Logo

3. Hukuk Dairesi2022/7729 E. 2023/819 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davalıların murisi ile düzenlendiği iddia edilen taşınmaz satış protokolü kapsamında ödenen bedelin iadesine yönelik başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali talebi.

Gerekçe ve Sonuç: Davacı tarafından icra takibine dayanak olarak sunulan protokolün aslının ibraz edilememesi, aynı anda düzenlendiği iddia edilen ve menfi tespit davasına sunulan protokoldeki imzanın da davalıların murisine ait olmadığının tespit edilmesi ve iddianın ispatı için tanık dinlenemeyeceği gözetilerek, mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 46. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2020/2510 E., 2022/1918 K.

KARAR : Davanın reddine

İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 17. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2017/72 E., 2019/593 K.

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düsünüldü:

I. DAVA

Davacı; internette ilanını gördüğü iki daireyi satın almak üzere 24.10.2007 tarihli protokolün düzenlendiğini, bu kapsamda 975.000 USD'yi davalıların murisi ...'e ödediğini, bakiye 225.000 USD'nin ise devir tarihinde ödeneceğinin kararlaştırıldığını, ödenen bedel kadar bono verildiğini, sözleşmeye konu iki dairenin teslim alındığını, davalı mirasçılar tarafından 8 nolu dairenin 29.08.2013 tarihinde dava dışı kişiye satıldığını, dairelerin tapularının devredilmediğini, ödediği bedelin iadesi için başlattığı icra takibine itiraz edildiğini ileri sürerek; itirazın iptali ile lehine icra inkar tazminatı verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalılar; protokoldeki imzanın murislerine ait olmadığını, imzanın murise ait olması halinde dahi öldürme neticesinde elde edilmiş suç konusu olduğunu, davacının ceza mahkemesinde yargılandığını, daha önce kambiyo senedine dayanarak takip başlattığını, takipten sonuç alamadığı için işbu takibe yöneldiğini, mükerrer icra takibi başlatıldığını, ortada borç ilişkisi bulunmadığını, davacı aleyhine senetten dolayı menfi tespit davası açtıklarını, dava konusu icra takibinde sunduğu protokol ile menfi tespit davasındaki protokolün farklı olduğunu, protokolün aslının ibrazı gerektiğini savunarak, davanın reddini ve tazminata hükmedilmesini istemişlerdir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davalıların, icra takibinin dayanağı 24.10.2007 tarihli protokolün sahteliğini ileri sürerek imza inkarında bulunduğu, davacı tarafın protokolün fotokopisini sunduğu, 6100 sayılı Usul Muhakemeleri Kanunu'nun 220 nci maddesi uyarınca verilen kesin süre içinde protokol aslının sunulmadığı, taraflar arasında Bakırköy Asliye Ticaret Mahkemesinde görülen 2014/862 E. sayılı menfi tespit davasında 24.10.2007 tarihli protokolün sunulduğu, davacı tarafın menfi tespit davasındaki protokol ile işbu davaya konu protokolün aynı olduğunu savunduğu, ancak menfi tespit davasında sunulan protokol ile işbu davada sunulan protokol arasında "yazım ve noktalama farklılıkları/hataları, yazı karakterleri ile paragraf aralarındaki boşluklarda" farklılıklar bulunduğu, bu nedenle protokollerin farklı olduğu sonucuna ulaşıldığı, davacı tarafın protokoldeki farklılıkların, elektronik daktilo ile iki farklı suret olarak hazırlanmasından kaynaklandığını açıkladığı, alınan bilirkişi raporunda protokoldeki "calibri" yazı stilinin 2007 yılından itibaren Microsoft Office 7 ile birlikte Microsoft World programı için hazırlandığı, elektrikli/elektronik daktilolarda bu yazı stiline rastlanmadığının belirtildiği, davacının icra takibine dayanak yaptığı protokolün sahte olduğu sonucuna ulaşıldığı, bir an için menfi tespit davasında sunulan protokol ile işbu davaya konu protokolün aynı olduğu kabul edilse dahi, menfi tespit davasında alınan raporla protokoldeki imzanın murise ait olmadığının belirlendiği, davacının kötü niyetli takip başlattığı gerekçesiyle; davanın reddine, asıl alacağın %30'u kadar kötü niyet tazminatının davacıdan tahsiline karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacı vekili; Ağır Ceza Mahkemesinde görülmekte olan davanın kesin hüküm gibi sunulduğunu, kanıtların sahte olduğunu fakat gerçekmiş gibi iddialara dayanak yapıldığını, satılan konutların üzerindeki icrai hacizlerin davacı tutuklandığı için kesinleşen takiple ilgilenilemediğinden düştüğünü, davalı alacaklıların hacizleri kaldırtarak Yusuf Aden isimli kişiye, yarı parasına satıp konutları kaçırdığını, ... 6.Ağır Ceza Mahkemesinin 2014/113 E. sayılı dosyasında davacının 10 yılı aşkın süreyle haksız biçimde yargılandığını ve 5,5 yıl da tutuklu kaldığını, ölen Şemseddin'in mirasçılarının 25.04.2017 tarihine kadar katılma haklarını kullanmadıkları halde, davacının hak arama yollarını etkin biçimde kullanmaya başlaması nedeniyle, alacağın dayanağını teşkil eden bono ve protokolün tehditle alındığı iddiasını dillendirdiklerini, borcun doğmadığı, ödendiği yada zamanaşımına uğradığının imzası ikrar edilmiş yazılı belge ile ancak kanıtlanabileceğini, protokol ve belgenin korkutularak alındığı savunmasının öğrenildiğinden itibaren bir yıllık hak düşürücü süreye tabi olduğu, borcun doğumundan itibaren on yıllık bir süre dahi geçmiş olmasına göre bu savunmaya itibar edilemeyeceği gibi muavafakatlerinin de bulunmadığını, iki ayrı protokol sureti düzenlendiğini, kendilerinde olanı menfi tespit davasında ibraz ettiklerini, ispat külfetinin diğer protokolün bulunduğu karşı tarafta olduğunu, davalı yanın düzenlediği satış protokolü ve bonoda genellikle kullandığı imzasından farklı bir imza kullanmasının da olası olduğunu, fotokopi üzerinde inceleme yapıldığını, murisin yargılama aşamasında yeniden getirtilen HTS raporlarında davacı ile herhangi bir iletişiminin bulunmadığının görüldüğünü, bu durumun davacının ölüm olayı ile bir ilgisinin olmadığını gösterdiğini, tanıkların dinlenmediğini ileri sürerek; İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılmasını istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla;davalıların dayandığı Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/862 E. sayılı dosyası ile görülen menfi tespit davasında, takibe konu bononun murisin eli ürünü olmadığının kesinleşmiş yargı kararıyla anlaşıldığı, davacı tarafın, menfi tespit dosyasında incelenen protokolün kendi dayandığı protokol ile aynı olduğunu iddia etmesi karşısında, o davada protokolün altındaki imzanın adli tıp incelemesine tabii tutulduğu, verilen kararda sadece bono hakkında hüküm kurulsa da,... Tıp Fakültesi - Adli Tıp Anabilim Dalından alınan 05.08.2019 tarihli ve 2019/6869 sayılı raporda, protokollerin farklı olduğunun belirtildiği, 01.11.2017 tarihli ATK raporunda sunulan protokoldeki imzanın muris ...'e ait olmadığının belirlenmiş olmasının eldeki dava açısından kuvvetli delil teşkil etmesi nedeniyle Mahkeme kararının bu yöne ilişkin gerekçesinin isabetli olduğu, takibe konu alacağın miktarı itibarıyla tanık dinlemeyeceği, her ne kadar davacı tarafından yemin deliline dayanılmış ise de; temel ilişki kapsamında protokolün sahteliğinin suç konusu olması, ayrıca protokolde adı geçenlerin vefat etmiş olmaları, mirasçılara bu yönde yemin teklif edilemeyeceği gerekçesiyle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar ederek, kararın bozulmasını talep etmistir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık; davalıların murisi ile düzenlendiği iddia edilen taşınmaz satış protokolü kapsamında ödenen bedelin iadesine yönelik başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) “Yazı veya imza inkârı” başlıklı 208 inci maddesi;

“(1) Taraflardan biri, kendisi tarafından düzenlendiği iddia edilen bir belgedeki yazı veya imzayı inkâr etmek isterse, sahtelik iddiasında bulunmalıdır; aksi hâlde belge, aleyhine delil olarak kullanılır.

(2) Bir belgenin sahteliği iddia edildiğinde, belgenin mahkemeye verildiği tarih yazılıp mühürlenerek, saklanması için mahkemece gerekli tedbirler alınır.

(3) Bir belgenin sahteliğini iddia eden kimse, bunu aynı mahkemede ön sorun şeklinde ileri sürebileceği gibi, bu konuda ayrı bir dava da açabilir.

(4) Resmî bir senetteki yazı veya imzayı inkâr eden tarafın bu iddiası, ancak ilgili evraka resmiyet kazandıran kişiyi de taraf göstererek açacağı ayrı bir davada incelenip karara bağlanabilir. Asıl davaya bakan hâkim, gerekirse bu konuda imza veya yazıyı inkâr eden tarafa, dava açması için iki haftalık kesin bir süre verir.”;

2. Aynı Kanun’un “Yazı veya imza inkârının sonucu” başlıklı 209 uncu maddesi;

“(1) Adi bir senetteki yazı veya imza inkâr edildiğinde, bu konuda bir karar verilinceye kadar, o senet herhangi bir işleme esas alınamaz.

(2) Resmî senetlerdeki yazı veya imza inkâr edildiğinde, senetteki yazı veya imzanın sahteliği, ancak mahkeme kararıyla sabit olursa, bu senet herhangi bir işleme esas alınamaz.

(3) Senede dayanılarak verilmiş olan ihtiyati tedbir, o senet hakkındaki sahtelik iddiasından etkilenmez ve gerektiğinde senet sahibi haklarının korunması için yeni tedbirler talep edebilir.”;

3. .6100 sayılı Kanun’un “Sahtelik incelemesi” başlıklı 211 inci maddesi ise;

“ (1) Bir belgenin sahteliğinin iddia edilmesi durumunda, bu hususta karşı tarafın açıklamaları da dikkate alınarak, aşağıdaki sıra ile inceleme yapılarak öncelikle karar verilir:

a) Hâkim, yazı veya imzayı inkâr eden tarafı isticvap ettikten sonra bir kanaat edinememişse, huzurda bu kişiye yazı yazdırıp imza attırmak suretiyle elde ettiği belge ve diğer delilleri değerlendirir. Hâkim, sahtelik konusunda başka bir incelemeye gerek duymadan karar verebilecek durumda ise gerekçesini açıkça belirtmek suretiyle, senedin sahteliği hakkında bir karar verir. İsticvap için mahkemeye davet edilen taraf, belirtilen günde hazır bulunmadığı takdirde, inkâr etmiş olduğu belgedeki yazı veya imzayı ikrar etmiş sayılır; bu husus kendisine çıkartılacak davetiyede ayrıca ihtar edilir.

b) (a) bendi hükmüne göre yaptığı incelemeye rağmen, hâkimde sahtelik konusunda kesin bir kanaat oluşmamışsa, bilirkişi incelemesine karar verir. Bilirkişi incelemesinden önce, mevcutsa, o tarafa ait olan karşılaştırma yapmaya elverişli yazı ve imzalar, ilgili yerlerden getirtilir. Bilirkişi, bu yazı ve imzalarla, o mahkemede elde edilen yazı ve imzaları esas alarak inceleme yapar. Bilirkişi, inceleme için gerekli görürse, kendi huzurunda tarafın yeniden yazı yazması veya imza atmasını mahkemeden talep edebilir”. düzenlemelerini içermektedir.

4. Aynı Kanun'un “Mahkemece belge aslının istenmesi ve geri verilmesi” başlıklı 216 ncı maddesinde;

“(1) Belgenin sadece örneğinin mahkemeye verildiği durumlarda, mahkeme kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine belgenin aslının verilmesini de isteyebilir.

(2) Belgenin aslını elinde bulunduran taraf, üçüncü kişi veya resmî makamlar, istenmesi hâlinde bunu mahkemeye vermek zorundadır.

(3) Mahkeme, belge aslının verilmesi durumunda, belgenin saklanması için gerekli tedbirleri alır veya istendiğinde tekrar verilmek üzere belgeyi ibraz edene geri verebilir.

(4) Taraflardan biri elindeki belgenin aslını mahkemeye verirse, bu belgenin geri verilmesini talep edebilir. Bu takdirde hâkim, belgenin aslının verilip verilmeyeceğine karar verir. Geri verilmesine karar verildiğinde, aslına uygun olduğu mahkeme mührü ve yazı işleri müdürünün imzasıyla onanmış örneği dosyaya konur.” düzenlemesine yer verilmiştir. Özellikle belge suretinin tereddütlü olması hâlinde aslının görülmesi ve incelemesi gerekmektedir.

5. Bir davada verilen kesin hüküm, bu davanın tarafları dışındaki başka birine (üçüncü kişiye) karşı açılan (veya üçüncü kişi tarafından birinci davanın taraflarından birine karşı açılan) ve konusu ile dava sebebi (vakıalar) aynı olan ikinci davada kesin delil teşkil etmez; çünkü iki davanın tarafları farklıdır. Fakat birinci davada verilen kesin hüküm, ikinci davada kuvvetli (güçlü) bir takdiri delil teşkil eder. Aynı hususlara Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 30.03.2021 tarihli ve 2017/(22)9-3108 E., 2021/380 K.; 09.02.2021 tarihli ve 2016/(7)9-1247 E., 2021/54 K.; 17.11.2020 tarihli ve 2016/(7)9-1867 E., 2020/908 K. ve 15.09.2020 tarihli ve 2017/(22)9-1293 E., 2020/588 K. sayılı kararlarında da yer verilmiştir.

3. Değerlendirme

Temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararında; hukuki ilişkinin ve bu ilişki nedeniyle ortaya çıkan uyuşmazlığa yukarıda yer verilen hukuk kurallarının doğru şekilde uygulandığı, dava konusu protokolün aslının dosyaya sunamayan davacı tarafından aynı anda düzenlendiği iddia edilen ve menfi tespit davasına ibraz edilen protokoldeki imzanın da murise ait olmadığının belirlendiği, söz konusu iddianın ispatına ilişkin tanık dinlenemeyeceğinin anlaşılmasına göre verilen kararda isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmakla, dolayısıyla davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

28.03.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.