"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 24. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/128 E., 2022/1337 K.
DAVA TARİHİ : 17.12.2020
KARAR : Davanın kısmen kabulüne
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 26. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2021/63 E., 2021/401 K.
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davalılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı; davalıların müteahhitlik yaptığını, adına kayıtlı taşınmazın satışı hususunda davalı ... ile davaya konu 23.07.2020 tarihli harici taşınmaz satış sözleşmesini imzaladığını, satış bedelinin KDV hariç 690.000 TL olarak kararlaştırıldığını, satış bedeline mahsuben toplam 430.000 TL tutarında diğer davalı ...'in hesabına ödemede bulunduğunu, daire için ayrıca 1.870 TL tutarında masraf yaptığını, ancak davalıların satıştan vazgeçtiğini, taşınmaz satış sözleşmesinin resmi şekilde yapılmadığı için geçersiz olduğunu, ödediği bedelin iadesini talep etmesine rağmen çeşitli bahanelerle oyalandığını, davalıların sebepsiz zenginleştiklerini, alacağının tahsili amacıyla davalılar aleyhine icra takibi başlattığını, davalıların haksız itirazı üzerine takibin durduğunu ileri sürerek; itirazın iptali ile takibin devamını, davalıların icra inkar tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalılar; davaya konu taşınmaz satış sözleşmesinin tarafı olmayan davalılardan Berk'e husumet yöneltilemeyeceğini, sözleşmenin davacı ile davalılardan Erdal arasında akdedildiğini, satış bedelinin 690.000 TL olarak kararlaştırıldığını, bunun 460.000 TL'sinin 08.08.2020 tarihine kadar, bakiye 230.000 TL'sinin ise 22.08.2020 tarihine kadar ödeneceğinin kararlaştırıldığını, sözleşme uyarınca kendisine ödenmesi gereken 230.000 TL' nin vadesinde ödenmediğini, asıl kendisinin davacıdan alacaklı olduğunu, davacının sözleşmeyi feshetme yetkisinin bulunmadığını, sözleşmenin geçersizliğinin ileri sürülemeyeceğini savunarak, davanın reddini istemişlerdir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacı ile davalılardan Erdal arasında imzalanan davaya konu harici taşınmaz sözleşmesinin geçersiz olduğu, davacının taşınmaz satış bedeline mahsuben toplam 460.000 TL'yi davalılardan Berk'in hesabına ödediği, bu nedenle davalı ...'in husumet itirazının yerinde olmadığı, işbu ödemenin davalı ... tarafından da inkar edilmediği, davacının ödediği bedelin iadesini sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayanarak davalılardan isteyebileceği, davalıların davacıya karşı müştereken ve müteselsilen sorumlu oldukları, ancak davacının geçersiz sözleşmeye dayanarak yaptığı eksper ücretini talep edemeyeceği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne, davalıların takibe vaki itirazlarının kısmen iptali ile takibin 460.000 TL asıl alacak üzerinden devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine, asıl alacağın % 20 si oranında icra inkar tazminatının davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalılar vekili; sözleşmenin tarafı olmayan davalı ...'e husumet yöneltilemeyeceğini, sözleşmenin geçersizliğinin ileri sürülmesinin hakkın kötüye kullanılmasına vücut vereceğini, davacının sözleşmeden kaynaklanan edimini yerine getirmediğini, davalı ... hukuki ilişkiyi inkar etmemiş olup, bu nedenle aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek; İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; taraflar arasında imzalanan harici taşınmaz satış sözleşmesinin resmi şekilde yapılmadığından geçersiz olduğu, geçersiz sözleşme uyarınca, davacının ödediği bedelin iadesini sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayanarak davalılardan talep edebileceği, alacak likit olduğundan icra inkar tazminatına hükmedilmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı, İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve kanuna uygun olduğu gerekçesiyle, davalılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalılar vekili; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar ederek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, harici taşınmaz satış sözleşmesi uyarınca ödendiği iddia olunan taşınmaz satış bedelinin iadesi istemiyle başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1.Tapulu taşınmazlarda mülkiyetin devrini öngören her türlü sözleşmenin resmî şekilde yapılması zorunludur. Bu bir geçerlilik koşuludur [4721 sayılı Türk Medeni Kanunu m. 706; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (6098 sayılı Kanun) 237; Noterlik Kanunu m. 60/3; Tapu Kanunu m. 26]. Resmî biçimde yapılmayan taşınmaz satış sözleşmeleri hukuken geçersiz olup geçerli sözleşmelerde olduğu gibi taraflarına hak ve borç doğurmaz; taraflar verdiklerini sebepsiz zenginleşme kuralları gereğince geri isteyebilirler.
2.Geçersiz sözleşme nedeniyle verilenlerin geri istenmesi hâli 6098 sayılı Kanun'un sebepsiz zenginleşmeden doğan borç ilişkilerini düzenleyen 77 ve devamı maddeleri çerçevesinde çözümlenir. TBK’nın 77 nci maddesine göre haklı bir sebep olmaksızın, bir başkasının malvarlığından veya emeğinden zenginleşen, bu zenginleşmeyi geri vermekle yükümlüdür. Bu yükümlülük, özellikle zenginleşmenin geçerli olmayan veya gerçekleşmemiş ya da sona ermiş bir sebebe dayanması durumunda doğar. Anılan madde hükmünden de anlaşılacağı üzere, sebepsiz zenginleşmeden söz edilebilmesi için bir taraf zenginleşirken diğerinin fakirleşmesi, zenginleşme ile fakirleşme arasında uygun nedensellik (illiyet) bağının bulunması ve zenginleşmenin hukuken geçerli bir nedene dayalı olmaması gerekmektedir. Sebepsiz zenginleşme hâlinde zenginleşen ve fakirleşen arasında kanun gereği bir borç ilişkisi doğar ve bu borcun konusu malvarlığında meydana gelen fazlalığın geri verilmesidir.
3. Geçersiz sözleşme çevresinde verilenlerin iadesi, somut olayda olduğu gibi, alacaklı olduğunu iddia eden tarafça başlatılan bir icra takibi ile de istenebilir. Borçlunun ödeme emrine itirazı üzerine duran takibin devamı için 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu’nun 67 ve devam maddeleri çerçevesinde itirazın iptali davası açılırsa, bu davaya bakan mahkemenin takip tarihi itibarıyla sebepsiz zenginleşme ve iade borcunun doğup doğmadığını, alacağın var olup olmadığını, buna göre borçlunun itirazının haklı sayılıp sayılamayacağını tespit etmesi gereklidir.
4. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 67 nci maddesinin birinci fıkrasına göre takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptali davası açabilir. Aynı maddenin ikinci fıkrasına göre de itirazın iptali davasında borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı, diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre ret veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere uygun bir tazminatla mahkum edilir. Kanunda öngörülen tazminatların tespitinde takip talebi veya davadaki talep esas alınır.
5. İcra inkâr tazminatı Kanun’a borçlu olduğu miktarı bilebilecek ya da bu miktarı tayin edebilecek durumda olan borçlunun ödeme emri üzerine icrada borcunu inkâr etmesini önlemek amacıyla konulmuştur.
6. Öte yandan, alacağın likit ve belli olması gerekir. Başka bir ifade ile borçlu tarafından alacağın gerçek miktarı belli, sabit veya belirlenebilmesi için bütün unsurlar bilinmekte veya bilinmesi gerekmekte, böylece borçlu tarafından borcun tutarının tahkik ve tayini mümkün ise; başka bir ifade ile borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise, alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur.
3. Değerlendirme
1. Somut uyuşmazlıkta; davacı ile davalılardan Erdal arasında haricen düzenlenen taşınmaz satış sözleşmesi uyarınca, davacı alıcı tarafından davalı satıcıya satış bedeline mahsuben 460.000 TL ödendiği, işbu paranın davalı ...'ın oğlu diğer davalı ...'in hesabına gönderildiği, öte yandan, davalı ...'ın ödenen paranın uhdesine geçmediğine dair herhangi bir itirazı bulunmadığı, davacı tarafından sözleşme uyarınca ödenen bedelin davalılardan tahsili amacıyla icra takibi başlatıldığı, davalıların takibe vaki itirazı üzerine takibin durduğu, itirazın iptali istemiyle eldeki davanın açıldığı; taraflar arasında imzalanan davaya konu harici taşınmaz satış sözleşmesinin resmi şekilde düzenlenmemiş olması nedeniyle geçersiz olduğu, taraflarına geçerli sözleşmelerde olduğu gibi hak ve borç doğurmayacağı ancak tarafların sözleşme gereği birbirlerine verdiklerini sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca geri isteme hakkına sahip oldukları, dolayısıyla davalıların takibe itirazında haksız oldukları, diğer yandan alacağın likit olduğu anlaşılmaktadır.
2. Her ne kadar davalı ..., sözleşmenin tarafı olmaması nedeniyle kendisine husumet yöneltilemeyeceğini ileri sürmüş ise de; satış bedelinin davalı ...'in banka hesabına gönderilmiş olması nedeniyle davalıların davacıya karşı müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarının kabulü gerekir.
3.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirmesi ile yukarıda yer verilen hukuk kurallarına, dava şartlarına, temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre, davalılar vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun bulunan kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz edenlere yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
23.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.