"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalının, Silivri Asliye Hukuk Mahkemesinin 1994/884 Esas 1997/601 karar sayılı dosyası ile açılan davada kendisi ile birlikte dava dışı ... ile ...'in vekilliğini yaptığını, aralarında avukatlık ücret sözleşmesi imzaladıklarını, dava lehe sonuçlandıktan sonra sözleşmede kararlaştırılan ücret borcunu vekile ödediğini, ancak davalının sözleşmenin maddelerini değiştirerek alacağın tamamı için Silivri İcra Müdürlüğünün 2001/3106 sayılı dosyası ile icra takibi başlatığını, takibin kesinleştiğini, imzaladığı avukatlık ücret sözleşmesinin 10. maddesinde"; iş bu sözleşmeye konu olan işten dolayı avukata davanın bittiği ve tahsilin yapılacağı anda dava konusu taşınmazların rayiç bedellerinin % 15 ücret olarak ödenecek olup bu rakamdan avukatın dava sırasında aldığı ücret avansları mahsup edilecektir." ibaresinin bulunduğunu davalı tarafından aynı maddeye "kararın kesinleştiği andaki kur üzerinden 50.000 Dolardan az olmamak üzere faizi ile birlikte tahsil edilmek üzere" ibaresinin izni dışında eklendiğini, ayrıca sözleşmenin 2. maddesinde "sözleşme konusu olan işten dolayı avukata 10. maddede belirtilen ücret ödenecektir" ibaresi yer almakta iken aynı maddeye yine davalı tarafından "ücretin yarısı ... diğer yarısını Aysel ve ... ödeyecektir" ibaresinin sonradan eklendiğini, ücret sözleşmesini birlikte imzalayan dava dışı ... ile ...’in avukatlık ücretinin ödenmesinde birlikte ve müteselsilen sorumlu olduğunu ileri sürerek, davalıya 23.734.95 TL borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı; avukatlık ücret sözleşmesinde belirtilen davada davacıların vekil görevi nedeniyle açtığı tapu iptal davasını büyük bir özveri ile lehlerine sonuçlandırıp, yükümlülüğünü eksiksiz bir şekilde yerine getirdiğini, diğer müvekkilleri ..., ... ve ...'ın davanın kesinleşmesinden sonra avukatlık ücretini taşınmaz devretmek suretiyle ödediklerini ancak davacı tarafından ödeme yapılmadığını, taraflar arasında kararlaştırılan hususların sözleşmeye yansıtıldığını, sözleşmeye ek yapıldığı iddiasının gerçek dışı olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; olağan hayat tecrübesine göre taraf adedi kadar düzenlenen ve taraflarda bulunması gereken sözleşme aslının davacı tarafından ibraz edilmediği, sözleşme aslının hukuka aykırı ve rıza dışı değiştirildiği savına delil getiremeyen davacının bu noktadaki tahrifat iddiasının sübuta ermediği gerekçesiyle, davanın karar verilmiş; karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 190. maddesine göre; ispat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Menfi tespit davalarında bu yük lehine hak doğan taraf olan davalı alacaklıya aittir.
Davacı; davalı tarafından takibe dayanak yapılan 08/11/1994 tarihli avukatlık ücret sözleşmesinin 2 ve 10. maddelerine rızası dışında davalının eklemeler yaptığını ileri sürmektedir. Şu durumda, yukarıda da açıklandığı üzere, davada ispat yükü davalıdadır. Mahkemece, süre verilmesine rağmen sözleşmenin aslının davalı tarafından ibraz edilememesi nedeniyle, sözleşme üzerinde bilirkişi incelemesi yapılması mümkün olmamıştır. Bu durumda, davalı savunmasını, yani davacının sonradan eklendiğini bildirdiği; sözleşmenin 2. maddesinde yer alan; " Ücretin yarısını ... diğer yarısını ... ve ... ödeyecektir." ibaresi ile sözleşmenin 10.maddesinde yer alan " kararın kesinleştiği andaki kur üzerinden 50.000 dolardan az olmamak üzere" ifadesinin sözleşme öncesinde taraflarca kararlaştırılan hususlar olduğunu, sözleşmeye sonradan davacının iradesi dışında eklenmediğini ispatlayamamıştır.
Hal böyle olunca, Mahkemece; davacı tarafından sözleşmeye sonradan eklendiği iddia edilen kısımların, yazılı sözleşmede bulunmadığının kabul edilmesi ile sözleşmenin itiraz edilmeyen diğer maddeleri değerlendirilerek davacının alacağının belirlenmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması, doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, hükmün HUMK'nın 428 inci maddesi gereğince temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK'nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 29/11/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.