Logo

3. Hukuk Dairesi2022/7228 E. 2022/9197 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davalıya havale edilen paranın iadesi için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali davasında, davacının irade bozukluğu iddiasının ispatlanıp ispatlanmadığına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının irade bozukluğu iddiasını ispatlayamadığı ve mahkemenin Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 25. maddesinde belirtilen taraflarca getirilme ilkesini ihlal ederek kendiliğinden delil topladığı gözetilerek, istinaf başvurusunun kabulü ile verilen karar bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İZMİR BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ

İLK DERECE MAHKEMESİ : KARŞIYAKA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen itirazın iptali davasının reddine dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden davanın kabulüne, davalının takibe vaki itirazının iptali ile takibin aynen devamına yönelik olarak verilen karar, süresi içinde davalı vekili tarafından duruşma talepli olarak temyiz edilmiş ise de; temyize konu edilen kararda dava değeri, duruşma sınırının altında olduğundan, duruşma isteğinin miktar yönünden reddiyle, temyiz isteğinin incelenmesinin evrak üzerinde yapılmasına karar verilerek dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı; davalının hakkında başlatılan takibe itiraz ettiğini, yapılan takipte soruşurma dosyasının dayanak alındığını ve borçluya gönderilen 153.000 TL'nin iadesinin talep edildiğini, davalının, soruşturma dosyasında kendisine gönderilen 153.000 TL’yi bankadan nakit olarak çektiğini, üzerine de kendisinin 50.000 TL ekleyerek müvekkiline 200.000 TL olarak ev almak amacıyla verdiğini beyan ettiğini, paranın geri iade edildiğinin ancak yazılı belge ile ispat olunabileceğini, davalıya verilen paranın alınamadığını ileri sürerek itirazın iptaline ve %20 icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı; davacının eski nişanlısı olduğunu ve bir süre aynı konutta birlikte yaşadıklarını, davacının, dava konusu parayı evlendiklerinde oturacakları müşterek konuta peşinat yapmak için kendi hesabına havale ettiğini, davacının hile ile kendini tuzağa düşürdüğünü, dava konusu parayı eve koyduğunu, eve koyduğu ve ev almak için kendisinin de üzerine biraz eklediği parayı davacının kendisi evde yokken alarak evi terkettiğini savunarak davanın reddini istemiştir.

İlk derece mahkemesince; mevcut kayıt ve belgeler, tarafların para alış verişinin yapıldığı dönemdeki yakınlıkları ve hazırlık takikatındaki beyanlar yazılı delil başlangıcı niteliğinde olması nedeniyle dinlenilen davalı tanıklarının beyanlarından paranın ödendiğinin anlaşıldığı gerekçesiyle; davanın reddine, davalı lehine kötü niyet tazminatı takdirine yer olmadığına karar verilmiştir.

İlk derece mahkemesinin kararına karşı, davacı istinaf yoluna başvurulmuştur.

Bölge adliye mahkemesince; davanın ödünç verildiği iddia edilen paranın tahsiline yönelik icra takibine yapılan itirazın iptali talebine ilişkin olduğu, somut olayda davacı tarafından davalının banka hesabına 23/11/2016 tarihinde 153.000 TL'nin havale edildiğinin her iki tarafın da kabulünde bulunduğu uyuşmazlığın bu paranın davacıya iade edilip edilmediği noktasında olduğu, davaya konu para alışverişinin yapıldığı dönemde taraflar nişanlı olsalar bile bu husus HMK'nın 203/1 maddesi kapsamınında olmadığı için bu gerekçe ile tanık dinlenmesinin doğru olmadığı, öte yandan tarafların (özellikle [davacının)) savcılık ifadelerinde dava konusu paranın davacıya iade edildiğine ilişkin bir delilinin olmadığı, bu beyanların yazılı delil başlangıcı kabul edilerek konuya ilişkin tanık dinlenmesinin de yerinde olmadığı, dava konusu parayı davacıya iade ettiğini iddia eden davalının bu iddiasını ispat edemediği gerekçesiyle, davacının istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kabulü ile davalının itirazının iptali ile takibin aynen devamına, asıl alacak üzerinden hesaplanacak %20 icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) “Taraflarca getirilme ilkesi” başlıklı 25. maddesinde; " Kanunda öngörülen istisnalar dışında, hâkim, iki taraftan birinin söylemediği şeyi veya vakıaları kendiliğinden dikkate alamaz ve onları hatırlatabilecek davranışlarda dahi bulunamaz. Kanunla belirtilen durumlar dışında, hâkim, kendiliğinden delil toplayamaz. " düzenlemesi yer almaktadır.

Dava itirazın iptali istemine ilişkin olup; davacı, davalıya banka havalesi yoluyla 23/11/2016 tarihiyle gönderdiği 153.000 TL'nin tahsili için takip başlatmıştır. 23/11/2016 tarihli dekontta, herhangi bir açıklama bulunmamaktadır. Davacı dava dilekçesinde; paranın gönderilme sebebini açıklanmamış, cevaba cevap dilekçesinde ise, davalının kendisini tehdit ettiğini, onu korkutup, sindirip, iradesini sakata uğrattığını iddia etmiştir. Yine davacının şikayeti üzerine Dikili Cumhuriyet Başsavcılığınca başlatılan 2016/2932 Esas sayılı soruşturma dosyasında da davacının benzer şekilde beyanda bulunduğu, davalının kendisini tehdit ettiğini, korkuttuğunu, zorla parasının kendi hesabına gönderilmesini sağladığını ileri sürdüğü görülmüştür. Hal böyle olunca, bölge adliye mahkemesince; davacının, irade bozukluğu iddiasını ispatlayamadığı gözetilerek, istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi gerekirken, 6100 sayılı Kanun'un 25. maddesi hükmü ihlal edilmek suretiyle davacı tarafın istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden davanın kabulüne karar verilmiş olması, doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle HMK'nın 371. maddesi uyarınca temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, aynı Kanun'un 373/2 maddesi uyarınca dosyanın kararı veren bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 06/12/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.