"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2012/104 E., 2021/5 K.
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davacı mirasçılar ..., ..., ... vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1.Davacı vekili; davalı ...'nın oğlu olduğunu, diğer davalı ...'nın ise Atilla'nın eşi yani gelini olduğunu, davalının bankamatik kartını aldığını ve bu kartla emekli maaşını çektiğini, kendisine vermediğini, 75 aylık aylığının toplam 41.250 TL olduğunu, ayrıca Isparta'da bulunan evinin kirasını da 48 ay boyunca 2.400 TL olarak davalının aldığını, davalının bankadan 1.650 TL kredi çektirdiğini, Ankara'da da evi olduğunu, bu dairede kiracının oturduğunu, kiracıyı tahliye ettirerek bu kiracıdan mahkeme yolu ile 1.750 TL aldığını ve kendisine verilmediğini, Ankara'daki evini ölünceye kadar bakıp beslemek görüp gözetmek kaydıyla davalı ...'ya 2000 yılında bağışladığını, davalının taşınmazı elinde bulundurduğu süre boyunca kira bedeli alarak yararlandığının sabit olduğunu, toplam 27.000 TL kira bedeli aldıklarını, ecrimisil talep hakkı olduğunu, davalıların ...'da ev yaptırırken ödünç olarak 5.000 TL temel parası, 15.000 TL evin inşaatı için ve 17.000 TL inşaat bitiminde para aldığını, bunların da tarafına iade edilmediğini, emekli memur olduğunu, 2005 yılı vergi iadesi parası olan 380 TL'yi 2006 yılı Mart ayında davalının "Atilla Y." diye imza atarak çektiğini, tüm bu paraları ödemediğini, nüfus cüzdanını dahi aldığını belirterek toplam 111.430 TL'nin mevduata uygulanan en yüksek faizi ile birlikte davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
2.Yargılama sırasında davacı ve mirasçısı ... ve ... vefat ettiğinden mirasçıları ..., ..., ..., ... ve ... davaya dahil edilerek yargılamaya devam edilmiştir.
II. CEVAP
Davalılar vekili; davacı tarafından açılan davanın hiçbir hukuki dayanağı ve tutarlılığının bulunmadığını, talebin zamanaşımına uğradığını, davalının hiçbir zaman bankada imza atarak davacı adına vekaleten veya başka şekilde para çekmediğini, davacıya ait Isparta'daki dairenin kirasının alındığı iddiasının da yersiz olduğunu, bu iddiayı kabul etmediklerini, davacı ile arasında yapılmış bir bakıp gözetme sözleşmesinin mevcut olmadığını, böyle bir sözleşme varsa davacının mahkemeye belgelerini ibraz etmesi gerektiğini, mevcut olmayan bir sözleşmenin iptali için dava açılmasının hukuk sistemine göre mümkün olmadığını, ecrimisilin dava tarihinden geriye doğru beş yıl için talep edilebileceğini, talep edilen miktarla kaç yıllık ecrimisil talep edildiği, talep edilen miktarın hangi davalıdan talep edildiğinin belli olmadığını, davacı tarafın yaşlı olduğunu, davalı ...'ın küs olduğu kardeşi ... tarafından yönlendirildiğini, davacıların tüm taleplerinin hayatın olağan akışına aykırı ve tek tek usul ve yasaya uygun şekilde kesin delille ispata muhtaç olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 04.11.2009 tarihli ve 2006/57 E., 2009/53 K. sayılı kararı ile; yeminsiz ifadesi alınan tanık Asım Daldal'ın beyanlarına husumet nedeniyle itibar edilmediği, yeminli ifadesi alınan tanık Nuri Başar'ın da beyanlarındaki çelişkiler olduğu ve iddialara ilişkin bilgi ve görgüsünün tamamen duyuma dayalı olduğu, yemin deliline dayanmadıkları gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkeme kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2.Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 21.09.2010 tarihli ve 2010/1440 E., 2010/11765 K. sayılı ilamıyla, davacının sair temyiz itirazları reddedilerek tanık ... ile davalı kardeşi arasında husumet bulunduğuna dair dosyada bilgi ve belge bulunmadığı, tanıklar ... ve Nuri Başar'ın birbirlerini doğrulayan anlatımlarına göre davalı ...'nın kendisine ev yaptığı sırada davacıdan 37.000 TL ödünç aldığı ve bunu iade etmediğinin anlaşıldığı, mahkemece 37.000 TL'nin davalı ...'dan tahsiline karar verilmesi gerektiği ve yine dosyada bulunan belgelerden Ankara'da bulunan ev üzerinde 23.3.2000 tarihinde davacı ve eşi adına intifa hakkı tesis edildiği, davalıların ise bu evi 15.1.2006 tarihinde aylık 250 TL'ye bir yıl için dava dışı şahsa kiraya verdikleri, davaya konu bu ev üzerinde davacının intifa hakkının sona erdiğinin de savunulmadığı, davalıların bu evin bir yıllık kira bedeli olan 3.000 TL'den davacıya karşı sorumlu oldukları, mahkemece Ankara'da bulunan ve intifa hakkı davacıya ait olan evden dolayı 3.000 TL'nin davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla, davalı ...'nın kendisine ev yaptığı sırada davacıdan 37.000 TL ödünç aldığı ve bunu iade etmediği, 37.000 TL'nin davalı ...'dan tahsiline karar verilmesi gerektiği, yine davalıların Ankara'da bulunan ve intifa hakkı davacıya ait olan dava konusu evin bir yıllık kira bedeli olan 3.000 TL'den davacıya karşı sorumlu oldukları, ancak davalı ...'ın aynı zamanda davacı ... ...'ın mirasçısı olmasından dolayı davalının Ankara 9. Sulh Hukuk Mahkemesi 2018/2075 E., 2018/1813 K. sayılı ilamında belirtilen miras payına düşen bedelin mahsubunun gerektiği gerekçesiyle 24.666,67 TL'nin (davalı mirasçı ...'ın Ankara 9. Sulh Hukuk Mahkemesi 2018/2075 E., 2018/1813 K. sayılı ilamında belirtilen miras payına düşen bedelin mahsubu ile) davalı ...'dan alınarak davacı muris ... adına davaya devam eden davacı mirasçılarına miras payları oranında verilmesine, 2.000 TL'nin (davalı mirasçı ...'ın Ankara 9. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2018/2075 E., 2018/1813 K. sayılı ilamında belirtilen miras payına düşen bedelin mahsubu ile) davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsili ile davacı muris ... adına davaya devam eden davacı mirasçılarına miras payları oranında verilmesine, karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı mirasçılar ..., ..., ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı mirasçılar ..., ..., ... vekili; davalılardan 40.000 TL'nin müşterek ve müteselsilen alınmasına karar verilmesi gerektiğini, ev için borç alınan bedelden Zehra'nın da sorumlu olması gerektiğini, miktarın az olduğunu, faiz talebi hakkında karar verilmediğini, ödeme tarihinden itibaren, bu mümkün olmazsa dava tarihinden itibaren en yüksek ticari faize hükmedilmesine karar verilmesi gerektiğini, dava tarihinin de kararda hatalı gösterildiğini, mahkeme masraflarının hatalı hesaplandığını, vekalet ücretinin az olduğunu, davalılar lehine hükmedilen vekalet ücretinin fazla olduğunu, kararın usul ve kanuna aykırı bulunduğunu ileri sürerek; kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, ödünç olarak verilen paranın ve çekilen maaşların iadesine dair alacak istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun Hükmün Kapsamı başlıklı 297 nci maddesi şöyledir:
"Hüküm "Türk Milleti Adına" verilir ve bu ibareden sonra aşağıdaki hususları kapsar:
a) Hükmü veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları ile sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla verildiğini.
b) Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerini.
c) Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri.
ç) Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini.
d) Hükmün verildiği tarih ve hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin imzalarını.
e) Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi.
Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir."
2. Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 18.10.2021 tarihli ve 2021/5500 E., 2021/10204 K. sayılı ilamının ilgili kısmı şöyledir:
"...Davacı tarafın asıl davada faiz istemine ilişkin temyiz itirazları yönünden yapılan incelemede;
Davacılar vekili dava dilekçesinde, talep edilen tazminatın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini istemiş, mahkemece hüküm fıkrasında kabul edilen 7.820 TL hor kullanım tazminat bedeli ile ilgili talep edilen faiz konusunda olumlu ya da olumsuz bir hüküm kurulmamıştır.
Bu durumda, mahkemece faiz konusunda olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemesi HMK'nın 297 nci maddesine aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir..."
3. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 31.05.2018 tarihli ve 2016/23773 E., 2018/6469 K. sayılı ilamının ilgili kısmı şöyledir:
"...6100 sayılı HMK’nun 297/2 nci maddesi uyarınca dava konusu taleplerden her biri hakkında verilen hüküm ile taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında açık ve şüphe uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir. Dava, ek dava olarak açılan bakiye alacak istemine ilişkindir. Mahkemece, alacak talebi hakkında hüküm kurulmuş olup, davacının faiz istemi hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmemiştir. Açıklanan yasa hükmü nazara alındığında, mahkemece faiz konusunda infazda tereddüt uyandırmayacak şekilde olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir..."
4. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 09.12.2019 tarihli ve 2016/19286 E., 2019/12284 K. sayılı ilamının ilgili kısmı şöyledir:
"...Dava dilekçesinin incelenmesinde, 12 davacı adına dava açılmış olup, mahkeme karar başlığında 13 davacı mevcuttur. bu durumda davacı sayısının kaç kişi olduğu hususu anlaşılamamaktadır. Mahkemece de, bu husus açıklanmamıştır.
Somut olayda, infazda tereddüt oluşturmayacak şekilde karar verilmesi gerekirken, yukarıda bahsedilen husus hakkında çelişki oluşturacak şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir..."
5. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 07.06.2012 tarihli ve 2011/11958 E., 2012/14897 K. sayılı ilamının ilgili kısmı şöyledir:
"...Dava dilekçesini davacılar Kadir Tuncer ve Mustafa Tuncer birlikte vermişler ve mülkiyetin her ikisi adına tesbitine mümkün olmazsa 300.000 TL.nin taraflarına ödetilmesine karar verilmesini istemişlerdir. Yargılamayı her iki davacı birlikte devam ettirmişlerdir. Ancak mahkemece karar başlığında davacı olarak sadece Kadir Tuncer yazılmış hüküm fıkrasında da yargılama giderleri ve vekkalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine ibareleri yazılmıştır.
HUMK'nın 388 maddesi hükmüne göre, tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerinin hükümde yazılması zorunlu olduğu gibi hüküm sonucu kısmında, istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında birer birer açık şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir. Mahkemece iki davacı bulunduğu halde, karar başlığında sadece Kadir Tuncer gösterilmiş diğer davacı Mustafa Tuncer gösterilmemiştir. Bu hali ile HUMK 388 maddesi gereğince yukarıda açıklandığı gibi, başlık düzenlenmemiş olup, oluşturulan hüküm fıkrası ile karar başlığı infazda tereddüt yaratacaktır. Anılan kanun hükmü gözetilmeden karar başlığı düzenlenmediğinden verilen karar usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir..."
3. Değerlendirme
1. Temyizen incelenen İlk Derece Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyularak karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkan bulunmadığı anlaşılmakla; davacılar ..., ..., ... vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışından kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2. Yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ışığında davacı vekilinin 20.12.2006 tarihli dava dilekçesinde faiz talebinde bulunduğu, mahkemece bu konuda olumlu ya da olumsuz bir karar verilmediği anlaşıldığından karar usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
Ne var ki bu yanlışlığında giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na (6100 sayılı Kanun) eklenen Geçici 3 üncü maddesi atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 438 inci maddesinin yedinci fıkrası uyarınca temyiz olunan Mahkeme kararının düzeltilerek onanması gerekir.
3. Yine, davacı muris ...'ın 13.05.2010 tarihi itibariyle vefat ettiği, yargılamaya mirasçıları ..., ... ve ...'ın devam ettiği ancak yargılama devam ederken mirasçı ...'ın 29.01.2016 tarihinde vefat ettiği anlaşılmaktadır. Vefat eden mirasçı ...'ın mirasçıları ..., ..., ... ve ... davaya dahil edilerek yargılamaya devam edilmiş olmasına rağmen mirasçı eş ...'ın isminin karar başlığında yer almadığı, dava tarihinin de karar başlığında hatalı gösterildiği ve verilen hüküm açısından infazda tereddüt oluşturacağı anlaşılmaktadır. O halde mahkemece, karar başlığının 6100 sayılı Kanun'un 297 nci maddesine aykırı olarak düzenlenmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
Ne var ki bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na (6100 sayılı Kanun) eklenen Geçici 3 üncü maddesi atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 438 inci maddesinin yedinci fıkrası uyarınca temyiz olunan Mahkeme kararının düzeltilerek onanması gerekir.
4. Ayrıca mahkemece, davalı ...'ın miras payı düşüldükten sonra bakiye kalan bedellerin tahsiline karar verilirken infazda tereddüt oluşturacak şekilde hüküm fıkrasında yeniden "davalı mirasçı ...'ın Ankara 9. Sulh Hukuk Mahkemesi 2018/2075 Esas 2018/1813 Karar sayılı ilamında belirtilen miras payına düşen bedelin mahsubu ile" ifadesinin kullanılması da usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
Ne var ki bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na (6100 sayılı Kanun) eklenen Geçici 3 üncü maddesi atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 438 inci maddesinin yedinci fıkrası uyarınca temyiz olunan Mahkeme kararının düzeltilerek onanması gerekir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davacılar ..., ..., ... vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine,
2. İlk Derece Mahkemesi Kararının hüküm fıkrasının 1 inci ve 2 nci bendinin hükümden çıkartılarak yerine “1-24.666,67 TL 'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalı ...'dan alınarak davacı muris ... adına davaya devam eden davacı mirasçılarına miras payları oranında verilmesine, 2-2.000,00 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsili ile davacı muris ... adına davaya devam eden davacı mirasçılarına miras payları oranında verilmesine," ibaresinin yazılması suretiyle ve yine karar başlığına sehven unutulan davaya devam eden mirasçı davacı olarak ...'ın eklenip ve sehven hatalı olarak gösterilen dava tarihinin 20.12.2006 olarak DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgililere iadesine,
6100 sayılı Kanun’un Geçici 3 üncü maddesi atfıyla 1086 sayılı Kanun’un 440 ıncı maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,
10.04.2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.