Logo

3. Hukuk Dairesi2023/1362 E. 2023/3380 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kamu ihalesi sonucu imzalanan sözleşmenin, döviz kurundaki dalgalanmalar nedeniyle davacı yüklenici tarafından ifa güçlüğüne düşüldüğü iddiasıyla, Türk Borçlar Kanunu'nun 138. maddesi uyarınca uyarlanması talebinin kabul edilip edilmeyeceği.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının, tacir olması ve döviz kurundaki dalgalanmaların öngörülebilir olması, ayrıca ifa edilmiş olan kısım için uyarlama talebinde bulunulamayacağı ve mücbir sebep hali de söz konusu olmadığı gözetilerek, sözleşmenin uyarlanması talebinin reddine dair yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi

Taraflar arasındaki sözleşmenin uyarlanması davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyize konu edilen kararın niteliğinin duruşma istenebilecek davalardan olmadığı anlaşılmıştır.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 369 uncu maddesinin ikinci fıkrası uyarınca davacı vekilinin duruşma isteğinin reddine, temyiz dilekçesinin kabulü ile incelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili; müvekkilinin soğuk su sayacı imalatı yaptığını, işi gereği çoğunlukla Belediyelerin su işleriyle ilgili birimleri ile muhatap olduğunu, davalının da ... Belediyesinin su işlerini yürütmekte olan birimi olduğunu, bu amaçla davalı tarafından yapılan su sayacı alım ihalesinin 26.03.2018- 23.07.2018 tarihleri yapılan açık arttırmada müvekkili üzerinde kaldığını, bu ihaleye dayalı olarak davalı kurumla 24.04.2018-27.08.2018 tarihlerinde sözleşme akdedildiğini, bu sözleşme ile müvekkilinin 020 ... soğuk su sayacından 110.000,00+1.000.000,00 adet tedarik etmeyi üstlendiğini, ancak ihalenin yapıldığı tarihten hemen sonra başlayan piyasadaki dalgalanma, söz konusu ihale şartlarını, yükümlüklerini yerine getirmeyi imkansız hale getirdiğini, kullandığı hammaddelerin %97'sinin dövizle tedarik edilebilen ve borsası dövizle işleyen bir sektör olduğunu, ülkemizde Temmuz – Ağustos 2018 aylarında ortaya çıkan son 20 yıllık trendlerin çok ötesinde olan ve öngörülemeyecek miktarda döviz yükselişi olduğunu, ihalelerin yapıldığı tarihlerde 3,97 TL-4,75 TL olan 1 USD'nin sözleşmenin yapıldığı tarihte 4,08 TL den 6,19 TL‘ye ve sözleşmenin ifa edileceği Eylül başında da 6,62 TL'ye yükseldiğini, öyle ki Haziran ayında 38,00 TL civarında olan maliyetin Eylül ayında 60,00 TL'yi geçtiğini, nitekim Eylül ayında ... Büyükşehir Belediyesince yapılan ihalede tekliflerin 60,00 TL civarında olduğunu, tamamıyla müvekkilinin eylem ve iradesi dışında meydana gelen döviz fiyatının yükselişinin taahhütlerini yerine getirmede zora soktuğunu, müvekkilinin bu taahhütü nedeniyle bir miktar zararı göze almış olmakla beraber hemen hemen bütün faaliyeti benzer ihalelerle yürüyen müvekkil şirketin başkaca ihaleler almış olması ve öngörülemeyen piyasa hareketleri nedeniyle ticari hayattan çekilmesi gibi ciddi bir sonuç doğmasının söz konusu olduğunu, bu duruma göre 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 138 inci maddesinde yazılı şartların oluştuğunu ve davalı ile müvekkili arasındaki sözleşmenin de işlem temelinin çöktüğünü, herhangi bir müdahale olmadan sözleşmenin yürütülmesinin imkansızlaştığını, sözleşmenin aynı şartlarla ifasının istenmesinin dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede müvekkili aleyhine değiştiğini, kanunun öngördüğü sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını hakimden isteme zarureti doğduğunu, bu konuda yöntem ve takdir hakkının hakime ait olduğunu, ancak sözleşmenin başlangıcında var olan ve ortadan kalkmış olan dengenin yeniden sağlanması bakımından Mahkemece yükümlüğünün azaltılması ya da diğer tarafın hakkaniyete uygun ilave bir yükümlülüğe icbar edilmesi hususunu sayın Mahkemenin takdirlerine sunduklarını, sözleşmenin ifası için süre başladığını, ikinci partinin bir bölümünün teslim edildiğini, ancak ilgili Belediyeye itirazı kayıt gönderildiğini, bahsedilen durum nedeniyle gecikmeler söz konusu olduğundan davalı tarafın sözleşme gereği ceza uygulayabileceğini, ayrıca ihale nedeni ile davalıda bulunan Alternatif Bank ... Şubesinden verilmiş 77.400,00 TL teminat mektubunun paraya çevrilmesinin söz konusu olduğunu, taleplerinin hem Borçlar Kanunu'na hem de Kamu İhale Kanunu'nun geçici 4 üncü maddesine ilişkin olduğunu, müvekkiline düşen edimin %60'ının yerine getirildiğini, kalan %40'ı için bu madde kapsamında işlem yapıldığını, kanunda geçen olağanüstü haller arasında kurumca belirlenecek hallerin de madde olarak sayıldığını, kanun koyucunun düzenleme getirdiği bir halin bu kapsamda değerlendirilmesi gerektiğini belirterek, davalı ile müvekkili arasında 26.03.2018-23.07.2018 tarihinde yapılmış ihale ve bunlara bağlı sözleşmelerdeki şartların dürüstlük kurallarına aykırılık derecesinde müvekkili aleyhine değiştiğinden hakimin müdahalesi ile sözleşmedeki yükümlülüğünün hakkaniyet oranında azaltılması ya da davalı yükümlülüğün artırılması şeklinde sözleşmenin tadiline, ifa güçlüğüne düştüğünden müvekkili hakkında bu ihale nedeniyle ceza uygulamasının ve Alternatif Bank ... Şubesine ait teminat mektubunun paraya çevrilmesinin ve ihalelere giriş yasağı konulmasının dava sonuna kadar ihtiyatı tedbir yoluyla durdurulmasına karar verilmesini talep etmiş; davacı vekili 28.01.2019 tarihli dilekçesiyle, yargılama devam ederken yürürlüğe giren 4735 sayılı Kanun'un geçici 4 üncü maddesi gereğince sözleşmenin yerine getirilmeyen %40'lık kısmı için idareye tasfiye talebinde bulunulduğunu, davaya yerine getirilmiş olan %60'lık kısım yönünden devam edildiğini belirtmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili; uyarlanması talep edilen sözleşmenin kamu ihale mevzuatına tabi bir sözleşme olduğunu ve davacı yanın uyarlama talebinin sözleşme hükümlerine, 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu ve 4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu hükümlerine aykırı olduğunu, davanın öncelikle bu nedenle reddine karar verilmesini, ayrıca idarece 26.03.2018 ve 23.07.2018 tarihlerinde iki ihale yaptıklarını, her iki ihalenin de şartnamede belirtilen tipteki su sayaçları için en uygun teklifi veren davacı uhdesinde kaldığını, bu nedenle işe ait sözleşmelerin davacı şirket ile imzalandığını, imzalanan sözleşmelerin 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu ve 4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanununa tabi bir sözleşme olduğunu, sözleme ve ihale dökümanında hüküm bulunmadığı hallerde uygulanması gereken hukuk kurallarının kamu ihale mevzuatında belirlendiğini, davacının sözleşmenin uyarlanmasını, bu uğurda sözleşmesel yükümlülüğün azaltılmasını ya da idarenin yükümlülüğünün arttırılmasını talep etme hakkı olmadığını, bu kapsamda öncelikle sözleşme ve kamu ihale mevzuatına göre dava konusu talebin yasaya ve hukuka aykırı olduğunu, uyarlama davasının istisnai bir yol olduğunu, sözleşmenin değişen ekonomik koşullara göre uyarlanmasının talep edilebilmesi için öngörülemez ve dışarıdan gelen olağanüstü bir halin tarafların yükümlendikleri edimler arasındaki dengeyi aşırı ölçüde ve açık biçimde bozmuş olması ve taraflar arasındaki işlem temelinin çökmüş olması gerektiğini, uyarlanması talep edilen sözleşmenin kamu ihale mevzuatından kaynaklanan özel bir borç ilişkisi olduğundan sözleşme hükümlerini oluşturan ihale koşulları, davacı ile sözleşme kurulmadan önce ihaleye teklif veren her firma için aynı şartlarda geçerli olacak biçimde objektif kriterler belirlenerek meydana geldiğini, davacı yanın huzurdaki dava ile uyarlama talep ettiği hususların ihalenin koşullarını oluşturduğunu, gerekli tedbirleri almadan ihaleye teklif verip sözleşme yapan ve borç altına giren davacı tacirin basiretli davranıp gereken tedbirleri alması halinde önleyebileceği bir ifa güçlüğünü gerekçe göstererek sözleşmenin uyarlanmasını istemesinin hukuk düzeninin kabul edebileceği bir durum olmadığını, yerleşik Yargıtay içtihatları uyarınca tacirler için döviz kurundaki değişikliklerin, sözleşmenin uyarlanması için aranan öngörülemeyen ve beklenmeyen olağanüstü hal olarak kabul edilmediğini, taraflar arasında 4734 ve 4735 sayılı Kanun uyarınca sözleşme akdedilmiş olduğundan söz konusu sözleşmelere ilişkin olarak uyarlama davası açılmasının hukuken mümkün olmadığını, zira olağanüstü bir durum ve mücbir sebep söz konusu olmadığını, piyasanın mevcut durumunu davacı tarafın basiretli bir ... adamı olarak önceden öngörebilecek durumda olduğunu, yerleşmiş Yargıtay kararlarının da bu yönde bulunduğunu, 7161 sayılı Kanun'un 32 nci maddesi ile değişik Kamu İhale Kanunu'nun 4 üncü maddesine göre davacı tarafça yapılan talebin alındığını ve bu talebe ilişkin Hazine ve Maliye Bakanlığından görüş istendiğini ve gelen cevaba göre de işlem yapılacağını, davacının talebinin %60'lık ifa edilen kısma ilişkin olduğu için buna ilişkin uyarlama talebinin kabulünün hukuken mümkün olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 12.11.2014 tarihli ve 2014/13-1614 E., 2014/900 K. sayılı ilamında da belirtildiği üzere ülkemizde 1958 yılından beri devalüasyonların ilan edildiği, zaman zaman ekonomik krizlerin vuku bulduğu ve devalüasyonlar ve ekonomik kriz sebebiyle ülkemiz para biriminin yabancı para birimleri karşısında değerinde önemli oranlarda düşüş yaşandığı, döviz ile borçlanmanın risk taşıdığı da toplumun büyük bir çoğunluğu tarafından bilinen bir olgu olduğu, tacir olan davacının ülkemizde zaman zaman yaşanan bu nevideki krizlerin yaşanabileceği olgusu ve bilinciyle ticari faaliyetini sürdürmesi gerektiği, bu durumun davacı tarafça öngörülemeyecek ve sözleşmenin uyarlanmasını gerektirir sebeplerden olmadığı, dava konusu sözleşmenin kapsadığı tarihler arasında ülkemizde Türk Lirasının yabancı para birimleri karşısında değer kaybına uğramasına müteakiben 18.01.2019 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan 7161 sayılı Kanun'un 32 nci maddesi ile Kamu İhale Kanunu'nun geçici 4 üncü maddesi kapsamında, davacı tarafça davalı tarafa yapılan talebin davalı idarece değerlendirildiği, bu yasa kapsamında kalmayan kısımlar yönünden sözleşme bedelinin uyarlanmasına ilişkin davacı talebinin haklı sebebe dayanmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacı vekili; öncelikle Yerel Mahkemenin gerekçe olarak basiretli bir tacir gibi hareket etmesi gerektiğinden bahisle bu dalgalanmanın da ötesine geçen kriz ortamını öngörmesi ve buna göre hareket etmesi gerektiğini gösterdiğini, Yerel Mahkeme kararındaki bu hususa göre basiretli bir tacirin hareket tarzının kapsamının çok genişletilmiş olduğunu, Mahkemenin yaptığı bu yoruma göre 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 138 inci maddesinin uygulama alanı kalmadığını, bununla birlikte kanun koyucunun bu konudaki iradesinin etrafından dolaşılmış duruma gelindiğini, somut olayda müvekkilinin sayaç üreten ve faaliyet alanı bununla ilgili sınırlı olan bir firma konumunda olduğunu, kanunun tanımdaki boşluğundan faydalanarak ülkenin siyasi ve ekonomik bütün gelişmelerini, değişimlerini ve aksiyonlarını gerek firma nezdinde gerekse ticari hacmi çok ufak da olsa tacir sıfatı yüklenilen gerçek veya tüzel kişilere yüklemenin kanunun özgülenme amacına aykırı olduğunu, kaldı ki söz konusu kriz ortamının gelişme ve gerçekleşme amacının faaliyet alanı dışında kaldığını ileri sürerek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacı tarafından dava dilekçesi ile su sayacı alım ihalesine konu sözleşmenin döviz dalgalanmasına göre uyarlanması talep edildiği, yargılama aşamasında yürürlüğe giren Kamu İhale Kanunu'nun geçici 4 üncü maddesi uyarınca %40 yapılmayan bölüm için idareye başvurdukları, yerine getirilen %60'lık bölüm için davaya devam ettiklerinin beyan edildiği, davacının 10.09.2018 tarihinde uyarlama için idareye başvuru yaptığı, ... Büyükşehir Belediyesi ... Müdürlüğü yazısına göre 02.10.2018 tarihinde 30.000, 19.12.2018 tarihinde 35 gün gecikmeli ve 5.000 adet eksik olarak 30.000 adet teslimat yapıldığı, son kısmın ise 31.12.2018 tarihinde teslim edilmesi gerekirken teslim edilmediğinin bildirildiği, sözleşme kapsamında davacının ediminin sürekli bir ifa olmadığı, sözleşmede belirtilen nitelikte malın belli zaman diliminde teslimini içerdiği, ham madde fiyatlarının döviz fiyatlarındaki dalgalanmaya göre değişebileceğinin öngörülmesinin beklenmeyen olağanüstü bir durum olarak kabul edilemeyeceği, davacının basiretli tacir gibi davranma zorunluluğu bulunduğu, sözleşmenin ifa edilmiş %60'lık bölümü için uygulanma koşulları bulunmadığı, Mahkemenin davanın reddi yönündeki kararında isabetsizlik görülmediği gerekçesiyle istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrarlayarak, kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, sözleşmenin uyarlanması istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu'nun (4735 sayılı Kanun) Fiyat farkı verilebilmesi başlıklı 8 inci maddesinin birinci ve ikinci fıkrası.

2. 4735 sayılı Kanun'un Mücbir sebepler başlıklı 10 uncu maddesi.

3. 4735 sayılı Kanun'un yargılama sürerken 18.01.2019 tarihinde yürürlüğe giren Geçici Madde 4 (Ek madde 17/01/2019-7161 s.k./32. md.).

4. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun Tacir olmanın hükümleri üst başlıklı 18 inci maddesinin ikinci fıkrası.

5. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun Aşırı ifa güçlüğü başlıklı 138 inci maddesi.

6. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 28.11.2019 tarihli ve 2017/13-515 E., 2019/1233 K. sayılı ilamının döviz piyasasındaki değişim hususunda ilgili kısmı şöyledir: "...Bilindiği gibi, Türkiye Ekonomisinin alınan tedbirlere rağmen istikrarlı bir duruma gelmediği bilinen bir gerçektir. 1 Temmuz 1944 tarihinde Uluslararası Para Fonu’nun kurulmasından sonra ülkeler paralarını Amerikan Dolar’ına göre tanımlamışlar, gerçekçi bir kur politikası arayışı içinde Türk Lirası 7 Eylül 1946’da ... doları karşısında % 50 oranında devalüe edilerek bir ... doları 280 kuruş olmuştur (..., E.: Türkiye’nin İktisadi Gelişme Tarihi, ... 2001, s.121).

16.07.1958 tarihinde yapılan büyük çaptaki kur ayarlaması ile bir ... dolarının değeri 260 kuruştan 980 kuruşa çıkarılmış, Türk parasının değeri ... dolarına göre aşırı derecede düşürülmüş, bu uygulama yıllar boyunca devam etmiştir. 10.8.1970 tarihinde yeni bir devalüasyon kararı alınarak Türk parasının değeri yabancı paralar karşısında % 66 oranında düşürülmüş, bir dolar 15TL olmuştur. Bu uygulama ile, başta yabancı paralar olmak üzere, kira bedelleri, her çeşit işçilik, malzeme ve mamul eşya fiyatları aşırı derecede artmış, enflasyon yıllar itibariyle üç haneli rakamlara ulaşmış, günlük ve gecelik faizler düşünülmeyecek kadar artmıştır.

Nitekim, 24 Ocak 1980’de yürürlüğe konan “İstikrar Tedbirleri”ne rağmen ekonomi tarihimizde ilk kez 1946’da % 104 olan üç rakamlı enflasyon, 1980’de % 107 olmuştur. Bu nedenle 1980 yılında 35TL’den 77,5TL’ye çıkarılan dolar kuru, 1981 yılında ikinci kez yapılan % 100’e yakın bir ayarlama ile 142TL’ye çıkarılmıştır. Bu devalüasyon kararından sonra Bakanlar Kurulu, 27 Ocak 1984 tarihinde Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasınca (...) TL’nin dolar karşısında % 13,6 oranında devalüe edilmesini onaylamıştır. 5 Nisan 1994 tarihinde bilinen ekonomik kararlar alınmıştır. Bu kararlar sonucunda borsalar, para piyasaları, banka kredi faizleri aşırı derecede artmış; Ocak 1994 ayına göre yabancı paralardaki artış % 250-% 300’lere ulaşmıştır.

... Türk parasının yabancı paralar karşısındaki değer kaybının engellenmesi ve yükselen enflasyonun düşürülmesi amacıyla, 10 Aralık 1999 tarihinde, “Döviz Çıpasına Dayalı İstikrar Programı”nı açıklamış; ancak 27 Kasım 2000 tarihinde bankacılık sisteminden kaynaklanan kriz nedeniyle, repo faizleri ve iç faizler rekor düzeyde yükselmiştir. Krizin giderek derinleşmesi sonucu döviz piyasalarından kaynaklanan Şubat 2000 krizi yaşanmış, ekonomideki bu açmazlar sonucunda hisse senedi borsaları çökmüş, bankalara Devlet el koymak zorunda kalmıştır. Türkiye İMF’ye başvurarak ekonomisine bir yön vermeye çalışmıştır. ... ciddi para politikalarına yönelmiş, 21 Şubat 2001 tarihinde “Döviz Çıpasına Dayalı Sabit Kur” dan dalgalı kura geçilmek suretiyle doların, faizin, enflasyonun aşırı artmasına engel olmaya çalışılmıştır.

Nitekim Hukuk Genel Kurulunun 12.11.2014 tarihli, 2014/13-1614 E., 2014/900 K. sayılı kararında da aynı hususlara işaret edilmiştir.

Somut olayda da davacı kendi özgür iradesi ile TL üzerinden ve kredi faizi ödemek suretiyle konut kredisi kullanabilecekken, ... üzerinden kredi kullanmış, döviz artışlarının başlamasına kadar yaklaşık üç buçuk yıl sözleşmeyi benimseyerek taksitlerini ödemiştir. Taraflar arasındaki sözleşmenin eki mahiyetindeki ödeme planında “Kredinin dövize endeksli olması durumunda kredi hesabı YTL olarak takip edildiği için kur riski müşteriye aittir. Müşteri, döviz kurlarının yükselmesi durumunda; ilgili taksit içerisindeki anapara üzerinden hesaplanacak kredi kullandırım tarihi ile taksit ödeme tarihi arasında doğacak kur farkı nedeniyle tahakkuk edecek ...’yi taksit ödemelerini yaparken ayrıca ödeyeceğini kabul, beyan ve taahhüt eder.” şeklinde açıklama mevcuttur. Davacı döviz üzerinden sekiz yıl vadeyle kredi kullanırken ...’de değer azalması söz konusu olduğunda TL karşılığı ödemelerinde de azalma olabileceğini değerlendirerek tercih hakkını kullandığı gibi, günümüz ülke koşullarında ilerleyen yıllarda dövizde ödeme güçlüğü doğuracak dalgalanmalarla karşılaşabileceğini de öngörebilir durumdadır. Sözleşmenin imzalanmasından sonra değişen koşulların ödeme güçlüğü doğurması yukarıda izah edildiği üzere tek başına sözleşmenin uyarlanması için yeterli olmadığından, Yerel Mahkemece uyarlama için aranan öngörülemezlik koşulunun somut olayda gerçekleştiğinin kabul edilemeyeceğinin gözetilmemesi hatalıdır..."

3.Değerlendirme

1. Yargıtay tarafından benimsenen ve sözleşmeye bağlılık ilkesinin istinasını oluşturan, uyarlama davası 6098 sayılı Kanun'da “Aşırı İfa Güçlüğü” maddesi başlığı altında düzenlemiştir. İki tarafa borç yükleyen ve özellikle sürekli edimli sözleşmelerde sözleşmenin kurulması sonrasında taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü durum sebebiyle bir taraf aleyhine sözleşme ifasının güçleştiği durumda anılan hüküm uyarınca sözleşme koşullarının uyarlanması gündeme gelir.

Bunun için;

a)Sözleşme yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi beklenmeyen olağanüstü bir durum borçludan kaynaklanmayan bir nedenle sonradan ortaya çıkmış olmalıdır.

b)Olağanüstü durum, sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olan olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine ağırlaştırmak suretiyle değiştirmiş olmalıdır.

c)Borçlu, borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olmalıdır. Uyarlamanın bütün koşulları gerçekleşmişse borçlu, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteyebilir (Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 01.11.2022 tarihli ve 2022/2200 E., 2022/8401 K. sayılı ilamı).

2. Dava dosyasının incelenmesinde; davacının sözleşmenin yerine getirilmeyen %40'lık kısmı için 4735 sayılı Kanun'un geçici 4 üncü maddesine dayalı olarak idareye başvuru yaptığı, sözleşmenin ifa edilmiş olan %60'lık kısmı için de uyarlama talebinde bulunduğu, sözleşmenin ifa edilmiş %60'lık kısmı için mücbir sebebin olmadığı, fiyat farkının talep edilmesinin yasal düzenlemeler gereğince mümkün olmadığı, davacının tacir olduğu, basiretli bir ... adamı gibi hareket etmesi gerektiği, döviz kurundan kaynaklı değişimlerin Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 28.11.2019 tarihli ve 2017/13-515 E., 2019/1233 K. sayılı kararı doğrultusunda öngörülemeyen bir husus olmadığı, mevcut deliller doğrultusunda davacının aşırı ifa güçlüğü nedeniyle sözleşmenin uyarlanmasını talep koşullarının oluşmadığı anlaşılmakla davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Bakiye temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

27.11.2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.