"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/1371 E., 2022/2012 K.
KARAR : Davanın kabulü
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2020/267 E., 2022/15 K.
Taraflar arasındaki adi ortaklıktan kaynaklı alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekilleri ile ihbar olunan vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince; ihbar olunanın istinaf dilekçesinin reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 12.07.2023 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.
Belli edilen günde gelen davalı vekili Avukat ... ...'in sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin daha derinlemesine incelenmesi ve bu konuda bir araştırma yapılması gerektiği heyetçe zorunlu görüldüğünden, Yargıtay Kanunu'nun 24/1 ve Yargıtay İç Yönetmeliğinin 21/3 maddeleri uyarınca görüşmenin 17.07.2023 tarihine bırakılması uygun görüldü.
Belirli günde dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı; davalı ve dava dışı ... ile arasında ilgili parsellerde kayıtlı taşınmazların satılarak kazanç elde edilmesi amacıyla adi ortaklık ilişkisi kurulduğunu, her bir ortağın ortaklıkta eşit pay sahibi olduğunu, ortaklık amacı doğrultusunda bahse konu taşınmazları maliki olan dava dışı satıcı Münevver Gömeçler'den 460.000,00 TL bedelle 21.06.2007 tarihinde satın aldıklarını, satış bedelinin tamamının ödendiğini, bu hususta taraflar arasında uyuşmazlık bulunmadığını ancak tapu devrinin gerçekleşmediğini, taşınmazların üçüncü kişilere satışı ve devri hususunda düzenlenen müşterek bir vekaletname ile satıcı tarafından tüm ortakların ayrı ayrı yetkili kılındığını, sonrasında satıcının kendisine ve diğer ortak ...'e verdiği satış yetkisini iptal ettiğini, davalının ise söz konusu vekaletname ile taşınmazları satışa çıkarıp 19.02.2008 tarihinde 900.000,00 TL bedelle dava dışı ... ... adlı şahsa sattığını, satış bedelinin aralarında eşit olarak paylaşılması gerekirken davalının ne kendisine ne de dava dışı ortak ...'e herhangi bir ödemede bulunmadığını, bu sırada dava dışı ortak ...'in ortaklıktaki payını kendisine devir ve temlik ettiğini, bu durumda ortaklıkta 2/3 oranında pay sahibi olduğunu, hisse oranına göre satış bedelinden 600.000,00 TL'nin tarafına ödenmesi gerektiğini ileri sürerek; öncelikle taşınmazın tespit edilecek bugünkü rayiç bedelinden fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, şimdilik 600.000,00 TL'nin olmadığı takdirde satış bedeli olan 900.000,00 TL'den payına isabet eden 600.000,00 TL'nin satış tarihi olan 19.02.2008 tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı; davacının iddialarının gerçeği yansıtmadığını, açılan davanın haksız ve yersiz olduğunu, adi ortaklık ilişkisine dayanılarak açılan davalarda tüm ortakların taraf olarak gösterilmesi gerektiğini, davanın zamanaşımına uğradığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; taraflar ile ihbar olunan arasında kurulan adi ortaklık henüz tasfiye edilmediğinden dava tarihi itibariyle alacağın zamanaşımına uğramadığı, davacı ortak ile ihbar olunan ortak arasında yazılı bir temlik sözleşmesi bulunmadığı gibi temlik eden ile temlik ... arasında bakiye alacak ile ilgili ihtilaf bulunduğu, ortaklık payının devredildiği yönündeki iddianın ispat edilmediği, bu nedenle ihbar edilen lehine ... 200.000,00 TL tutarındaki alacağın davacı tarafça talep edilemeyeceği, ortaklığa konu taşınmazların satış tarihi olan 19.02.2008 tarihi itibariyle değerinin 900.000,00 TL'nin üzerinde olacak şekilde 4.479.450,00 TL olarak belirlendiği, ancak davacı tarafça satış bedelinin 900.000,00 TL olduğunun ileri sürüldüğü, davacının payına düşen bedele mahsuben 220.000,00 TL'yi takip dosyasında tahsil ettiği, bu durumda davacının davalıdan bakiye alacağının 80.000,00 TL olduğu, davacı ile ihbar olunan arasındaki ihtilafın ayrı bir davaya konu edilebileceği gerekçesiyle; davanın kısmen kabulü ile 80.000,00 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine, ihbar olunan hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde taraf vekilleri ile ihbar olunan vekili istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı vekili; davaya konu toplam 220.000,00 TL bedelli çeklerin tahsil edilemediğini, icra takibine konu edilmiş ise de icranın geri bırakılmasına karar verildiğini ve işbu kararın temyiz incelemesinden geçerek kesinleştiğini, icra dosyasının celp edilerek incelenmesi gerektiğini, dava dışı ortak ...'in payını kendisine devrettiğini, bu hususta taraflar arasında uyuşmazlık bulunmadığını, ihbar olunanın da ortaklık payını davacıya devrettiğini kabul ettiğini, bu durumda davacının ortaklıkta 2/3 oranında pay sahibi olduğunu, en azından 500.000,00 TL'nin davalıdan tahsilinin gerektiğini ileri sürerek; İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
2. İhbar olunan vekili; ihbar olunanın ortaklık payına düşen alacak hakkını 250.000,00 TL karşılığında davacıya temlik ettiğini, ancak davacının ihbar olunana sadece 150.000,00 TL ödediğini, bakiye 100.000,00 TL alacağın henüz ödenmediğini, kaldı ki 300.000,00 TL değerindeki ortaklık payını 150.000,00 TL'ye devretmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, ortakların kendi aralarındaki pay devirlerinin herhangi bir şekil şartına tabi olmadığını, ortaklık payının devredildiğinin ispat edildiğini, ihbar olunanın da davaya dahil edilip taraf teşkili sağlandıktan sonra işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, taraf teşkili sağlanmadan verilen kararın usul ve kanuna aykırı olduğunu ileri sürerek; İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
3. Davalı vekili; davaya konu ortaklık hesabına ilişkin kayıt ve belgeler istenilmeden, herhangi bir inceleme yapılmadan doğrudan 80.000,00 TL üzerinden hüküm tesisinin hatalı olduğunu, her ne kadar taşınmazların toplam 900.000,00 TL'ye satıldığı iddia edilmiş ise de tapu memuru huzurunda düzenlenen resmi satış senedinin aksinin aynı kuvvette resmi bir belge ile ispat edilemediğini, resmi satış senedi üzerinde yazılı bedel üzerinden ortaklık adına yapılan masraflar düşüldükten sonra, davacının payına düşen miktarın hesaplanması gerektiğini, adi ortaklıktan kaynaklı açılan davalarda tüm ortakların taraf olarak gösterilmesi gerekirken, dava dışı ortak ...'nin taraf olarak gösterilmemiş olması nedeniyle davanın husumet eksikliği nedeniyle reddinin gerektiğini, zamanaşımı def'i hakkında Mahkemece olumlu veya olumsuz bir karar verilmediğini, dava tarihinden değil karar tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerektiğini, davalının davacıya borcunun bulunmadığını, davacının ortaklık payının söz konusu çekler ile ödendiğini, ihbar olunan hakkında hüküm tesis edilemeyeceğini ileri sürerek; İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; ortaklığa konu taşınmazların satış tarihi itibariyle belirlenen rayiç değerinin 900.000,00 TL'nin üzerinde olması nedeniyle, taleple bağlı kalınarak satış bedelinin 900.000,00 TL olarak kabul edilmiş olmasında hukuka aykırılık bulunmadığı, ihbar olunanın davada feri müdahil sıfatı bulunmadığından kararı istinaf etme hakkının da olmadığı, her ne kadar 220.000,00 TL'nin davacı tarafça icra dosyasında tahsil edildiği belirtilmiş ise de, icranın geri bırakılmasına karar verildiği, bu nedenle 220.000,00 TL'nin davacının alacağından mahsup edilemeyeceği, ihbar olunanın adi ortaklıktaki payını davacıya devrettiği, bu hususun ihbar olunanın da kabulünde olduğu, böylece davacının adi ortaklıktaki payının 2/3 oranında olduğu, satış bedelinden payına isabet eden 600.000,00 TL'yi talep edebileceği gerekçesiyle; ihbar olunanın istinaf dilekçesinin reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında davanın kabulü ile 600.000,00 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuşlardır.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili; Bölge Adliye Mahkemesinin temyize konu kararının, 13.10.2020 tarihli kaldırma kararı ile çeliştiğini, usuli kazanılmış hakkının ihlal edildiğini, satış bedelinin paylaşımında davacının tercihini çeklerden yana kullandığını davacıya verilen, çeklerin tahsil edilememiş olmasının sorumluluğunun kendisine yüklenilemeyeceğini, İlk Derece Mahkemesince verilen ilk kararda 220.000,00 TL'lik çek ile ödeme olgusunun kesinleştiğini, çek bir ödeme aracı olup çeklerin verilmiş olmasıyla birlikte borcun sona ereceğini, davacının kendi ihmal ve kusuru ile kambiyo senedine dayalı icra takibini usulüne uygun yapmayarak çeklerin zamanaşımına uğradığını, kaldı ki davacının çek bedelini cirantadan tahsil ettiğini, yargılama aşamasında ileri sürülmeyen hususların istinaf aşamasında dikkate alınmayacağını, davalının ortaklık payının devrine muvafakat vermediğini, bu yöndeki iddiaların asılsız olduğunu, ortaklık payının devrinin ancak tüm ortakların katılımı ile mümkün olabileceğini, dava değeri 600.000,00 TL gösterilmesine rağmen harç tamamlattırılmadan karar verildiğini, ortaklığın tasfiyesinde ortaklık adına yapılan masrafların da dikkate alınması gerektiğini, her ne kadar taşınmazların toplam 900.000,00 TL'ye satıldığı iddia edilmiş ise de tapu memuru huzurunda düzenlenen resmi satış senedinin aksinin aynı kuvvette resmi bir belge ile ispat edilemediğini, resmi satış senedi üzerinde yazılı bedel üzerinden ortaklık adına yapılan masraflar düşüldükten sonra davacının payına düşen miktarın hesaplanması gerektiğini, adi ortaklıktan kaynaklı açılan davalarda tüm ortakların taraf olarak gösterilmesi gerektiğini, dava dışı ortak ...'nin taraf olarak gösterilmemiş olması nedeniyle davanın husumet eksikliği nedeniyle reddinin gerektiğini, alacağın zamanaşımına uğradığını, dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesinin hatalı olduğunu, davalının davacıya borcunun bulunmadığını, ileri sürerek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, adi ortaklıktan kaynaklı alacak istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 620 nci maddesine göre; adi ortaklık sözleşmesi, iki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir.
2. 6101 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun'un 1 ... maddesi; “Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girdiği tarihten önceki fiil ve işlemlere, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına, bu fiil ve işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse, kural olarak o kanun hükümleri uygulanır. Ancak, Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden sonra bu fiil ve işlemlere ilişkin olarak gerçekleşecek temerrüt, sona erme ve tasfiye, Türk Borçlar Kanunu hükümlerine tabidir.” hükmünü içermektedir.
3. Adi ortaklığın sona erme sebeplerini düzenleyen 6098 sayılı Kanun'un 639 uncu maddesinin birinci fıkrasında; ortaklık sözleşmesinde öngörülen amacın gerçekleşmesiyle ortaklığın sona ereceği düzenlenmiştir.
4. Adi ortaklığın sona ermesi ile birlikte ortaklık tasfiye aşamasına girer. Ortaklar arasındaki hukuki bağ, tasfiye tamamlanmadan ortadan kalkmış kabul edilemez. Tasfiye, ortaklar arasındaki ortaklık ilişkisinin tamamen sona erdirilmesine yönelik kanuni bir usuldür. Tasfiye ile artık ortaklık malvarlığı para haline dönüştürülecek, borçlar ödenecek, sermaye değerleri ortaklara iade edilecek ve geri kalan meblağ ortaklar arasında kar ve zararın paylaşılması esasına göre dağıtılacaktır.
5. Adi ortaklığın tasfiyesi ya tarafların anlaşması suretiyle ya da bizzat mahkemece yapılır. Taraflar tasfiye konusunda anlaşamadığı takdirde ortaklığın tasfiyesinin mahkemece 6098 sayılı Kanun'un 642 vd. madde hükümlerine uygun olarak yapılması gerekir.
6. Ortaklar, ortaklık için avans verdiklerini ve masraf yaptıklarını iddia ediyorlarsa, bunların da 6098 sayılı Kanun'un 643 üncü maddesi uyarınca ortaklığın tasfiye hesabında dikkate alınması gerekir.
7. 6098 sayılı Kanun'un 644 üncü maddesindeki ortaklığın sona ermesi halinde tasfiyenin yönetici olmayan ortaklarda dahil olmak üzere, bütün ortakların el birliği ile yapılması gerektiği belirtilmiştir.
8. Ortaklık, sözleşmesel bir temele ve ortaklar arası şahsi ilişkilere dayandığından, ister pay devri kısmen ister tamamen olsun, pay devrinin diğer ortaklara karşı ileri sürülebilmesi için, diğer ortakların onayının alınması şarttır. Hatta devir kısmi pay devri şeklinde ortaklar arasında yapılsa bile, yine de oy birliğiyle bu devrin onaylanması şarttır (Şener, Oruç Hami, Adi Ortaklık, Ankara: ... Yayıncılık, 2008, s. 375).
3. Değerlendirme
1. Somut uyuşmazlıkta; taraflar ile dava dışı ... arasında taşınmaz satın alınması ve sonrasında bu taşınmazların satılarak elde edilecek kazancın eşit olarak paylaşılması hususunda adi ortaklık ilişkisi kurulduğu, ortaklık malvarlığına dahil olan söz konusu bağımsız bölümlerin 19.02.2008 tarihinde üçüncü kişiye satışıyla birlikte ortaklık amacının gerçekleştiği, adi ortaklığın işbu tarih itibariyle kendiliğinden sona ererek tasfiye aşamasına girdiği; eldeki davanın ise adi ortaklıktan kaynaklı tasfiye payı alacağının tahsili istemiyle açıldığı anlaşılmaktadır.
2. Her ne kadar Bölge Adliye Mahkemesince; dava dışı ortağın, ortaklık payını davacıya devrettiği kabulü ile sonuca gidilmiş ise de; davalı ortağın, dava dışı ortağın ortaklık hissesini davacıya devrine muvafakatinin bulunmadığı anlaşılmakla, davalının rızası alınmadan yapılan pay devrine geçerlilik tanınamayacağının kabulü gerekir.
3. Hal böyle olunca Bölge Adliye Mahkemesince; yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular çerçevesinde, adi ortaklığa karşı açılan işbu davanın, ortakların tümüne karşı yöneltilmesi gerektiği dikkate alınarak, dava dışı ortak ...'nin davaya dahil edilmesi için davacı tarafa usulünce süre verilerek taraf teşkili sağlandıktan sonra işin esasına girilip, ortaklığın tasfiyesi kapsamında hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken; taraf teşkili sağlanmadan eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerekmiştir.
4. Bozma nedenine göre, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 371 ... maddesi uyarınca davalı yararına BOZULMASINA,
2. Bozma nedenine göre, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
8.400 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde temyiz edene iadesine,
Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
17.07.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.