Logo

3. Hukuk Dairesi2023/2029 E. 2023/3721 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Tarımsal ürün satışından kaynaklanan borcun ödenip ödenmediği ve davalının ticari defterlerini ibraz etmemesi nedeniyle davanın kabul edilip edilmeyeceği uyuşmazlığı.

Gerekçe ve Sonuç: Davalının, yasal süre içerisinde ticari defterlerini ibraz etmemesi ve Yargıtay’ın önceki bozma kararlarında belirtilen hususlar ile kesinleşen kısımlar gözetilerek, yerel mahkemenin davayı kabulüne ilişkin kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2021/75 E., 2021/135 K.

DAVA TARİHİ : 31.05.2010

Taraflar arasında görülen menfi tespit (istirdat) davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda Dairece, Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne karar verilmiştir.

Mahkeme kararı davalı vekili ve katılma yoluyla davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili; müvekkilinin ihtiyacı olan tarım ürünlerini almak üzere davalının iş yerine gittiğini, 26.09.2008 tarihli 0367 ve 0368 no’lu veresiye fişleri ile 06.10.2008 tarihli 0427 ve 0428 no’lu veresiye fişleriyle ürünleri satın aldığını ve bedellerini ödediğini, ancak davalının ödenen veresiye fişlerini usulsüz şekilde doldurarak Erdemli İcra Müdürlüğünün 2010/224 E. sayılı dosyası ile icra takibine koyduğunu, asıl teslim fişleri ile icra dosyasındaki teslim fişleri arasında farklılık olduğunu, müvekkilinin davalıya borcu bulunmadığını ileri sürerek icra dosyasında borçlu olmadığının tespitini talep etmiş; 12.07.2017 tarihli dilekçesiyle ise icra dosyasına 22.07.2015 tarihinde 15.000,00 TL ödeme yaptıklarını belirtilerek, davaya istirdat davası olarak devam edilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili; müvekkilinin zirai gübre ve ilaç alım satım işiyle uğraştığını, davacının çiftçi olduğunu ve zaman zaman müvekkilinin iş yerine gelerek zirai ilaç temin ettiğini, satın aldığı ürünlerin bedelini ödemeyince aleyhine icra takibi başlatıldığını, takibe süresinde itiraz etmediği gibi kendi imzasıyla teslim aldığını onayladığı malların bedelini ödediğine ilişkin yazılı belge de ibraz edemediğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 22.10.2013 tarihli ve 2010/287 E. 2013/436 K. sayılı kararıyla; davanın ispatlanamadığı gerekçesiyle reddine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 23.02.2016 tarihli ve 2014/42074 E. 2016/5311 K. sayılı ilamıyla özetle; “Davacının, dava dilekçesinde, dosyaya sunduğu veresiye teslim fişleri ile takip dosyasındaki veresiye teslim fişlerinin içerik olarak farklılık arz ettiğini ileri sürerek, delil olarak davalının ticari defterlerine dayandığı; bu durumda Mahkemece, davalıya ait ticari defter ve belgeler de incelenmek suretiyle konusunda uzman bilirkişiden taraf ve yargı denetimine açık rapor aldırılarak sonuca uygun karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğu” gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin 08.11.2018 tarihli ve 2016/299 E. 2018/697 K. sayılı kararıyla; davalıya 2008 yılı ticari defter ve belgelerini ibraz etmek üzere süre verildiği, davalı tarafça ticari defter ve belgelerin Erdemli Vergi Dairesinde olduğunun bildirilmesi üzerine ilgili kurumla yapılan yazışmalara, istenilen defter ve belgelerin uhdelerinde bulunmadığına dair cevap verildiği, davalı tarafından ticari defter ve belgelerin ibraz edilmediği; davacının ise dava dilekçesinde delillerini "veresiye teslim fişleri, davalının defter kayıtları, ödenen çekler, makbuz, tanık anlatımları ve her türlü sair deliller" olarak bildirdiği, ancak 6100 sayılı HMK’nın 222 nci maddesinin beşinci fıkrası uyarınca delil olarak münhasıran davalının ticari defter kayıtlarına dayandığını bildirmediği, bozmadan önce yapılan 09.10.2013 ve 22.10.2013 tarihli celselerde davacı vekilinin beyanlarının ileri sürülüş şekli ile aşamaları da nazara alındığında, davacı tarafın delillerini münhasıran ticari defterlere hasretmiş sayılamayacağı; davacının, icra takibine konu veresiye teslim fişlerinin sonradan usulsüz şekilde doldurulduğu ve bedellerinin ödendiği iddiasını yazılı delille ispatlaması gerektiği, ancak herhangi bir yazılı delil ile borcunu ödediğini ispat edemediği, ayrıca davalıya yemin teklif etmeyeceğini bildirildiği gerekçe gösterilerek, ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.

C. İkinci Bozma Kararı

1. Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemizin 03.02.2021 tarihli ve 2020/4972 E. 2021/802 K. sayılı ilamıyla özetle; “Mahkemece, bozma kararı doğrultusunda, 12.07.2016 tarihli ilk celsede davalıya, ticari defterlerini sunması ya da açıkça yerlerini bildirmesi için 6100 sayılı HMK’nın 222 nci maddesi uyarınca tebliğden itibaren 4 haftalık kesin süre verildiği, davalı vekilince müvekkiline usulüne uygun şekilde ihtaratlı davetiye çıkartılmadığının belirtilmesi üzerine 01.12.2016 tarihli 4. celsede davalıya bu kez, süresinde ticari defter ve belgeler ibraz edilmez ya da yerleri bildirilmez ise davacının davasını ispat etmiş sayılacağı ihtarını da içeren tebligat yapılmasına dair ara karar kurulduğu, ancak usulüne uygun tebligata rağmen davalı tarafça defterlerin ibraz edilmediği, ticari defterlerin Erdemli Vergi Dairesinde bulunduğunun bildirilmesi üzerine yazılan müzekkereye ise söz konusu defterlerin vergi dairesinde bulunmadığı, sahibinden istenebileceği ve on yıllık saklama süresinin bulunduğu yönünde cevap verildiği; bu durumda Mahkemece, mülga 818 sayılı Ticaret Kanunu’nun 68 inci maddesi (6098 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 82 nci maddesi) ile ticari defter ve belgelerin saklama süresinin 10 yıl olarak belirlendiği de göz önüne alınarak, ihtaratlı kesin süreye rağmen davalının defterlerini ibraz etmekten imtina ettiğinin anlaşılması nedeniyle bozma ilamı ve tüm dosya kapsamı uyarınca davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu” gerekçesiyle hükmün ikinci kez bozulmasına karar verilmiştir.

D. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davalının verilen kesin süreye rağmen ticari defterlerini dosyaya ibraz etmediği, bu haliyle davacının davasını ispatlamış olduğu gerekçe gösterilerek, davanın kabulü ile 15.000,00 TL'nin ödeme tarihi olan 22.07.2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili ve katılma yoluyla davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1. Davalı vekili; davacının icra takibine süresinde itiraz etmediğinden takibin kesinleştiğini, ispat yükünün davacı tarafta olup, borcun ödendiğini yazılı bir delille ispat edemediğini, ticari defterlerin 10 yıllık saklama süresi geçtiğinden dosyaya ibraz edilemediğini, bu kayıtlara ulaşılamamasının davacının ispat yükünü değiştirmeyeceğini; dava dilekçesinde münhasıran ticari defter kayıtlarına dayanılmadığını, dilekçelerin teatisi ve ön inceleme duruşmasından sonra diğer delillerden vazgeçilerek sadece müvekkiline ait ticari defterlere dayanıldığı belirtilmiş ise de 6100 sayılı HMK’nın 196 ncı maddesi uyarınca bir delile dayanan tarafın, diğer tarafın açık izni olmadıkça o delile dayanmaktan vazgeçemeyeceğini, müvekkilinin de açık muvafakati olmadığından diğer delillerden vazgeçilmesinin mümkün olmadığını; davacının icra dosyasında borçlu olmadığının tespitini talep etmesine rağmen yazılı şekilde hüküm kurulmasının 6100 sayılı Kanun’un 26 ncı maddesinde yer alan taleple bağlılık ilkesine aykırı olduğunu ileri sürerek, kararın bozulmasını talep etmiştir.

2. Davacı vekili; davalının tacir olup, taraflar arasında tarım ürünleri alışverişinden doğan ticari iş söz konusu olduğundan ticari faiz uygulanması gerektiği, 6098 sayılı TTK’nın 19 uncu maddesine göre bir tacirin borçlarının ticari olmasının asıl olduğu, gerçek kişi tacir hakkında bu karinenin geçerli olmaması için gerekli iki istisnai durumun ise somut olayda gerçekleşmediği, 12.07.2017 tarihli dilekçede de açıkça ticari faiz talep ettiklerini ileri sürerek, kararın düzeltilerek onanmasını ya da bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, tarımsal ürün satışından dolayı borçlu olmadığının tesbitine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 82 nci maddesi (Mülga 818 sayılı Ticaret Kanunu’nun 68 inci maddesi),

2. 6100 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 222 nci maddesi,

3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 20.12.2013 tarihli ve 2013/23-131 E. 2013/1681 K. sayılı kararı,

4. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 04.02.1959 tarihli ve 13/5 sayılı kararı ile 09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı kararı.

3. Değerlendirme

1. Bir Mahkemenin, Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu Mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir.

2. Bundan başka, Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün, bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan Mahkeme, kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş olan bu kısımları lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur.

3. Bu itibarla, temyizen incelenen Mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı ve özellikle davacının dava dilekçesinde delil olarak davalının ticari defter ve kayıtlarına dayandığı, davalının ticari defter ve kayıtlarını dosyaya ibraz edemediği, tarafların her ikisi de tacir olmadığından davacının ticari faiz talebinin yerinde olmayıp davalının yasal faizle sorumlu tutulmasının isabetli olduğu, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşıldığından, taraf vekillerinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun olan kararın onanması gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Taraf vekillerinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,

6100 sayılı Kanun'un Geçici 3 üncü maddesi atfıyla 1086 sayılı Kanun'un 440 ıncı maddesi gereğince her iki taraf yönünden karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,

13.12.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.