"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tazminat ve alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; 4 adet tavuk kümesini bütün ekipmanları ile davalı şirkete 01.03.2010 başlangıç tarihli ve beş yıl süreli kira sözleşmesi ile kiraladığını, rızası hilafına davalının taşınmazı sözleşme süresi dolmadan 2012 yılı Nisan ayında tahliye ettiğini, taşınmazın beş ay boyunca boş kaldığını, davalının sözleşmedeki artış şartına rağmen artış yapmadan kira bedellerini ödediği gibi demirbaşları eksik veya hasarlı olarak teslim ettiğini ileri sürerek; 12.378 TL kira farkı, beş aylık makul süre kira bedeli 61.140,75 TL ve bilirkişi raporu ile hesaplanan 39.939,80 TL hor kullanma ve eski hale getirme bedelinin ticari reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı; sözleşmenin 8. maddesine göre erken fesih hakkı olduğunu, süresinde fesih bildirimi yapmış olması nedeniyle makul süre kira bedelinin talep edilemeyeceğini, delil tespitine süresi içinde itiraz ettiğini, kira bedellerini davacının kabulü ile ödediğini savunarak, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece; davanın kabulü ile beş aylık kira bedeli olan 61.140.75 TL'nin ait olduğu aydan itibaren işleyen reeskont faiziyle birlikte, 14 aylık kiraya ilişkin artış farkı toplamı olan 12.378 TL'nin ait olduğu aydan itibaren işleyen reeskont faiziyle birlikte, 39.939 TL'nin tahliye tarihinden itibaren işleyen reeskont faiziyle birlikte toplam 113.458 TL'nin davalıdan tahsiline dair verilen karar, davalı tarafın temyizi üzerine, Yargıtay (Kapatılan) 6. Hukuk Dairesinin 15/09/2015 tarihli ve 2015/4979 E.- 2015/7178 K. sayılı ilamıyla; davalının sair temyiz itirazları reddedildikten sonra, bir aylık makul süre kirasına hükmedilmesi gerekirken beş aylık makul süreye hükmedilmesinin doğru olmadığı, öte yandan aldırılacak bilirkişi raporu ile hor kullanım ve olağan kullanım nedeniyle oluşan zarar ve hasar ayrımı yapıldıktan sonra kullanım süresi ile orantılı olarak yıpranma payının hesap edilip alacaktan düşülmesi gerektiğinden bahisle, makul süre ve hor kullanma tazminatı yönünden bozulmuştur.
Bozma üzerine yapılan yargılama sonucunda mahkemece; bir aylık makul süre kirasının davalı tarafından yatırıldığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, kira farkı alacağının reddine ve alınan ek bilirkişi raporuna göre, hor kullanma ve eski hale getirme bedeli talebinin reddine dair verilen karar, davacı vekilinin temyizi üzerine, Dairemizin 15/05/2018 tarihli ve 2018/194 E. 2018/5186 K. sayılı ilamıyla; davacının kazanılmış hakkı ihlal edilerek aleyhe hüküm verme yasağına aykırı olacak şekilde kira farkı alacağı yönünden davanın reddine karar verilmiş olmasının usul ve kanuna aykırı olduğu, ayrıca bozma sonrası tavuk kümesi ve ekipmanları konusunda uzmanlığı anlaşılamayan hukukçu bilirkişiden alınan rapora göre karar verilmesinin doğru olmadığı gerekçesiyle bozulmuştur.
Bozmaya uyan mahkemece; makul süre kira alacağı talebinin kısmen kabulü ile 12.228,18 TL'nin 06/05/2012 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faiziyle davalıdan tahsiline; hor kullanma tazminatı talebinin kabulü ile 39.930,80 TL'nin 01/04/2012 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
1- Davalı vekilinin temyiz itirazları yönünden;
Mahkemece, her ne kadar bozmaya uyma kararı verilmiş ise de, bozma gerekleri tam olarak yerine getirilmemiştir. Bozma sonrası yapılan yargılamada makine mühendisi bilirkişiden alınan raporda; hor kullanım ve olağan kullanım nedeniyle oluşan zarar ve hasar ayrımı yapılmaksızın, 2012/22 D.İş dosyasında düzenlenen tespit raporunda belirlenen bedel üzerinden sonuca varıldığı anlaşılmaktadır. Oysaki; uyulan her iki bozma ilamında da açıklandığı üzere, mahkemece öncelikle alınacak bilirkişi raporu ile hor kullanım ve olağan kullanım nedeniyle oluşan zarar ve hasar ayrımı yapıldıktan sonra, kullanım süresi ile orantılı olarak yıpranma payının belirlenmesi ve alacaktan düşülmesi suretiyle gerçek zararın tespit edilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yetersiz bilirkişi raporuna dayalı olarak karar verilmesi doğru değildir.
Öte yandan; kural olarak bozma kararına uyan mahkeme, artık bozma kararı gereğince işlem yapmak ve hüküm vermek zorundadır. Çünkü, mahkemenin bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli müktesep (kazanılmış) hak doğmuştur. Bu kazanılmış hak yeni bir hükümle ortadan kaldırılamaz.
Bozulan bir hükmün, bozma sebepleri dışında kalan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uyan mahkeme, bozma kararının kapsamı dışında kalmış olması nedeniyle; kesinleşen kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Zira, kesinleşmiş olan kısımlar, lehine olan taraf yararına bir usuli müktesep hak teşkil eder.
Somut olayda; mahkemece verilen 08/06/2017 tarihli kararda, bir aylık makul süre tazminatına ilişkin karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, 15/05/2018 tarihli ve 2018/194 E.-2018/5186 K. sayılı bozma ilamıyla da sair hususlar reddedilerek, davacı vekilinin ödenmeyen kira farkı ve hor kullanma tazminatı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine karar verilmiştir.
Buna göre mahkemece; bozmanın kapsamı dışında kalan bu istem yönünden davalı yararına usuli müktesep hak oluştuğu nazara alınmak suretiyle, bozma ilamı gereğini yerine getirecek şekilde hüküm tesisi gerekirken, davalının kazanılmış hakkı ihlal edilerek makul süre tazminatı talebine ilişkin davanın kısmen kabulü ile 12.228,18 TL'nin 06/05/2012 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş olması da usul ve kanuna aykırıdır.
2- Davacı vekilinin temyiz itirazları yönünden;
Hükmün bir kısmının bozma kapsamı dışında bırakılması bu kısımların bağımsız bir şekilde onandığını göstermez, hükmün bir kısmının bozma kapsamı dışında bırakılmasının amacı bu kısımların doğru olduğunu belirlemek, bozmanın sınırlarını çizmek ve bu şekilde usuli kazanılmış hakları oluşturup korumaktır.
Yukarıda birinci bentte bahsolunan usuli müktesep hak ilkesi uyarınca; 12.378 TL kira farkı alacağı yönünden davacı yararına usuli müktesep hak oluştuğu, buna göre mahkemece; bozma kararı dışında bırakılarak kesinleşen 12.378 TL kira farkı alacağı yönünden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi, kesinleşen bu alacak tutarının vekalet ücreti ve diğer yargılama giderlerinin tayininde nazara alınmak suretiyle hüküm tesisi gerekirken, bu husus gözetilmeksizin davacı yararına eksik vekalet ücreti ve yargılama giderine karar verilmiş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK'nın 428.maddesi gereğince davalı yararına, ikinci bentte açıklanan nedenle davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harçlarının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 6100 sayılı HMK'nın Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 03/10/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.