"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 19. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE MAHKEMESİ : İSTANBUL 23. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında birleştirilerek ilk derece mahkemesinde görülen alacak davalarından; asıl davanın reddine, birleşen davanın kabulüne dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davacı/birleşen davada davalının istinaf başvurusunun esastan reddine yönelik olarak verilen kararın, süresi içinde davacı/birleşen davada davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; eşiyle arasında görülen boşanma davasında tedbir talep edilmesi üzerine ticari hayatta zor durumda kalmamak amacıyla tüm birikimini gerek virman yoluyla gerek elden nakit çekerek davalı kardeşi adına açılan hesaplara yatırdığını, işlemleri davalının kendisine vermiş olduğu vekaletnameye dayalı olarak gerçekleştirdiğini, paranın bir kısmını kullandığını, bir kısımını ise daha fazla getiri sağlayacağından davalının oğluna ait hesaba aktardığını, ancak paraların kendisine iade edilmediğini, 05/05/2014 tarihinde imzalanan protokol ile kendisinden 165.000 TL alarak faizli bakiye olan 796.000 TL’yi iade ettiklerini, 165.000 TL’nin gayrımenkul alımı için peyder pey gönderildiği açıklaması yazıldığını, oysa yeğeninin henüz 24 yaşında olduğunu ve böyle bir birikimi olmayacağını, bakiyeyi kurtarabilmek için bu şekilde hareket etmek zorunda kaldığını, ibraname ile hukuki yolların kapatıldığını, davalının hesaplarındaki paranın büyük kısmının kendisine ait olduğunu, davalı ve oğlunun İngiltere'de devlet desteği ile yaşadıklarını, boşanma davasında da mahkemece paraların kendisine ait olduğu değerlendirilerek aleyhine tazminata hükmedildiğini, kendisine 796.000 TL verilmesinin de bu durumun ispatı olduğunu, kız kardeşine güvenerek parasını onun hesabına yatırdığını, ancak kız kardeşinin kötü niyetli şekilde kendisini azlettiğini iddia ederek; 236.523 TL’nin banka hesabına havale edildiği 09/12/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı; davanın zamanaşımına uğradığının davacının herhangi bir malvarlığını ya da parasını elde etmediğini, aksine kardeşi olan davacıya güvenerek yurt dışında yaşadığı dönemde gayrımenkullerin idare edilmesi, kira bedellerinin toplanması ve paranın değerlendirilmesi için vekaletname verdiğini, davacının elindeki vekaletname ile her türlü işlemi yaptığını, hesaplarındaki paranın kaynağının vekalet yoluyla satışı yapılan gayrımenkuller ve toplanan kira geliri olduğunu, davacının kötü niyetli hareket ettiğini, ayrıca davacının boşanma davasında mahkemeye sunduğu beyanıyla hesaptaki paraların kendisine ait olduğunu bildirdiğini savunarak, davanın reddini istemiş, birleşen davada ise; yurt dışında yaşadığını, kardeşi olması sebebiyle güven duyduğu ve ticaret ile de uğraşan davalıya birikimlerini değerlendirmesi için vekaletname verdiğini, davalının vekaleten taşınmaz alıp sattığını, kira bedeli topladığını, ancak bu paraları teslim etmediğini, Türkiye’ye dönecek olması nedeniyle yatırımlarına dair bilgi istediğinde davalının kendisini darp ettiğini, bu nedenle yaptığı araştırmada adına kayıtlı yalnız bir taşınmaz kaldığını öğrendiğini, davalının sanık olarak yargılandığı ceza davalarının devam ettiğini, davalının güvenini ve vekalet görevini kötüye kullanarak birikimlerini kendi hesaplarına aktardığını iddia ederek; satışı yapılan taşınmazlar ve elde edilen kira gelirleri sebebiyle davalıdan olan alacağının tespit edilmesini, şimdilik 300.000 TL’nin muacceliyet tarihinden itibaren işleyecek faiziyle tahsilini talep etmiş, talebini 503.095,52TL ve 161.289,63 USD olarak artırmıştır.
Davacı, birleşen davaya verdiği cevapta; davanın zamanaşımına uğradığını, kendisinin taşınmazının satımından sonra kendisinin üzerine para ekleyerek taşınmaz satın alındığını, gayrımenkullerin giderleri için yapılan harcamaların mahsubu gerektiğini, kardeşinin alındığını iddia ettiği taşınmaz bedellerini gönderdiğini ispat etmesi gerektiğini, kardeşinin bu kadar parası olmadığını, kardeşi olması sebebiyle güvenerek davacının hesabına para yatırdığını ancak parasını geri alamaması nedeniyle dava açması sebebiyle bu davanın açıldığını, davacının kendisini azletmesi sebebiyle kendisine ait olan paraları çekemediğini savunarak, birleşen davanın reddini istemiştir.
İlk derece mahkemesince; asıl davada; hesaplardaki paraların kime ait olduğu ve paraların nereden geldiği anlaşılamadığı, bu nedenle davacının vekil olarak hesap ve bilgi verme yükümlülüğüne aykırı davrandığı 2010 yılı öncesinde tahsil edilen bedeller ile taşınmazdan 09/12/2013 tarihine kadar tahsil edilen toplam kira bedellerinin 105.517 TL olduğu, davacıya gönderilen 236.523 TL'nin içinde bu kira bedellerinin de bulunması hususunun ihtimal dahilinde olduğu, ancak hesaplamalardan net bir sonuca ulaşılamadığı, muvazaaya dayanan davacının muvazaayı kanıtlayacak bir yazılı delil bulunmadığı, talep konusu 236.523 TL paranın davacıya ait olduğunun tam olarak tespit edilemediği, birleşen davada ise; 30/04/2014 tarihinde ödenen 244,784,87 TL'nin düşülmesi sureti ile birleşen davacının 328.603,91 TL ve 161.289,63 USD alacağı olduğu, kira gelirleri açısından davalının 21/03/2002 tarihinde gönderdiği 6.050 İngiliz Sterlini hesaba katmak suretiyle alacak 174.491,65 TL olarak hesaplandığı, davalının mevduat hesaplarından çekilen tutarlar ve davacı tarafından tahsil edilen kira gelirleri ve diğer tahsilatlar üzerinden yapılan hesaplamalara göre toplam alacağın 503.095,56 TL ve 161.289,63 USD olarak hesaplandığı gerekçesiyle; asıl davanın reddine, birleşen davanın kabulüne karar verilmiş; karar, davacı/birleşen davalı tarafından istinaf edilmiştir.
Bölge adliye mahkemesince; zamanaşımının dolmadığı, muvazaa iddiasının kanıtlandığı ileri sürülmüş ise de davalının muvazaa iddiasını kabul eden herhangi bir beyanının bulunmadığı, muvazaa iddiasını ileri süren tarafın bu iddiasını yazılı delil ile ispat yükümlülüğü altında olduğu, bilirkişice banka hareketleri ve yapılan ödemeler değerlendirilmek suretiyle hesaplama yapılarak birleşen davacının 503.095,56 TL ile 161.289 USD alacağının bulunduğunun tespit edildiği, ilk derece mahkemesi kararının yerinde olduğu gerekçesiyle; davacı/birleşen davalının asıl ve birleşen davaya yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş; karar, davacı-birleşen davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1- Davacı/birleşen davalının asıl davaya yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı bilgi ve belgelere, özellikle temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararında yazılı gerekçelere göre, davacının yerinde bulunmayan bütün temyiz itirazlarının reddi ile asıl davada bölge adliye mahkemesince verilen kararın 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 370/1 maddesi uyarınca onanmasına karar vermek gerekmiştir.
2-Davacı/birleşen davalının birleşen davaya yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
6100 sayılı Kanun'un 26. maddesinde yargılamaya hakim olan ilkelerden “taleple bağlılık ilkesi” düzenlenmiş olup, buna göre; hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlı olup ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Yine aynı Kanun'un 297. maddesi uyarınca, mahkeme tarafından hüküm fıkrasında asıl ve yardımcı taleplerin hepsi hakkında açık ve tereddüte yol açmayacak şekilde karar verilmesi gerekir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 99. maddesi 818 sayılı (BK'nın 83 md.) uyarınca; konusu para olan Ülke parası dışında başka bir para birimiyle belirlenmiş ve sözleşmede aynen ödeme ya da bu anlama gelen bir ifade de bulunmadıkça, borcun ödeme gününde ödenmemesi üzerine alacaklı, bu alacağının aynen veya vade ya da fiilî ödeme günündeki rayiç üzerinden Ülke parası ile ödenmesini isteyebilir.
Somut olayda; davacı, dava dilekçesinde; birikimlerini uzun yıllar boyunca vekili olarak Türkiye’de değerlendirmesi için davalıya verdiğini, davalı tarafça da birikimlerinin taşınmaz alım satımı, kira geliri ve mevduat hesaplarında Türk Lirası ve döviz hesaplarına yatırılmak suretiyle değerlendirildiğini, adına açılan TL ve USD hesaplarındaki paraların davalı tarafça farklı tarihlerde çekildiğini, taşınmazların satışından elde edilen paralar ile toplanan kira gelirlerinin kendisine verilmediğini öğrendiğini belirtmek suretiyle dayandığı vakıaları açıkladıktan sonra, banka hesaplarındaki paralar, taşınmaz bedelleri ve kira gelirleri sebebiyle davacıdan olan alacağının mahkemece tespiti ile şimdilik 300.000 TL’nin davalıdan tahsilini talep etmiş, bu suretle seçimlik hakkını yabancı para cinsinden olan alacağı için de Ülke parası karşılığının tahsili yönünde kullanmıştır. Bu nedenle dava dilekçesinde TL cinsinden alacak talebinde bulunan davacının, ıslah ile ekleme yaparak yabancı para cinsinden talepte bulunması mümkün değildir.
Hal böyle olunca mahkemece; davacının dava tarihi itibariyle davalıdan ne kadar alacaklı olduğu ispat kuralları çerçevesinde tespit edilerek alanında uzman bilirkişi heyetinden bu doğrultuda rapor alınması ve tespit edilen alacağının TL cinsinden hesaplanarak hüküm kurulması gerekirken, talep aşılarak yabancı para cinsinden alacağa hükmedilmiş olması, usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
İlk derece mahkemesi kararının yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmasına karar verildiğinden, işbu karara karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin bölge adliye mahkemesi kararının da kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
3- Bozma nedenine göre, davalının birleşen davaya yönelik sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davacının asıl davaya yönelik temyiz itirazlarının reddi ile HMK'nın 370/1 maddesi uyarınca bölge adliye mahkemesi kararının asıl dava yönünden ONANMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenlerle bölge adliye mahkemesi kararının birleşen dava yönünden KALDIRILMASINA, ilk derece mahkemesinin birleşen davaya yönelik kararının davalı yararına BOZULMASINA, üçüncü bentte açıklanan nedenlerle davalının birleşen davaya yönelik sair temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 12/12/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.