"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi
Taraflar arasındaki maddi ve manevi tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilip, davacılar vekili tarafından temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması istenilmiş olmakla; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 25.06.2024 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.
Belli edilen günde taraflardan kimsenin gelmemiş olduğu belirlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saat 14.00'de Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili; müvekkili ...'nın bel fıtığı rahatsızlığı nedeniyle çektiği yoğun bel ağrısının tedavisi için Medikal Park Samsun Hastanesine müracaat ettiğini ve beyin cerrahı Dr.... tarafından muayene edildiğini, bu doktora muayene olmadan 5 yıl önce Samsun Devlet Hastanesinde bel ameliyatı olduğunu, doktorun bu rahatsızlığı ancak bir ameliyatla giderilebileceğini ifade ettiğini, 10.09.2009 tarihinde 1. ameliyatı olduğunu, 1. ameliyat sonrası müvekkilinde ağrılarında azalma olmadığını, dizlerinde de his kaybı yaşamaya başladığını, ameliyatının ardından 11 ay geçmesine rağmen müvekkilinin belinde yoğun ağrıları ve dizlerinde meydana gelen hafif de olsa his kaybında değişme olmadığını, bunun üzerine davalı doktorun 05.08.2010 tarihinde yaptığı 2. ameliyattan sonra müvekkilinin dizlerinde ve kasık, bacak bölgelerinde çok ciddi bir his kaybı yaşadığını, 2. kez ameliyattan sonra idrarını kontrol edemez hale geldiğini, cinsel hayatı tamamen bittiğini, mesleğini icra etmekte zorlanmakta ve mesleğini devam ettiremeyecek duruma geldiğini, davacının eşi ...'nın olaylardan etkilendiğini, göbeğinden takılı idrar torbasının davacı ...'nın ürperti ve tiksinti uyandırdığını, aydınlatma yükümlülüğünün yerine getirilmediğini, ... için fazlaya dair haklarının saklı kalmak kaydıyla 1.000,00 TL maddi, 200.000,00 TL manevi tazminat talebinin kabulünü, davacı ... Kayıkçı'nın eşi için 100.000,00 TL manevi tazminat talebinin kabulüne karar verilmesini talep etmiş, 06.08.2018 tarihli ıslah dilekçesiyle maddi tazminat talebini toplam 1.500.000,00 TL'ye yükseltmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı ... vekili; davacı ...'ın 10.06.2009 tarihinde ameliyat olmak üzere hastaneye yattığını, bu aşamada hasta onay formunu imzaladığını ve olabilecek riskler konusunda da davacının iddialarının aksine gerekli bilgilendirmelein yapıldığını, bu onaylamalar sonucunda davacı hastanın ameliyat edildiğini, davacının risklerden haberdar ve kendi rızası onayı ile ameliyat olma kararı aldığını, kusurunun olmadığını belirterek haksız davanın reddini talep etmiştir.
2. Davalı .... vekili; alanında uzman olan diğer davalı hekimin hasta yararına olan tüm tıbbı girişimleri, tüm tıbbi özen ve ihtimali göstererek, hastaya ve yakınlarına yapılacak işlemler hakkında ayrıntılı bilgi vererek gerçekleştirdiğini, davalı müvekkili hastanenin hiçbir kusurunun bulunmadığını ileri sürerek davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; aydınlatma metninin matbu olması, aydınlatma metni onayı ile davaya konu ameliyatın aynı gün gerçekleşmesi nedeniyle davacıya yeterli düşünme süresinin verilmemesi, müdahalenin doğurabileceği tehlikenin yüksek olması, davacının mesleğini icra etmesinde önemli bir tehlike oluşturabileceği halde onamın kişiye ve ameliyata özgü oluşturulmadığı, onam metni kapsamının geniş tutulmadığı, onam formunda yapılan cerrahi girişime ait spesifik herhangi bir tıbbi bilgi bulunmadığı, hasta hakları yönetmeliğine ve etik ilkelere göre hastaya yeterince sözlü bilgi verilip verilmediği konusunda da ispatın olmadığı kanatine varılarak davacıya yapılacak ameliyatın sonuçları ile ilgili olarak gerekli bilgilendirmenin yapılmadığı, Yargıtayın yerleşik içtihatları gereği salt ameliyata rıza göstermenin yeterli olmadığı, ayrıca komplikasyonların da izah edilmesi gerektiği, aydınlatılmış onamda ispat külfetinin hekim ya da hastanede olduğu, imzalanan belgede önerilen tedavi yönteminin başarı şansı ve süresi, bu yöntemin hastanın sağlığı için taşıdığı riskler, tıbbi sonuçları ve olası komplikasyonları konularında kişiye ve tedaviye özgü yeterli geniş kapsamlı bir açıklama bulunmadığı anlaşılmakla, Ankara 20. Asliye Hukuk Mahkemesinden 2015/489 talimat ile aldırılan 14.04.2016 havale tarihli bilirkişi raporu ve İstanbul 4. Asliye Hukuk Mahkemesinden 2016/116 talimat ile aldırılan 08.11.2016 tarihli bilirkişi heyet raporu ve aynı heyetin 18.02.2017 tarihli ek kusur raporlarına itibar edilerek, dava konusu işlemde hafif de olsa kusurun bulunduğu anlaşılmakla tedaviyi yapan davalı hekimin ve çalıştığı davalı hastanenin sorumluluğunun bulunduğu anlaşıldığı, davacı ...'ın vücut bütünlüğünün zedelendiği, davacı ...'nın manevi tazminat isteme hakkının bulunduğu anlaşıldığından, dosya kapsamında toplanan deliller, celp edilen belge içerikleri, kusur durumu, tarafların ekonomik ve sosyal durumları, ülkenin ekonomik koşulları, paranın satın alma gücü, olayın ağırlığı, olay tarihi, olayın gelişim şekli, eylemin niteliği gibi özellikler göz önünde tutularak Mitat Kayıkçı' nın manevi tazminat davasının kısmen kabulüne, 150.000,00 TL manevi tazminatının davalılardan müşterek ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, davacı ... Kayıkçı' nın manevi tazminat davasının kısmen kabulüne, 50.000,00 TL manevi tazminatının davalılardan müşterek ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, davacı ... Kayıkçı' nın dava konusu işlem nedeniyle %40,2 oranında maluliyeti bulunması nedeniyle maddi tazminat davasının kısmen kabulüne 633.527,62 TL iş göremezlik tazminatının ıslah tarihi olan 06.08.2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müşterek ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacılar vekili; Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu'nun müvekkili Mitat Kayıkçı'nın %40,2 oranında işgücü kaybı yaşadığının tespitini kabul etmediklerini, %100 kabul edilmesi gerektiğini, 1.500.000,00 TL maddi tazminatın kabulüne hükmedilmesi gerektiğini, müvekkilinin ömrü boyunca SGK tarafından karşılanmayan ve aylık 2.000,00 TL'yi aşan ağrı kesiciler, idrar aparatı, idrar aparatının bakım maliyeti, bez ücretleri, ürostomi torbası, ürostomi adaptörü, ürostomi pastası vb. masrafları cebinden karşılayacağının göz ardı edildiğini, müvekkillerinin davalı doktor tarafından yapılan hatalı ameliyat neticesinde aile ve sosyal hayatının alt üst olduğunu, yıllardır süren yargılama süreci, bir türlü tazmin edilemeyen maddi ve manevi zararı neticesinde müvekkillerinin ruhsal durumlarının tamamen bozulduğunu, müvekkili ... açısından; önceki yaşamından çok daha kısıtlı bir hayat yaşamanın, karı-koca olmanın gerekliliklerini yapamadığı için her gün eşine karşı mahcup olması, dini görevlerini gazını ve idrarını tutamaması nedeniyle yerine getirememesi, yine aynı sebepten dolayı toplum içinde de defalarca rezil olması sebebiyle çektiği acı ve elemin son raddede olduğunu, müvekkili ... açısından ise; evlilik hayatının sona ermesi, arkadaş ve sosyal çevresini evine dahi davet edememesi, eşinin sürekli olarak bakımını ve tedavisini üstlenmesi, evin geçimini aldığı ilaçlarla hastane hastane şehir şehir tedavi aramasıyla zora sokan bir eşe sahip olmak zorunda kaldığını, eşinin göbeğine tutturduğu idrar torbasına ve bundan yayılan kokuya tahammül etmek zorunda kalması ve en önemlisi de yıllardır hayat arkadaşlığı yaptığı eşinin böyle bir duruma maruz kalması sebebiyle duygusal buhran içinde olduğunu ileri sürerek; kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
2. Davalı ...; davanın kabul gerekçesinin hastanın usulüne uygun aydınlatılmadığı olduğunu, hastanın usulüne uygun sözlü ve yazılı bilgilendirilip bilgilendirilmediği hususunda dosya içerisinde farklı kanaat ve görüşte 2 temel rapor bulunduğunu, bunların ilki olan ve Mahkemenin karar gerekçesine neden olan 08.11.2016 tarihli rapor olduğunu, bu rapora ayrıntılı olarak itirazları sonrası 18.12.2017 tarihli aynı bilirkişilerce verilen raporda aynı görüşlerinde ısrar ettiklerini ve aynı mütaalayı verdiklerini, bu rapora da itiraz edildiğini ve farklı bilirkişilere gönderilerek itirazların değerlendirilmesi istendiğini, bu sebeple İstanbul talimat mahkemesi 2017/81 talimat ile dosya içerisine oluşturulmuş bir heyet ile rapor alındığını, daha önce alınmış menfi raporlar da incelenerek mütaala verildiğini, bu rapora göre hastanın yeterince ve usulünce aydınlatılmış ve kendisine öylece operasyon yapılmış olduğunu, davacıların, okuyup anladıklarını da beyan ederek rıza formlarını imzaladıklarını, davacının yeterli düşünme süreci olduğunu, tanık dinletme talebinin reddedildiğini, hem diğer davalı hekimin hem de hastanenin savunma hakkının kısıtlandığını, davacının %40,2 oranında meslekte kazanma gücü kaybı bulunmadığını, zira ameliyat öncesinde de sonrasında da aynı işleri yapmaya devam ettiğini, davacının bizzat muayene edilmek suretiyle varsa maluliyeti son durumuna göre yeniden hesaplanması gerektiğini, bu konudaki itirazlarını dikkate kalınmadığını, bununla birlikte (kabul anlamına gelmemek üzere) %40,2 oranında maluliyet kabulünde dahi pasif dönem hesaplaması yapılmaması gerektiğini, davacının çalışarak emekli olacağına göre bir de pasif dönem hesaplaması yapılmasının mükerrer zenginleşmesine neden olacağını, davalının dava konusu yaptığı ve var olduğunu iddia ettiği zararlara karşı davalı müvekkilinin hiç bir tazmin sorumluluğu bulunmamakla birlikte davacıya dava tarihinden önce yapılan ödeme varsa bunların düşülmesi gerektiğini, davacı tarafın bu ödeme ile tazminat taleplerinden vazgeçmiş ise bu husunun dikkate alınması gerektiğini, bu sebeple de tazminat taleplerinin reddi gerektiğini, aksi kanaatte dahi ödemenin değerleme ve faizi ile birlikte mahsup edilmesi gerektiğini ileri sürerek; kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
3. Davalı .... vekili; müvekkilinin davacının ameliyatında özen borcunu yerine getirmiş olup, olayda hiçbir kusuru bulunmadığını, zaten dosya içerisindeki tüm raporlarda müvekkilinin davacı ... Kayıkçı'nın ameliyatında herhangi bir kusuru olmadığını, hastanın görmüş olduğu zararın komplikasyon olduğu belirtildiğini, dosya içerisinde davacı ... imzalı 3 adet aydınlatılmış onam formu bulunduğunu, davacılar tarafından açıkça -okudum, anladım, kabul ediyorum- yazılı formun, imza alınmadan önce hasta tarafından görüldüğünün kesin olduğunu, aydınlatılmış onam formunda davacının ameliyatı ile ilgili bilgilerin yer aldığını, dosya içindeki Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nin raporunda; davacının alkolü kötüye kullanma geçmişinin olduğunu, 16.07.2003 ve 16.10.2008 tarihinde iki kez kendi karın bölgesine demirbaş silahı ile ateş etme davranışının bulunduğunu, bu durumda davacının iddia ettiği zarar ile yapılan tıbbi müdahale arasındaki illiyet bağının tamamen koptuğunu, müvekkili hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verilen Samsun Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2012/6957 soruşturma nolu dosyasında; 3 tane Adli Tıp Uzmanı, birer tane Radyoloji, Ortopedi, Genel Cerrahi, Nöroloji, Nöroşirurji Uzmanının olduğu heyetten rapor alındığını ve müvekkilinin herhangi bir kusurunu olmadığının tespit edildiğini, dosya kapsamında bildirdikleri tanığının dinlenmeyerek savunma haklarının kısıtlandığını, aktüerya ve maluliyet raporuna karşı itirazlarının mahkemece değerlendirilmediğini, davanın tümden reddi gerekmekle beraber, davacı lehine hükmedilen manevi tazminat bedelinin yüksek olduğunu, zamanaşımı itirazlarının değerlendirilmediğini, Hastane Etik Kurulu tarafından davacıya yapılan 20.000,00-TL'nin günümüz uyarlaması yapılarak hesaplanan tazminat bedelinden düşülmemesinin yerinde olmadığını, davacı lehine hükmedilen vekalet ücreti ve yargılama giderinin yerinde olmadığını, müvekkili lehine hükmedilen vekalet ücretinin düşük olduğunu ileri sürerek; kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davalı tarafın zamanaşımı itirazının yerinde bulunmadığı, mülga 4077 sayılı Yasa'nın yürürlükte bulunduğu 18.04.2014 tarihinde işbu davanın açılmış olması sebebiyle Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli mahkeme olduğu, Mahkemece aynı gerekçelerle inceleme konusu kararın neticesi itibarı ile usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, taraf vekillerinin yerinde bulunmayan istinaf başvurularının ayrı ayrı 6100 sayılı HMK'nun 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Taraf vekilleri istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü itirazları tekrar ederek kararı temyiz etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, vekilin özen yükümlülüğüne aykırı davranmasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun "vekalet sözleşmesinin tanımı" başlıklı 502 nci ve devamı maddeleri.
3. Değerlendirme
1. Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesi yönünden; Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere, usulüne uygun düzenlenmiş onam formlarına ve Mahkemece aldırılan bilirkişi raporlarında kusur bulunmadığının anlaşılmasına göre, davacılar vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2. Davalılar vekillerinin temyiz itirazlarının incelenmesi yönünden; Eldeki davada davacı ...'ya ait 3 adet onam formu bulunduğu görülmektedir. Bunlardan ilkinde 20.07.2010 tarihli "Lomber Omurga Ameliyatı Aydınlatılmış Onam Formu"nda ...'nın adı soyadı ve imzası; ikincisi olan 02.08.2010 tarihli "Beyin Cerrahi Bölümü Lomber Omurga Ameliyatı Bilgilendirme ve Onam Formu"nda hasta ... ile eşi ...'nın adı soyadı ve imzası ile ayrıca hastanın el yazısı ile "okudum, anladım kabul ediyorum" beyanı; son olarak da 02.08.2010 tarihli "Sedasyon ve Anestezi Bilgilendirme ve Onam Formu"nda ...'nın adı soyadı ve imzası bulunmakta olup, komplikasyonların da yazılı olduğu anlaşılmıştır.
3. Kusur incelemesine ilişkin gerek hukuk gerekse de ceza dosyasında alınan bilirkişi raporlarının tamamında dava konusu eylemin komplikasyon olduğu, doktora ya da Hastaneye kusur yüklenemeyeceği belirtilmiştir. Ayrıca aydınlatılmış onam formlarının hepsinde ayrıntılı olarak işleme ait komplikasyonların yer aldığı, onam formlarının hukuka uygun olarak düzenlendiği, son ameliyat tarihi olan 05.08.2010 tarihinden önce 3 adet onam formununun da davacı hasta tarafından imzalandığı, dava konusu olayda kusur da bulunmadığı gözetilerek davanın tümden reddi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
4. Bozma nedenine göre, davalılar vekillerinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına karar verilmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1.Davacılar vekilinin tüm temyiz itirazlarının REDDİNE,
2. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 373 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca ORTADAN KALDIRILMASINA,
3. İlk Derece Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesi uyarınca davalılar yararına BOZULMASINA,
4. Davalılar vekillerinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz eden davacıya yükletilmesine,
Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
25.06.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.