"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/1503 E., 2022/1753 K.
DAVA TARİHİ : 24.09.2018
KARAR : Davanın kısmen kabulü
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 7. Tüketici Mahkemesi
SAYISI : 2018/350 E., 2020/273 K.
Taraflar arasındaki sözleşmenin feshi, alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı Albaraka Türk Katılım Bankası A.Ş. (Albaraka) vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince, davalının istinaf başvurusunun kabulü ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı Albaraka Türk Katılım Bankası A.Ş. vekili tarafından temyiz edilmiş incelemenin duruşmalı olarak yapılması istenilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 11.04.2023 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir
Belli edilen günde gelen davacı vekili Avukat ... ile Avukat Elif Sıla Yağcı ve davalı Albaraka vekili Avukat ... ile diğer davalı ... (ONS) vekili Avukat İpek Arslan'ın sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen günde Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı; 28.08.2014 tarihinde davalı ONS ile davaya konu taşınmazın satışı için gayrimenkul satış sözleşmesi imzaladığını, satış bedelinin toplam 246.400,00 TL olduğunu, 90.000,00 TL'nin peşin ödendiğini, kalanı için de davalı Bankadan 15.09.2014 tarihinde 156.400,00 TL bedelli konut kredisi kullandığını, bağımsız bölümün teslim tarihinin 30.09.2016 olmasına rağmen teslim tarihinin 31 Ekim 2017 olarak değiştirildiğini ancak, süresinde teslim yapılmadığı gibi yakın bir tarihte de teslimatın yapılmasının imkânsız göründüğünü, davalının borcunu ifa etmemesinden kaynaklı olarak zarara uğradığını, 6502 sayılı Kanun'un 11/6 ncı maddesinde tüketicinin seçimlik haklarından biri ile birlikte TBK hükümleri uyarınca tazminat talep edilebileceğinin hüküm altına alındığını, halen kirada oturduğunu, aylık 1.410,00 TL kira bedeli ve aidat ödediğini, teslimin Ekim 2017 tarihinde yapılmamasından dolayı dava tarihine kadar zarar ettiğini, 12 aylık kira bedelinin toplamda l6.920,00 TL olduğunu, söz konusu menfi zararın tazmini gerektiğini ileri sürerek, sözleşmelerden dönülmesine ve davalılara yapılan tüm ödemelerin sözleşme tarihlerinden itibaren işleyecek ticari faizleri ile birlikte iadesine, dava tarihine kadar uğramış bulunduğu ve dava süresince de uğrayacağı toplam zararın tespit edilerek ticari faiziyle birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı ONS vekili; dava konusu taşınmazın gayrimenkul satış sözleşmesi gereğince 30.09.2016 tarihinde teslim edilmesi gerekirken, 15.07.2016 tarihinden itibaren ilan edilen OHAL nedeniyle teslimde gecikme yaşandığını, OHAL ilanının teslimde gecikmeye sebebiyet verecek bir durum olduğunun mücbir sebepler başlığı altında açıkça belirtildiğini, gayrimenkulün tesliminin gecikmesinde şirketin bir kusuru bulunmadığını, talep edilen zararın TBK uyarınca gecikme tazminatı niteliğinde olması nedeniyle gecikme tazminatının hukuki niteliği itibariyle müspet zarar kapsamında olduğunu, davacının sözleşmeden dönmesi halinde müspet (olumlu) zararlarını talep etme hakkı bulunmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
2. Davalı Albaraka vekili; davacıya kendisinin belirlediği bir taşınmazın alımı ile ilgili olarak, talebi üzerine müvekkili Banka tarafından sadece konut finansmanının sağlandığını, herhangi bir talepten Bankanın sorumlu tutulmasının hukuken mümkün olmadığını, Banka yönünden davanın husumet yokluğu nedeniyle reddedilmesi gerektiğini, Bankanın kullandırmış olduğu krediyi dava konusu taşınmaza hasretmediğini, Ön Ödemeli Konut Satışları Hakkında Yönetmeliğe göre satıcı tarafından Bankaya satış bedelinin iade edilmemesi durumunda, Bankanın müşteriye karşı yerine getirmesi gereken bir yükümlülüğünün olmadığını, bağlı kredi ilişkisi bulunmadığını, bağlı kredi ilişkisi olduğu düşünülse bile, 6502 sayılı Kanun'un 35 inci maddesinin ikinci fıkrasına göre Bankaya karşı 1 (bir) yıllık hak düşürücü süre içerisinde dava açılmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; taşınmazın satın alınması için yapılan 28.08.2014 tarihli gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinde teslim tarihinin 30.09.2016 olarak belirlendiği, ancak davalı ONS şirketinin teslim tarihini Ekim 2017 olarak değiştirdiği, dava konusu taşınmazın satış bedelinin 246.400,00 TL olduğu, davacının dava konusu taşınmaz için 90.000,00 TL peşinat ödediği, 156.400,00 TL konut kredisi kullandığı, bilirkişi kurulu raporuna göre, dava konusu C blok inşaatının fiziki gerçekleşen oranın yaklaşık %15 oranında kaldığı, inşaat çalışmalarının devam etmediği ve inşaatın tamamlanmasının mümkün olmadığı, diğer davalı Bankadan davacının kullandığı kredinin 6502 sayılı Kanun'un 30'uncu maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen bağlı kredi niteliği taşıdığı, her ne kadar davalı Bankanın vekili 1 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğini belirtmiş ise de, diğer davalı ONS şirketinin teslim tarihini eldeki davada ve açılan benzer davalarda Ekim 2017 olarak revize ettiği, bu nedenle dava tarihi itibariyle 1 yıllık hak düşürücü sürenin dolmadığı anlaşıldığından davacı ile davalı ONS arasında yapılan gayrimenkul satış sözleşmesinin haklı nedenlerle feshedildiğinin tespiti ile 206.406,00 TL'nin avans faizi ile birlikte davalılardan müşterek ve müteselsilen (davalı bankanın kredi limiti ile sınırlı olmak üzere) tahsiline, davacı kirada oturduğunu, davalının taşınmazı teslim etmemesi nedeniyle kira ödemek zorunda kaldığını belirterek menfi zararını talep ettiği, bu zararını da kira belgelerini sunarak ispatladığı ve bilirkişi raporuna göre de, ödenen kira bedelinin piyasa rayiçlerine uygun olduğu anlaşılmakla bu talebin kabulüne, taşınmazın davacı adına tapuda tescil edildiği ve sözleşme feshedildiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüyle, davacı ile davalı ONS arasında yapılan gayrimenkul satış sözleşmesinin haklı nedenlerle feshedildiğinin tespiti ile 206.406 TL ile 17.060 TL'nin avans faizi ile birlikte davalılardan müşterek ve müteselsilen (davalı bankanın kredi limiti ile sınırlı olmak üzere) tahsiline, Ankara ili Gölbaşı İlçesi 118012 ada 1 parsel C Blok 3. kat 667 nolu bağımsız bölümün davacı adına olan tapusunun iptaliyle davalı ONS adına tapuya kayıt ve tesciline, İİK'nun 28 inci maddesi uyarınca kısa kararın tapu müdürlüğüne gönderilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davalı Albaraka vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı vekili istinafında; imzalanan kredi sözleşmesinin bağlı kredi niteliğinde olmadığını, 1 yıllık hak düşürücü sürenin dava tarihi itibariyle geçtiğini, revizeye ilişkin anlaşmanın banka açısından bağlayıcı olmadığını, sözleşmelerde taraf olmadığını, 90.000,00 TL peşinat ödendiği hususunun ispatlanamadığını, raporun yetersiz olduğunu belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacı tüketicinin, davalı Bankanın anlaşmalı proje olarak lanse ettiği siteden konut satın almış olduğu, dosyadaki delillere göre (davalılar arasındaki protokol ve kredi sözleşmesi içeriği) kullanılan kredinin bağlı kredi vasfında olduğunun kabulü gerektiği, teslim tarihinin revize edildiği de dikkate alındığında kanunda öngörülen hak düşürücü süre içinde davanın açıldığı, TKHK'nın 35 inci maddesi gereğince, konut finansman kuruluşunun sorumluluğunun kullanılan kredi miktarı ile sınırlandırılmış olduğu, davacının konutu, davalı satıcı şirket ile aralarında mevcut satış sözleşmesi gereğince 246.400,00 TL'ye satın aldığı ve davalı bankadan 156.400 TL kredi kullandığı göz önünde bulundurularak, davada tespit edilen 206.406,00 TL toplam ödeme miktarı gözetildiğinde, davalı bankanın kullanılan kredi miktarı kapsamında olmak üzere satıcı şirkete ödenen konut bedelinden de sorumlu olduğu, kira kaybı tazminatının 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 123, 124 ve 125 inci maddelerinde borçlunun temerrüde düşmesi durumunda alacaklının borcun ifası ile birlikte gecikme sebebiyle tazminat isteyebileceği seçimlik bir hak olarak öngörüldüğü, (Hukuk Genel Kurulu 26.06.2013 gün ve 2013/13-693-886 sayılı kararı) Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun çerçevesinde tanımlanan seçimlik haklardan olmayan kira kaybı ve cezai şart istemleri, bağlı kredi veren kuruluşa karşı ileri sürülemeyeceği (Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 17.12.2015 tarih, 2014/45144 E., 2015/37148 K. sayılı ilamı) anlaşıldıgı gerekçesiyle; davalı Albaraka Türk Katılım Bankası A.Ş.'nin istinaf talebinin kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kısmen kabulüyle, davacı ile davalı arasında yapılan gayrimenkul satış sözleşmesinin haklı nedenlerle feshedildiğinin tespiti ile 206.406,00 TL'nin avans faizi ile birlikte davalılardan müşterek ve müteselsilen (davalı bankanın sorumluluğu kredi limiti ile sınırlı olmak üzere) tahsiline, 17.060,00 TL tazminatın avans faizi ile birlikte davalı ONS şirketinden tahsiliyle davacıya verilmesine, Ankara ili Gölbaşı İlçesi 118012 ada 1 parsel C Blok 3. kat 667 nolu bağımsız bölümün davacı adına olan tapusunun iptali ile davalı ONS şirketi adına tapuya kayıt ve tesciline, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davalı Albaraka A.Ş. vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili; davanın hak düşürücü süre olan bir yıllık süre içinde açılmadığını, davalının veya davacının teslim süresinin revize edildiğine ilişkin tek yanlı ve geçersiz beyanının müvekkil bankayı bağlamadığını, davacının diğer davalıya ödediği 90.000,00 TL peşinata ilişkin belge sunmadığını, rapora yapılan itirazların Mahkeme tarafından dikkate alınmadığını, bilirkişi raporlarının eksik ve yetersiz olduğunu, taraflar arasında bağlı kredi ilişkisi bulunmadığını, harç hesabının hatalı olduğunu, dava konusu taşınmaz için kullanılan finansman tutarı olan 156.400,00 TL ile sorumlu tutulmuş olmasına rağmen hesaplanan harcın 206.406,00 TL olarak fazladan hesaplandığını belirterek, Bölge Adliye Mahkemesinin kararının bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davacının ön ödemeli konut satış sözleşmesiyle satın aldığı taşınmazın süresinde teslim edilmemesi nedeniyle, sözleşmeden dönerek bedel iadesi ve gecikme tazminatı istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hukuku Kanunu'nun 11 inci maddesinde: "(1) Malın ayıplı olduğunun anlaşılması durumunda tüketici;
a) Satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirerek sözleşmeden dönme,
b) Satılanı alıkoyup ayıp oranında satış bedelinden indirim isteme,
c) Aşırı bir masraf gerektirmediği takdirde, bütün masrafları satıcıya ait olmak üzere satılanın ücretsiz onarılmasını isteme,
ç) İmkân varsa, satılanın ayıpsız bir misli ile değiştirilmesini isteme,
seçimlikhaklarından birini kullanabilir. Satıcı, tüketicinin tercih ettiği bu talebi yerine getirmekle yükümlüdür.
...............................
(5) Tüketicinin sözleşmeden dönme veya ayıp oranında bedelden indirim hakkını seçtiği durumlarda, ödemiş olduğu bedelin tümü veya bedelden yapılan indirim tutarı derhâl tüketiciye iade edilir.
(6) Seçimlik hakların kullanılması nedeniyle ortaya çıkan tüm masraflar, tüketicinin seçtiği hakkı yerine getiren tarafça karşılanır. Tüketici bu seçimlik haklarından biri ile birlikte 11/1/2011tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu hükümleri uyarınca tazminat da talep edebilir."
2. Aynı Kanun'un 35 inci maddesi; "Bağlı kredi sözleşmesi; konut finansmanı kredisinin münhasıran belirli bir konutun satın alınması durumunda bir sözleşmenin finansmanı için verildiği ve bu iki sözleşmenin objektif açıdan ekonomik bir birlik oluşturduğu sözleşmedir.
Bağlı kredilerde, konutun hiç ya da gereği gibi teslim edilmemesi nedeniyle tüketicinin bu Kanunun 11 inci maddesinde belirtilen seçimlik haklarından birini kullanması hâlinde, satıcı ve konut finansmanı kuruluşu müteselsilen sorumludur. Ancak, konut finansmanı kuruluşunun sorumluluğu; konutun teslim edilmemesi durumunda konut satış sözleşmesinde veya bağlı kredi sözleşmesinde belirtilen konut teslim tarihinden, konutun teslim edilmesi durumunda konutun teslim edildiği tarihten itibaren, kullanılan kredi miktarı ile sınırlı olmak üzere bir yıldır." şeklindedir.
3. Değerlendirme
1. Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararında, hukuki ilişkinin ve bu ilişki nedeniyle ortaya çıkan uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarının doğru şekilde belirlendiği, dosya içerisinde yer alan ve davalılar arasında imzalanan garantörlük sözleşmesi, kullanılan kredinin davalı şirket hesabına aktarılmış olması, kredi sözleşmesinin yapıldığı tarihte inşaatın tamamlanma seviyesi dikkate alındığında kullanılan kredinin bağlı kredi kapsamında olduğu, 20.12.2014 tarihli ONS tarafından
düzenlenen fatura da konut bedeli olarak 246.000 TL alındığının yazılı olduğu anlaşılmış olduğundan davalı vekilinin bu husuları ilişkin temyiz itirazlarının reddine karar verilmiştir.
2. Davacı ile davalı ONS şirketi arasında düzenlenen satış sözleşmesinde, bağımsız bölümün teslim tarihi 30.09.2016 olarak belirlenmiş, ancak dosya kapsamında bulunan 24.08.2016 tarihli davalı şirketin davacıya hitaben gönderdiği yazıda teslim tarihini Ekim 2017 tarihine ertelediğini bildirdiği görülmüştür. Davalı banka, davalı satıcı şirketin teslim süresinin revize edildiğine ilişkin tek yanlı beyanının bankayı bağlamadığını, bir tarafın sözleşmede yapmış olduğu tek taraflı değişikliğin o değişikliğe açıkça muvafakat etmeyen üçüncü bir kişinin haklarını etkilemesinin hukuken mümkün olmadığını, bu nedenle davanın Banka açısından hak düşürü süreden sonra açıldığını savunmuştur. 6502 sayılı Kanun'un 35 inci maddesinde " ...konut finansmanı kuruluşunun sorumluluğu; konutun teslim edilmemesi durumunda konut satış sözleşmesinde veya bağlı kredi sözleşmesinde belirtilen konut teslim tarihinden, konutun teslim edilmesi durumunda konutun teslim edildiği tarihten itibaren, kullanılan kredi miktarı ile sınırlı olmak üzere bir yıldır." şeklinde düzenleme yer almaktadır. Bu düzenleme gereğince sözleşmede belirtilen teslim tarihinden itibaren (30.06.2016 ) davalı banka açısından bir yıllık dava açma süresinin dolduğu ileri sürülmüş ise de; 6502 sayılı Kanun'un 1 inci maddesinde Kanun’un amacı; "kamu yararına uygun olarak tüketicinin sağlık ve güvenliği ile ekonomik çıkarlarını koruyucu, zararlarını tazmin edici, çevresel tehlikelerden korunmasını sağlayıcı, tüketiciyi aydınlatıcı ve bilinçlendirici önlemleri almak, tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini özendirmek ve bu konulardaki politikaların oluşturulmasında gönüllü örgütlenmeleri teşvik etmeye ilişkin hususları düzenlemektir." şeklinde belirtilmiş olması dikkate alındığında, konutun teslim tarihinin revize edildiğine ilişkin davalı Bankanın iddiasına göre muvafakatinin alınmamış olması satıcı şirketin beyanına itibar ederek revize edilen tarihi kabul eden tüketici aleyhine sonuç doğuramayacağı gibi teslim tarihinin revize edildiğine ilişkin bilgilendirmede bulunmak da davalı satıcı şirketin yükümlülüğündedir. Bu durumda kanunun amacına aykırı olarak bu bildirimin yapılmaması davacı tüketici açısından aleyhe değerlendirilemez. Ayrıca davalılar arasında yapılan garantörlük sözleşmesi gereğince de konutun teslim tarihinin 31.10.2017 olarak kabulüne ilişkin yerel Mahkeme kararı yerinde olup bu burumda davanın kanunda öngörülen bir yıllık hak düşürücü süre içinde açıldığı anlaşıldığından, davalı vekilinin bu hususa ilişkin temyiz itirazlarının reddine karar verilmiştir.
3. Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararında, davanın kısmen kabulüyle, davacı ile davalı arasında yapılan gayrimenkul satış sözleşmesinin haklı nedenlerle feshedildiğinin tespitine 206.406,00 TL'nin avans faizi ile birlikte davalılardan müşterek ve müteselsilen (davalı bankanın sorumluluğu kredi limiti ile sınırlı olmak üzere) tahsiline karar verilmiştir. Davacının davalı Bankadan 156.400,00 TL kredi kullandığı gözetildiğinde bu miktar üzerinden hesap edilecek harçtan davalı bankanın sorumlu olduğu kabul edilerek hüküm kurulması gerekirken hükmedilen alacağın tamamı üzerinden hesaplama yapılarak hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
Ne var ki bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 370 inci maddesinin ikinci fıkrası hükmü uyarınca temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının düzeltilerek onanmasını gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE,
2. Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının hüküm fıkrasının 4. bendinde yer alan ''(davalı bankanın bu miktarın 14.099,59 TL'sinden sorumlu olduğunun kabulüyle)' ibaresinin hükümden çıkartılarak yerine " (davalı bankanın bu miktarın 10.683 TL'sinden sorumlu olduğunun kabulüyle)" şeklinde yazılması suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
Aşağıda yazılı peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine,
Dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
21.06.2023 tarihinde oy çokluğu ile karar verilmiştir.
KARŞI OY
Davada, davalı bankadan bağlı kredi kullanılarak satın alınan gayrimenkul bağımsız bölümün hiç ifa edilmemesi nedeniyle sözleşmenin feshi ile satış bedeli ve masraflarının davalılardan müteselsilen istenmiştir.
Daire çoğunluğu ile aramızdaki ihtilaf, bankadan bağlı kredi ile alınan taşınmazın teslim tarihinin satıcı tarafından tek taraflı uzatılması halinde uzatılan bu süreden bankanın da sorumlu olup olmayacağı noktasında toplanmaktadır.
6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 35/2 nci maddesine göre, “Bağlı kredilerde, konutun hiç ya da gereği gibi teslim edilmemesi nedeniyle tüketicinin bu Kanun'un 11 inci maddesinde belirtilen seçimlik haklarından birini kullanması hâlinde, satıcı ve konut finansmanı kuruluşu müteselsilen sorumludur. Ancak, konut finansmanı kuruluşunun sorumluluğu; konutun teslim edilmemesi durumunda konut satış sözleşmesinde veya bağlı kredi sözleşmesinde belirtilen konut teslim tarihinden, konutun teslim edilmesi durumunda konutun teslim edildiği tarihten itibaren, kullanılan kredi miktarı ile sınırlı olmak üzere bir yıldır.”
Bağlı tüketici kredilerinde bankanın sorumluluğu doğrudan kanun hükmünden doğmaktadır. TKHK madde 35/2’ye göre bağlı krediye konu mal veya hizmetin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi halinde tüketiciye, doğrudan kredi verene başvurabilme imkânı tanınmıştır ve bankanın sorumluluğu satıcı ile birlikte müteselsil sorumluluktur. Bağlı tüketici kredilerinde bankanın sorumluluğu Kanunda açıkça düzenlenmiş olduğu için aynı zamanda kanundan doğan bir müteselsil sorumluluktur.
Kanunda bağlı tüketici kredilerinde bankanın sorumluluğu, hem süre hem de miktar bakımından sınırlandırılmıştır. Bankanın sorumluluğu konutun teslim edilmemesi durumunda konut satış sözleşmesinde veya bağlı kredi sözleşmesinde belirtilen konut teslim tarihinden, konutun teslim edilmesi durumunda konutun teslim edildiği tarihten itibaren, kullanılan kredi miktarı ile sınırlı olmak üzere bir yıldır. Yargıtay uygulamasına göre Kanunda öngörülen bir yıllık süre, emredici bir düzenleme olduğundan “hak düşürücü süre” niteliğindedir ve hâkim tarafından re’sen gözetilmesi gerekmektedir.
Somut olayda davalı satıcı ile davacı arasındaki 28.8.2014 tarihli taşınmaz satış sözleşmesinin teslim tarihi 30.9.2016 tarihidir. 8.9.2014 tarihinde ise taşınmaz davacı adına tescil edilmiştir. Davalı müteahhit tarafından inşaatın tamamlanmadığı, satıcının üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmediği ve sözleşmeden dönmenin haklı olduğunda uyuşmazlık yoktur.
Alıcı sözleşmeden döndüğüne göre satıcı ve bankanın müteselsil sorumluluk süresinin de belirlenmesi gerekmektedir. Davalı bankanın TKHK’nın 35 inci maddesine göre sorumluluk süresi 30.9.2016 teslim tarihinden itibaren bir yıl sonrası olan 30.9.2017 tarihidir. Davalı satıcı, tek taraflı olarak teslim tarihini 31.7.2017 tarihine uzatmış ancak bu tarihte de teslim yapılamamıştır. 26.9.2018 tarihinde dava açıldığına göre banka yönünden bir yıllık hak düşürücü sürenin geçip geçmediği irdelenmelidir.
TKHK’nın 35 inci maddesinin lafzı açık olup bankanın sorumluluğu emredici şekilde sözleşmede belirtilen konut teslim tarihinden bir yıl olarak belirlemiştir. Kanunun lafzının açık olduğu durumlarda aksine yorum yapmak mümkün değildir. Ayrıca TKHK’nın amacı göz önüne alınarak açık olan kanun hükmü bertaraf edilerek tüketici lehine yorum yoluna gidilerek kanundaki süre uzatılamaz.
Daire çoğunluğu, satıcının tek taraflı teslim süresini uzatması ile davalı finans kuruluşu bankanın da süresinin uzayacağını kabul etmekte ise de buna kanuni engel vardır. Türk Borçlar Kanununun 165. maddesine göre, “Kanun veya sözleşme ile aksi belirlenmedikçe, borçlulardan biri kendi davranışıyla diğer borçluların durumunu ağırlaştıramaz.” Müteselsil borcu oluşturan her bir borç birbirinden bağımsız olduğundan tek bir borçlunun alacaklıya yönelik davranışı diğerlerini etkilemez. Özellikle müteselsil borcun, farklı hukuki sebeplere dayandığı bir ilişkide bu daha net bir şekilde ortaya çıkar.
Kanun metninde bankanın sorumluluk süresini belirleyen bir düzenleme yok sayılarak belirsiz hale getirilemez. Zira satıcı ile alıcı teslim tarihini ileri bir tarihe belirleyerek bankanın kanunen belirlenen sorumluluk süresi de belirsiz hale getirilmiş olur. Finansman kuruluşu bankanın kanunda belirlenen bir yıllık süreden daha fazla sorumluluk altına girebilmesi için bu konuda kabulü gerekmektedir. Kabul olmadan hiçbir şekilde sorumluluk süresi uzatılamaz.
Taşınmazın teslim tarihinden itibaren bir yıllık hak düşürücü süre geçmesi nedeniyle davalı finans kuruluşu bankanın sorumluluğuna gidilemeyeceği, hak düşürücü süre nedeniyle davalı banka yönünden davanın reddi gerektiği düşüncesinde olduğumdan sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.