"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 18. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2020/1457 E., 2022/2838 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 25. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2014/268 E., 2018/140 K.
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın dahili davalılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince dahili davalılar vekilinin başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı dahili davalılar vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 15.02.2024 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.
Belli edilen günde gelen davacı asil ... ile davalılar vekili Avukat ...'ın sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saat 14.00'te Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı; davalı ... ve kardeşlerinin 25 yıl avukatlığını üstlendiğini, davalı ... ve sahibi olduğu .......... Otomotiv aleyhine başlatılan icra takipleri ve hacizler sonucu ortaya çıkan borçlar nedeniyle davalı ...'in zor duruma düştüğünü ve kendisinden yardım istediğini, ona inanarak davaya konu dairesini bankadan kredi çekebilmesi için emaneten vermeyi kabul ettiğini, ...'un kayınbiraderi olan diğer davalı ...'e 29.07.2009 tarihli vekalet verdiğini, onun da daireyi vekaleten 05.08.2009 tarihinde tapuda resmi şekilde 350.000,00 TL bedel göstererek ...'a, ...'un da bilahare oğlu ...a sattığını, davalıların söz konusu dairenin satış bedelini vermediklerini, ...'un daireye karşılık Ümraniye'de iki daire vermeyi sözlü olarak vaat ettiğini ancak sözleşme imza etmekten kaçındığını, davalı ...'in kendisini aldattığını, şahsını ve ailesini daireden mahrum bıraktığını belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla dava konusu dubleks bağımsız bölümün bedeli için şimdilik 350.000,00 TL'nin 05.08.2009 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiş, 25.09.2017 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini dairenin dava tarihindeki değeri olan 1.400.000,00 TL'ye çıkarmıştır.
II. CEVAP
1. Davalı ... vekili; satıştan doğan alacak talebinin zamanaşımına uğradığını, davacı tarafın iradesinin satış yönünde olduğunu ikrar ettiğini, tapu memuru huzurunda gerçekleşen satışta, bedelin davacı vekili olan diğer davalı ...'e ödendiğini, müvekkilinin belirtilen şirketle herhangi bir ortaklığının bulunmadığını, huzurdaki davanın tanıkla ispat edilemeyeceğini belirterek davanın reddini istemiş, yargılama devam ederken ...'un 28.08.2017 tarihinde vefat ettiği, davalı ...'in mirasını reddetmeyen mirasçılarının davaya dahil edildiği, ...un İstanbul 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2017/813 E., 2018/72 K. sayılı kararıyla mirası reddettiği görülmüştür.
2. Davalı ... vekili; alacak talebinin zamanaşımına uğradığını ve hak düşürücü sürenin geçtiğini, davacının müvekkilinin daire satışından elde ettiği satış bedelini yine vekilliğini yaptığı ... Otomotiv Ltd. Şti. hesabına ödenmesini istediğini, davacının bu talimatı üzerine satıştan elde edilen bedelin aynı gün müvekkili tarafından .........., Otomotiv Ltd.Şti. hesabına ödendiğini, satış bedelinin vekil sıfatı ile hareket eden müvekkilinden istenmesinin hukuka aykırı olduğunu, şirket kayıtlarının incelenmesi halinde davacının şirketten alacaklı olduğunun tespit edileceğini, davanın müvekkili aleyhine değil şirket aleyhine açılması gerektiğini belirterek, davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; yargılama devam ederken ...'un vefat ettiği, davalı ...'in mirasını reddetmeyen mirasçılarının davaya dahil edildiği, Beşiktaş 18. Noterliğinin 29.07.2009 tarihli 2034 yevmiye sayılı düzenleme şeklindeki vekaletnamesi ile çatı aralıklı mesken vasfındaki taşınmazın başkalarına satışı konusunda davacı ... tarafından davalı ...'nun vekil tayin edildiği, taşınmazın vekaletnameye dayanılarak 05.08.2009 tarihinde 350.000,00 TL bedelle davalı ...'a devredildiği, davalı ...'in de daha sonra dava dışı üçüncü kişilere taşınmazı devrettiğinin anlaşıldığı, Mahkemece yapılan keşifte taşınmazın 05.08.2009 satış tarihi itibari ile değerinin 950,000,00 TL, 03.07.2014 dava tarihi itibari ile değerinin 1.400,000,00 TL olacağının mütalaa edildiği, Türkiye İş Bankasından ...'a ...ve ... Otomotiv'in müteselsil kefaleti ile 660.000,00 TL kredi kullandırıldığı, bu kredi karşılığında dava konusu taşınmaz üzerinde ipotek tesis edildiğinin anlaşıldığı, ticaret sicil kayıtlarına göre ... Şirketinin ortaklarının... Üstündağ olduğu, hesap özetine göre 06.08.2009 tarihinde ...'nun bankadaki hesabına, ... hesabından 400.000,00 TL havale yapıldığının görüldüğü, resmi sözleşmeler incelendiğinde satışlarda ... adına mirası reddeden oğlu ...un imzasının bulunduğu, vekil olan ..., bedelin ... Otomotiv'e ödendiğini savunmuş ise de davacının ... ile bir ortaklığının bulunmadığı ve paranın da ... Şirketi'ne ödenmesi hususunda bir talimatının bulunmadığının belirlendiği, ... Şirketinin ise davacı ile bir alakasının olmadığı, aksine davalı ...'in yakınlarına ait olduğu, taşınmaz devrinden sonra davacıya herhangi bir para ödendiğinin ispatlanamadığı, davalı ... davacıya vekalet sözleşmesi kapsamında hesap vermediğinden zamanaşımı savunmasının yersiz olduğu, taşınmaz satış bedelinin davacıya ödenmediği, ... Şirketine aktarıldığı, davalı ...'in bedelin davacıya verilmediğini, bankadan alınan kredinin yakınlarının şirketine aktarıldığını bildiği, yani esasen davalıların beraberce hareket ettiklerinin sabit olduğu, davalılar çıkar ve işbirliği ile hareket ettiklerinden davacının zararından da beraberce sorumlu oldukları gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne; 950.000,00 TL satış bedelinin 05.08.2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı ... ve dahili davalılar 5/20 miras payı sahibi ..., 3/20 miras payı sahibi ..., 3/20 miras payı sahibi ...3/20 miras payı sahibi ..., 3/20 miras payı sahibi ... ve 3/20 miras payı sahibi ...'dan müştereken ve müteselsilen tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde dahili davalılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Dahili davalılar vekili; Mahkemenin konut kredisi kullanılmasına rağmen, daire satışından sonra ipotek tesisi olduğunu kararına gerekçe yaptığını, davalılar arasındaki hısımlık ilişkisi ile satış bedelinin davacıya ödenmemesinin vekalet görevini kötüye kullanılması olarak kabul edildiğini, dava konusu taşınmazı ...'un 15.06.2011 tarihinde ...'e, bu kişinin de 27.03.2013 tarihinde Feryal Zincirkıral'a devrettiğini, zamanaşımı süresinin dolduğunu, davacının gerçekten satış iradesi ile hareket ederek vekâlet verdiğini, vekilin de bu iradeye uygun surette ...'a satışı gerçekleştirdiğini, nitekim ...'un taşınmazı 750.000,00 TL karşılığında satın alıp, bu bedeli karşılamak için 660.000,00 TL konut kredisi çektiğini, kredi bedeli ve bakiye borcunu davacının vekiline ödediğini, satış bedeli konusunun davacı ile vekili arasındaki sorun olduğunu, davacının hukuki ilişkinin inançlı işlemden kaynaklandığını iddia etmekteyse de buna ilişkin yazılı delil ya da delil başlangıcı mahiyetinde bir belge ibraz edilmediğini, öncelikle görevin kötüye kullanılıp kullanılmadığı hususunun değerlendirilip daha sonra inançlı işlem olgusu üzerinde durulması gerektiğini belirterek, İlk Derece Mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; taraflar arasında inanç sözleşmesinin kurulduğunun yazılı delille ispatı gerekli olup, bir yazılı sözleşme sunulmadığı gibi dosya kapsamına göre taşınmaz satış bedelinin bizzat davacıya ödendiğine dair somut yazılı bir delilin bulunmadığı, zira vekil olan davalının, taşınmaz bedelinin dava dışı ... Otomotiv hesabına ödendiğini savunduğu, taşınmaz satış bedelinin davacıya ödenmediği ve dava dışı ... Otomotiv şirketine aktarıldığı anlaşılmış olmakla inanç sözleşmesinin varlığı ispatsız olup, davalı ...'in satış bedelini davacıya ödediği ve vekalet görevinin davalı ... tarafından ifa edildiği de ispatlanamadığına göre, istinaf nedenleri ve kamu düzenine aykırılık kapsamında sınırlı yapılan inceleme gereğince, karar vermeye ve denetime uygun olduğu kanaatine varılan bilirkişi raporu ile tespit edilen taşınmazın satış tarihindeki gerçek bedeli olan 950.000,00 TL üzerinden Mahkemece verilen kararın yerinde olduğu gerekçesiyle, davalı müteveffa mirasçılarının istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine oy çokluğu ile karar verilmiştir.
2. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 18. Hukuk Dairesinin kararına muhalif olan üye ...'nin muhalefet şerhinde ise; somut olayda, dava dilekçesinde de belirtildiği üzere vekâlet ve satışa konu olan taşınmazın davacıya iadesinin iddia edilmediği, bu durumda, davacı gayrimenkul satışına ilişkin bedeli tahsil etmediğini iddia ettiğinden satış bedelinin tahsilini ancak vekil olarak tayin ettiği ...'dan talep edilebileceği, tapu kayıtlarına göre taşınmazda davacı vekili ... tarafından satışının yapıldığı, banka tarafında konut kredisinin davacının vekiline ödendiği göz önüne alındığında, davalıların satış bedelinin 750.000,00 TL olduğunu beyan ettikleri, davacının vekiline banka tarafından 661.000,00 TL taşınmaza konulan ipotek karşılığı kredi olarak ödendiği, bu durumda davanın 110.000,00 TL üzerinden kabulüne karar verilmesi gerektiği görüşü ile çoğunluğun görüşüne muhalif olduğunu bildirmiştir.
V.TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde dahili davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Dahili davalılar vekili; istinaf sebeplerini tekrar ederek, davacı yanın yargılama süresince ısrarla taşınmazını "emaneten" ...'a devrettiğini beyan ve iddia etmesi karşısında uyuşmazlığın vekalet görevinin kötüye kullanma değil inançlı işlem kapsamında olduğunun görüldüğü, inançlı işlem temeline dayandırılan iddianın ispatlanamadığını, vekalet görevinin kötüye kullanıldığının kanıtlanamadığı gibi, davalıların birlikte ve de işbirliği halinde hareket ettiklerinin de ispatlanamadığını, hukuki temel vekalet görevinin kötüye kullanılması olarak nitelendirilse dahi, vekilin davacının amacı olan taşınmazı emaneten ...'a devretmesi eylemi karşısında vekilin de görevini kötüye kullandığının söylenemeyeceğini, müvekkilleri açısından davanın reddine karar verilmesi gerektiğini belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava; vekilin hesap verme yükümlülüğü uyarınca satışı yapılan taşınmazın rayiç bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 506 ncı maddesi, "Hesap Verme" başlıklı 508 inci maddesi.
2. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) "Dürüst Davranma" başlıklı 2 nci maddesi ve Aynı Kanun'un "İyiniyet" başlıklı 3 üncü maddesi.
3. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 27.09.2018 tarihli ve 2016/793 E., 2018/8493 K. sayılı ilamı.
4. Dairemizin 29.06.2021 tarihli ve 2021/3754 E., 2021/7518 K., 11.04.2022 tarihli ve 2022/1764 E., 2022/3357 K sayılı ilamları
3. Değerlendirme
1. 6098 sayılı Borçlar Kanunu'nun 506 ncı maddesinde;
"Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." denilmiştir.
2.6098 sayılı Kanun'un "Hesap Verme" başlıklı 508 inci maddesi şöyledir:
"Vekil, vekâlet verenin istemi üzerine yürüttüğü işin hesabını vermek ve vekâletle ilişkili olarak aldıklarını vekâlet verene vermekle yükümlüdür.
Vekil, vekâlet verene tesliminde geciktiği paranın faizini de ödemekle yükümlüdür." denilmiştir.
3. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 27.09.2018 tarihli ve 2016/793 E., 2018/8493 K. sayılı ilamı;
"...Türk Borçlar Kanunu'nun 506/2 maddesi uyarınca vekil, vekaleti iyi bir surette ifa ile yükümlüdür. Diğer bir ifade ile müvekkilin kendisine verdiği görevi özen ve sadakatle ifa etmek yükümlülüğü altındadır. Öte yandan, müvekkilin talebi üzerine, yapmış olduğu işin hesabını vermekle, her ne nam ile olursa olsun, almış olduğu şeyi müvekkile tediye etmekle yükümlüdür. Vekilin hesap verme yükümlülüğüne, üçüncü kişilerden aldığı değerler evleviyetle dahildir. Belirtilen yükümlülüklere aykırı davranılması halinde vekilin, müvekkile karşı, onun bu yüzden uğradığı zararı tazmin yükümlülüğünün ortaya çıkacağı da çok açıktır. Bu ilke ve kurallar altında somut olaya bakıldığında davalının gerek hesap verme ve gerekse, özen ve sadakatle iş görme yükümlülüklerine aykırı davranıp davranmadığının saptanabilmesi için, hissenin geçerli bir şekilde devrinin sağlandığı 13.03.2014 tarihindeki koşullar ve özellikle hissenin o tarihteki rayiç değeri göz önünde tutulmalıdır. Mahkemece, davaya konu taşınmazın satış tarihindeki rayiç bedeli üzerinden davacıların hissesine düşen miktarın davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekirken, aksi düşünce ile resmi senette yazan bedel üzerinden karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir..."
4.Dairemizin 29.06.2021 tarihli ve 2021/3754 E., 2021/7518 K. sayılı ilamı;
"...TBK 508 inci maddesi hükmünce, vekilin vekil edeninin adına veya yararına yaptığı tüm işlerden dolayı hesap verme yükümlülüğü gereği davalı vekil, satış bedelini aldıktan sonra davacıya ödeme yaptığını ispatla mükelleftir. Başka bir deyişle, davada ispat yükü vekil olan davalıdadır. Dosyanın incelenmesinde, davalı vekilin davacıya ait taşınmaz hisselerini dava dışı 3. kişiye sattığı sabittir. Davalı, satışa konu bedeli davacıya ödediğini ispat etmekle yükümlüdür..."
5. Üçüncü kişi, vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, Türk Medeni Kanunu'nun 2 nci maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu Kanun maddesi emredici nitelik taşıdığından, hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek, en azından ona göz yummak olur. Oysa, bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış, daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
6. Temyizen incelenen karar; tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine ve özellikle davacının dava konusu taşınmazın satışı için davalı ...'i vekil tayin ettiği, taşınmazın davalı vekil tarafından satışının gerçekleştirildiği, vekaleten satışı gerçekleştirilen taşınmazın satış bedelinin davacıya ödenmediği, tüm dosya kapsamından davalıların birlikte hareket ettiklerinin anlaşıldığı, Mahkemece, davaya konu taşınmazın satış tarihindeki rayiç bedeli üzerinden davanın kısmen kabulüne karar verilmesinde hukuki isabetsizlik olmadığının anlaşılmış olmasına göre usul ve kanuna uygun olup, dahili davalılar vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun bulunan kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
15.02.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.