Logo

3. Hukuk Dairesi2022/7765 E. 2023/781 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Ön alım hakkının kullanılması nedeniyle taşınmaz mülkiyetini kaybeden alıcının, harici satış sözleşmesi ile ödediği bedelin tapudaki değerden fazla olan kısmını ve ön alım davası nedeniyle ödediği yargılama giderlerini satıcılardan talep etmesine ilişkindir.

Gerekçe ve Sonuç: Paylı mülkiyete konu taşınmazın ön alım hakkı nedeniyle elinden alınabileceğinin alıcı tarafından biliniyor olması ve satıcının açık bir tekeffül taahhüdünde bulunmaması sebebiyle, satıcının zapta karşı tekeffül sorumluluğunun olmadığı ve alıcının kendi eyleminden kaynaklanan zararı satıcıdan talep edemeyeceği gözetilerek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2021/2818 E., 2022/2521 K.

KARAR : Davanın reddi

İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 15. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2020/45 E., 2021/259 K.

Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı; davalılardan ... ve... ...'nun murisi ...'in 3/4 hissesine malik olduğu taşınmazı 180.000 USD bedelle satın almak hususunda davalılardan... ile anlaştıklarını, muris tarafından adı geçen adına 02.09.2013 tarihli satışa ve tevkile yetkili vekaletname düzenlendiğini, adı geçen vekilin de iş bu vekaletname ile diğer davalı ...'a aynı yetkileri içeren 24.03.2015 tarihli vekaletnameyi verdiğini, satış bedelini ... adına düzenlenen çek ile ödedikten sonra taşınmazı devraldığını, satış bedelinin 180.000 USD olduğuna ilişkin de vekil... tarafından adi yazılı belge düzenlendiğini ancak tapu harçlarını düşük ödemek amacıyla satış bedelinin 300.000 TL olarak gösterildiğini, vekil... tarafından diğer 1/4 hisse satışının da sağlanması hususunda taahhütte bulunulduğunu ancak taahhüdünü yerine getirmede savsakladığını, bu sırada 1/4 hisse malikinin vefatı üzerine mirasçıları tarafından aleyhine açılan önalım davasında satış işleminin iptali ile 3/4 oranındaki payın mirasçılar adına tesciline karar verildiğini, 20.11.2019 tarihinde kesinleşen kararda tapudaki harçların da ilavesiyle depo edilen 306.000 TL'nin ödenmesine hükmedildiğini, söz konusu para faizi ile birlikte 404.407,41 TL olarak 27.11.2019 tarihinde bankadan çekildiğini, bu tarih itibariyle Merkez Bankası döviz kuru karşılığının 70.331 USD olduğunu, 180.000 USD'den mahsubu sonucu davalıların 109.669 USD haksız kazanç elde ettiklerini, bundan ayrı ön alım davası nedeniyle yargılama gideri olarak 115.171,94 TL ödemek zorunda kaldığını, davalıların sebepsiz zenginleştiklerini ileri sürerek; yargılama gideri olarak ödenen bedel yönünden fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere, 109.699 USD'nin ödeme tarihi olan 20.04.2015 tarihinden itibaren yabancı paralara uygulanan faiziyle, 115.171,94 TL'nin ise dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalılar; satış tarihindeki rayice uygun bedel üzerinden satımın gerçekleştiğini, davacının tapu harcını az ödemek istemesi nedeniyle satış bedelinin düşük gösterilmesinde menfaatinin bulunduğunu, kusurları bulunmadığından husumet itirazında bulunduklarını, 1/4 payın satımına ilişkin taahhütleri bulunmadığını, yargılama gideri olarak belirtilen kalem yönünden talebin açıklattırılması gerektiğini, taşınmazın paylı mülkiyet hükümlerine tabi olduğundan haberdar olduğunu, muris hesabına hareket eden davalı ...'ın sorumluluğundan bahsedilemeyeceğini, kabul anlamına gelmemek kaydıyla, ısrarları üzerine yargılama gideri olarak 14.07.2017 tarihinde davacıya 25.000 USD ödeme yapıldığını, aksinin kabulü halinde bu miktarın talep edilen bedelden düşülmemesinin doğru olmadığını savunarak haksız davanın reddini istemişlerdir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davalı ...'ın vekalet veren hesabına hareket ettiğinden sorumluluğu bulunmadığından davanın pasif husumet yokluğundan reddine, diğer davalılar bakımından dava sabit olmadığından reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacı vekili; ön inceleme duruşmasında sunulan delil listesindeki delillerin toplanılmadığını, adi yazılı satış sözleşmesi üzerinde grafolojik inceleme yaptırılmadığını, davalılar tarafından alınan satış bedelinin murise ödenip ödenmediğinin araştırılmadığını, gerekçede bazı hatalı ifadelere yer verildiğini, davalıların haksız kazanç elde ettiklerini, muhtemel zarar bakımından yaptırılan bilirkişi raporuna neden itibar edilmediğinin açıklanmadığını, gereksiz yaptırılan bilirkişi incelemesinin hem yargılamanın uzamasına hem de davacının lüzumsuz masraf yapmasına neden olması bakımından usule aykırı olduğunu, yemin teklif edip etmeyeceğinin sorulmadığını, davalılar vekilinin duruşmalara katılmadığından hesaplanan vekalet ücretinin yanlış olduğunu, davacılar ile diğer hissedarların akraba olduklarını, dava konusu hissenin satışı sırasında davacıyı aceleye getirip taşınmazın düşük bedelle satışını, böylelikle akrabaları olan diğer hissedarların açılan ön alım davasında düşük bedel ile hisseyi geri kazanmalarının yolunu açtıklarını, davalı ...'ın satış bedeli olarak verilen çeki vekil olarak değil kendi ismini yazdırmak suretiyle aldığını, diğer davalılar ile birlikte işbirliği içinde olan davalı ... hakkındaki husumetten ret kararının ve satış sırasında alıcı ve satıcı ayrı ayrı harç ödediğinden sorumluluğun sadece alıcıya yüklenmesinin doğru olmadığını, muvazaalı işlem nedeniyle müterafık kusur hususunun gözetilmediğini ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararın kaldırılmasını istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; taraflarca kararlaştırılan satış bedelinin, taşınmazın gerçek değeri olup bedeli tahsil eden vekilin taşınmazdaki hisseyi davacı alıcıya devir ve teslim ettiği, hukuksal bir nedene dayalı olarak gerçekleştirilen devir nedeniyle davalıların sebepsiz zenginleştiğinden söz edilemeyeceği, resmi kayıtlarda taşınmazın değerini düşük göstermekle daha az tapu masrafı ve vergi ödeyen davacının bu yolla menfaat temin ettiği ve bu eyleminden dolayı kendi kusuru ile gördüğü zarara katlanması gerektiği, davalılardan ...'ın tapuda yapılan resmi satış işlemi sırasında satıcının vekili/yetkili temsilcisi olarak hareket ettiği gerekçeleriyle, davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili; satış bedelinin düşük gösterilmesinde sadece davacıya kusur yüklenmesinin doğru olmadığını, incelenmesi gereken hususun taraflar arasındaki taşınmaz satışının sonlanmasından sonra sözleşmedeki edimlerin doğurduğu gerçek sonuçların tasfiye edilmesi olduğunu, istinaf dilekçesinde sunulan Yargıtay görüşlerinin incelenmediğini, taraflar arasındaki muvazaanın gözetilmediğini, davalı ... aleyhindeki davanın husumetten reddi kararının doğru olmadığını, 32 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kararın hükümleri bakımından inceleme yapılmadığını, bedelin düşük gösterilmesinin satıcı tarafın akrabası olan taşınmazın diğer paydaşlarının şufa hakkını kullanmasını sağlamak olduğundan kusurlu olanın davalılar olduğunu, istinaf dilekçesinde bildirdiği sebepleri tekrar ederek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, ön alım hakkının kullanılması nedeniyle taşınmaz mülkiyetini kaybeden davacının, harici satış sözleşmesi çerçevesinde ödediği bedelin taşınmazın tapudaki değerinden fazla olan kısmının ve ön alım davası nedeniyle ödemek zorunda kaldığı yargılama giderlerinin davalılardan tahsili istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1.6098 sayılı Türk Borçlar Kanun'un (6098 sayılı Kanun) 207. maddesinde;" Satış sözleşmesi, satıcının, satılanın zilyetlik ve mülkiyetini alıcıya devretme, alıcının ise buna karşılık bir bedel ödeme borcunu üstlendiği sözleşmedir."

2.Aynı Kanun'un 214. maddesinde;" Satış sözleşmesinin kurulduğu sırada var olan bir hak dolayısıyla, satılanın tamamı veya bir kısmı bir üçüncü kişi tarafından alıcının elinden alınırsa satıcı, bundan dolayı alıcıya karşı sorumlu olur.

Alıcı, elinden alınma tehlikesini sözleşmenin kurulduğu sırada biliyor idiyse satıcı, ayrıca üstlenmiş olmadıkça bundan dolayı sorumlu olmaz.

Satıcı, üçüncü kişinin hakkını gizlemişse, sorumluluğunu kaldırma veya sınırlama konusunda yapılmış olan anlaşma kesin olarak hükümsüzdür."

3.Aynı Kanun'un "Tam Zapt" başlıklı 217. maddesinde; Satılanın tamamı alıcının elinden alınmışsa, satış sözleşmesi kendiliğinden sona ermiş sayılır ve alıcı satıcıdan aşağıdaki istemlerde bulunabilir:

1. Satılandan elde ettiği veya elde etmeyi ihmal eylediği ürünlerin değeri indirilerek, ödemiş olduğu satış bedelinin faizi ile birlikte geri verilmesini.

2. Satılanı elinden alan üçüncü kişiden isteyemeyeceği giderleri.

3. Davayı satıcıya bildirmekle kaçınılabilecek olanlar dışında kalan bütün yargılama giderleri ile yargılama dışındaki giderleri.

4. Satılanın tamamen elinden alınması yüzünden doğrudan doğruya uğradığı diğer zararları.

Satıcı, kendisine hiçbir kusur yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe, alıcının satılanın elinden alınması yüzünden uğramış olduğu diğer zararları da gidermekle yükümlüdür." hükümleri mevcuttur.

3. Değerlendirme

1. Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle zapta karşı tekeffül kavramının açıklanmasıda fayda bulunmaktadır.

2. Zapta karşı tekeffül, satılan malın üçüncü bir kişinin iddia ettiği üstün bir hak yüzünden alıcının elinden alınmasından veya iddia olunan bu hak sebebiyle alıcının mülkiyet hakkını gereği gibi kullanamamasından dolayı satıcının sorumlu olmasıdır. Bu sorumluluk, satıcının mülkiyeti nakil borcunun bir sonucu ve müeyyidesidir.

3. Zapta karşı tekeffül hükümleri uyarınca; satıcının zapta karşı tekeffül borcundan dolayı sorumlu tutulabilmesi için, satılan malın alıcıya teslim edilmiş olması, üçüncü kişinin satılan şey üzerinde zaptı sağlayacak bir hakkının satım sözleşmesinin kurulmasından önce kazanılmış ve sözleşmenin yapılması sırasında da mevcut bulunması şarttır. Bunun yanında üçüncü kişinin üstün hakkının varlığı, alıcı tarafından akdin kurulması sırasında biliniyorsa, ayrıca tekeffül taahhüdünde bulunmuş olmadıkça satıcının sorumluluğuna gidilemez.

4. Somut olayda, üçüncü kişinin ön alım hakkını kullanması nedeniyle uğranılan zarar bakımından, satışa konu taşınmazın paylı mülkiyete konu olduğu ve diğer paydaşların ön alım hakkı nedeniyle payın elinden alınma ihtimalinin varlığının başından beri bilindiği, buna göre de satıcının tekeffüle ilişkin açık bir taahhüdünün de bulunmadığı gözetildiğinde, uyuşmazlığın zapta karşı tekeffüle ilişkin hükümler çerçevesinde çözülemeyeceği anlaşılmaktadır.

5. Bu çerçevede; sözleşme ile yüklendiği devir ve teslim borcunu ifa eden satıcının, alıcının bunun karşılığında ödediği satış bedelini geçerli ve hukuksal bir nedene dayalı olarak tahsil etmesi, sebepsiz zenginleşme olarak kabul edilemeyecektir. Zira sebepsiz zenginleşmeden bahsedilebilmesi için kişinin haklı bir neden olmaksızın başkasının zararına mal edinmesi gereklidir.

6. Yapılan bu açıklamalar ışığında; somut olayda davacının kendi eyleminden dolayı zarar gördüğü anlaşılmakla, davacının temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanması gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

23.03.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.