"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/2603 E., 2022/1570 K.
DAVA TARİHİ : 31.01.2020
KARAR : Davanın kısmen kabulüne
İLK DERECE MAHKEMESİ : Beykoz 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2020/45 E., 2021/103 K.
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz, davalı vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 11.04.2023 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.
Belli edilen günde gelen davacı vekili Av. ...ile davalı asıl ...'in sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saat 14.00'te Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı; davalının, haksız tutuklandığından bahisle 5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu'nun 141 ve 142 nci maddelerini dayanak göstererek maddi ve manevi tazminat istemiyle aleyhine açmış olduğu davada, Mahkemece verilen ilk kararda hüküm altına alınan toplam tazminat bedelini talep üzerine davalıya ödediğini ancak kararın temyiz incelemesi sonucu bozulduğunu, bozma sonrası verilen ikinci kararın ise temyiz incelemesinden geçerek 15.10.2018 tarihinde kesinleştiğini, kesinleşen Mahkeme kararına göre, ilk karar uyarınca davalıya fazladan ödeme yapıldığının anlaşıldığını, alacağının tahsili amacıyla davalı aleyhine icra takibi başlattığını, davalının haksız itirazı üzerine takibin durduğunu ileri sürerek; itirazın iptali ile takibin devamını, davalının icra inkar tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı; 1980 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi Elektrik Elektronik Fakültesi Elektrik Mühendisliği Bölümü 4. sınıf öğrencisi iken, o tarihte meydana gelen olaylar neticesinde, Dev-Sol örgütüne üye olma, örgüt adına pankart asma ve bildirim dağıtma eylemlerine katıldığı iddiası ile gözaltına alınıp akabinde tutuklandığını, 4,5 yıl tutuklu olarak yargılandığını ancak kesinleşen mahkeme kararı ile tüm suçlamalardan beraat ettiğini, haksız tutuklanması sonucu uğramış olduğu zararının tazmini istemiyle davacı aleyhine açmış olduğu davada Mahkemenin ilk kararı ile lehine 7.036,72 TL maddi ve 50.000 TL manevi tazminata hükmedildiğini, hüküm altına alınan tazminat miktarının davacı tarafından ihtirazı kayıt ileri sürülmeksizin talebi üzerine kendisine ödendiğini, anılan kararın temyiz incelemesi sonucu bozulduğunu, bozma sonrası bu kez lehine 571,42 TL maddi ve 20.000 TL manevi tazminata hükmedildiğini, karar henüz kesinleşmeden dosyanın temyiz incelemesi aşamasında olduğu sırada, ilk ilam uyarınca kendisine fazladan ödeme yapıldığından bahisle, davacı tarafından haksız ve hukuka aykırı olarak hakkında icra takibi başlatıldığını, temerrüde düşürülmeden faiz talep edilemeyeceğini, takip tarihi itibariyle sebepsiz zenginleştiğinden de bahsedilemeyeceğini, alacak likit olmadığından icra inkar tazminatı istenemeyeceğini savunarak, davanın reddi ile davacının kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; 12.02.2021 tarihli bilirkişi raporu hükme esas alınarak, 5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu'nun 694 sayılı KHK ile 15.08.2017 tarihinde yapılan değişiklik öncesi 142 nci maddesinin onuncu fıkrası gereği, haksız tutuklamadan kaynaklı tazminata ilişkin mahkeme kararları kesinleşmeden talep halinde ilam alacaklısına ödeme yapılabileceği, işbu düzenleme uyarınca davalı tarafından haksız tutuklamadan kaynaklı açılan tazminat davasında Mahkemenin ilk kararı ile hüküm altına alınan toplam tazminat bedelinin talep üzerine davacı tarafından davalıya ödendiği, ödeme tarihi itibariyle davalının temerrüde düşmüş sayılacağı, takibin 352.350,97 TL asıl alacak, 110.814,38 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 463.165,35 TL üzerinden devamının gerektiği, alacağın likit olduğu gerekçesiyle; davanın kısmen kabulü ile davalının takibe vaki itirazının kısmen iptaline, takibin 352.350,97 TL asıl alacak ve 110.814,38 TL işlemiş faiz üzerinden devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine, asıl alacağın % 20 si oranında 70.470,19 TL icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı vekili; Anayasa Mahkemesine yapmış olduğu bireysel başvurunun sonucunun eldeki dava için bekletici mesele yapılması gerektiğini, ihtirazı kayıt ileri sürülmeksizin yapılan ödemenin iadesinin istenemeyeceğini, tazminat davasında verilen kararın 15.10.2018 tarihinde kesinleştiğini, icra takibinin ise 05.06.2017 tarihinde başlatıldığını, takip tarihi itibariyle henüz karar kesinleşmediğinden davalının sebepsiz zenginleştiğinden bahsedilemeyeceğini, takibin haksız ve mesnetsiz olduğunu, yine itirazın iptali davasının bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmadığını, davalı takip tarihi öncesinde temerrüde düşürülmediğinden ödeme tarihinden itibaren faiz talep edilmesinin hukuka aykırı olduğunu, alacak likit olmadığından icra inkar tazminat talebinin de reddinin gerektiğini ileri sürerek; İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davalı tarafından haksız tutuklandığından bahisle tazminat istemiyle davacı aleyhine açılan davada Mahkemenin ilk kararı ile hüküm altına alınan toplam tazminat miktarının davacı tarafından harici olarak davalıya ödendiği, ancak kararın davacının temyizi üzerine bozulduğu, bozma sonrası yeniden yapılan yargılaması sonucunda ilk karara göre daha az miktarda tazminata hükmolunduğu, kararın 15.10.2018 tarihinde kesinleştiği, bu kez davacı tarafından davalıya fazladan ödeme yapıldığı iddiasıyla 358.936,25 TL asıl alacak ve 112.885,45 TL işlemiş faiz talepli davaya konu icra takibinin başlatıldığı, takibin davalının itirazı üzerine durduğu, eldeki davanın ise takibe vaki itirazın iptali istemiyle açıldığı, dosya kapsamı itibariyle davalının takipten önce temerrüde düşürüldüğüne dair bilgi ve belgeye rastlanılamadığı, sebepsiz zenginleşmede zenginleşmenin gerçekleştiği tarihte borçlunun temerrüde düşmüş sayılacağı ancak iyi niyetli zenginleşmede temerrüt için bildirimin şart olduğu, davalının kötü niyetli olduğunun da ispatlanamadığı, bu nedenle davalının işlemiş faize yönelik istinaf talebinin kabulünün gerektiği gerekçesiyle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında davanın kısmen kabulü ile davalının takibe vaki itirazının kısmen iptaline, takibin 352.350,97 TL asıl alacak üzerinden takip talebindeki koşullarla devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine, alacak likit olduğundan asıl alacağın % 20'si oranında 70.470,19 TL icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı vekili; sebepsiz zenginleşmede zenginleşmenin gerçekleştiği tarihte borçlu temerrüde düşmüş olacağından, işlemiş faiz talebinin reddine karar verilmiş olmasının hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek; kararın bozulmasını talep etmiştir.
2. Davalı vekili; istinaf sebeplerini tekrar ederek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, sebepsiz zenginleşmeden kaynaklı alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) "Borçlunun temerrüdü" başlıklı 117 nci maddesinde ;
"Muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarıyla temerrüde düşer.
Borcun ifa edileceği gün, birlikte belirlenmiş veya sözleşmede saklı tutulan bir hakka dayanarak taraflardan biri usulüne uygun bir bildirimde bulunmak suretiyle belirlenmişse, bu günün geçmesiyle; haksız fiilde fiilin işlendiği, sebepsiz zenginleşmede ise zenginleşmenin gerçekleştiği tarihte borçlu temerrüde düşmüş olur. Ancak sebepsiz zenginleşmenin iyiniyetli olduğu hallerde temerrüt için bildirim şarttır."
2. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 67 nci maddesinin birinci fıkrasına göre takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptali davası açabilir. Aynı maddenin ikinci fıkrasına göre de itirazın iptali davasında borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı, diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre ret veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere uygun bir tazminatla mahkum edilir. Kanunda öngörülen tazminatların tespitinde takip talebi veya davadaki talep esas alınır.
3. İcra inkâr tazminatı, Kanun’a borçlu olduğu miktarı bilebilecek ya da bu miktarı tayin edebilecek durumda olan borçlunun ödeme emri üzerine icrada borcunu inkâr etmesini önlemek amacıyla konulmuştur.
4. Öte yandan, alacağın likit ve belli olması gerekir. Başka bir ifade ile borçlu tarafından alacağın gerçek miktarı belli, sabit veya belirlenebilmesi için bütün unsurlar bilinmekte veya bilinmesi gerekmekte, böylece borçlu tarafından borcun tutarının tahkik ve tayini mümkün ise; başka bir ifade ile borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise, alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur.
5. Medenî yargıdaki kararlara karşı başvurulacak bireysel başvuru olanağı ise, yardımcı bir kanun yolu olmayıp temel hakların ve temel hak benzeri hakların usûlî korunması için kendine özgü bir hukukî çaredir. Bu imkân, yargılamanın yenilenmesi gibi bir olağanüstü kanun yolu da değildir; yasama ve yargı organının temel hakları ihlâline karşı tanınmış olan özel bir düzenlemedir.
6. Bireysel başvuru, temel hakları ihlâl ettiği ileri sürülen mahkemelerin kesin hükümlerine karşı gidilen bir yoldur. Bireysel başvuruda bulunmanın, başvuruya konu işlem ya da mahkeme kararı aleyhinde durdurucu etkisi bulunmamaktadır. Bir mahkeme kararı aleyhine bireysel başvuruda bulunulunca bir yandan bireysel başvuru incelemesi devam edecek bir yandan da kararın icrası sürebilecektir (Korkmaz, Bireysel Başvuru, s. 210; Ural S. S., Hak ve Özgürlüklerin Korunması Bağlamında Bireysel Başvuru, Ankara 2013, s. 299 vd.).
3. Değerlendirme
1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere, takip tarihi itibariyle davalının sebepsiz zenginleştiğinden ve bu itibarla takibe konu alacağın muaccel olduğundan bahsedilemeyecek olmasına, muaccel olmayan alacak için faiz talep edilemeyecek olmasına, itirazın iptali davaları için öngörülen bir yıllık hak düşürücü sürenin takibe vaki itirazın alacaklıya tebliğinden itibaren başlayacak olmasına, itiraz tebliğ edilmediğinden davanın öngörülen hak düşürücü süre içerisinde açılmış olmasına, Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvurunun, başvuruya konu mahkeme kararının icrasına engel teşkil etmeyecek olmasına göre; davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışındaki sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Dosyadaki bilgi ve belgelerden; eldeki davanın davalısı tarafından haksız tutuklamadan kaynaklı maddi ve manevi tazminat istemiyle eldeki davanın davacısı Hazine aleyhine açılan davada, İstanbul Anadolu 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 10.09.2013 tarihli kararı ile davalı lehine 7.036,72 TL maddi, 50.000 TL manevi tazminata hükmolunduğu, işbu kararın davacının temyizi üzerine bozulduğu, bozma sonrası yeniden yapılan yargılama sonucunda bu kez davalı lehine 571,42 TL maddi ve 20.000 TL manevi tazminata hükmedilerek, kararın temyiz incelemesinden geçip 15.10.2018 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.
3. Somut uyuşmazlıkta ; davacı tarafından, söz konusu kesinleşen Mahkeme kararına göre, ilk karar uyarınca davalıya fazladan ödeme yapıldığından bahisle, fazladan ödenen miktarın sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca tahsili istemiyle davaya konu icra takibi başlatılmış olup, davalının 10.09.2018 tarihli itirazı üzerine takibin durduğu, işbu tarihte tazminat davasında verilen kararın henüz kesinleşmediği anlaşılmaktadır.
4. Bu durumda, Bölge Adliye Mahkemesince; anılan Mahkemenin ilk kararına istinaden o tarihte yürürlükte bulunan ilgili mevzuat hükümleri çerçevesinde davalıya yapılan ödeme hukuka uygun olup, bu nedenle takibe itiraz tarihi (10.09.2018) itibariyle davalının itirazında haklı olduğu, eş söyleyişle takibe konu alacağın likit olmadığı dikkate alınarak, davacının icra inkar tazminatı isteğinin reddine karar verilmesi gerekirken; yazılı şekilde tazminata hükmedilmesi usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
5. Ne var ki bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 370 inci maddesinin ikinci fıkrası hükmü uyarınca Bölge Adliye Mahkemesi kararının düzeltilerek onanması gerekir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davacının tüm, davalının sair temyiz itirazlarının REDDİNE,
2. Davalı tarafın temyiz itirazının kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesinin hüküm fıkrasının (2) numaralı bendinde yer alan "Alacak likit olduğundan itirazın iptaline karar verilen asıl alacak olan 352.350,97 TL'nin % 20'si oranında 70.470,19 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine," ifadesinin hükümden çıkartılarak yerine "Alacak likit olmadığından icra inkar tazminatı isteğinin reddine," ifadesinin yazılması suretiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
Peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine,
8.400,00 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
11.04.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.