"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/719 E., 2022/865 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Beyşehir 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2020/129 E., 2021/685 K.
Taraflar arasındaki haciz bildirimine itirazın iptali ve alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince; davalı vekilinin başvurusunun reddine, davacı vekilinin başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; vergi borcu bulunan dava dışı mükellefin davalıya mal satışı yaptığının belirlenmesi üzerine alacağa yönelik 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un (6183 sayılı Kanun) 79 uncu maddesi uyarınca haciz bildirimi gönderildiğini, davalı tarafından sunulan itiraz dilekçesiyle çeşitli tarihlerde ödeme yapılarak borçlarının kalmadığının iletildiğini, itiraz dilekçesi ve ekleri incelendiğinde ödeme tarihlerinin farklı tarihleri ihtiva etmesine rağmen aynı gün ve aynı kalemle düzenlendiği kanaatine varıldığını, ilgili Kanun hükmü gereği 7.000,00 TL üzeri ödemelerin finans kurumları aracılığıyla yapılabileceğini, geçerli bir ödeme bulunmadığını, davalının halen mükellefe borçlu olduğunu ileri sürerek; davalının itirazının iptaline, haciz bildirimindeki 170.500,00 TL'nin tebliğ tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilin ve 6183 sayılı Kanun'un 79 uncu maddesinin altıncı fıkrası uyarınca cezalandırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili; müvekkili ile dava dışı mükellef arasında 2018 ve 2019 yıllarında su ürünleri alım satımı olduğunu, bedellerin tamamı ödenerek makbuz alındığını, haciz bildiriminden sonra ticari ilişki bulunmadığını, mal teslimi yapıldıkça makbuz verildiğini, davacının iddialarının doğru olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; ispat yükünün ödeme iddiasında bulunan davalı tarafa ait olduğu, davalı şirketin ve gerektiği takdirde dava dışı borçlu şirketin ticari defterleri incelenerek ve karşılaştırılarak davalının ödeme savunmasının yerinde olup olmadığı araştırılması gerektiği, bu hususta alınan bilirkişi raporunda; davalıya tebliğ tarihi itibari ile dava dışı Ayhan A'ya KDV hariç 170.500,00 TL borcu bulunduğu, her fatura bedeli 7.000,00 TL'nin üzerinde olduğu halde, bankalardan ödenmesi gerekirken makbuz karşılığında elden ödeme makbuzlarının davalının muhasebe kayıtlarına alınmadığı, ödeme savunmasının ispatlanmadığı, cezalandırılma talebinin yasal şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle; davanın kısmen kabulü ile davalının haciz bildirimine itirazının iptaline ve borçlu bulunduğu tutarın davacı kuruma ödenmesine, cezalandırılma talebinin reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraflar istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı vekili; 6183 sayılı Kanun'un 179 uncu maddesinde belirtilen 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun (2004 sayılı Kanun) 338 inci maddesine göre cezalandırılmasına ilişkin taleplerine yönelik somut gerekçe oluşturulmadığını, davalının gerçeğe aykırı beyanda bulunduğu belirtilmesine karşın cezalandırılma talebinin reddine karar verilmesinin çelişki oluşturduğunu, lehe hükmedilen vekalet ücretinin dava değeri üzerinden nispi olarak verilmesi gerektiğini ileri sürerek; kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
2. Davalı vekili; ispat yükü üzerinde olan davacının dava dışı kişiye borçlu olduğunu ispatlaması gerektiğini,
dava dışı mükellefin bildirdiği BS formunun müvekkilinin borçlu olduğunu göstermediğini, bu şekildeki haciz bildiriminin hukuka aykırı olduğunu, bildirimde belirtilen alacakların tebliğden beş ay önce 2019 yılı Mayıs ayında tahsil edildiğini, ticari defterler, makbuzlar ve ibraname ile borcun bulunmadığının belirlendiğini, ticari defterlerdeki usul eksikliği nedeniyle borçlu görünmesinin mümkün olmayacağını, bilirkişi raporunun doğru olmadığını, yeniden rapor alınması gerektiğini ileri sürerek; kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; somut olayda, defterlerin usulüne uygun tutulmadığı, ödemeler konusunda çelişkili muhasebe kayıtlarının bulunduğu, davalının sunduğu ödeme makbuzlarının muhasebe kayıtlarının bulunmadığı, kayıtlardan davalının dava dışı Ayhan A'ya KDV hariç 170.500,00 TL borçlu olduğu, davacı lehine maktu vekalet ücreti verilmesinde isabetsizlik olmadığı, davalının 2004 sayılı Kanun'un 338 inci maddesinin birinci fıkrasına göre cezalandırılması gerektiği gerekçesiyle; davalının istinaf başvurusunun reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile yeniden esas hakkında (İnfazda tereddüt oluşmaması için itiraz edilmeyen ve kesinleşen kısımlar korunmak suretiyle) davanın kabulüne, davalının haciz bildirimine itirazın iptaline ve borçlu bulunduğu tutarın ödenmesine, davalı (sanığın) eylemine uyan 2004 sayılı Kanun'un 338 inci maddesi uyarınca taktiren ve asgari hadden olmak üzere 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, verilen cezanın 5271 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 50/1-a maddesi uyarınca günlüğü 20 TL'den paraya çevrilmek suretiyle 1.800,00 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili; istinaf dilekçesinde bildirdiği sebeplerini tekrar etmiş ayrıca dava dışı mükellefin borçlarını yapılandırdığını ve taksitler halinde ödenmekte olduğunu, taraflar arasında anlaşma yapıldığı için haciz bildiriminin hükümsüz kaldığını, 2004 sayılı Kanun'un 338 inci maddesinde belirtilen suçu işlemediğini, bu suçtan dolayı karar verilecek olsa dahi İcra Ceza Mahkemesinin yetkili bulunduğunu, ilgili mahkemeye yapılan şikayet bulunmadığını, savunması alınmadan resen cezalandırılamayacağını ileri sürerek; kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık; 6183 sayılı Kanun'un 79 uncu maddesinin altıncı fıkrası göre haciz bildirimine itirazın iptali, alacak ve 2004 sayılı Kanun'un 338 inci maddesinin birinci fıkrasına göre cezalandırılması istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6183 sayılı Kanun'un 79 uncu maddesi;
2. 2004 sayılı Kanun'un 338, 349 ve 351 inci maddeleri,
3. Değerlendirme
1. Temyizen incelenen kararda belirtilen gerekçeyle temyiz sebebi olarak gösterilen hususlar ve bilirkişi raporunda yapılan tespitler kapsamında, davalının haciz bildiriminin tebliğ tarihi itibariyle dava dışı şirkete borcunun bulunduğu ve ödeme savunmasını ispatlayamadığının belirlenmiş olmasına göre, davalı tarafın sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2. 6183 sayılı Kanun'un "Üçüncü şahıslardaki menkul malların, alacak ve hakların haczi" başlıklı 79 uncu maddesinde; üçüncü kişi haciz bildirimine itiraz ettiği takdirde, alacaklı amme idaresinin bir yıl içinde itirazın aksini genel mahkemelerde açacağı davada ispat ederek, üçüncü kişinin 2004 sayılı Kanun'un 338 inci maddesinin birinci fıkrasına göre cezalandırılmasını ve borçlu bulunduğu tutarın ödenmesine hükmedilmesini isteyebileceği belirtilmiş, söz konusu mevzuat kapsamında görevli mahkemelerinin genel mahkemeler olduğu açıklanmıştır.(Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 17.04.2014 tarihli ve 2014/8479 E., 2014/11286 K. sayılı ilamı).
3. Davacı taraf, haciz bildirimine itirazın iptali ile birlikte hakikate aykırı beyanda bulunduğunu belirterek davalının 2004 sayılı Kanun'un 338 inci maddesinin birinci fıkrasına göre cezalandırılmasını talep etmiştir. Her ne kadar Asliye Hukuk Mahkemelerinde 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (6100 sayılı Kanun) kapsamında belirlenen yargılama usullerine uyulması gerekmekte ise de hapis cezası içeren yaptırıma yönelik yargılama usulünün ilgili kanunlarda tespit edilen şekilde yapılması gerekmektedir.
4. Dava konusu cezalandırma istemine ilişkin yargılama usulü 2004 sayılı Kanun'un 349 ila 354 üncü maddelerinde ayrıca düzenlenmiştir. Kanun'un 349 uncu maddesinde; sanıkların meşruhatlı davetiye ile duruşmaya gelmeye mecbur oldukları, gelmedikleri takdirde yargılamanın gıyaplarında sonuçlandırılacağı ihtaratı verilir. Ayrıca şikayetçinin belirlenen tarihte duruşmaya gelmediği veya vekilini göndermediği takdirde şikayet hakkının düşeceği ihtaratı yapılır. Bu duruşmalarda Kanun'un 350 nci maddesi gereğince de Cumhuriyet Savcısı hazır bulundurulmaz. 351 inci maddesindeki; şikayetçi dilekçe ve beyanında göstermiş olduğu delillerle bağlıdır, maznun müdafaası için tahkikatın tevsii ancak bir kez istenebilir şeklindeki düzenlemeler ile de hızlı bir yargılamanın yöntemi benimsenmiştir.
5. O halde, Bölge Adliye Mahkemesince; 2004 sayılı Kanun'un 338 inci maddesinin birinci fıkrasına göre cezalandırılması talebine yönelik yukarıda açıklanan yargılama usulüne göre ihtarlı tebligat yapılarak karar verilmesi gerekirken, belirtilen usullere uyulmadan cezalandırma kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE,
2. Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesi uyarınca davalı yararına BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine,
Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
22.02.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.