Logo

3. Hukuk Dairesi2022/6690 E. 2022/8481 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davalıya ait taşınmazın orman arazisi olarak hazineye devredilmesi nedeniyle, davacı tarafından ödenen bedelin sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre geri alınıp alınamayacağı ve davalının takibe yaptığı itirazın iptali.

Gerekçe ve Sonuç: Taşınmazın orman arazisi olduğunun tespiti ve tapu iptal kararının kesinleşmesi sebebiyle satış sözleşmesinin baştan geçersiz olduğu, davacının Hazine adına tespit görmüş taşınmaz için davalıya ödediği bedeli sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde geri isteyebileceği ve ilk derece mahkemesince hüküm verildiği anda dava şartı noksanlığının giderilmiş olduğu gözetilerek, bölge adliye mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 3. HUKUK DAİRESİ

İLK DERECE MAHKEMESİ : İSTANBUL 20. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen itirazın iptali davasının kabulüne dair verilen hüküm hakkında, bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden davanın reddine yönelik verilen kararın, süresi içinde davacı vekili ve katılma yoluyla davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı; davalının taşınmazdaki 1/2 payını 07/01/2020 tarihinde 182.500TL bedelle satın aldığını, taşınmazın orman sınırları içinde kaldığını ve tapu kaydında da "davalıdır" şerhi bulunduğunu, 17/06/2020 tarihli ihtar ile taşınmazın özel mülkiyete konu edilmesinin mümkün olmaması nedeniyle ödediği bedelin iadesini talep ettiğini, ancak satış bedelini iade etmeyen davalının bu amaçla başlattığı takibe de haksız olarak itiraz ettiğini ileri sürerek; takibe vaki itirazın iptalini, takibin devamına ve lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.

Davalı, davanın reddini dilemiştir.

İlk derece mahkemesince; dava konusu taşınmazın orman olması nedeniyle 2/B uygulamalarına ilişkin yapılan işlemlerin yok hükmünde olduğuna dair Adalar Asliye Hukuk Mahkemesince 2011/116 Esas sayılı davada verilen kararın kesinleştiği, bu bakımdan davacının taşınmazı satın alırken ödediği bedeli sözleşmenin tarafı olan davalıdan sebepsiz zenginleşme kurallarına göre geri alabileceği gerekçesiyle; davanın kabulü ile itirazın iptaline, takibin devamına, davalının itirazı sırasında Adalar Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/116 Esas sayılı dosyasında verilen kararının henüz kesinleşmediği dikkate alınarak icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiş; karar, taraf vekillerince istinaf edilmiştir.

Bölge adliye mahkemesince; akit tablosu içeriğinde davacının satın alma anında taşınmaza ilişkin açılan davayı bildiği, takip tarihi olan 14/07/2020 tarihinde tapu iptaline ilişkin verilen mahkeme kararının henüz kesinleşmediği, kararın itirazın iptaline ilişkin eldeki davanın açıldığı tarih olan 12/08/2020 tarihinden sonra 27/11/2020 tarihinde kesinleştiği gözetildiğinde, sebepsiz zenginleşme ve bunun doğal sonucu olan dava hakkının (geri alma davasının) doğmadığı, bu bağlamda vaktinden önce yapılan takibe itirazın haksız olmadığı, dava ve takibin erken açıldığı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle; davacının istinaf başvurusunun esastan reddine, davalının istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden davanın reddine karar verilmiş; karar, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.

1)Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı bilgi ve belgelere, özellikle temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararında yazılı gerekçelere göre, davalının temyiz itirazlarının reddi gerekir.

2)Dava, geçersiz satış sözleşmesine dayalı ödenen bedelin sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 115. maddesi;

“Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler.

Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.

Dava şartı noksanlığı, mahkemece, davanın esasına girilmesinden önce fark edilmemiş, taraflarca ileri sürülmemiş ve fakat hüküm anında bu noksanlık giderilmişse, başlangıçtaki dava şartı noksanlığından ötürü, dava usulden reddedilemez.” hükmünü içermektedir.

O halde, hakimin, davanın başında dava şartlarının mevcut olup olmadığını kendiliğinden (re’sen) araştırmak zorunda olması yanında; dava açılırken bulunmayan dava şartlarının yargılama sırasında tamamlanması halinde davanın esasına girerek sonuçlandırması gerekeceği de kabul edilmelidir.

Tüm bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; 07/01/2020 tarihinde davalı adına kayıtlı 1/2 payın davacı tarafından 182.500TL bedelle (akit tablosu örneğine göre beyan olarak Adalar Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/116 Esas sayılı dosyasıyla davalı olduğuna dair şerhin de bilinerek) satın alındığı, davacı alıcı tarafından 14/07/2020 tarihinde geçersiz satıştan kaynaklı bedel nedeniyle davalının sebepsiz zenginleştiği ileri sürülerek ödenen bedelin iadesi istemiyle davalı aleyhine icra takibi başlatıldığı, davalının itirazı üzerine eldeki davanın 12/08/2020 tarihinde açıldığı hususunda, taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır.

Akit tablosu örneğinde beyan olarak yer alan, Adalar Asliye Hukuk Mahkemesinin 10/02/2016 tarihli ve 2011/116 Esas 2016/20 Karar sayılı kararıyla; taşınmazla ilgili olarak yapılan 2/B uygulamalarına ilişkin işlemlerin yok hükmünde olduğunun tespitine, taşınmazın tapu kaydının iptali ile orman vasfıyla maliye hazinesi adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş; söz konusu kararın işbu davanın yargılaması devam ederken 27/11/2020 tarihinde kesinleştiği, akabinde de yine dosya arasında bulunan tapu kaydından 18/03/2021 tarihinde davacı adına olan tapu kaydının iptali ile tapunun maliye hazinesi adına kaydedildiği anlaşılmaktadır.

Bölge adliye mahkemesince; takibin başlatıldığı 14/07/2020 tarihi ile tapu iptaline dair kararın kesinleştiği 27/11/2020 tarihi gözetilerek, sebepsiz zenginleşme ve bunun doğal sonucu olan dava hakkının (geri alma davasının) doğmadığı, bu bağlamda vaktinden önce yapılan takibe itirazın haksız olmadığı değerlendirilmiş ise de, davacının bu davayı açmakta hukuki yararının bulunduğu, HMK'nın 115/3 fıkrası gereğince de, ilk derece mahkemesince hüküm verildiği anda bu noksanlığın giderildiği, usul ekonomisi ilkesi uyarınca davalı tarafın istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak davanın reddedilmesi usul ve kanuna aykırıdır.

Bundan ayrı, temel bir değer olarak çevrenin korunması ve herkesin çevreden eşit şekilde yararlanması hakkının bir uzantısı olarak Anayasa’nın 169. maddesinde, ormanların devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu belirtilerek bu alanlarda özel mülkiyet yasaklanmıştır. Bu nedenle belli bir sürenin geçmesiyle söz konusu alanlarda özel mülkiyet edinilmesi olanaklı değildir (Anayasa Mahkemesinin 12/5/2011 tarihli ve 2009/31 E. 2011/77 K. sayılı kararı).

Bu çerçevede, baştan beri yolsuz tescil niteliğinde oluşturulan sicil kaydının, davacıya hiç bir zaman mülkiyet hakkı kazandırmayacağı ve başlangıcından itibaren yolsuz ve geçersiz olan tapu kaydının iptaline ilişkin mahkeme kararının yenilik doğuran (inşai) mülkiyet hakkını sona erdiren bir hüküm olmayıp, mevcut durumu saptayıp hukuksallaştıran, açıklayıcı (ihzari), başka bir anlatımla; sicilin oluştuğu tarihten itibaren mülkiyet hakkının doğmadığını, sicilin yolsuz ve geçersiz olduğunu belirleyen bir hüküm niteliğinde olduğu tartışmasızdır.

Buna göre, bölge adliye mahkemesince yapılacak iş; dava konusu taşınmazın Hazine adına tespit görmesi nedeniyle, taraflar arasındaki satış sözleşmesinin baştan beri geçerliliğinden söz edilemeyeceği, davacının devletin hüküm ve tasarrufunda olan özel mülkiyete konu olamayacak taşınmaz için davalıya ödediği bedeli sebepsiz zenginleşme kuralları çerçevesinde davalıdan geri isteyebileceği gözetilerek uyuşmazlığın esası hakkında yeniden bir karar vermek olmalıdır.

3) Bozma nedenine göre, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalının temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK'nın 371. maddesi uyarınca temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının davacı yararına BOZULMASINA, üçüncü bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, dosyanın aynı Kanun'un 373/2. maddesi uyarınca kararı veren bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 03/11/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.