"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2018/4 E., 2018/99 K.
KARAR : Davanın reddi
KARAR DÜZELTME İSTEYEN : Davalı vekili
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Davalılar tarafından Dairece verilen kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla; kesinlik, süre ve diğer usul eksiklikler yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, karar düzeltme dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili, murislerinden taraflara intikal etmesi gereken taşınmazların kadastro çalışmaları sırasında davalı adına tespit ve tescil edilmesi nedeniyle taraflar arasında imzalanan 17.04.2001 tarihli Borç Anlaşma Sözleşmesi başlıklı sözleşme gereğince, davalı taşınmazları satması halinde satış bedelinden hisseleri oranında davacılara ödeme yapacağını kabul ve taahhüt etmesine rağmen, 161 ada, 12 parsel sayılı taşınmazı...ya, 105 ada, 122 parsel sayılı taşınmazı Hasan Bayraktar'a sattığını, ancak sözleşme ile taahhüt ettiği edimlerini yerine getirmediğini, davacılara bugüne kadar herhangi bir ödemede bulunmadığını ileri sürerek, davalı tarafından satışı yapılan taşınmazlar ile henüz satışı yapılmayan diğer taşınmazların rayicinin hesabı ile, davacılara düşen payların davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı, davaya konu taşınmazların babadan intikal yoluyla değil bizzat kendisinin malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunması nedeniyle adına tespit ve tescil edildiğini, bu durumun davacıların tapu iptal ve tescil talebiyle açtığı ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2003/400 E., 2004/895 K. sayılı kararıyla da tespit edildiğini, davacıların bu taşınmazlar üzerinde herhangi bir hakkı bulunmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemece, 12.06.2014 tarihli ve 2013/114 E., 2014/342 K. sayılı kararın tüm dosya kapsamı ve toplanan deliller birlikte değerlendirildiğinde; davacı tarafça, tarafların murisi ...'tan taraflara intikal etmesi gereken taşınmazların kadastro çalışmaları sırasında davalı adına tespit ve tescil yapılması nedeniyle taraflar arasında imzalanan 17.04.2001 tarihli sözleşme gereğince, davalının 161 ada, 12 parsel ve 105 ada, 122 parsel sayılı taşınmazları satması ve sözleşme ile taahhüt ettiği edimlerini yerine getirmemesi nedeniyle, satışı yapılan taşınmazların satış bedelinden davacıların payına düşecek bedelin satış tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte, henüz satışı yapılmayan diğer taşınmazların rayicinin hesabı ile, davacıların payına düşen payların davalıdan tahsilinin talep edildiği, dava konusu taşınmazların 1992 - 1993 yılları arasında ... köyünde yapılan kadastro çalışmaları neticesinde davalı ... adına tespit ve tescil edildiği, davacıların dava konusu taşınmazların evveliyatında murisleri ...'a ait olmasına rağmen sehven davalı adına tespit gördüğünden bahisle dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile ... mirasçıları adına tescili istemiyle 10.06.2003 tarihinde tapu iptal tescil davası açtıkları, ilgili davanın ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2003/400 E. sayılı sırasına kaydının yapıldığı, yapılan yargılama neticesinde ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 07.12.2004 tarih, 2003/400 E., 2004/895 K. sayılı ilamı ile dava konusu taşınmazların evveliyatında kök muris ...e ait olmayıp , davalının zilliyet ve tasarrufunda bulunan yerlerden olduğundan bahisle açılan davanın reddine karar verildiği, ilgili kararın Yargıtay 8. H.D'nin 24.03.2005 tarihli ve 2005/1634 E., 2005/2303 K. sayılı ilamı ile onanması üzere 25.04.2005 tarihinde kesinleştiği, bu bağlamda dava konusu taşınmazların muristen intikalen ve ırsen gelen yerlerden olmayıp, davalıya ait olduğunun kesin hüküm ile belirlendiği, her ne kadar 17.04.2001 tarihli sözleşmede dava konusu taşınmazlar da zikredilmiş ise de, sözleşmeden sonra yapılan yargılama ile taşınmazların murise ait olmadığının kesin hükümle belirlenmesi karşısında artık söz konusu taşınmazlar yönünden sözleşmesinin aksinin ispat edildiği, dava konusu taşınmazlarda davacıların mülkiyet hakkının bulunmadığının ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 07.12.2004 tarihli ve 2003/400 E., 2004/895 K. sayılı ilamı kesin hüküm altına alındığı, bu bağlamda dava tarihi itibariyle davacılar lehine mülkiyet hakkı doğmadığından buna bağlı olarak tazminat - alacak isteğinde de bulunulamayacağı, Yargıtay 8. Hukuk Dairesi'nin 28.04.2009 tarihli ve 2009/329 E., 2009/2037 K. sayılı ilamının da bu doğrultuda olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
1. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkeme kararına karşı yasal süre içerisinde davacılar tarafından temyiz yoluna başvurulmuştur.
2.Bozma Kararı
Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 24.03.2016 tarihli ve 2015/40193 E., 2016/8617 K. sayılı kararı ile; davacıların sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına karar verilerek, ayrıca davanın, taraflar arasında imzalanmış olan 17.04.2001 tarihli sözleşme gereğince alacağın tahsili talebine ilişkin olduğu, mahkemece, davacılar tarafından ... Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2003/400 E., 2004/895 K. sayılı kararı ile davalıya yönelik olarak açmış olduğu tapu iptal tescil davasında bahsi geçen taşınmazların davalı adına tesciline karar verildiği ve kararın kesinleştiğinden bahisle kesin hüküm nedeniyle davanın reddine karar verilmiş ise de iki dava dosyasındaki talep sonuçlarının farklı olduğu ve ... Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2003/400 E., 2004/895 K. sayılı dosyasında verilip kesinleşen kararın bu dava açısından kesin hüküm teşkil etmeyeceğinin anlaşıldığı belirtilerek karar bozulmuştur.
3. Mahkemesince Bozma Sonrası Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davanın kesin hüküm sebebi ile reddine karar verilmeyip taraflar arasında yapılan sözleşmeden sonra davacılar tarafından açılan tapu iptal ve tescil davasının reddedilmesi sebebi ile taşınmazların muristen intikal etmediği hususunun kesinleşmesi sebebi ile davanın reddine karar verildiği bu itibarla Yargıtay 13. HD'nin 2015/40193 esas, 2016/8617 karar sayılı bozma kararına direnilmesine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Direnme kararı süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
2. Temyiz Nedenleri
Davacılar, kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.
VI. DİRENME KARARININ HUKUK GENEL KURULUNCA İNCELENMESİ
Hukuk Genel Kurulunun 16.12.2021 tarihli ve 2018/(13)3-590 E., 2021/1688 K. sayılı kararıyla; direnme uygun bulunup davacılar vekilinin esasa yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Yargıtay 3. Hukuk Dairesine gönderilmesine karar verilmiştir.
VII. BOZMA KARARI
Dairemizin 13.06.2022 tarihli 2022/3087 E., 2022/5680 K. sayılı ilamı ile: “Hukukumuzda sözleşmeye bağlılık (Ahde Vefa-Pacta Sund Servanda) ve sözleşme serbestliği ilkeleri kabul edilmiştir. Buna göre taraflar, sözleşme koşullarını istedikleri gibi düzenleyebilirler. Bu ilkelere göre, sözleşme yapıldığı andaki gibi aynen uygulanmalıdır. Başka bir ifade ile, sözleşme koşulları borçlu için sonradan ağırlaşmış, edimler dengesi sonradan çıkan olaylar nedeni ile değişmiş olsa bile, borçlu sözleşmedeki edimini aynen ifa etmelidir.
Yukarıda yapılan açıklamalardan anlaşıldığı üzere, TBK 26. maddesinde (818 sayılı BK 19. madde) yapılan düzenleme uyarınca, Türk Hukukunda esas olan sözleşme özgürlüğüdür.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; taraflar arasında imzaları inkar edilmeyen geçerli bir sözleşme olup bu sözleşmeye göre 17.04.2001 tarihinde “Borç Anlaşma Sözleşmesi” başlıklı sözleşmenin incelenmesinde; tarafların babası merhum ...’un zilyetliğinde bulunan gayrimenkullerin kadastro çalışmaları sırasında davalı ... adına tapuya tescil edilmiş olması işlemi karşılığında, davalı da gayrimenkullerin satışından sonra davacıların paylarına düşecek kısımları ödemeyi kabul ve taahhüt etmiş olup, sözleşme altında davacıların ve davalının imzalarının yanı sıra; sözleşmenin huzurlarında imzalandığına dair sözleşmede imzası bulunan iki tanığın olduğu anlaşılmıştır.
Sözleşmede imzası bulunan iki tanık yargılama sırasında dinlenmiş olup özetle, davalının babasından kalan ancak üzerine tespit görülen taşınmazları satılması halinde davacı kardeşlerine de pay vereceğine ilişkin taahhütte bulunduğu yönünde beyanda bulunmuşlardır.
Yine Mahkemece kesin hüküm olduğu belirtilen ... Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 12.06.2014 tarih 2013/119 E., 2014/342 K. sayılı dosyasının incelenmesinde; eldeki davanın davacıları tarafından aynı davalı hakkında farklı hukuki sebebe dayalı olarak dava konusu gayrimenkullerin tapu kaydının iptali ve tescil isteminde bulunulmuş, anılan dosyada davadan önce taraflar arasında imzalanan 17.04.2010 tarihli sözleşmeye dayanılarak dava açılmadığı ve bu sözleşme ileri sürülerek iş bu sözleşmenin tartışılmadığı anlaşılmak suretiyle, mahkemenin gerekçesinde ‘...dava konusu taşınmazların evveliyatında kök muris ...e ait olmayıp, davalının zilliyet ve tasarrufunda bulunan yerlerden olduğu’ yazılmak suretiyle davanın reddine karar verilmiş ve verilen karar temyiz incelemesinden geçerek kesinleşmiştir.
Somut olayda, her iki davanın konusunun, aynı gayrimenkuller olduğu görülmekte ise de, sözleşmeye dayalı olarak açılan davalarda edimin yerine getirilip getirilmediği noktasının her davada ayrıca değerlendirilmesi gereklidir. Zira sözleşmenin geçerli olduğu ve edimin konusunu oluşturan hususlar dikkate alındığında, davaların aynı olduğunu kabul etmek mümkün değildir; dolayısıyla önceki davada verilen hükmün delil niteliği sonraki dava için kesin hüküm oluşturmayacaktır.
Akit serbestisi ilkesi gereğince ve BK.nun 19. maddesindeki buyurucu hükümlere aykırı olmamak koşuluyla irade hürriyeti ve akit serbestisi sınırları içinde taraflar diledikleri gibi sözleşme yapabilirler. Buna göre, taraflar arasında yapılan sözleşmenin, geçerli olduğu ve geçerli olan sözleşmeye dayalı olarak davacıların payları nispetinde talepte bulunabileceği dikkate alınarak karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğu” gerekçesiyle mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
VIII. KARAR DÜZELTME
A. Karar Düzeltme Yoluna Başvuran
Dairenin yukarıda belirtilen kararına karşı davalı vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
B. Karar Düzeltme Sebepleri
Davalı taraflar arasındaki sözleşmenin her iki tarafa borç yükleyen sözleşme olduğunu ve buna göre davacıların ediminin tapu iptal ve tescil davası açmamak olduğunu ancak bu edime aykırı davrandıklarını belirterek mahkeme kararının onanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine aykırılık iddiasına dayalı alacak istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 49 uncu ve devamı maddeleri. (818 sayılı Borçlar Kanununun 41 inci ve devamı maddeleri.)
3. Değerlendirme
1.Yargıtay kararının düzeltilmesi 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 440 ıncı maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Dava konusu sözleşmenin incelenmesinde davacıların yüklendiği herhangi bir edimin bulunmadığı davalının ise babalarından kalan ve kendi adına tescil edilen taşınmazların başkaları adına satılması durumunda davacılara mirasçılık payları oranında ödeme yapacağını taahhüt ettiğinin anlaşılmasına göre, Dairece verilen bozma kararının yerinde olduğu dolayısıyla davalı vekilinin karar düzeltme dilekçelerinde bildirdiği sebeplerin yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Karar düzeltme talebinin REDDİNE,
Aşağıda yazılı para cezası ile bakiye karar düzeltme harcının karar düzeltme isteyene yükletilmesine,
17.01.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.