"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : KAYSERİ BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 6. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE MAHKEMESİ : SİVAS 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen itirazın iptali davasının kısmen kabulüne dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; tarafların istinaf başvurularının esastan reddine yönelik olarak verilen kararın, süresi içinde taraflarca temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalı ile amcasının oğlu olan ve yurt dışında yaşayan davalıya ev alım satımı işinde eşi ... ile yardımcı olduklarını, eşi ... adına düzenlenen vekaletnameler ile kredi çekme, ev alma gibi işlemlerin davalı adına yapıldığını, bu işlemler için davalıya 25.000 Euro borç para verdiğini, alacağın tahsili için başlatılan icra takibi sonrasında borcun 40.000 TL’lik kısmının iadesinin sağlandığını ancak bakiye kısmın halen ödenmediğini ileri sürerek; 25.000 Euro alacağının tahsili amacı ile başlatılan takibe itirazın kısmen iptali ile takibin 216.294,18 TL üzerinden devamını, davalının icra inkar tazminatına mahkum edilmesini istemiştir.
Davalı; davacının iddialarının doğru olmadığını, böyle bir borcu hiçbir zaman almadığını, sadece 156 gr altın karşılığında alınan bir borcun olduğunu, gerekli hesaplamalar yapılıp borçtan mahsup edildiğinde böyle bir borç kalmadığının görüleceğini savunarak, davanın reddini dilemiştir.
İlk derece mahkemesince; davanın kısmen kabulü ile 25.000 Euro asıl alacağa itirazının iptaline, takibin kabul edilen asıl alacak üzerinden devamına, takipten sonra dava açılmadan önce yapılan 40.000 TL harici ödemenin icra müdürlüğünce ödeme tarihi itibariyle infazda nazara alınmasına dair verilen karar, tarafların istinaf başvurusu üzerine, bölge adliye mahkemesince; davalı tarafça yapılan ödeme savunması üzerinde durulması gerekirse davalıya yemin deliline dayanıp dayanmadığının hatırlatılması gerektiğinden bahisle hükmün kaldırılarak dosyanın ilk derece mahkemesine iadesine karar verilmiştir.
İlk derece mahkemesince yeniden yapılan yargılamada; alınan bilirkişi raporu doğrultusunda davacı ve eşine adı geçen bankalardan takip tarihinden önce 17.335,86 Euro ödeme yapıldığı, yapılan EFT ve havalelerin tümünün altın borcuna karşılık olduğu gerekçesiyle; davanın kısmen kabulü ile bakiye alacak olan 7.664,14 Euro asıl alacağa itirazının iptaline, takipten sonra dava açılmadan önce yapılan 29/07/2019 tarihinde 7.000 TL, 29/05/2019 tarihinde 10.000 TL ve 30/04/2019 tarihinde 18.000 TL harici ödemelerin icra müdürlüğünce ödeme tarihleri itibariyle infazda nazara alınmasına karar verilmiş; karara karşı, taraflarca istinaf yoluna başvurulmuştur.
Bölge adliye mahkemesince, aldırılan kök bilirkişi raporunda yapılan tespit, hesaplama ve sair değerlendirmelerin dosya içeriğine ve yürürlükteki mevzuata uygun olduğu, mahkemenin kanıtları takdirinde bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle; tarafların istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiş; karar, taraflarca temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı bilgi ve belgelere, özellikle temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararında yazılı gerekçelere göre, davacı tarafın diğer temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Dava, TBK'nın 386. maddesi gereğince tüketim ödüncü sözleşmesinden kaynaklı alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Davacı, davalıya 25.000 EURO ödünç para verdiğini ancak borcun sadece 40.000 TL’sinin peyder pey ödendiğini, bakiye kısmın ise halen iade edilmediğini belirterek, icra takibine yapılan itirazın kısmen iptalini talep etmiş, davalı ise bu miktarda borcu bulunmadığını, sadece 156 gr altın borcu olduğunu, altın borcunun ise parça parça yapılan ödemelerle sona erdiğini savunmuş, buna ilişkin banka havale dekontları sunmuştur.
Mahkemenin de kabulünde olduğu üzere; dosya arasında bulunan Sivas 2. Noterliğinin 16/04/2013 tarihli 7121 yevmiye numaralı düzenleme şeklinde vekaletnamede, davacıya 25.000 EURO borcu bulunduğu davalı tarafça ikrar edildiğinden ve davalı tarafından bu resmi senedin aksini ispata yarar delil sunulmadığından, davacının davalıdan 25.000 EURO alacaklı olduğunun kabulünde herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Yine davalı tarafça, borca mahsuben toplam 40.000 TL ödeme yapıldığı hususu da ihtilafsızdır. Her ne kadar ilk derece mahkemesince; alınan bilirkişi raporu doğrultusunda, takip tarihine kadar, davalı tarafından, davacı ve davacının eşi adına yapılan tüm ödemeler dikkate alınarak, mevcut borçtan mahsup edilmek suretiyle bakiye alacağın tahsili yoluna gidilmiş ise de; hesaplamaya dahil edilerek borçtan mahsup edilen kalemler arasında, davalı tarafça davacının eşi ... adına gönderilen açıklamasız havaleler bulunduğu gibi, davacının eşi tarafından davalı adına gönderilen açıklamasız ödemelerin de değerlendirmeye alındığı anlaşılmaktadır.
Türk Borçlar Kanunu'nun 101. maddesi; ''Birden çok borcu bulunan borçlu, ödeme gününde bu borçlardan hangisini ödemek istediğini alacaklıya bildirebilir. Borçlu bildirimde bulunmazsa, yapılan ödeme, kendisi tarafından derhâl itiraz edilmiş olmadıkça, alacaklının makbuzda gösterdiği borç için yapılmış sayılır. '' hükmünü içermektedir.
Aynı Kanun'un102. maddesinde ise; taraflar arasında birden fazla borç bulunması halinde, “Kanunen geçerli bir açıklama yapılmadığı veya makbuzda bir açıklık bulunmadığı durumda ödeme, muaccel borç için yapılmış sayılır. Birden çok borç muaccel ise ödemenin, borçluya karşı ilk olarak takip edilen borç için yapılmış olduğu kabul edilir. Takip yapılmamış ise ödeme, vadesi ilk önce gelmiş olan borç için yapılmış olur.” şeklinde düzenleme yapılmıştır.
Hal böyle olunca ilk derece mahkemesince; yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular dikkate alınarak, dava dışı ... tarafından davalıya yapılan ödemelerin dava konusu borçtan mahsup edilemeyeceği hususu dikkate alınarak, davacı tarafından kabul edilen ödemeler haricinde, davalı tarafından yapılan ödemelerden hangilerinin dava konusu borca mahsuben yapıldığının belirlenerek, gerekirse bu konuda HMK’nın 169 ve devamı maddeleri gereğince davacı isticvap edilmek suretiyle bu husus aydınlığa kavuşturularak, davacının talep edebileceği alacak miktarının tereddüte yer vermeyecek şekilde saptandıktan sonra sonucu dairesinde bir karar verilmesi gerekirken; eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
İlk derece mahkemesi kararının, yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmasına karar verilmiş olduğundan, HMK'nın 373. maddesinin birinci fıkrası uyarınca, işbu karara karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin bölge adliye mahkemesi kararının da kaldırılmasına karar verilmiştir.
3-Bozma nedenine göre davalının temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davacının sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK'nın 371. maddesi uyarınca temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, ilk derece mahkemesi kararının davacı yararına BOZULMASINA, üçüncü bentte açıklanan nedenle davalının temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan temyiz harçlarının istek halinde temyiz edenlere iadesine, aynı Kanun'un 373/1. maddesi uyarınca dava dosyasının ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 29/11/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.