"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen tazminat davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece bölge adliye mahkemesi kararının kaldırılmasına ve ilk derece mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmesi üzerine, ilk derece mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda davanın reddine yönelik olarak verilen kararın, süresi içinde davacılar vekilince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacılar; destekleri olan ...'ın 15/08/2014 tarihinde, ... Mahallesi, ... Sokak, No:... Şanlıurfa adresinde bulunan İbrahim'e ait meskenin dam kısmında kaynak işi yaptığı sırada, davalı şirkete ait yüksek gerilim elektrik akımına kapılarak hayatını kaybettiğini, Şanlıurfa 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/876 Esas sayılı dosyası üzerinden aldırılan kusur raporuna göre davalı şirketin %40 oranında kusurlu olduğunun tespit edildiğini ileri sürerek maddi ve manevi tazminat taleplerinde bulunmuşlar; 21/05/2019 tarihli ıslah dilekçeleri ile dava değerini toplam 149.821,71 TL'ye yükseltmişlerdir.
Davalı; Şanlıurfa 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/876 Esas sayılı dosyasında savunma yapmadıklarından söz konusu dosyanın kendileri açısından bir bağlayıcılığı olmadığını, uzman bir heyetten rapor aldırılması gerektiğini, Şanlıurfa ve Eyyübiye Belediyelerinin asli kusurlu olduklarını, bina sahibi İbrahim'in de kusurlu olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
İlk derece mahkemesince; yargılama sırasında aldırılan bilirkişi raporları doğrultusunda davacıların maddi tazminat taleplerinin kısmen kabulü, hesaplanan tazminattan takdiren %20 müterafik kusur indirimi yapılarak; davacılardan ... için 67.632,68 TL, ... için 19.392 TL, ... için 16.383,28 TL, ... için 11.322,38 TL, ... için 9.127 TL maddi tazminatın 15/08/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine, davacıların manevi tazminat taleplerinin kısmen kabulü, hesaplanan tazminattan takdiren %20 müterafik kusur indirimi yapılarak; takdiren davacılardan ... için 24.000 TL, ... için 8.000 TL, ... için 8.000 TL, ... için 8.000 TL, manevi tazminatın; davacı ... için 8.000,00 TL manevi tazminatın ayrı ayrı 15/08/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine karar verilmiş, karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge adliye mahkemesince; ilk derece mahkemesince bilirkişi kurulunca düzenlenen rapordaki kusur durumuna göre davanın kabulü yönünde verilen kararda bir aykırılık bulunmadığından bahisle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair verilen karar; davalı vekilinin temyizi üzerine, Dairece verilen 18/01/2021 tarihli ve 2020/2887 E. 2021/30 K. sayılı ilamla; ‘’mahkemece, olayın meydana geldiği binanın ne zaman inşa edildiği (yüksek gerilim hattının tesisinden önce mi sonra mı olduğu) araştırılarak, davalının sunduğu belgeler de değerlendirilmek suretiyle davalı TEİAŞ'ın ve diğer sorumluların kusur oranlarının gerekçeleriyle belirtildiği, önceki bilirkişiler dışında oluşturulacak üç kişilik konusunda uzman bilirkişi heyetinden bilirkişi raporu alınarak sonucuna uygun hüküm tesisi gerektiğinden...’’ bahisle bölge adliye mahkemesi kararının kaldırılmasına ve ilk derece mahkemesi kararının davalı yararına bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyan ilk derece mahkemesince; davalı şirketin, gerek desteğin dam kısmında kaynak işi yapmış olduğu meskenin sahibi olan İbrahim’e, gerekse söz konusu meskenin hazine arazisi üzerine, EKAT yönetmeliğine aykırı olacak şekilde risk teşkil eder vaziyette inşa edilmesine müsaade eden, gerekli önlemleri ve tedbirleri almayan Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesine meydana gelebilecek tehlikeyi usulünce ihbar ve ihtar ettiği, can ve mal güvenliği açısından EKAT yönetmeliğinde belirtilen emniyet mesafelerine riayet edilmesi gerektiğinin vurgulandığı, meydana gelebilecek zarar ve ziyandan ötürü sorumlu tutulacaklarını ihtar ettiği, bu durumda üçüncü kişinin ağır kusuru nedeniyle meydana gelen olay ile zarar arasındaki illiyet bağının kesildiği, davacıların desteğinin vefatı ile neticelenen kazanın meydana gelmesinde üçüncü kişi konumunda olan kaçak yapının sahibi İbrahim ile dava dışı belediyenin sorumlu olduğu, davalı şirketin sorumlu bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş; karar, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Kusur aranmaksızın sorumluluğun düzenlendiği haller, kusursuz sorumluluk halleri olarak ifade edilmektedir. Doktrin kusursuz sorumluluk hallerini olağan sebep sorumluluğu ve tehlike sorumluluğu şeklinde ikili ayrıma tabi tutarken, TBK tarafından; hakkaniyet sorumluluğu, özen (sebep) sorumluluğu ve tehlike sorumluluğu şeklinde ayrıma tabi tutulduğu görülmektedir. Denetleme ve gözetimde özen (cura in custodio) gereği, kusur unsur olarak aranmaz.
Tehlike sorumluluğuna dayalı kusursuz sorumluluğun düzenlendiği TBK'nın 71. maddesinin birinci fıkrası hükmüne göre; "Önemli ölçüde tehlike arzeden bir işletmenin faaliyetinden zarar doğduğu takdirde, bu zarardan işletme sahibi ve varsa işleten müteselsilen sorumludur." denmektedir. Burada işletme sahibi veya işletene kurtuluş kanıtı sunma olanağı tanınmamıştır. İşletme sahibi veya işleten, ancak illiyet bağını kesen sebeplerin (mücbir sebep, zarar görenin kendi kusuru, üçüncü kişinin ağır kusuru gibi) varlığı durumunda sorumluluktan kurtulabilir.
İşletme sahibi veya işletenin meydana gelen zarardan sorumlu tutulabilmesi için kusuru aranmaz. Ancak, aynı zamanda sorumlu kişinin zararın doğumunda kusuru varsa, bu kusur munzam (ek) kusur olarak gözönünde tutulur. Munzam kusur halinde, kusursuz sorumlu kişi illiyet bağını kesen sebeplere dayanarak sorumluluktan kurtulamayacağı gibi tazminat miktarının takdirinde bu kusur gözönünde tutulabilecektir.
Somut olayda; her ne kadar mahkemece bozma ilamı sonrasında mahallinde yeniden keşif yapılarak bilirkişi heyetinden alınan ek rapordaki değerlendirmeler doğrultusunda davalı şirketin, gerek desteğin dam kısmında kaynak işi yapmış olduğu meskenin sahibi olan İbrahim’e, gerekse söz konusu meskenin hazine arazisi üzerine EKAT yönetmeliğine aykırı olacak şekilde risk teşkil eder vaziyette inşa edilmesine müsaade eden, Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi'ne, meydana gelebilecek tehlikeyi usulünce ihbar ve ihtar ettiği, can ve mal güvenliği açısından EKAT yönetmeliğinde belirtilen emniyet mesafelerine riayet edilmesi gerektiğinin vurgulandığı, meydana gelebilecek zarar ve ziyandan ötürü sorumlu tutulacaklarını ihtar ettiği, bu durumda üçüncü kişinin ağır kusuru nedeniyle meydana gelen olay ile zarar arasındaki illiyet bağının kesildiği, davacıların desteğin vefatı ile neticelenen kazanın meydana gelmesinde üçüncü kişi konumunda olan kaçak yapının sahibi İbrahim ile dava dışı belediyenin sorumlu olduğu, ancak davalı şirketin sorumlu bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, yukarıda ifade edilen ilkeler ve açıklamalar da dikkate alındığında, davalı şirketin aşamalarda ileri sürdüğü ve bozma sonrası dosyaya kazandırılan dava dışı Belediye ve kaçak yapı sahibi ihbar olunana bildirim ve uyarılarda bulunduğuna dair belgeler zarar ile eylem arasındaki illiyet bağını kesecek nitelikte olmadığı, dolayısıyla davalı şirketin meydana gelen zarardan sorumluluğunun ortadan kalkmadığının kabulü gerekir. Bu husus, ancak tazminatın kapsamıyla ilgili olup, belirlenecek miktarın tayininde gözönüne alınmalıdır.
Hal böyle olunca, ilk derece mahkemesince; kusursuz sorumlu olan davalının, munzam (ek) kusuru nedeniyle illiyet bağını kesen sebeplere dayanarak sorumluluktan kurtulamayacağı, buna bağlı olarak munzam kusur dikkate alınmak ve taraflar yararına oluşan usuli kazanılmış haklar da gözetilmek suretiyle, gerekirse yeniden alanında uzman ayrı bir bilirkişi heyetinden yukarıdaki açıklama ve ilkeleri karşılar nitelik ve nicelikte kusur ve tazminat raporları alınmak suretiyle, davalı şirketin tazminle yükümlü olduğu zarar tutarının belirlenmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile davanın reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 371.maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesi kararının davacılar yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 14/12/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.