"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/2672 E., 2022/2605 K.
DAVA TARİHİ : 25.12.2020
KARAR : Davanın reddi
SAYISI : 2020/511 E., 2021/414 K.
Taraflar arasındaki sözleşmenin feshi ve adi ortaklığın tasfiyesi davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar; davalılardan ... ile kardeş olduklarını, 1999 yılından itibaren tekstil ve inşaat sektöründe aile ortaklığı şeklinde faaliyet gösterdiklerini, davalı ...'ın şirket ile ilgili resmi işlemleri yaptığını, kendilerinin ise imalat ile ilgilendiklerini, davalı ...'ın aile ortaklığının faaliyetlerini yürütürken muhtelif tarihlerde şirketler açtığını ve değişik unvanlarla faaliyetini sürdürdüğünü, davalı ...'ın diğer
davalılar Serkan ve Ahmet ile işbirliği yaparak, aile ortaklığından doğan mal varlıklarını muvaazalı şekilde devrettiğini ortak kazancı hiçbir zaman net olarak öğrenemediklerini, davalı ...'ın yaptığı büyük çaplı inşaat projelerini kendilerinden gizlemeye çalıştığını, ortaklığın tasfiyesi amacıyla davalı ... ile 02.03.2019 tarihinde sözleşme imzaladıklarını, davalı ... tarafından "benimle yazılı sözleşme yapmasalardı daha fazla alacaklardı. Çünkü ne kadar mal olduğunu dahi bilmeden imzaladılar. Aile ortaklığına ilişkin mallar ...ve babası ...in üzerineydi'' şeklindeki sözleri üzerine ek sözleşmenin birinci sayfasında ''...bu değerler dışında ortaklıktan ve diğer ortaklara düşen mal varlığından hiçbir hak ve alacakları kalmadığını'' ibaresini yazmasından yüklü miktarda gayrimenkulün hile ve gabin yoluyla aile ortaklığından kaçırıldığını anladıklarını, bu iddialarının davalıların 1999 yılından günümüze kadar açtığı tüm şirketler ve bu şirketlere ilişkin gayrimenkullerin aktif/pasif kayıtları ve banka hesap hareketlerinin incelenmesinde görüleceğini, kendilerine verilenler ile davalı ... üzerinde kalanlar arasında büyük bir orantısızlık olduğunu ileri sürerek; adi ortaklığın tasfiyesi ile ortaklığa ait malların aynen veya satış suretiyle bedellerinin paylaştırılmasını, hile ve gabin sebebiyle 02.03.2019 tarihli sözleşmenin feshine karar verilmesini talep etmişlerdir.
II. CEVAP
Davalılar; davalılardan ...ile ...'ın baba-oğul olup davacılarla herhangi bir akrabalıklarının bulunmadığını, sadece Serkan'ın davacılarla ve davalılardan Ünal ile iş ilişkisinin olduğunu, herhangi bir aldatma veya aşırı yararlanma söz konusu olmadığını, dava dilekçesi ile 02.03.2019 tarihli sözleşmenin feshinin istenildiğini, kanunda belirtilen 1 yıllık hak düşürücü sürenin dolmasından sonra davanın 25.12.2020 tarihinde açıldığını, taraflar arasındaki ilk sözleşmenin de bu olmadığını, tarafların daha önce 2018 yılında el yazılı bir sözleşme daha imzaladıklarını, kanunen belirlenen tüm süreler geçtikten sonra açılan davanın reddine karar verilmesini istemişlerdir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davalılardan ... ve ....in 02.03.2019 tarihli sözleşmenin tarafı olmadığı, diğer davalı ... ile sözleşmenin imzalandığı tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra hile ve gabin iddiasıyla dava açıldığı gerekçesiyle; davalılar Serkan ve Ahmet yönünden husumet yokluğu nedeniyle, davalı ... yönünden hak düşürücü süre yönünden davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacılar vekili; davacıların aldatıldıklarını ve deneyimsizlikleri yüzünden zarara uğradıklarını öğrendikleri tarihin davanın açıldığı tarihten yaklaşık bir ay önce olduğunu, tanığın zamanaşımı konusunu doğrudan etkileyebilecek beyanları dahi dinlenilmeden davanın reddine karar verildiğini, davalı ...'da kalan mallar ile diğer kardeşlerde kalan malların ortaya konularak bir hesap yapılmasını, davalılara ait tapu, banka, vergi dairesi ve ticaret sicil kayıtlarının incelenmesi gerektiğini ileri sürerek; İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; ortaklığın tasfiyesine dair 02.03.2019 tarihli sözleşmenin davacılar ile davalı ... arasında imzalandığı, sözleşme içeriğinde tasfiyeye konu edilen mal varlığı ile ilgili açıklamaların yer aldığı, davacıların sözleşmede ''...bu değerler dışında ortaklıktan ve diğer ortaklara düşen mal varlığından hiçbir hak ve alacakları kalmadığını'' beyan ve kabul ederek sözleşmeyi imzaladıkları, bu ibarenin sözleşme tarihinde mevcut olduğu ve öğrenildiği nazara alınarak dava tarihi itibarıyla hak düşürücü sürenin dolduğu, davalılar Serkan ve Ahmet'in adi ortaklığın tarafı olmadığından sözleşmenin feshi/adi ortaklığın feshi ve tasfiyesi davasında bu davalılara husumet düşmediği gerekçesiyle, davacıların istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacılar vekili; istinaf dilekçesinde sundukları nedenleri temyiz dilekçesinde tekrar ederek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, aldatma (hile) ile imzalatıldığı ileri sürülen tasfiye sözleşmesinin feshi ve adi ortaklığın tasfiyesi istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. Bir sözleşme yapılırken taraflardan birinin işlem iradesinin oluşum veya beyanı aşamasında ortaya çıkan sakatlıklara irade bozukluğu denir. İrade bozukluğu halleri 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 30 ila 39 uncu maddeleri arasında yanılma, aldatma ve korkutma başlıkları altında düzenlenmiştir.
2. Aldatmayı (hileyi) ispat yükü, aldatılan tarafa aittir. Yanılma, aldatma ve korkutma senede bağlanması mümkün olmadığından senetle ispat edilmesinde maddi imkânsızlık vardır. Bu nedenle hukukî işlemlerdeki irade bozukluğu iddiaları, 6100 sayılı Kanun’un 203 üncü maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde senede karşı senetle ispat zorunluluğunun istisnaları arasında sayılmıştır. Sözleşme resmî senetle yapılmış olsa dahi 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun “Resmî belgelerle ispat” kenar başlıklı 7 nci maddesi “Resmî sicil ve senetler, belgeledikleri olguların doğruluğuna kanıt oluşturur. Bunların içeriğinin doğru olmadığının ispatı, kanunlarda başka bir hüküm bulunmadıkça, her hangi bir şekle bağlı değildir” hükmünü taşıdığından, aldatma olgusunun tanık dâhil her türlü delille ispatı mümkündür (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 19.10.2022 tarihli ve 2021/24 E., 2022/1328 K. sayılı kararı).
3. Bir davada tanıklar 6100 sayılı Kanun'un 241 inci maddesinde belirtilen durum ayrık olmak üzere açıkça vazgeçme olmadıkça dinlenilmek zorundadır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 23.02.2021 tarihli ve 2017/2183 E., 2021/156 K. sayılı kararı).
D. Değerlendirme
1. Davacıların talepleri gözetildiğinde, sözleşmenin tarafı durumunda olmayan davalılar ... ve ...yönünden davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmesi yerinde olup, davacılar vekilinin bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Yukarıda yer verilen mevzuat hükümleri somut olay özelinde değerlendirildiğinde; davacılar ile davalılardan ...ın kardeş oldukları, dört kardeşin birlikte tekstil sektöründe "...Tekstil Ltd Şti" ve "... Ltd Şti" ünvanlı şirketler adı altında faaliyet gösterdikleri, ayrıca gayrimenkul alım satım ve müteahhitlik işini de yaptıkları, bu faaliyetlerini aile ortaklığı şeklinde her kardeşin eşit ücret almak suretiyle devam ettirdikleri, kardeşlerin birlikteliklerine son vermek amacıyla 02.03.2019 tarihinde "Aile Ortaklığının Tasfiyesine Dair Sözleşme" başlıklı belgeyi imzaladıkları, bu sözleşme ile tarafların mevcut mal varlıklarının paylaşıldığı, davalı ...'ın konuşmalarından ve sözleşmede yazılı olan ''...bu değerler dışında ortaklıktan ve diğer ortaklara düşen mal varlığından hiçbir hak ve alacakları kalmadığını'' şeklindeki ibareden ortaklıktaki resmi işleri yürüten davalı ...'ın yüklü miktarda gayrimenkulü hile ve gabin yoluyla aile ortaklığından diğer davalılar Ahmet ve Serkan lehine mal kaçırıldığını anladıkları ileri sürülerek, bahsi geçen sözleşmenin hile ve gabin sebebiyle feshi ile adi ortaklığın tasfiyesi talep edilmiştir.
3. Davacılar vekili, dava dilekçesinde ileri sürdüğü olaylara ilişkin olarak tanık deliline dayanmış, 15.03.2021 tarihli dilekçesi ile tanığını bildirmiş, 09.09.2021 tarihli duruşmada ise Kasım 2020 tarihinde aldatmanın öğrenildiğini beyan ederek delillerin toplanmasını talep etmiştir. Buna göre İlk Derece Mahkemesince; davacılar vekili tarafından bildirilen tanığın usulüne uygun şekilde dinlenilmesi ve bundan sonra işin esası incelenerek ulaşılacak sonuç dairesinde hüküm tesisi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davacılar vekilinin davalılardan ...ve ... hakkında kurulan hükme yönelik temyiz itirazlarının reddine,
2. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
3. İlk Derece Mahkemesi kararının davalı ... yönünden davacılar yararına BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde temyiz edene iadesine,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
05.04.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.