, ne var ki, davacılar arasındaki ilişki ihtiyari dava arkadaşlığı olup, her bir davacı için ayrı ayrı tazminat talep edildiğine göre, davanın reddi nedeniyle davacılara yüklenmesi gereken vekalet ücretinin her bir davacının reddedilen maddi tazminat istemine göre ayrı ayrı hesaplanarak hüküm altına alınması gerekirken bu şekilde bir ayrıma gidilmeden tek bir vekalet ücreti takdir edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle davacının istinaf başvurusunun esastan reddine, davalının başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın reddine, her bir davacıdan ayrı ayrı vekalet ücreti alınarak davalıya verilmesine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde ... ve ... dışındaki davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacılar vekili, davanın reddi sebebi ortak olduğundan davacılar aleyhine tek vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini, dosyada alınan bilirkişi raporu ile değişik iş dosyasında alınan raporun birbiriyle çelişkili olduğunu, mahkemece 15.10.2019 tarihli ek rapor doğrultusunda karar verilmesinin hatalı olduğunu, dosyaya sunulan mütalaanın Bölge Adliye Mahkemesince değerlendirilmediğini, alınan mütalaada davalı şirket tarafından yapılan işlerin eksik ifa olduğunun belirtildiğini, buna rağmen yapılan işlerin açık ayıp olduğunun tespitinin hatalı olduğunu, somut olayda davalı şirketin hukuka aykırılıklarını hile ve ağır kusuru ile gizlediğinden zaman aşımı hükümlerinden yararlanamayacağını, genel otopark girişinin imar planına aykırı yapıldığını, yüklenici tarafından 3. kişi arazisinde olacak şekilde fazladan yeşil alan, çocuk parkı, tenis kortu ilave edilerek etrafının tel örgüyle kapatılarak satışa sunulduğunu, gizlenmiş ayıp ortaya çıktıktan sonra davalı şirkete birçok kez birçok yöntemle ayıp ihbarının yapıldığını ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, satış esnasında sunulan katalog, proje ve tanıtımlarda belirtilen ancak, bunlara uygun olarak yapılmayan veya eksik yapılan işler nedeni ile davacıların satın aldığı dairelerde oluşan değer kaybının tahsili istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 4 üncü maddesinde “Ambalajında, etiketinde, tanıtma ve kullanma kılavuzunda ya da reklam ve ilânlarında yer alan veya satıcı tarafından bildirilen veya standardında veya teknik düzenlemesinde tespit edilen nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan ya da tahsis veya kullanım amacı bakımından değerini veya tüketicinin ondan beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler içeren mallar, ayıplı mal olarak kabul edilir.

Tüketici, malın teslimi tarihinden itibaren otuz gün içerisinde ayıbı satıcıya bildirmekle yükümlüdür. Tüketici bu durumda, bedel iadesini de içeren sözleşmeden dönme, malın ayıpsız misliyle değiştirilmesi veya ayıp oranında bedel indirimi ya da ücretsiz onarım isteme haklarına sahiptir. Satıcı, tüketicinin tercih ettiği bu talebi yerine getirmekle yükümlüdür. Tüketici bu seçimlik haklarından biri ile birlikte ayıplı malın neden olduğu ölüm ve/veya yaralanmaya yol açan ve/veya kullanımdaki diğer mallarda zarara neden olan hallerde imalatçı üreticiden tazminat isteme hakkına da sahiptir.”

2. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun “İhtiyari dava arkadaşlığı” başlığı altında düzenlenen 57 nci maddesi; "Birden çok kişi, aşağıdaki hâllerde birlikte dava açabilecekleri gibi aleyhlerine de birlikte dava açılabilir:

a) Davacılar veya davalılar arasında dava konusu olan hak veya borcun, elbirliği ile mülkiyet dışındaki bir sebeple ortak olması.

b) Ortak bir işlemle hepsinin yararına bir hak doğmuş olması veya kendilerinin bu şekilde yükümlülük altına girmeleri.

c) Davaların temelini oluşturan vakıaların ve hukuki sebeplerin aynı veya birbirine benzer olması," şeklindedir.

3. Aynı Kanunun 58 inci maddesi “İhtiyari dava arkadaşlığında, davalar birbirinden bağımsızdır. Dava arkadaşlarından her biri, diğerinden bağımsız olarak hareket eder.” şeklindedir.

3. Değerlendirme

Temyizen incelenen kararda, dosya kapsamında davacıların davasına dayanak ettiği ortak alanlardan bir kısmının davalı şirket adına kayıtlı olduğu, bir kısmının da yeşil alan ve yol olarak belediyenin tasarrufunda bulunduğu hususunun, davacıların satın aldığı bağımsız bölümün ekonomik değerini düşüren açık ayıp niteliğinde olduğu, davalının bu ayıbı gizlemek için herhangi bir hileye başvurmadığı, davacıların bu ayıplardan bağımsız bölümü satın ve teslim aldığı tarihte kolayca bilgi sahibi olabileceği, süresi içerisinde açık ayıba yönelik teslim, tapu kaydının devri ve dava tarihi nazara alındığında davacıların ihbar yükümlülüğünü yerinde getirmediği, ayrıca davacılar arasında ihtiyari dava arkadaşlığı bulunduğu, davaların birbirinden bağımsız olduğu gözetilerek, vekalet ücretinin her bir davacı aleyhine ayrı ayrı hesaplanmasının yerinde olduğunun anlaşılmasına göre; tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre karar usul ve kanuna uygun olup, temyiz eden davacıların temyiz itirazlarının reddi ile kararın onanması gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeple;

Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesince verilen 04/02/2022 tarihli ve 2020/1101 Esas, 2022/216 Karar sayılı kararın ONANMASINA,

8.400 TL Yargıtay Duruşma vekalet ücretinin davacılardan alınıp davalıya verilmesine,

Dosyanın Ankara 4. Tüketici Mahkemesine, kararın bir örneğinin kararı veren Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesine gönderilmesine,

04.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.