"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; dava konusu büfeyi 03/08/1998 tarihinden beri kiracı olarak kullandığını, büfe tahsis işleminin Bolu Belediye Encümeninin 19/10/2007 tarihli ve 2007/1297-1 sayılı kararı ile iptal edildiğini, 25/08/2009 tarihli karar ile de iş yeri açma ve çalıştırma ruhsatı iptal edilerek 08/10/2009 tarihinde kapatılan büfenin 08/10/2009- 14/02/2011 tarihleri arasında ticaretten men edildiğini, tahsisin iptali ile iş yeri açma ve çalıştırma ruhsatının iptal edilmesine yönelik açılan davalarda haklılığının yargı kararı ile sabit olduğunu ileri sürerek; büfenin kapalı kalması nedeniyle delil tespiti dosyasında tespit edilen 3.990,45 TL bozulan yiyecek ve içecek bedeli, dava masrafı 321 TL, sigara, diğer yiyecek ve içeceklerin fiyatlarına cari yıl içinde gelen zammın stokları etkilemesi nedeniyle oluşan zarara karşılık şimdilik 1.000 TL olmak üzere toplam 5.311,45 TL maddi tazminat ile büfenin kapalı kalması nedeniyle uğranılan manevi zarara karşılık 7.500 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş, talebin açıklanmasına dair ara kararı üzerine; davacı şimdilik 1.000 TL olarak talep edilen miktarın mahrum kalınan kara ilişkin olduğunu bildirmiş, 03/10/2017 tarihli ıslah dilekçesi ile maddi tazminat istemini 31.796,87 TL'ye artırılmıştır.
Davalı, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın idari yargıda görülmesi gerektiğinden bahisle reddine yönelik olarak verilen karar; davacı tarafın temyizi üzerine, Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 29/05/2012 tarihli ve 2012/2747 E. 2012/13857 Karar sayılı ilamıyla; " Davacının tazminat istemleri sözleşme ilişkisinden kaynaklandığından uyuşmazlığın çözüm yeri adli yargı mahkemeleridir. Mahkemece işin esasına girilip taraf delilleri toplanıp sonucuna göre karar verilmelidir." gerekçesiyle bozulmuştur.
./...
-2-
Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılamada; Yargıtay denetiminden geçmek sureti ile kesinleşen mahkeme ilamı uyarınca taraflar arasındaki sözleşmenin 19/10/2007 tarihi itibari ile sona erdiği, tazminata konu edilen tarihlerin ise taraflar arasındaki sözleşmenin feshinden sonraki döneme yani 08/10/2009 ile 14/02/2011 tarihleri arasına ilişkin olduğu, sözleşmenin sona ermesinden sonra davacı tarafından davalı ile aralarında yeni bir sözleşme yapıldığına ilişkin herhangi bir belgenin dosyaya ibraz edilmediği gibi bu yönde herhangi bir iddianın da bulunmadığı gereekçesiyle; davanın reddine dair verilen karar, davacı vekilinin temyizi üzerine, Dairemizin 18/12/2019 tarihli ve 2019/5647 E. 2019/10230 K. sayılı ilamıyla; davacının sair temyiz itirazları reddedildikten sonra, her davanın açıldığı tarihteki duruma göre değerlendirilmesi kuralı çerçevesinde, davacının yoksun kalınan kara ve büfenin kapalı kalması nedeniyle bozulan yiyecek ve içecek bedeline ilişkin tazminat taleplerinin incelenmesi ve bozmadan sonra ıslah yapılamayacağı hususu da gözetilerek, sonucuna uygun bir karar verilmesi gerektiğinden bahisle bozulmuştur.
Bozmaya uyan mahkemece; bozmadan sonra ıslah yapılamayacağı gerekçesiyle davacının maddi tazminat talebinin kısmen kabulü ile büfenin kapalı kalması nedeniyle bozulan yiyecek ve içecek bedeli 3.990,45 TL' nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline dair verilen karar, taraf vekillerinin temyizi üzerine, Dairemizin 27/04/2021 tarihli ve 2021/2400 E. - 2021/4728 K. sayılı ilamında; her ne kadar mahkemece bozma kararına uyulmak suretiyle bozmadan sonra ıslah yapılamayacağı hususu gözeltilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de, usule ilişkin olan hükümlerin derhal uygulanması gerektiği, 28.07.2020 yürürlük tarihli 7251 sayılı Kanun ile değişen 6100 sayılı HMK’nın 177/2. maddesi ile Yargıtayın bozma kararından sonra tahkikata ilişkin bir işlem yapılması halinde, tahkikat sona erinceye kadar da ıslah yapılabileceğine dair açık düzenleme yapıldığı gözetilerek, usule ilişkin kazanılmış hakkın istisnası niteliğindeki kanun değişikliği uyarınca davacının ıslah dilekçesinin kabul edilmesi gerektiğinden bahisle bozulmuştur.
Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılamada; maddi tazminat talebinin kabulü ile 31.796,87 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte, manevi tazminat talebinin ise kısmen kabulü ile 1.500 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Dava açılması, saklı tutulan haklar yönünden temerrüt oluşturmadığından; ıslah dilekçesi ile talep edilen miktar yönünden temerrüt, ıslah harcının yatırıldığı 03/10/2017 tarihinde gerçekleşmiştir.
Buna göre mahkemece; alacağın ıslahla artırılım kısmına ıslah tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerekirken, tüm alacağa dava tarihinden itibaren faiz yürütülmüş olması, usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
-3-
3- Davanın açıldığı tarihte yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 49 maddesinde yer alan yasal düzenlemeye göre; " Kişilik hakkının zedelenmesinden zarar gören, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat adı altında bir miktar para ödenmesini isteyebilir." Anılan madde uyarınca manevi tazminata hükmedilirken şahsiyet haklarına hukuka aykırı şekilde bir saldırının varlığı aranmalıdır. Kişilik haklarının zarar görmediği hallerde eylem hukuka aykırı olsa dahi manevi tazminata hükmedilmesi mümkün değildir. Öyle ki manevi tazminatta kişinin bedensel ve ruhsal ve sosyal bireyliğinin korunması söz konusudur. Somut olayımızda, davanın niteliği itibariyle davacının kişisel haklarına ilişkin bir saldırı söz konusu değildir.
Hal böyle olunca, mahkemece; manevi tazminatın yasal şartları oluşmadığı düşünülmeden yazılı şekilde manevi tazminatın kısmen kabulü yönünden hüküm kurulmuş olması, usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalının sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci ve üçüncü bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK'nın 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK'nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 26/09/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.