"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2020/1647 E., 2022/1753 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 6. Sulh Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2015/968 E., 2020/352 K.
Taraflar arasındaki menfi tespit ve alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın taraflarca istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince; davacının başvurusunun esastan reddine, davalının başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı; davalı Kurum ile Aydın İli, Söke İlçesi dahilinde ruhsat numarası İR.3436 (sicil:9949) sayılı uranyum sahası içinde yer alan feldspat lokal alanın rödövans karşılığı işletilmesine ilişkin 30.05.2011 tarihli sözleşme imzaladığını, sözleşmenin imzalanmasından bir müddet sonra ruhsat süresinin sona ermek üzere olduğundan bahisle davalı tarafından sahanın uzun zaman teslim edilmediğini, kiralanan sahanın ruhsat süresinin 20.12.2012 tarihinde biteceğini sözleşmeyi yaptıktan sonra öğrendiğini, bu nedenle saha tesliminin 2012 yılı sonlarına kadar yapılamadığını, davalı tarafından gecikilen süre de katılarak tam rödövans bedeli, Devlet payı vd. bedellerin tahsil edildiğini, yer teslimindeki gecikme
nedeni ile haksız ve fazladan tahsil edilen bedellerin iadesinin gerektiğini, analizler sonucunda sözleşme konusu alanda kalan madenin kullanılmasının mümkün olmadığının, vasıf ve mahiyetinin yeterli, ekonomik, verimli ve ticari mahiyette bulunmadığının, granit maddesi olarak kullanılmasının da mümkün olmadığnın, diğer bir deyişle ayıplı olduğunun tespit edildiğini, sözleşme sırasında bildirilmeyen bu ayıpların giderilmesinin de mümkün olmadığını, maden sahasında sözleşme ile amaçladığı üretimi gerçekleştiremediğini ve semerelerini elde edemediğini, buna karşın davalı tarafından maden çıkarılmadığı halde rödövans bedelleri, Devlet hakkı vd. bedellerin tahsil edildiğini, bu nedenlerle rödövans sözleşmesini 31.12.2013 tarihi itibari ile feshettiğini, sözleşmenin geçmişe etkili olarak sona erdirildiğini, buna göre edimlerin iade edilmesi gerektiğini, ayrıca sözleşmenin haksız feshedildiği gerekçesiyle teminatın irat kaydının yapılmasının haksız olduğunu ileri sürerek; sözleşmeden dolayı dava tarihi itibari ile davalıya rödövans bedeli, Devlet hakkı borcu ve diğer borçlarının olmadığının tespitine, davalıya ödediği rödövans bedeli, KDV ve diğer vergilerle birlikte haksız ve sebepsiz yere fazla tahsil edilen paraların tespiti ile şimdilik 3.000 USD'nin ödeme gününden itibaren en yüksek avans faizi ile birlikte, maden çıkarılmadığı ve kullanılmadığı halde davalının sahasının rezervinde ve değerinde bir azalmaya yol açılmadan rödövans ödemesi yapılması, saha sahibinin herhangi bir maden kaybına uğramamasına rağmen rödövans bedeli tahsil etmesi nedeniyle davalının mal varlığında olan artışın, ekonomik değerin tespiti ile sebepsiz zenginleşmeye karşılık ödenen kira bedelleri dikkate alınarak denkleştirici adalet ilkesine göre şimdilik 5.000 TL'nin kısa vadeli avans faizi ile birlikte, çıkarılan herhangi bir cevher olmadığı için Devlet hakkı doğmamış olmasına karşın, yasal dayanağı olmadan Devlet hakkı olarak davalı tarafından alınan bedel için şimdilik 1.000 USD'nin alındıkları tarihten itibaren kısa vadeli avans ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş; ıslah dilekçesi ile 3.000 USD rödövans bedelini 362.752,59 TL'ye yükseltmiştir.
II. CEVAP
Davalı; söz konusu sahanın ayıplı olduğunu iddiası ile ilgili olarak bir resmi tespitin ve gerekli sürelere uyularak yapılmış bir ayıp ihbarının olmadığını, davacının sözleşmenin imzalanmasından 3 yıl sonra yaptığı ayıp ihbarının gerçeğe aykırı olduğunu, Devlet hakkı ödemesinin sadece tahsilatına aracılık ettiğini, kanun gereği ödenen bu bedelin maden hakkının yatırıldığı İdareden talep edilmesi gerektiğini, davacının, sahada çalışmayacağını bildirmesi ve fesih ihtarı yapması nedeniyle sözleşmeyi 18.03.2014 tarihinde sona erdirdiğini, 30.05.2011 tarihinde imzalanan sözleşmeye uygun olarak sahanın tesliminin süresinde yapıldığını, sözleşme hükmü gereği sahada fiili üretim olmasa bile rödövans ödemelerinin asgari üretim miktarı üzerinden yaplacağının belirtilmiş olması nedeniyle rödövans ödemelerinin yer teslim tarihi olan 07.09.2011 tarihinden itibaren başlatıldığını, teminatının cezai şart olarak irat kaydedildiğini, davacının kötü niyetli olarak sözleşmeyi feshettiğini bildirdiğini, bu nedenle sözleşmeyi haklı nedenle feshettiğini, dolayısıyla da duruma uygun sözleşme hükümlerinin uygulandığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; maden ocaklarının ekonomik olup olmadığının değerlendirilmesi için, mevcut rezervin uygun yöntemlerle gerek nicelik ve gerekse nitelik açısından değerlendirilmesi gerekeceği, bunun için madencilikte bilinen usullerle sahada jeolojik, jeofizik, sondaj ve yarma faaliyetlerinin yapılmış, bunun sonuçlarının yine maden mühendisliği disiplini içinde analiz ve haritalanmasının düzenlenmiş ve son olarak da bu bilgilerin uzman maden mühendislerince yorumlanmış olmasının gerekeceği, davacı şirket tarafından bu işlemler yapılmaksızın sahanın ekonomik olmadığından bahisle sözleşmenin feshinin istenildiği, öte yandan dava konusu sözleşmenin bir maden arama sözleşmesi değil, maden işletme sözleşmesi niteliğinde olduğu, bu nedenle davacı şirketten ihaleye girmeden önce sahada maden olup olmadığını belirli usûllerle kontrol etmesinin, kendi ihtiyaçlarına uygun maden olup olmadığını madencilik açısından değerlendirmesinin, bundan sonra ihalede de teklif edeceği fiyatı tespit ederken, kendi şartları ve imkanları çerçevesinde teklif vermesinin basiretli tacirden beklenebileceği, söz konusu fesih talebinin davacı şirketten beklenen ortalama ve makul özen içerisinde kabul edilemeyeceği, dosya içeriğinden davacının sahada hiçbir faaliyet göstermediği, üretim yapmadığı, rödövans sözleşmesinin asli unsuru
olan ve ürün elde etme yükümlülüğünün davacı şirket tarafından yerine getirilmediği, bu nedenle davalı şirketin feshinin sözleşmeye uygun ve haklı fesih olarak kabulünün gerekeceği, Devlet hakkı ödemesinin açıkça rödövanscıya yüklendiği, bu nedenle davacı şirketin sebepsiz zenginleşmeye yönelik iddiasının yerinde bulunmadığı, zira davalının taraflar arasındaki sözleşme ilişkisine dayalı olarak söz konusu bedelleri istediği, davalı tarafın dava konusu yaptığı fesih, teminatın irad kaydedilmesi işlemlerinin mevzuata ve sözleşmeye uygun olduğu gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde taraflar istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1.Davacı vekili dilekçesinde; kiralanan madenin ekonomik ve ticari değerinin olup olmadığının, madenin ekonomik değerinin bulunmadığının tespiti durumunda kira sözleşmesinin yok sayılarak alınanların kiracıya iadesi gerekirken Mahkemece bu hususun belirlenmediğini, kiralanan ve işletme izni olan sahanın 15 yıl önce başka bir işletmeciye kiraya verildiğini, burada 10 yılı aşkın zaman cevher çıkarıldığını, sonrasında cevher kalıp kalmadığı araştırılmadan bitmiş olan sahanın ayıplı bir şekilde kiralandığını, kiralanan sahada sondaj yaptırılarak ekonomik cevher olup olmadığının uzman kişilerce tespit edilmesi gerektiğini, işletme izninin olmasının cevher bulunduğu anlamına gelmeyeceğini, kira sözleşmesinden önce sahada gerekli teknik araştırmaların yapılmasının mümkün olmadığını, sözleşmeden sonra yüzeysel arama yapıldığında cevherin kalmadığının anlaşıldığını, kiralananın ayıplı olduğunun ortaya çıktığını, kiralanan kullanıma uygun teslim edilmediği için davalının bedel istemeye de hakkının bulunmadığını, sahanın ruhsat süresinin bittiğini, temdit etme görevinin ruhsat sahibi olan davalıya ait olduğunu, bu işlemi yapmadığı için çalışma yapamadığını, cevherin çıkarılmaması durumunda rödövans bedeli ve devlet payı alınmayacağını, sahanın 2012 yılı sonunda teslim edilebildiğini, teslim tarihinden önce yapılan hesaplamaların hatalı olduğu konusunda bilirkişilerin herhangi bir açıklamalarının bulunmadığını, teslimden önceki tarihlerde rödövans bedelinin, devlet hakkı ve diğer kararlaştırılan bedellerin alınmasının haksızlık olduğunu, fatura düzenlenmediği halde KDV alınmasının ve teminatın nakde çevrilmesindeki olumlu veya olumsuz teknik yönleri belirlenmeden hüküm kurulmasının da hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek, kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
2.Davalı vekili dilekçesinde; vekalet ücretinin, ıslahla talep edilen 362.752,59 TL üzerinden hükmedilmesi gerektiğini ileri sürerek, kararın bu yönden düzeltilmesini istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; taraflar arasında imzalanan rödövans sözleşmesi ile ruhsatı davalıya ait olan uranyum + feldspat + kuvars sahası içerisinde yer alan feldspat madeninin işletilmek üzere davacıya verildiği, ruhsat süresinin 06.01.2012 tarihinde bittiği ancak ruhsat temdit edilerek sürenin uzatıldığı, davacının işletmenin ekonomik ve verimli bulunmadığı, yoğun mikalı alan cevherin kullanıma uygun olmadığı gerekçeleriyle 31.12.2013 tarihinde sözleşmeyi feshettiğini bildirdiği, davalının da davacının yükümlülüklerini yerine getirmeyeceğini beyan ettiğinden bahisle 19.03.2014 tarihi itibarıyla sözleşmeyi feshettiği, sözleşmenin imzalanmasından sonra davacının yükümlülüklerini yerine getirmesini takiben 07.09.2011 tarihinde yer tesliminin yapıldığı ancak sözleşme sürecinde davacı tarafından hiç maden çıkarılmadığı ve üretilmediği, tacir olması nedeniyle basiretli davranmakla yükümlü olan davacının sözleşmenin kurulmasından önce madenin ekonomik olup olmadığını, cevherin nitelik ve niceliğini uygun yöntemlerle araştırmış ve analiz etmiş, ayrıca ruhsat süresini dikkate almış olması gerektiği, davacının bir araştırmaya, rapora, sondaj ve analiz sonucuna dayanmayan feshinin haklı fesih olarak kabul edilemeyeceği, bu durumda rödövans sözleşmesi kapsamında rödövans bedellerinin, devlet hakkının tahsil edilmesinde bir usulsüzlük bulunmadığı, davacı
tarafça harca esas değerin 362.752,59 TL olarak ıslah edilmesi ve harcın yatırılmış olması nedeniyle davalı lehine bu tutar üzerinden vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken dava dilekçesinde gösterilen değer üzerinden hükmedilmesinin hatalı olduğu gerekçesiyle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile kararının kaldırılmasına ve yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde; istinaf dilekçesinde ileri sürdükleri sebepleri tekrar ederek, kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, rödövans sözleşmesinden kaynaklanan menfi tespit ve alacak istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. Rödövans sözleşmesi; ruhsatı alınan maden sahasının bir kısmı veya tamamı üzerindeki işletme hakkının, hak sahibi tarafından gerçek veya tüzel üçüncü kişilere geçici bir süre için tahsisini konu alan iki taraflı ürün kira sözleşmesi niteliğine sahiptir. 3213 sayılı Maden Kanunu'nun (3213 sayılı Kanun) ilgili hükümleri ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (6098 sayılı Kanun) 357 ve devamı maddelerinde düzenlenen ürün kirasına ilişkin hükümler, uyuşmazlığın bünyesine uygun düştüğü ölçüde uygulanmaktadır.
2. 6098 sayılı Kanun'un 357 nci maddesinin birinci fıkrasında; “Ürün kirası kiraya verenin, kiracıya, ürün veren bir şeyin veya hakkın kullanılmasını ve ürünlerin devşirilmesini bedel karşılığında bırakmayı üstlendiği sözleşmedir.“ düzenlemesi yer almaktadır.
3. Aynı Kanun'un 360 ıncı maddesinde; “Kiraya veren, birlikte kiralanmış taşınır şeyler varsa bunlar da içinde olmak üzere, kiralananı, sözleşmenin amacına uygun biçimde kullanılmaya ve işletilmeye elverişli bir durumda kiracıya teslim etmek ve sözleşme süresince bu durumda bulundurmakla yükümlüdür.” hükmü ile kiraya verenin teslim borcu düzenlenmiştir.
4. 3213 sayılı Maden Kanunu'nun "Devlet Hakkı" başlıklı 14 üncü maddesiyle; Devlet hakkının, ocaktan çıkarılan madenin ocak başındaki fiyatından alınacağı, ruhsat sahibi tarafından beyan edilen ocak başı satış fiyatının Genel Müdürlük tarafından denetleneceği ve eksik beyanların tamamlattırılacağı, işletme izni olan maden ruhsatlarından her yıl en az ruhsat bedeli kadar Devlet hakkı alınacağı hüküm altına alınmıştır.
5. Aynı Kanun'un "İşletme ruhsatı ve madenin işletilmesi" başlıklı 24 üncü maddesinin ilgili bölümü şöyledir; “ Ancak, üretim yapılamayan her bir ruhsat için, projede belirtilen üretim miktarının % 10’u üzerinden Devlet hakkı alınır.”.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı halinde mümkündür.
2.Temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere, ayıp ihbarında bulunmayan davacı kiracının sözleşmeyi haklı nedenle feshettiğini ispatlayamamasına, davalı kiraya veren tarafından sözleşmenin
haklı nedenle feshedilmiş olması nedeniyle teminat mektubu bedelinin cezai şart olarak irat kaydedilmesinde bir usulsüzlük bulunmamasına, rödövans sözleşmesinde Devlet hakkı ödemesinin kiracı tarafından yapılacağının düzenlenmiş bulunmasına, yine sözleşmede asgari üretim miktarının belirlenerek, en az asgari üretim miktarı üzerinden ödeme yapılacağının kararlaştırılmış olmasına, davacı kiracı tarafından yapılan Devlet hakkı ve rödövans ödemesinin yukarıda yer verilen mevzuat hükümlerine ve sözleşmeye uygun bulunmasına, söz konusu ödemelerin sırf sahada üretim yapılmaması nedeniyle sebepsiz zenginleşmeye neden olmayacağının anlaşılmış olmasına göre, davacı tarafça temyiz dilekçesinde ileri sürülen sebepler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 17.01.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.