"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2022/85 E., 2022/185 K.
KARAR : Davanın konusuz kalması sebebiyle davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece davanın konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Mahkemece 10.11.2022 tarihli ek karar ile HMK'nın 305/A maddesi uyarınca hükmün düzeltilmesine yönelik ek karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davalı ve katılma yoluyla davacı vekili tarafından, ek karar ise davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı; avukat olduğunu, kendisi ile davalı Banka arasında vekâlet ilişkisi bulunduğunu, bu ilişkinin ortağı olduğu ...Hukuk Bürosu faaliyette iken başladığını, bahsi geçen avukatlık ortaklığının sona ermesi üzerine davalı Banka ile arasında 13.10.2011 tarihinde yeniden sözleşme imzalandığını, ...Hukuk Bürosu ortaklığına dâhil olan avukatların tüm vekâlet ücreti alacaklarını kendisine devrettiklerini, sözleşme ve vekâletnamelere dayanarak davalının vekili sıfatıyla dava ve icra dosyalarını takip ettiğini, talebinin Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine dayandığını, zira 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'na göre tarifenin altında avukatlık ücreti kararlaştırılamayacağını, davalı taraftan avukatlık ücreti talep edilmesine rağmen ödeme yapılmadığını, bunun üzerine vekillikten istifa ettiğini ileri sürerek avukatlık ücretlerinin tahsili için başlatılan icra takibine vâki itirazın iptali ile icra inkâr tazminatına karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili; davacının ortağı olduğu ...Hukuk Bürosunun tüm avukatları ile 2001 yılında ücret sözleşmesi imzalandığını, vekâlet ilişkisinin 2011 yılına kadar bu şekilde devam ettiğini, bu hukuk bürosunun ortaklık yapısının bozulmasından sonra 13.10.2011 tarihinde davacıyla sözleşme imzalandığını, sözleşme hükümlerine göre ödemelerin yapıldığını, davacının başkaca alacağının olmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemece, emredici nitelikte olan Avukatlık Kanunu'nun 164 üncü maddesinin 4 üncü fıkrasındaki hükme göre, taraflar arasındaki sözleşmede yer alan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi altında ücret ödenmesine dair hükümlerin geçerli olmadığı, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca bilirkişi tarafından yapılan hesaplamaya göre, davalının davacıya KDV dahil 81.660,90 TL avukatlık ücreti borcu olduğu gerekçesiyle 81.660,90 TL asıl alacak için davalının itirazının iptaline, asıl alacağa takip tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına, davacının icra inkar tazminatı talebinin reddine ve fazlaya ilişkin talebin reddine, karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Birinci Bozma Kararı
1.Mahkeme kararına karşı davacı ve davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2.Yargıtay(Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 02.02.2016 tarih ve 2014/38360 E., 2016/2442 K. sayılı ilamıyla; bozma nedenine göre, tarafların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmediği belirtilerek, dava konusu ihtilafın, tarafların serbest iradeleri ile yaptıkları ve geçerli olan bu sözleşme hükümlerine göre çözümlenmesi gerektiğinden, davacı avukatın istifasının sözleşme hükümlerine göre değerlendirilerek, sözleşmenin sona erdiği tarih itibariyle davacı avukatın sözleşmenin az yukarda belirtilen hükümleri gereğince hak etmiş olduğu vekalet ücreti miktarı tespit edilerek, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, sözleşmenin geçersiz olduğundan bahisle, yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.
B. İkinci Bozma Kararı
1. Mahkemece verilen 02.03.2017 tarihli ve 2017/52E., 2017/87K. sayılı kararıyla; Yargıtay'ın bozma gerekçesini, taraflar arasındaki sözleşmenin hukuk müşavirliği sözleşmesi niteliğinde olduğuna dayandırdığını, halbuki taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin 6 ncı maddesinde avukatlık görevinin, bankanın hukuk müşavirliğince teslim edilecek dosyalara ilişkin olarak yerine getirileceğinin açıkça belirtildiği, bu durumda taraflar arasında Avukatlık Kanunu'nun 164 üncü maddesinin 4 üncü fıkrasının uygulanmasının gerektiğini, Yargıtay'ın sözleşmeyi hukuk müşavirliği sözleşmesi olarak değerlendirmesi yerinde görülmediğinden, Avukatlık Kanunun 164 üncü maddesinin 4 üncü fıkrası kamu düzenine ilişkin kural içerip, taraflar arasındaki ücret sözleşmesine de uygulanması gerektiği gerekçesi ile önceki kararda direnilmesine, direnme gereğince; davanın kısmen kabulü ile, 81.660,90 TL asıl alacak için davalının itirazının iptaline, asıl alacağa takip tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına, davacının icra inkar tazminatı talebinin reddine ve fazlaya ilişkin talebin reddine, karar verilmiş; karara karşı, davacı asıl ve davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 09.11.2021 tarihli ve 2017/(13)3-3202E., 2021/1381 K. sayılı ilamında; bozma nedenine göre, davacı asıl ve davalı vekilinin işin esasına yönelik temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığı belirtilerek, Hukuk Genel Kurulunun 17.10.2019 tarih ve 2017/19-916 E., 2019/1085 K; 24.01.2018 tarih ve 2017/13-771 E., 2017/1428 K. sayılı kararlarında da belirtildiği üzere iflas hukukuna ilişkin düzenlemelerin kural olarak kamu düzenini ilgilendirdiği, İİK’nın 194 üncü maddesindeki davanın durmasının da kendiliğinden gerçekleştiği, bir diğer ifade ile tarafın iflas ettiği mahkemece bilinmese veya somut olayda olduğu gibi mahkemece uyuşmazlık ile ilgili nihai karar tesis edilmek suretiyle dava dosyasından el çekilmiş olsa bile davanın duracağı, somut uyuşmazlıkta...1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 16.11.2017 tarihli, 2017/41 E. sayılı kararı ile davalı şirketin iflasının açılmasına karar verildiğinin anlaşıldığı, sonuç olarak, açıklanan bu değişik gerekçe ile direnme kararının usulen bozulmasının gerektiği gerekçesiyle bozulmuştur.
C. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla;...1. İflas Müdürlüğünün 2017/14 İflas nolu dosyasına yazılan müzekkere cevabında, ikinci alacaklılar toplantısının yapıldığı, ...'ın alacak kaydı talebinin incelenmesi sonucunda ise, 2970 alacak sırasında kayıtlı ...'ın alacağının tamamı olan 519.784 TL'nin nizalı olarak sıra cetveline işlenmesi şeklinde iflas idaresince karar verildiği, bu kapsamda davacının alacağının işbu davadan sonra iflas masasına kaydı yapılmakla dava konusuz kaldığı gerekçesiyle davanın konusuz kalması sebebiyle davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Mahkemenin 10.11.2022 tarih ve yukarıda sayısı belirtilen kararıyla; davacı vekilinin 17.10.2022 tarihli hükmün tamamlanması talepli dilekçesinde, mahkemece verilen kararın eksik olduğunu beyanla hükmün tamamlanmasını talep ettiği, mahkemenin 2022/85 E., 2022/185 K. sayılı konusuz kalma nedeni ile "karar verilmesine yer olmadığına" şeklinde karar verilen dava dosyasının gerekçeli kararının 1 nolu maddesinin "Davanın Kabulüne, ... 11. İcra müdürlüğünün 2012/16890 E sayılı dosyaya yapılan itirazın iptaline, 103.839,93 TL üzerinden devamına, takip tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte alacaklıya ödenmesine, alacağın %20'si tutarında inkar tazminatı olan 20.767,98 TL'nin davalı- borçludan alınarak alacaklıya ödenmesine şeklinde hükme yazılarak...1. İflas müdürlüğünün 2017/14 iflas nolu dosyasında ödeme yapılmasına" şeklinde düzeltilerek HMK'nun 305/A maddesi uyarınca ek karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili ve katılma yoluyla davacı vekili, hükmün tamamlanması talebinin kabulüne dair ek karara karşı ise davalı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili 16.11.2022 tarihli dilekçesi ile temyiz isteminden feragat ettiğini bildirmiştir.
Davalı vekili temyiz dilekçesinde; iflas idaresince davacının alacağı nizalı olarak kabul edildiğinden ve alacağın mevcut olup olmadığı hususunda yargılama yapılması gerektiğinden yargılamanın esası hakkında karar verilmesi gerektiğini, yerel mahkemece, "davanın konusuz kalması sebebiyle davanın açılmasına davalı kendisi sebebiyet verdiği için yargılama giderlerinin tamamından ve vekalet ücretinden sorumlu tutulmuştur." şeklindeki yetersiz ve eksik gerekçeyle davacı lehine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedildiğini, ancak yargılama giderlerine hükmedilirken tarafların haklılık durumuna ilişkin inceleme yapılması gerektiğini, haklılık durumunun tespitinde denetime elverişli bir şekilde gerekçe gösterilmesinin zorunlu olduğunu, iflas idaresi tarafından davacının alacağı nizalı (çekişmeli) olarak kabul edildiğinden ve alacağın mevcudiyeti yürütülecek yargılama neticesinde tespit edileceğinden, davanın açıldığı tarihte davacının haklı olduğunun kabulünün mümkün olmadığını, açıklanan hususlar doğrultusunda Yerel Mahkeme tarafından verilen kararın vekalet ücreti ve yargılama giderleri yönünden de bozulması gerektiğini ileri sürerek, kararın bozulmasını istemiştir.
Davalı vekili hükmün tamamlanmasına dair verilen ek karara karşı verdiği temyiz dilekçesinde; hakkında karar verilmemiş olan maddi hukuka ait taleplerin tamamlanmasının veya davanın esası hakkında verilen kararın hükmün tamamlanması yolu ile değiştirilmesinin mümkün olmadığını, yerel mahkemece, davayı sona erdiren nihai hükmün, ek karar ile değiştirilerek hüküm sonucunu ortadan kaldıracak bir karar verildiğini, izah olunan ve Yüksek Mahkemece resen gözetilecek hususlar doğrultusunda, temyiz kanun yoluna başvuru dilekçelerinde belirttikleri hususların tekrarı ile yerel mahkemece verilen gerekçeli kararın ve 10.11.2022 tarihli ek kararın bozulmasını talep ettiklerini, Yargıtayca aksi kanaatte olunması halinde ek karara karşı ek temyiz sebeplerinin; davacı, davalı bankayı ibra ettiğinden hak ve alacağının kalmadığını, yerel mahkemece istifanın gerçekten haklı olup olmadığı hususununun araştırılmadığını, davacının istifa beyanına gerekçe olarak ileri sürdüğü hususların istifa için haklı sebep teşkil edecek nitelikte olmadığını, müvekkili bankanın davacı ile imzaladığı sözleşme gereği kendi üzerine düşen yükümlülüğü yerine getirdiğini, mahkemenin dava konusu uyuşmazlığı taraflar arasında akdedilen sözleşmeye göre çözümlemesi gerekirken bunu yapmadığını, yerel mahkemenin kabul kararının yetersiz ve çelişkili olduğunu, alacağın nizalı olarak kaydedilmesinin sebebinin, söz konusu alacak kalemi hakkında açılmış bir davanın bulunması olduğunu, iflas idaresince kesin kabule karar verilmediğini, bu nedenle nizalı olarak kabul edilen alacağa ilişkin yürütülecek yargılama neticesinde kurulacak hüküm ile iflas idaresince yeniden inceleme yapılmasının mümkün olacağını ileri sürerek, kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, akdi vekâlet ücreti alacağının tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1.Hükümlerin tavzihi; hükmün müphem olması veya birbirine aykırı (çelişik) fıkralar ihtiva etmesi halinde, hükmün gerçek anlamının meydana çıkarılması için başvurulan bir yoldur. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun “Hükmün Tavzihi” başlıklı 305 inci maddesinde; " (1) Hüküm yeterince açık değilse veya icrasında tereddüt uyandırıyor yahut birbirine aykırı fıkralar içeriyorsa, icrası tamamlanıncaya kadar taraflardan her biri hükmün açıklanmasını veya tereddüt ya da aykırılığın giderilmesini isteyebilir.
(2) Hüküm fıkrasında taraflara tanınan haklar ve yüklenen borçlar, tavzih yolu ile sınırlandırılamaz, genişletilemez ve değiştirilemez."
Anılan Kanuna 7251 sayılı Kanun’un 27 nci maddesi ile ilave edilen "Hükmün tamamlanması" başlıklı 305/A maddesinde; "(Ek:22/7/2020-7251/27 md.) Taraflardan her biri, nihaî kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde, yargılamada ileri sürülmesine veya kendiliğinden hükme geçirilmesi gerekli olmasına rağmen hakkında tamamen veya kısmen karar verilmeyen hususlarda, ek karar verilmesini isteyebilir. Bu karara karşı kanun yoluna başvurulabilir." denilmiştir. Bu kanun değişikliği öncesindeki mevzuatımıza göre hüküm verirken unutmuş olduğu vekalet ücreti veya faiz hakkında tavzih yolu ile bir karar verip, bunu hükmüne dahil edemez. Aynı şekilde; kısa kararla gerekçeli karar arasındaki çelişki de tavzih yolu ile giderilemez.
2. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun "Müflisin tasarruf ehliyetsizliği ve poliçe ödenmesi hükümleri" kenar başlıklı 191 inci maddesinin birinci fıkrasında; "Borçlunun iflas açıldıktan sonra masaya ait mallar üzerinde her türlü tasarrufu alacaklılara karşı hükümsüzdür." denilmiştir. Müflisin masa malları üzerindeki tasarruf yetkisi iflâs ile kısıtlandığından, aynı Kanun’un "iflas idaresinin vazifesi" kenar başlıklı 226 ncı maddesi uyarınca da, masanın kanuni mümessilinin iflas idaresi olduğu hükmü kabul edilmiştir. Belirtilen hükümler gereğince; iflasın açılmasıyla taraf sıfatı ve dava takip yetkisi artık müflise değil iflas idaresine ait olup, adi tasfiyede İİK'nın 226-229 uncu maddeleri gereği iflas masasını temsil yetkisi iflas idare memurlarına, şayet basit tasfiye (İİK'nın m. 218) usulü benimsenmişse, bu temsil yetkisi İflas Dairesine aittir.
3. Müflisin, iflâsın açılması ile hak ehliyetini kaybetmediği gibi dava ehliyetini de kaybettiği söylenemese de, müflisin masa malları üzerindeki tasarruf yetkisi kısıtlandığından, masa ile ilgili davalar hakkındaki taraf sıfatı ve dava takip yetkisi artık müflise değil, iflâs idaresine ait olacaktır. İflâs idaresinin bu dava takip yetkisini kullanıp kullanmayacağını tespit edebilmek için, ilk önce iflâs organlarının oluşması ve her dava hakkında esaslı bilgi sahibi olunması gerekir. Bu ise, zaman isteyen bir husustur. İşte bu nedenle, İİK'nın "Hukuk davalarının tatili" kenar başlıklı 194 üncü maddesi gereğince müflisin davacı ve davalı bulunduğu hukuk davalarının, iflâsın açılması ile belli bir süre için durması öngörülmüştür. İİK'nın 194 üncü maddesine göre, acele haller müstesna olmak üzere iflasın açılması ile kural olarak müflisin davacı ve davalı olduğu hukuk davaları durur, ancak alacaklıların ikinci toplantısından on gün sonra devam olunabilir. İflâsın açılması ile duracak olan davalar, iflâstan önce açılmış olup da halen derdest bulunan ve iflâs masasına giren mal, alacak ve haklara ilişkin hukuk davalarıdır. Bunlar, müflisin açmış olduğu davalar ile müflise karşı açılmış olan davalardır. Davaların durduğu bu süre içinde, iflâs idaresi duran davalar hakkında araştırma yapar ve bu davaların geleceği hakkında karar verir. Burada müflisin davacı veya davalı olmasına göre usul işlemleri farklılık arz eder.
4. Müflisin davacı olduğu davalarda, iflâs idaresi bir davanın başarı şansı olduğu kanısına varırsa masanın bu davayı takip etmesine karar verir. Bu karar ikinci alacaklılar toplantısının uygun bulması ile kesinleşir ve ikinci alacaklılar toplantısından sonraki on günlük süre geçince bundan böyle davaya, davacı olarak iflâs idaresi tarafından devam edilir. İİK'nın "Münazaalı hakların talep eden alacaklılara temliki" kenar başlıklı 245 inci maddesi gereği, iflâs idaresi ve ikinci alacaklılar toplantısı, davanın başarı şansı olmadığı kanısına varırlarsa masanın davayı takip etmemesine karar verirler. Bu halde o davayı takip yetkisi, isteyen alacaklıya devredilir. Hiçbir alacaklı davayı takip etmek istemezse, o zaman, müflisin dava takip yetkisi yeniden doğar ve müflis iflâsın kapanmasını beklemeden, davayı kendi adına devam ettirebilir.
5. İİK'nın 230 vd. maddeleri gereği, müflisin davalı olduğu davalarda ise; iflâs idaresi, alacakları tahkik ederken, müflise karşı dava ... alacaklının alacağının mevcut olup olmadığı hakkında bir karar vermez; sadece, bu alacağı davalı çekişmeli alacak olarak sıra cetveline geçirir. Bu alacağın, dolayısıyla davanın kabul edilip edilmeyeceği hakkındaki karar, ikinci alacaklılar toplantısında alınır. İkinci alacaklılar toplanması davaya devam edilmesine karar verirse, iflâs idaresi, ikinci alacaklılar toplantısından on gün sonra davayı takip eder veya tayin edeceği bir avukat vasıtasıyla davayı takip ettirir. Bir hukuk davasının kayıt-kabul davasına dönüşmesi için davalının iflas etmesi, iflas idaresinin de dava konusu alacağı iflas masasına kabul etmemesi gerekir. Davalı tarafı dava sırasında iflas eden aleyhine iflastan önce açılan ve İİK'nın 194 üncü madde hükmünde sayılan istisnalardan olmayan bir davaya bakan mahkemenin asıl dava konusu alacağın, ikinci alacaklılar toplanmasında, iflas masasına kaydedilip, alacağın masaca kesin olarak kabul edilip edilmediğinin araştırması ve şayet kesin suretle kayıt ve kabul edilmiş ise, konusu kalmayan davada hüküm tesisine yer olmadığına karar vermesi; masaya kayıt edilmesi istenip de alacak kısmen veya tamamen reddedilmiş ise ve kayıt-kabul davası ayrıca açılmamışsa, davaya alacağın iflas masasına kayıt ve kabulü davası olarak devam edilerek, varılacak sonuç dairesinde bir karar vermesi gerekir.
3.Değerlendirme
1.Vekâletnamesinde kanun yolundan feragat yetkisi bulunan davacı vekili 16.11.2022 tarihli dilekçesi ile temyiz isteminden feragat ettiğini açıkça, kayıtsız ve şartsız olarak bildirmiştir.
Bu durumda, davacı ... vekilinin temyiz dilekçesinin temyizden feragat sebebiyle reddine karar vermek gerekir.
2. 17.11.2022 tarihli ek karar bakımından yapılan değerlendirmede; HMK’nın 305/A. maddesinin uygulanma koşullarının bulunmadığı, yasanın 305 inci maddesinin 2 nci fıkrasına aykırı şekilde ek kararla yeni bir hüküm tesisinin doğru görülmediği, hüküm kısmının ve davalının sorumluluk durumunun değiştirilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu sabit olup, bu durum bozma nedenidir.
O halde, davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve 17.11.2022 tarihli ek karar da bozulmalıdır.
3. Yargılama devam ederken...1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 16.11.2017 tarihli, 2017/41E. sayılı kararı ile davalı şirketin iflasının açılmasına karar verildiği dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır.
İstanbul 1. İflas Müdürlüğünün 2017/14 İflas nolu dosyasına yazılan müzekkere cevabında; ikinci alacaklılar toplantısının yapıldığı, mahkemenin 2022/85E. sayılı dosyasında davacı ...'ın müdürlük dosyasında alacak kaydı talebinin bulunduğu ve 2970 sırasında alacak kaydının yapıldığı, 2970 alacak sırasında kayıtlı ... hakkında iflas idaresince alınan karar ile; alacak kaydı ile ilgili ibraz edilen belgelerin ve banka kayıtlarının incelenmesi neticesinde, kayıtlı alacakla ilgili açılmış dava mevcut olduğundan işbu dava neticesinde verilecek kesinleşmiş mahkeme kararının dosyaya ibraz edilmesi halinde karar doğrultusunda işlem yapılmak üzere, alacağın tamamı olan 519.784 TL'nin nizalı olarak sıra cetveline işlenmesi şeklinde iflas idaresince karar verildiği belirtilmiştir.
Somut olayda, dava konusu edilen alacak sıra cetveline nizalı alacak olarak kaydedildiğinden dava konusuz kalmış değildir. İflasın açılmasından sonra iflas masasına kabul edilmeyen alacakla ilgili talep, kanun gereğince kayıt kabul davasına dönüşür. Dava, yargılama sırasında kayıt kabul davasına dönüşmüştür. Bu itibarla mahkemece, İİK’nın 194 üncü maddesi hükmü göz önünde bulundurulmak suretiyle davaya devam edilmek gerekirken yerinde bulunmayan yazılı gerekçeyle davanın konusuz kaldığından bahisle karar verilmesine yer olmadığı şeklinde karar verilmesi doğru olmamış bozmayı gerektirmiştir.
4. Bozma nedenine göre davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine, şimdilik gerek görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1.Davacı ... vekilinin temyizden feragat sebebiyle temyiz dilekçesinin REDDİNE,
2. Davacı vekilinin 17.11.2022 tarihli hükmün tamamlanması talepli dilekçesi doğrultusunda Mahkemece HMK'nın 305/A maddesi uyarınca verilen EK KARARIN BOZULMASINA,
3. Temyiz olunan Mahkeme kararının 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 428 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,
4. Bozma sebebine göre davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,
29.03.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.