"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Konya Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/219 E., 2022/1347 K.
DAVA TARİHİ : 02.03.2021
KARAR : Davanın reddine
İLK DERECE MAHKEMESİ : Beyşehir 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2021/125 E., 2021/528 K.
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine, davalının kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, Beyşehir Devlet Hastanesi ile yapılan satım sözleşmesi kapsamında, hastaneye teslim etmiş olduğu tıbbi malzemelerin bedelinin davalı kurum tarafından ödenmediğini, bunun üzerine davalı hakkında 2019 yılında kesilen faturalar ile 2020 yılında kesilen faturalara dayalı olarak Beyşehir İcra Müdürlüğünün 2020/1227 E. sayılı dosyasında ilamsız icra takibi yapıldığını ancak davalının haksız itirazı üzerine takibi durduğunu, davalının itirazından sonra takibe konu 2019 yılına ilişki fatura bedellerini ödediğini ancak 2020 yılına ilişkin fatura bedeli olan toplam 165.725,18 TL'yi ödemediğini ileri sürerek, davalının Beyşehir İcra Müdürlüğünün 2020/1227 E. sayılı dosyasında 165.725,18 TL asıl alacağa yaptığı itirazın iptaline ve %20'den aşağı olmamak kaydıyla icra inkar tazminatının ödenmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı, icra takip tarihinde davaya konu alacağın muaccel olmadığını, davacı şirket ile davalı idare arasında imzalanan 22.05.2019 ve 07.08.2020 tarihli sözleşmelerin ödeme yeri ve şartları başlıklı 11.4. maddesinde, borç kabul raporunun düzenlenmesinden itibaren yüklenicinin yazılı talebi üzerine en geç 180 gün içinde borcun ödeneceğinin, kurum gelir akışında aksama olması durumunda bu hükmün geçersiz sayılacağının ve ödemelerin genel tahakkuk sırasına göre yapılacağının kararlaştırıldığını, bu sebeple borcun muaccel hale gelmesi için davacının takipten önce ihtarname göndermesi ve 180 günlük süreyi beklemesi gerektiğini ancak hiçbir ihtarname gönderilmeden takip yapıldığını savunarak, davanın reddini, alacağın %20'sinden aşağı olmamak kaydıyla kötüniyet tazminatının davacıdan tahsilini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; Beyşehir İcra Müdürlüğünün 2020/1227 Esas sayılı icra takip dosyası ile davacının, davalı aleyhine icra takibinde bulunduğu, icra takibi sonrasında davalı/borçlu tarafından icra dosyasına 17.12.2020 tarihinde 96.674,75 TL ödemenin yapıldığının sabit olduğu, dosya kapsamında mevcut icra takibine ve dava konusu alacağın belirlenmesine ilişkin olarak tanzim edilen 06.09.2021 tanzim tarihli bilirkişi heyeti raporu ile incelemesi yapılan davacıya ait 2019, 2020 ve 2021 yılı envanter defterlerinin muhasebe usul ve esaslarına göre tanzim edildiği, TTK ve VUK hükümlerine göre düzenlendiği, birbirini teyit ettiği, açılış tasdiklerinin süresi içinde notere yaptırıldığı, davacının 2019, 2020 ve 2021 yılı ticari defterini kendi lehine delil olarak kullanılabileceği, dava konusu alacak için muacceliyet durumunun icra takibi itibariyle mevcut olduğu, bilirkişi heyeti raporunun dosya kapsamına uygun olduğu, hüküm kurmaya, denetime elverişli olduğu, her ne kadar, icra takibinde davalı aleyhine 334.788,77 TL alacağa ilişkin icra takibi yapılmış ise de icra takibi sonrası davalı tarafından yapılan 96.674,75 TL ve 72.388,84 TL, toplamda icra dosyası alacağına karşılık davacıya haricen 169.063,59 TL'nin ödendiğinin tüm dosya kapsamında mevcut bilgi, belge ve deliller ile bilirkişi heyeti raporu neticesinde de sabit olduğu, dava tarihi sonrasında da davalı borçlu tarafından ifa edilen ödemelerin mevcut olduğunun bilirkişi heyeti raporu ile sabit olduğu, her davanın açıldığı tarihteki fiili ve hukuki duruma göre karara bağlanması gerektiği, dava tarihi sonrası yapılan ödemelerin icra dairesi tarafından infaz aşamasında dikkate alınması gerektiği ve iş bu dava tarihi sonrası, dava açıldıktan sonra davalı tarafından gerçekleştirilen ödemelerin dikkate alınmaması, mahsup edilmemesi neticesinde hesaplama yapılması suretiyle dava tarihi itibariyle davacı alacaklının, davalı borçludan 165.725,18 TL alacağının bulunduğu ve bu alacağın dava tarihi ile icra takibi neticesinde muaccel olduğu, Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 2008/9804 Esas-2009/606 Karar sayılı ilamıyla belirtildiği üzere, davalının icra takibi ile temerrüde düştüğünün kabulünün gerekeceği, davalının başlatılan icra takibi ile birlikte temerrüde düştüğü, borcun muaccel olduğu, davacının icra takibinden önceki dönem için de davalıdan işlemiş temerrüt faizi isteyemeyeceği, muaccel hale gelmiş bir borçtan dolayı alacaklının herhangi bir ihtarı yoksa faize ancak dava veya takip tarihinden itibaren hükmedilebileceği dava tarihi itibariyle davacının davasında haklı olduğu ve talep etmiş olduğu alacak bedelleri karşılığında davalıdan alacağının bulunduğu, davacının dava konusu ettiği alacak miktarını ve davasını ispatladığı, dosya kapsamında mevcut bilgi, belge ve deliller doğrultusunda davacının davasında ve iddiasında haklı olduğu, belirtilen hususlar doğrultusunda icra takibi dosyasındaki davalının itirazının usul ve yasaya uygun olmadığı gerekçesiyle, Beyşehir İcra Müdürlüğünün 2020/1227 Esas sayılı dosyasındaki icra takibinin 165.725,18 TL asıl alacak yönünden yapılan itirazın iptaline, icra takibinin 165.725,18 TL asıl alacak yönünden takip tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte devamına, usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde ödeme emrine itiraz etmesi, alacaklının bir yıl içinde itirazın iptali davasını açması ve davasında haklı çıkarak inkar tazminatı talep etmiş olması, ayrıca alacağın likit olması gerekmekte olup iş bu dosyada, davacı tarafın icra inkar tazminatı isteminin mevcut olduğu, usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunduğu, davalı borçlunun süresi içerisinde ödeme emrine itiraz ettiği, davacı alacaklının bir yıllık hak düşürücü süre içinde itirazın iptali davasını açtığı, davacının davasında haklı çıkarak inkar tazminatı talep ettiği ve alacağın likit, belirlenebilir olduğu anlaşıldığından davacının icra inkar tazminatı talebinin kabulü ile, takip ve dava konusu asıl alacağın %20'si oranında hesaplanan 33.145,03 TL icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, dava tarihi 02.03.2021 sonrası davalı tarafından yapılan ödemelerin icra müdürlüğü tarafından infaz aşamasında dikkate alınmasına
karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1.Davalı istinaf dilekçesinde; icra takip tarihinde davaya konu alacağın muaccel olmadığını, davacı şirket ile arasında imzalanan 22.05.2019 ve 07.08.2020 tarihli sözleşmelerin ödeme yeri ve şartları başlıklı 11.4 inci maddesinde, borç kabul raporunun düzenlenmesinden itibaren yüklenicinin yazılı talebi üzerine en geç 180 gün içinde borcun ödeneceğinin, kurum gelir akışında aksama olması durumunda bu hükmün geçersiz sayılacağının ve ödemelerin genel tahakkuk sırasına göre yapılacağının kararlaştırıldığını, bu sebeple borcun muaccel hale gelmesi için davacının takipten önce ihtarname göndermesi ve 180 günlük süreyi beklemesi gerektiğini ancak hiç bir ihtarname gönderilmeden takip yapıldığını, ayrıca icra inkar tazminatına hükmedilmesinin de doğru olmadığını belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
2.Davacı istinaf dilekçesinde; ilk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmesine rağmen icra dosyasındaki vekalet ücreti ve faiz kalemleri yönünden ödenen bedel de dikkate alınarak bir karar verilmesi gerektiğini ileri sürerek; ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; somut olayda taraflar arasında yapılan 22.05.2019 ve 07.08.2020 tarihli sözleşmelerin ödeme yeri ve şartları başlıklı 11.4 maddesinde borç kabul raporu düzenlenmesinden itibaren yüklenicinin yazılı talebi üzere en geç 180 gün içinde ödeme yapılacağının kararlaştırıldığı, bu madde hükmüne göre satış bedelinin ödenmesi için taraflarca özel ifa zamanı belirlendiği, yani sözleşmede borcun, alacaklının ihtarından belli süre sonra
ödeneceği ibaresinin olması ve alacaklının ihtar yapmaması veya yapmasına rağmen belirlenen süreyi beklemeden alacak talebinde bulunması halinde alacağın muaccel sayılmayacağı, her davanın, açıldığı tarihteki fiili ve hukuki sebeplere ilişkin koşullara göre hükme bağlanacağı, takip tarihi itibariyle davacı alacağının muaccel olmadığı gerekçesiyle davanın reddine; karar verilmesi gerektiği, bu nedenle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine, davalının kötü niyet tazminatı talebinin de reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı, mali mevzuata, sözleşmede yazılı (faturaların muhasebe kayıtlarına alınma ve fatura konusu ürünlerin kabul tarihinden itibaren 180 gün içinde ödenir) hükmüne uygun olmasına ve yapılan bilirkişi incelemesinde alacağın muaccel olduğunun sabit olmasına rağmen, yazılı bir başvuru olmadığı gerekçesi ile icra takibinin haksız bulunduğunu, BAM kararının hatalı ve yasalara aykırı olduğunu, özel kanunlarda, idareden olan alacağın tahsili için idareye önceden başvuru şartı olmadığını, takip tarihi itibari ile dosya alacağının vadesi geçtiğini, ...’nın tek düzen muhasebe sisteminde görülen ve muaccel olduğu açık olan vadesi geçmiş alacağın inkarının hakkın kötüye kullanılması olduğunu, icra takibi konusu alacağın TDMS sisteminden teyit edilmiş muaccel alacak olduğunu, idarenin icra takibine vaki 04.12.2020 tarihli itirazından yaklaşık 13 gün sonra icra dosyasına 17.12.2020 tarihinde 96.674,75 TL ödeme yapıldığını, akabinde ise 18.02.2021 tarihinde firma hasabına 2019 yılına ait faturalar karşılığı olarak 72.388,84 TL ödeme yapıldığını, buna göre toplamda icra dosyası alacağına karşılık haricen 169.063,59 TL ödeme yapıldığını, borcun vadesinin 180 gün olduğunun beyan edildiği yerde üzerinden 600 gün geçmiş bir faturanın vadesinin gelmemiş olduğu beyan edilip ve devamında 13 gün ( ve 60 gün ) sonra icra dosyasına ödeme yapıldığını, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2003/136 K. Sayılı kararında temerrütte muacceliyet ve ihtar şartına ilişkin olarak, davalı yana yazılı başvuru yapılmadan icra işlemi başlatılması, 180 günlük ödeme süresi geçtikte sonra yapıldığı için ve faturalar TDMS kayıtlarında ödenebilir durumda olduğu için, ihtar yerine geçtiği ve temerrüdün oluştuğunun belirtildiğini, ihtara gerek olmayan hallerin ise Yargıtay'ın yerleşik uygulama ve kararlarında ve 117 inci maddenin ikinci fıkrasında tek tek sayıldığını ileri sürerek; kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık; ödenmeyen fatura bedelinin tahsili için başlatılan icra takibine, itirazın iptali istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
a.6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 26 ncı maddesi şöyledir:
" Taraflar, bir sözleşmenin içeriğini kanunda öngörülen sınırlar içinde özgürce belirleyebilirler."
b.6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 90 ncı maddesi şöyledir:
" İfa zamanı taraflarca kararlaştırılmadıkça veya hukuki ilişkinin özelliğinden anlaşılmadıkça her borç, doğumu anında muaccel olur.”"
3. Değerlendirme
1.Taraflar arasında düzenlenen 22.05.2019 ve 07.08.2020 tarihli sözleşmelerin "Ödeme Yeri ve Şartları" başlıklı 11.4 maddesinde “Borç kabul raporu düzenlenmesinden itibaren yüklenicinin yazılı talebi üzerine en geç 180 gün içinde ödenecektir. Kurum gelir akışında aksama olması durumunda bu hüküm geçersiz sayılacak ödemeler genel tahakkuk sırasına göre yapılacaktır.” ifadesi yer almaktadır.
2.Türk Borçlar Kanunu 90 ncı maddesine göre kural olarak borç doğumu anında muaccel olur ve hemen ifası talep edilebilir. Bunun istisnası ise, borcun bir süreye ya da vadeye bağlanması durumudur.
3.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirmesi ile yukarıda yer verilen hukuk kurallarına, satış bedelinin ödenmesi için taraflarca özel ifa zamanı belirlenmesine, sözleşmede borcun, alacaklının ihtarından belli süre sonra ödeneceği ibaresinin olmasına, alacaklının ihtar yapmamasına veya yapmasına rağmen belirlenen süreyi beklemeden alacak talebinde bulunmasına, bu halde alacağın muaccel sayılmayacağına göre, davacı vekili tarafından ileri sürülen temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle,
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz harçlarının temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
03.05.2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.