Logo

3. Hukuk Dairesi2023/1312 E. 2024/636 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Vekalet sözleşmesinden kaynaklanan alacak ve vekil sıfatıyla tahsil edilen bir miktar paranın ödenmemesi nedeniyle açılan karşılıklı itirazın iptali davalarında, yerel mahkemenin vekalet ücretine ve karar harcına ilişkin hükümlerinin doğru olup olmadığına dair uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Davaların objektif dava birleşmesi niteliğinde olması ve her bir talep için ayrı vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği, ayrıca karar ilam harcının da eksik hesaplandığı gözetilerek, yerel mahkeme kararının vekalet ücreti ve karar harcı yönünden düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki birleştirilerek görülen itirazın iptali davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda, bozmaya uyan Mahkemece asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın reddine karar verilmiştir.

Mahkeme kararı davacı/ birleşen davalı vekili ve davalı/ birleşen davacı vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda 15.02.2024 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.

Belli edilen günde gelen davacı/ birleşende davalı asil ... ve vekili Av. ... ile davalı/ birleşende davacı şirket vekili Av. ...'nun sözlü açıklamaları dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saat 14.00'te Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

1. Asıl davada davacı vekili; müvekkili avukat ile davalı şirket arasında 2003 yılından 28.06.2010 tarihine kadar davaların takibi ve hukuki danışmanlığa ilişkin vekalet sözleşmesi bulunduğunu, 2004 yılı Ocak ayında işlerin takibine başlanıldığını ancak ücretlendirme konusunda yazılı bir anlaşma yapılmadığını, zaman içerisinde hem davalının olumsuz tutumundan hem de ulaşım, konaklama ücretlerinin karşılanması hususunda sorun yaşandığını, müvekkilinin hak ve alacaklarının da zamanında ödenmediğini, bu gelişmelere rağmen 01.08.2009 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere önceki döneme ilişkin ibralaşılması ve bundan sonraki döneme ilişkin ücrete ait esasları belirlemek üzere 09.10.2009 tarihli sözleşme imzalandığını, sözleşmede 01.08.2009 tarihi itibariyle müvekkilinin 26.565,80 TL alacağının olduğu, aylık 2.000,00 TL net danışmanlık ücreti ödeneceği, ayrıca dava ve icra takiplerinden dolayı sadece karşı yan vekalet ücretinin vekile ait olacağının kararlaştırıldığını, ancak defalarca bildirildiği halde ücretin ya ödenmediğini ya da gecikmeli ödenmesi nedeniyle başka bir çare kalmadığından sözleşmenin feshedildiğini, bundan sonra davalı tarafça 13.07.2010 tarihli ihtar ile davalı adına takip edilen icra dosyasından tahsil edilen paranın ödenmediğinin belirtildiğini ancak söz konusu takip nedeniyle 86.717,00 TL vekalet ücreti alacağından bu dosya için 25.05.2009 tarihinde yapılan 50.000.00 TL'yi hapis hakkını kullanarak davalının bilgisi dahilinde üzerinde tuttuğunu, bakiye 36.717,00 TL alacağın da ödenmediğini, işlerle ilgili bilgi akışının sağlandığını ve elektronik posta yoluyla da bu durumun teyit edildiğini, uyuşmazlığın iş sahibinin vekalet ücretlerini düzenli ödememesinden kaynaklandığını ileri sürerek başlatılan her üç takip nedeniyle yapılan itirazların iptali ile takiplerin devamına, icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.

2. Birleşen davada davacı vekili; davalının müvekkili şirketin önceki avukatı olduğunu, şirketin alacaklı olduğu dava dışı borçlu olan Keçiören Belediyesi aleyhine davalının davacı şirketin vekili olarak takip başlattığını, takip sonrasında borca mahsuben 25.05.2009 tarihinde davalı vekilin şahsi hesabına 50.000,00 TL ödendiğini ve paranın halen davalının uhdesinde bulunduğunu, ödemenin şirket yetkililerince haricen ve tesadüfen öğrenildiğini, davalı tarafça bir bilgilendirme yapılmadığı gibi mahsuplaşma da olmadığından ödemenin iadesine ilişkin takip başlatıldığını ancak davalı tarafça takibe haksız olarak itiraz edildiğini ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamını, icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

1. Asıl davada davalı vekili; davacının müvekkili şirketten habersiz olarak teslim aldığı parayı halen iade etmediğinden taraflar arasındaki sözleşmenin son maddesi uyarınca ibralaşmadan bahsedilemeyeceğini, avukatın sözleşmede belirtilen sabit görev ve sorumluluklarını yerine getirmediğini, takip edilen dosyalarla yeterince ilgilenilmediğini, taraflar arasında kapanmayan bir hesap bulunduğunu, cari hesapta sözleşmede kararlaştırılan ücret ve masraflar bulunduğunu, bunların da ödendiğini, takiplere dayanak dosyaların derdest olduklarını, hapis hakkının bildirilmediğini savunarak davanın reddi ile tazminata hükmedilmesini istemiştir.

2. Birleşen davada davalı vekili; zamanaşımı itirazı bulunduğunu, 09.10.2009 tarihli sözleşme öncesinde taraflar arasında yazılı bir sözleşme bulunmadığından ücret alacağından kaynaklı hapis hakkının kullanıldığını savunarak haksız davanın reddini ve kötüniyet tazminatına hükmedilmesini istemiştir.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemece, 08.05.2014 tarihli ve 2012/325 E., 2014/259 K. sayılı kararıyla; asıl davanın reddine, birleşen davanın kısmen kabulüne, takibin asıl alacak 50.000,00 TL, işlemiş faiz 13.241,10 TL toplamı 63.241,10 TL yönünden devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren kanuni faiz uygulanmasına, icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Mahkeme kararına karşı süresi içinde davacı/ birleşen davada davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay Kapatılan 13. Hukuk Dairesi'nin 30.11.2015 tarihli ve 2015/37944 E., 2015/34696 K. sayılı ilamıyla; "özellikle şirket defterleri üzerinde ayrıntılı inceleme yapılmadan ve aylık sabit ücretin 09.10.2009 tarihli sözleşme gereğince; her ayın 1-5' i arası düzenli olarak ödenip ödenmediği, sözleşmeden önceki dönem ve sözleşme dönemi arasında 28.06.2010 tarihli istifaya kadar tarafların birbirlerinden alacaklı olup olmadıkları hususunda dosyaya sunulan makbuzlar, hesap dökümleri ve e-posta yazışmaları da tam olarak irdelenmeden bilirkişi raporunun tanzim edildiği ve bu haliyle yetersiz olan bilirkişi raporu hükme esas alınamaz. O halde mahkemece, yeniden alanında uzman bir bilirkişi veya bilirkişi heyeti marifetiyle, dava dışı Belediye Başkanlığı tarafından 25.05.2009 tarihinde davacı birleşen dava davalısı avukatın hesabına yatırılan 50.000.00 TL' nin şirketin ticari defterlerine işlenmiş olup olmadığı, işlenmişse hangi tarihte işlendiği yani 09.10.2009 tarihinde imzalanan sözleşme ile tarafların önceki dönem yönünden ibralaştıkları da gözönünde bulundurularak, davalı birleşen dava davacısı şirketin yapılan tahsilattan sözleşmeden önce haberdar edilip edilmediği, ayrıca sözleşmeden önceki dönemden bakiye alacak ile sözleşmede kararlaştırılan ve her ayın 1-5' i arasında peşin olarak ödenmesi gereken 2.000.00 TL net danışmanlık ücretinin düzenli ve süresinde ödenip ödenmediği, davacı birleşen dava davalısı avukatın istifa ettiği 28.06.2010 tarihine kadar sözleşmeden önceki dönem ve sözleşme dönemi arasında tarafların birbirlerinden alacaklı olup olmadıkları, ayrıntılı olarak incelenerek istifanın haklı olup olmamasına göre tarafların talepleri yönünden taraf ve yargı denetimine esas olacak şekilde ayrıntılı bilirkişi raporu alınarak hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekir." gerekçeleriyle bozulmuştur.

B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin ilam başlığında tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; asıl dava bakımından, taraflar arasındaki sözleşme gereği davacı avukata davalı şirket tarafından kararlaştırılan sürede ve düzenli olarak ödeme yapılmadığı, parça parça ve düzensiz şekilde ödemeler yapıldığı, davacı tarafından davalı şirkete gönderilen 11.03.2010 tarihli e-posta ekinde yer alan hesap özetinde yapılan tahsilata (50.000,00 TL'lik) yer verildiği, davalı şirket muhasebecisi tarafından 27.05.2010 tarihli e-posta ekindeki hesap özetinde de davacının alacağının 26.565,00 TL olarak belirtildiği, davalı şirket tarafından söz konusu tahsilatın 23.07.2010 tarihinde yevmiye defterine işlendiği, davacı tarafından yapılan söz konusu tahsilatın ibralaşma tarihi olan 09.10.2009 tarihinden önce olduğu ve bu tahsilata ilişkin ibralaşılmış olduğu, davacı avukatın istifasının haklı olduğu, hangi aşamada olursa olsun haklı istifa nedeniyle takip etmiş olduğu dava ve işlere ilişkin vekalet ücreti talep etme hakkı olduğu; birleşen dava bakımından, davacı avukatın söz konusu 50.000,00 TL tutarındaki tahsilatı davalı şirkete bildirdiği ve anılan meblağın davacı avukat üzerinde olmadığının da davalı şirket tarafından kabul edilmiş olduğu, 29.07.2022 tarihli bilirkişi raporunun denetime ve hüküm kurmaya elverişli olduğu gerekçeleriyle asıl davanın kısmen kabulüne, Ankara 24. İcra Dairesi'nin 2012/6424 sayılı takip dosyasına yapılan itirazın iptali ile takibin kaldığı yerden devamına; Ankara 1. İcra Dairesinin 2012/1159 sayılı takip dosyasına yapılan itirazın iptali ile takibin 57.018,08 TL asıl alacak üzerinde devamına; Ankara 30. İcra Dairesinin 2012/796 sayılı takip dosyasına yapılan itirazın iptali ile takibin 10.910,52 TL asıl alacak üzerinden devamına, icra inkar tazminatı talebinin reddine; birleşen davanın reddine karar verilmiş; 02.01.2023 tarihli tashih şerhi ile asıl davada davalı lehine vekalet ücretine ilişkin hüküm tashih edilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuran

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı/ birleşen davalı vekili, davalı/ birleşende davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1. Davacı/ birleşen davada davalı vekili; asıl dava konusunun 3 ayrı icra takibi nedeniyle itirazın iptali davası olduğu, objektif dava birleşmesi bulunduğu, bu nedenle her bir takip açısından davacı lehine ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini, eksik miktarda karar ilam harcına hükmedilmesi bakımından da kararın düzeltilerek onanmasına karar verilmesini talep etmiştir.

2. Davalı/ birleşende davacı vekili; eksik inceleme ve hatalı değerlendirme ile karar verildiğini, bozma ilamında belirtilen bildirim tarihinin sözleşme tarihinden sonra olduğunu, yapılan tahsilattan şirketin sözleşme tarihinden sonra haberdar edildiğini, bu itibarla davacının haksız olduğunu, edimini yerine getirmediğini, sözleşmeden öncesine ilişkin tarafların birbirlerini ibra ettiklerini, borcun büyük kısmının da ödendiğini, ödemelerin tamamının birleştirilmesi halinde müvekkilinin alacaklı olduğunu, müvekkili şirketin haklı olduğunu, hiçbir alacağın muaccel olmadığını, davacı vekilin görevini layıkıyla yerine getirmediğini, birleşen dava yönünden haklılığın sabit olduğunu ileri sürerek asıl davanın reddine, birleşen davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, asıl davada vekalet sözleşmesinden kaynaklanan alacağa ilişkin başlatılan 3 ayrı takibe vaki itirazın iptali istemine; birleşen davada vekil olarak tahsil edilen alacağın ödenmemesi üzerine başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun ( 6100 sayılı Kanun) 110 ve 326 ve 332 nci maddeleri.

2. 492 sayılı Harçlar Kanunu'na bağlı (I) sayılı tarifenin, Yargı Harçları başlığı altında düzenlenen Karar ve ilam harcı başlıklı III. kısmının birinci fıkrası.

3. 1136 sayılı Avukatlık Kanunu 171/1 ve 174/1 inci maddeleri.

3. Değerlendirme

1. Temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere, mahkemece uyulan bozma ilamında gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yapılarak karar verilmesine, bozma kararı kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan yönlere ilişkin ileri sürülen sebeplerin incelenmesinin mümkün olmamasına, hükme esas alınan bilirkişi raporunun denetime elverişli olduğunun anlaşılmasına göre; davalı/ birleşen davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2. Davacı/ birleşen davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde;

2.1) 6100 sayılı Kanun'un “Davaların yığılması” kenar başlıklı 110 uncu maddesinde; "Davacı, aynı davalıya karşı olan, birbirinden bağımsız birden fazla asli talebini, aynı dava dilekçesinde ileri sürebilir. Bunun için, birlikte dava edilen taleplerin tamamının aynı yargı çeşidi içinde yer alması ve taleplerin tümü bakımından ortak yetkili bir mahkemenin bulunması şarttır.” amir hükmüne yer verilmiştir.

2.2) Talebin birden fazla kalemleri kapsaması hâlinde de davacının talep sonucu, asıl talep ve yardımcı (fer'i) talepler olmak üzere iki bölümden oluşur. Davacının birden fazla davasını aynı dava dilekçesi ile açması hâlinde, bu durum "objektif dava birleşmesi" olarak tanımlanır ve davacının, her davaya ait talep sonucunu açıkça ve ayrı ayrı göstermesi gerekir. Objektif dava birleşmesi yani davaların yığılması söz konusu olduğunda, görünüşte tek dava, gerçekte ise talep sayısınca dava mevcuttur. Bu durumda her bir talep bakımından ayrı ayrı hüküm verilmesi gerekir.

2.3) 6100 sayılı Kanun'un 332 nci maddesi uyarınca yargılama giderlerine bu kapsamda harca ilişkin hususlarda mahkemece re'sen karar verilir. Karar ilam harcı, harçtan muaf olmamak koşulu ile davayı kaybeden tarafa yükletilmesi gereken bir harç türü olup, diğer yargılama giderlerine katılarak kabul ya da redde göre oranlanamaz.

2.4) Harç konusu kamu düzenine ilişkin olup yargı mercilerince res'en dikkate alınır.

2.5) Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; asıl dava üç ayrı icra takibine itirazın iptali istemine ilişkin olup hüküm altına alınan alacak miktarı 97.966,55 TL üzerinden karar ilam harcının davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekirken, karar ilam harcının eksik hesaplandığı anlaşılmış olup bu yön göz ardı edilerek hüküm tesis edilmiş olması doğru görülmemiştir.

2.6) Davacının aynı davalıya karşı birbirinden bağımsız birden fazla asli talebini aynı dava dilekçesinde ileri sürmesi olarak tanımlanan davaların yığılması (objektif dava birleşmesi) halinde, talep sayısı kadar dava bulunduğu kabul edildiğinden ve 6100 sayılı Kanun'un 297 nci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca da her bir talep bakımından ayrı ayrı hüküm verilmesi gerektiğinden, davaların yığılması şeklinde açılan eldeki davada, her bir talep yönünden Mahkemece ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken tek vekalet ücretine hükmedilmesi de usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirir.

Ne var ki bu yanlışlıkların giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na (6100 sayılı Kanun) eklenen Geçici 3 üncü maddesi atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 438 inci maddesinin yedinci fıkrası uyarınca temyiz olunan Mahkeme kararının düzeltilerek onanmasını gerekmiştir.

KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Temyiz eden davalı/ birleşen davacı tarafın temyiz itirazlarının REDDİNE,

2. Davacı/ birleşen davalı vekilinin asıl davaya yönelik temyiz itirazlarının kabulü ile; Mahkeme kararının hüküm fıkrasının harca ve vekalet ücretine ilişkin (2) ve (5) nolu bentleri çıkartılarak, yerlerine sırasıyla;

"2) Alınması gereken 6.692,09 TL karar ve ilam harcından 974,00 TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 6.196,26 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,

5) Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 27.600,00 TL (9.200,00X3) vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekil ile temsil ettiren davacıya verilmesine," bentlerinin yazılması suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

17.100,00 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davalı/ birleşende davacıdan alınıp davacı/ birleşen davalıya verilmesine,

Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz eden davalıya yükletilmesine,

İstek halinde peşin alınan temyiz harcın davacıya iadesine,

6100 saylı Kanun'un Geçici 3 üncü maddesi atfıyla 1086 sayılı Kanun'un 440 ıncı maddesi gereğince asıl ve birleşen davada karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,

15.02.2024 tarihinde oy birliği ile karar verildi.