Logo

3. Hukuk Dairesi2023/1459 E. 2023/1285 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kira sözleşmesinin teminatı olarak verilen senedin, adi senet mi yoksa bono vasfı taşıyıp taşımadığı ve davalı tarafından takibe konulup konulamayacağına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Davalının resmi makamda senedi kira ve dükkana gelebilecek muhtemel zararlara karşılık aldığını beyan etmesiyle, senedin kira ilişkisi nedeniyle verildiği ve kayıtsız şartsız bir ödeme vaadi içermediği, bu nedenle de senetle teminat altına alınan bir alacağın olup olmadığının tespiti için usulüne uygun yargılama yapılmadan verilen Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2021/1270 E., 2021/1688 K.

DAVA TARİHİ : 22.06.2012

KARAR : Davanın reddine

İLK DERECE MAHKEMESİ : Artvin Sulh Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2016/510 E., 2021/147 K.

Taraflar arasındaki menfi tespit davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar; davalı ile aralarında kira ilişkisi olduğunu, davalıya boş senet verildiğini, senedin teminat senedi olmasına rağmen davalının bu senedi doldurarak takibe koyduğunu ileri sürerek, takip dosyası sebebiyle borçlu olmadığının tespiti ile lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmişlerdir.

II. CEVAP

Davalı; dava konusu senedin teminat senedi olduğu iddiasının asılsız olup açık senet düzenlenmesinin hukuka aykırı olmadığını, davacının kira borcunu ödemediğini, bu nedenle senedin takibe konulduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; takibe ve davaya konu bono metninde "malen" kaydı bulunduğu, senedin kira ilişkisi nedeniyle verildiği, bu nedenle de teminat senedi olup bono vasfı taşımadığı, adi senet vasfında olduğu, davalının 27.884,90 TL kira alacağı bulunduğu gerekçesiyle; davanın kısmen kabulü ile davacının Artvin İcra Müdürlüğünün 2012/1126 E. sayılı dosyasında 92.115,10 TL borçlu olmadığının tespitine, şartlar oluşmadığından ve alacak likit olmadığından kötü niyet tazminat talebinin reddine, taraf ehliyeti noksanlığı sebebiyle davacı Aslan yönünden davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1. Davacı ... vekili; alacağın zamanaşımına uğradığını, ödenmeyen kira borcunun hatalı hesaplandığını, lehine kötüniyet tazminatına hükmedilmesi gerektiğini, yine yargılama sırasında vefat eden davacı Aslan’ın mirasını reddetmesi sebebiyle borçtan bir miktar indirim yapılması gerektiğini ileri sürerek, kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

2. Davalı vekili; takip dayanağının açık bono olduğunu, buna rağmen Mahkemece kira ilişkisine gidilmesinin doğru olmadığını, ispat yükünün davacıda olduğunu, davacının borcunu ödediğini ispatlayamadığını ileri sürerek, kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; bono üzerine keşideci dışında atılan imzaların aval hükmünde olduğunu, yine senet metnini kefil olarak imzalayan kişinin de aval konumunda olacağını, buna göre dava konusu bonoda kefil kısmına imza atan davacı ...’ın avalist olduğunu, aval verenin borcunun bağımsız bir borç olup feri nitelikte olduğunu, bu nedenle davacı ...’ın teminat iddiasını ileri süremeyeceğinden davanın reddine karar verilmesi gerektiği belirtilerek; davacının istinaf başvurusunun esastan reddine; davalının istinaf başvurusunun kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında; davanın davacı ... yönünden taraf ehliyeti yokluğundan usulden reddine, davacı ... yönünden reddine, takip tedbiren durdurulmadığından davalının tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı ... vekili; gerek davalı beyanları gerekse mahkeme kararları ile dava konusu senedin açık borç ikrarını içeren bir senet olmadığının kanıtlanmış olmasına rağmen Bölge Adliye Mahkemesince doğrudan bononun tabi olduğu kıymetli evraka dayalı yasa hükümlerinin uygulanmasının hatalı olduğunu ileri sürerek; Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, kira sözleşmesinin teminatı olarak verilen senet nedeniyle menfi tespit istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 6 ncı maddesi hükmü uyarınca; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü, hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer.

2. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 190 ıncı maddesi gereği ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimsenin, iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir.

3. Senede karşı ispat kuralı gereği iddia ancak yazılı delil ile ispat edebilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır. Yazılı delil veya yazılı delil başlangıcı yoksa davanın, ikrar (6100 sayılı Kanun 188 inci madde), yemin (6100 sayılı Kanun 227 nci madde) gibi kesin delillerle de ispat edilmesi olanaklıdır.

4. Kesin delil, yanları ve hakimi bağlayan, bu tip delillerle kanıtlanan olayın hukuksal doğru olarak kabul edilmesi gereken delillerdir. Hakimin kesin delilleri takdir yetkisi yoktur. Bu biçimde ispatlanan hususu doğru kabul etmek zorundadır. Hukukumuzda kesin deliller sınırlı olup bunlar, ikrar, senet, yemin ve kesin hükümdür (Hukuk Genel Kurulu’nun 14.11.2012 tarihli ve 2012/20-583 E., 2012/789 K. sayılı ilamı).

5. 6100 sayılı Kanun’un 187 nci maddesinde; ispatın konusunun, tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalardan oluştuğu ve bu vakıaların ispatı için delil gösterilebileceği, herkesçe bilinen vakıalarla, ikrar edilmiş vakıaların çekişmeli sayılmadığı hükme bağlanmıştır.

6. Yargılama usulü bakımından ikrar, açıklayan tarafından hasmının karara bağlanmasını istediği hakkın veya hukuki durumun meydana gelmesine esas olan ve hasmınca ileri sürülen maddi olayların tümünün veya bir bölümünün doğru olduğunun bildirilmiş olması demektir ( YHGK 09.11.1955 tarihli ve 4-79 E., 78 K., YHGK 25.06.1975 tarihli 4/681 E., 879 K. sayılı ilamları).

7. Davada bir tarafça ileri sürülen bir vakıa iddiasının, mahkeme önünde karşı taraf ya da vekili tarafından ikrar edilmesiyle artık o vakıa, taraflar arasında çekişmeli olmaktan çıkar ve bunun sonucu olarak ispatı gerekmez (6100 sayılı Kanun m. 188/1). İspatın gerekmediği bir halde ise, delilden söz edilemez. İkrar, tek taraflı bir usûlî işlem olarak, delil ikame faaliyetini ve ispat ihtiyacını ortadan kaldıran bir taraf beyanıdır.

8. Mahkeme içi ikrarın, taraflardan yada onların yetkili temsilcilerinden sadır olması ve ikrarın yargılama içinde, mahkemeye karşı yapılması gerekir. Mahkeme içi ikrar, mahkeme önünde sözlü olarak yapılabileceği gibi; bir dilekçe veya layiha ile de vakıa ikrar edilebilir. Mahkeme içi ikrar, bir kesin delildir. Önemle vurgulanmalıdır ki; bir davada yapılan mahkeme içi ikrar, başka bir davada da geçerli olup, kesin delil teşkil eder (Prof. Dr. Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, Altıncı baskı, İstanbul 2001, C:2, s:2045 ).

3. Değerlendirme

Somut olayda davacı; davaya konu senedin kira sözleşmesinin teminatı amacıyla verilen teminat senedi olduğunu ileri sürmüş, davalı ise resmî bir makam olan Oltu Sulh Ceza Mahkemesindeki beyanında, dava konusu senedi, kiranın ödenmemesi ve dükkana gelebilecek muhtemel zararlara karşılık aldığını beyan etmiştir. Mahkeme dışı ikrar niteliğindeki bu beyan karşısında, senedin kira ilişkisi nedeniyle verilen teminat senedi olduğu, bu haliyle senedin kayıtsız şartsız belirli bir bedeli ödeme vaadini içermediği anlaşılmakta olup, bu doğrultuda davaya konu senetle teminat altına alınan herhangi bir alacağın olup olmadığı hususunda usulüne uygun yargılama yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, Bölge Adliye Mahkemesince bu husus göz ardı edilerek yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının davacı ... yararına BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde temyiz edene iadesine,

Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

04.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.