Logo

3. Hukuk Dairesi2022/6274 E. 2022/8937 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Mirasbırakan tarafından düzenlenen el yazılı vasiyetnamenin iptali davasında, Türk hukukunun mu yoksa mirasbırakanın milli hukuku olan Fransız hukukunun mu uygulanacağı ve vasiyetnamenin geçerli olup olmadığı hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: Mirasbırakanın Fransız uyruklu iken Türk vatandaşı ile evlenmesiyle Türk vatandaşlığını kazandığı ve Türk vatandaşı olarak öldüğü, bu nedenle vasiyetnamenin geçerliliğinin Türk hukukuna göre değerlendirilmesinde bir sakınca olmadığı ve mahkemenin ilk bozma kararına uygun olarak Türk hukukuna göre hüküm kurduğu gözetilerek direnme kararı onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki vasiyetnamenin iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, dairemiz bozma ilamına direnilmesine dair verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; 6763 sayılı Kanun'un 43 üncü maddesi ile değişik 6100 sayılı HMK'nın 373 üncü maddesinin beşinci fıkrası uyarınca dosyadaki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı; İstanbul İli ... İlçesi ... Cilt No:... No:..., Sahife No:... sıra numarasında kayıtlı mirasbırakan ...’in 20/06/1965 tarihinde Paris'te vefat ettiğini, mirasbırakan tarafından düzenlenen ve Paris Noterliğine teslim edilen 16/07/1954 tarihli el yazılı vasiyetname ile terekedeki menkul ve gayrimenkullerin farklı oranlarda davalılara bırakıldığını, mirasbırakanın ölümünden sonra davalıların başvurusu üzerine Üsküdar 3. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2009/1097 E. sayılı dosyası ile vasiyetnamenin açılarak okunduğunu, mirasbırakanın ... İlçesinde kain 954 ada 2 parsel sayılı gayrimenkulu hakkında düzenlemiş olduğu 16/05/1961 tarihli vasiyetnamesinin Üsküdar Sulh Hukuk Mahkemesinin 1966/35 E. 1970/42 K. sayılı kararıyla iptaline karar verildiğini, işbu kararın kesinleşmesi üzerine söz konusu gayrimenkulun 16/03/1972 tarihinde Hazine adına tescil edildiğini, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 554 üncü maddesi uyarınca iptal edilen 16/05/1961 tarihli vasiyetname tarafından tamamlanmayan 16/07/1954 tarihli vasiyetnamenin geçersiz olduğunu, vasiyetnamenin düzenlendiği tarihte mirasbırakanın yaşının, nerede olduğunun, ruh ve akıl sağlığının yerinde olup olmadığının araştırılması gerektiğini, vasiyetnamedeki yazının mirasbırakanın el yazısı olup olmadığının kesin olarak bilinmediğini ileri sürerek; mirasbırakana ait 16/07/1954 tarihli vasiyetnamenin iptalini talep etmiştir.

Davalılar; iptali talep edilen vasiyetnamenin açılıp okunması nedeniyle görülen davada, Türk vatandaşı olan mirasbırakan tarafından düzenlenen vasiyetnamenin tespit ve tesciline karar verildiğini, davacı vekilinin işbu davanın 25/12/2007 tarihli duruşmasında hazır olması nedeniyle vasiyetnameyi öğrendiğini, dolayısıyla Kanun’da belirtilen bir yıllık hak düşürücü sürenin dolmuş olduğunu, vasiyetnamenin 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 538 inci maddesinde düzenlenen el yazılı vasiyetname koşullarına göre düzenlendiğini savunarak, davanın reddini istemişlerdir.

Mahkemece; davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine dair verilen 16/10/2014 tarihli karar, davacı tarafın temyizi üzerine, Dairece verilen 17/05/2017 tarihli ve 2016/22758 E. 2017/7381 K. sayılı ilamla; mirasbırakanın öldüğü tarihte yürürlükte olan 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi hükümleri uyarınca işleyecek zamanaşımı süresinin, vasiyetnamenin açılıp okunmasına ilişkin davanın kesinleştiği 24/03/2010 tarihinden itibaren başlayacağı, davanın açıldığı tarih itibariyle zamanaşımı süresinin dolmadığı gerekçesiyle bozulmuştur.

Bozmaya uyan mahkemece; vasiyetnamenin baştan sona el yazısı ile yazılmış olduğu ve Türk Kanuni Medenisi'nde belirtilen el yazılı vasiyetname için gerekli unsurları taşıdığı, şekil noksanlığı bulunmadığı, davacının dava dilekçesinde vasiyetnamenin iptali olarak ileri sürdüğü hususlar hakkında yapılan araştırma neticesinde iptali gerektirir bir nedenin bulunmadığının tespit edildiği gerekçesiyle; davanın reddine dair verilen 07/11/2019 tarihli karar, davacı tarafın temyizi üzerine, Dairece verilen 22/12/2020 tarihli ve 2020/398 E. 2020/8049 K. sayılı ilamla;

(...Temyize konu uyuşmazlık; mirasbırakan ... tarafından düzenlenen el yazılı vasiyetnamenin iptali talebiyle açılan eldeki davada, Türk hukukunun mu yoksa murisin milli hukuku olan Fransız hukukunun mu uygulanacağı, davaya konu vasiyetnamenin geçerli olarak düzenlenip düzenlenmediği, iptalinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’un “Hukuki işlemlerde şekil” başlıklı 7 nci maddesinde hukuki işlemlerin, yapıldıkları ülke hukukunun veya o hukuki işlemin esası hakkında yetkili olan maddi hukuk hükümlerinin öngördüğü şekle uygun olarak yapılabileceği hüküm altına alınmıştır.

Aynı Kanun’un “Miras” başlıklı 20 nci maddesinde ise "(1) Miras ölenin millî hukukuna tâbidir. Türkiye'de bulunan taşınmazlar hakkında Türk hukuku uygulanır.

(2) Mirasın açılması sebeplerine, iktisabına ve taksimine ilişkin hükümler terekenin bulunduğu ülke hukukuna tâbidir.

(3) Türkiye'de bulunan mirasçısız tereke Devlete kalır.

(4) Ölüme bağlı tasarrufun şekline 7 nci madde hükmü uygulanır. Ölenin millî hukukuna uygun şekilde yapılan ölüme bağlı tasarruflar da geçerlidir.

(5) Ölüme bağlı tasarruf ehliyeti, tasarrufta bulunanın, tasarrufun yapıldığı andaki millî hukukuna tâbidir.” hükmüne yer verilmiştir.

Ölüme bağlı tasarruflarda şekil konusu menkul miras, gayrimenkul miras ayrımı yapılmadan düzenlenmiştir. (Nomer/Şanlı Devletler Hususi Hukuku, s.288).

Bu kapsamda 5718 sayılı MÖHUK’un 20 nci maddesine göre, ölüme bağlı tasarrufun şekli, tasarrufun yapıldığı yer hukukuna veya işlemin esasına uygulanan hukuka veya ölenin milli hukukuna tabidir. Bu üç seçimli şekil kuralından amaç, ölenin son arzularının sonucu olan işlemin geçerliliğini sağlamaktır. (Milletler Arası Özel Hukuk Aysel Çelikel s.294)

Diğer taraftan, vasiyetnamelerin geçerliliğini sağlamak amacı ile 05/10/1961 tarihli Vasiyet Tasarruflarının Şekli Konusunda İhtilafına Dair La Haye Sözleşmesi’ne Türkiye'de 1983 yılında taraf olmuştur.

Sözleşmenin 1 nci maddesine göre; “Bir vasiyet tasarrufu şekil yönünden aşağıdaki şartlarla geçerlidir;

a) vasiyetçinin vasiyet tasarrufunu yaptığı yer iç hukukuna uygunsa, veya b) vasiyetçinin vasiyet tasarrufunu yaptığı anda veya ölümü anında vatandaşı bulunduğu Devletin iç hukukuna uygunsa, veya

c)vasiyetçinin vasiyet tasarrufunu yaptığı veya ölümü anında ikametgahının bulunduğu yer iç hukukuna uygunsa, veya

d) vasiyetçinin vasiyet tasarrufunu yaptığı veya ölümü anında mutat meskeninin bulunduğu yer iç hukukuna uygunsa,veya

e) taşınmazlar söz konusu olduğu takdirde, bu malların bulundukları yer iç hukukuna uygunsa.” vasiyetnamenin geçerli olacağı belirtilmiştir.

Somut olayda; vasiyetnameyi düzenleyen mirasbırakan Fransız vatandaşı olup, yine iptali istenen el yazılı vasiyetname de Fransa’da düzenlenmiştir. Buna göre; iptali istenen vasiyetnamenin Fransız Hukukuna uygun düzenlenmesi halinde geçerli olacağı açıktır. Ancak, mahkemece; dava konusu vasiyetnamenin Fransız Hukukuna uygunluğu yönünden gerekli inceleme ve araştırma yapılmamıştır.

Hal böyle olunca mahkemece; vasiyetçinin milli hukuku olan Fransa Hukukunun vasiyetname ile ilgili kısmının muhtevasının gerekirse bilirkişi aracılığı ile incelenmesi, bu hususta tarafların yardımının istenmesi (5718 s.K.m.2/1) ve Yabancı Hukuk Hakkında Bilgi Edinilmesine Dair Avrupa Sözleşmesi hükümlerinden de yararlanılarak, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile hüküm verilmiş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir....) gerekçesiyle bozulmuş, tarafların karar düzeltme dilekçeleri ise Dairece verilen 27/04/2021 tarihli ve 2021/2428 E. 2021/4697 K. sayılı ilam ile reddedilmiştir.

Mahkemece; 5718 sayılı MÖHUK’nın 20 nci maddesi ve 05/10/1961 tarihli Vasiyet Tasarruflarının Şekli Konusunda İhtilafına Dair La Haye Sözleşmesi'nin 1. maddesiyle, vasiyetnamenin geçerliliği yönünden uygulanacak hukukun seçimlik olarak düzenlenmiş olduğu, yani birinden birinin öncelik taşımadığı, her ne kadar bozma ilamında mirasbırakanın Fransız vatandaşı olduğu ifade edilmişse de, mirasbırakanın aynı zamanda Türk vatandaşı olduğu, mirasbırakanın 1888 yılında doğduğu, 1950 yılında ... ile evlendiği ve 1965 yılında öldüğü, evlilik tarihi itibarıyla yürürlükte olan 1312 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu'nun 13 üncü maddesinde "Türklerle evlenen ecnebi kadınlar Türk vatandaşı olurlar." hükmünün yer aldığı, şu halde vasiyetnamenin geçerli olup olmadığının Türk Hukukuna göre değerlendirilmesinde bir sakınca olmadığı gerekçesiyle, önceki kararda direnilmesine ve davanın reddine karar verilmiş; karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Direnme kararı üzerine yeniden yapılan incelemede; davaya konu vasiyetnameyi düzenleyen mirasbırakan ...’in (Marty), Fransız uyruklu iken 24/05/1950 tarihinde Türk vatandaşı Mehmet ... ile evlenmesi neticesinde 1312 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu'nun 13 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca Türk vatandaşlığını kazandığı, akabinde eşi ölen mirasbırakanın taşındığı Paris’te 20/06/1965 tarihinde Türk vatandaşı olarak öldüğü, dosyada bulunan nüfus ve tapu kayıtları, T.C. Paris Başkonsolosluğu tarafından düzenlenen ölüm kaydı, akabinde Dışişleri Bakanlığına gönderilen yazı ve vasiyetnamenin açılması davası ile sabittir. Esasen, davacının Türk vatandaşı olduğu hususu davacı Hazinenin de kabulündedir.

Bu durumda, mahkemece; uyulan 17/05/2017 tarihli ilk bozma ilamı doğrultusunda, toplanan delillerin; 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi, 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun ve ilgili mevzuat hükümleri ile birlikte değerlendirilerek karar verildiği, Dairece verilen 22/12/2020 tarihli ikinci bozma ilamındaki değerlendirmenin hataya dayalı olduğu anlaşılmıştır.

Hal böyle olunca; mahkemenin aynı gerekçeye dayalı, davanın reddine dair direnme kararı usul ve kanuna uygun olup, onanmalıdır.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin yerinde bulunmayan bütün temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan direnme kararının ONANMASINA, 6100 sayılı HMK'nın Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440 ıncı maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 24/11/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.