"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 25. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/307 E., 2023/695 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 21. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2020/21 E., 2021/404 K.
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 15.10.2024 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.
Belli edilen günde gelen davacı vekili Avukat ... ile davalı vekili Avukat ... 'ın sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen günde Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; davalı şirkete ait 2007 dönemi yılsonu hesaplarının Maliye Bakanlığı vergi müfettişi tarafından incelenmesi neticesinde hazırlanan 15.11.2012 tarihli raporda, yayıncı kuruluşun üst kurula beyan etmesi gereken reklam gelirlerinin noksan beyan edildiği ve buna bağlı hesaplanması gereken %5 üst kurul payı ile %5 eğitime katkı payı matrahlarına eklenmesi ve yayıncı kuruluşlardan tahsil edilmesi gerektiğinin belirtildiğini, Başkanlık Makamının 28.12.2012 tarihli oluru ile yayın kuruluşuna eksik hesaplanan tutarların ödenmesi ile ilgili olarak 28.12.2012 tarihli yazının 31.12.2012 tarihinde tebliğ edildiğini, ödeme yapılmaması üzerine başlatılan icra takibine davalı tarafın itiraz ettiğini ileri sürerek; icra takibine yönelik itirazın iptali ile takibin devamına ve davalı aleyhine icra inkâr tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili; talebin zamanaşımına uğradığını, İstanbul 9. Vergi Mahkemesinin 12.07.2013 tarihli ve 2013/66 E. sayılı dosyasında verilen karar ile vergi tekniği raporundaki hesaplamanın hatalı olduğunun açıkça kabul edildiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; reklam gelirlerinin, kuruluşun yayın alanı ve etkinliği, reklamın yayın zamanı ve süresi de göz önüne alınarak belirlenen emsal reklam bedelleri üzerinden hesaplanması gerektiği, vergi müfettişi tarafından emsal olarak seçilen firmaların net alışları ile davalı net alışlarının, kuruluşun yayın alanı ve etkinliği, reklamın yayın zamanı ve süresi de göz önüne alınarak belirlendiği yönünde herhangi bir veri bulunmadığı, yayıncı kuruluşun pazarlama finansmanı ile elde ettiği reklam gelirlerinin, yayıncı kuruluşun yayın alanı ve etkinliği, reklamın yayın zamanını ve süresi de göz önünde bulundurularak belirlediğinin davacı tarafından kanıtlanamadığı, davalı borçlunun icra takibine yapmış olduğu itirazında haklı olduğu gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili; bilirkişi raporuna yönelik itirazlarının dikkate alınmadığını, reklam bedellerinin reklamın yayınlandığı saat, reklamın yayınlandığı programın izlenme oranı, tekrar program olup olmaması gibi değişkenlere göre karşılıklı pazarlık ortamında belirlendiğini, bu durumda pazarlama firmasının elde ettiği reklam gelirlerinin Radyo Televizyon Üst Kurulu Bütçe, Muhasebe ve İdari İşler Yönetmeliği’nin 5 inci maddesinde belirtilen “reklam gelirlerinin, kuruluşun yayın alanı ve etkinliği, reklamın yayın zamanı ve süresi de göz önüne alınarak belirlenen emsal reklam bedelleri üzerinden hesaplanacağı” hükmüne uygun bir reklam bedeli olduğunu, ancak eleştiri yapılan hususun pazarlama firmasının yayıncı kuruluşa verdiği reklam temin etme hizmeti karşılığında elde ettiği komisyon tutarına ilişkin bulunduğunu, yayıncı kuruluş ile pazarlama firmasının ilişkili şirketler olup ortaklarının aynı olduğunu, yayıncı kuruluşun pazarlama firmasına yüksek tutarda komisyon ödemesinin ise elde edilen reklam gelirlerinin %90’lık kısmının RTÜK payı ve eğitime katkı payı yönünden beyan dışı bırakılmasını sağlamak için yapıldığını, emsal komisyon oranlarının tespitinde yayın kuruluşlarının ilişkili oldukları firmaların elde ettikleri komisyon oranlarının dikkate alınmasının doğru olmadığını, ancak davalı yayıncı kuruluşunun yalnızca ilişkili olduğu ... Reklam Pazarlama A.Ş. aracılığıyla reklam temin ettiğini, bu durumda emsal komisyon oranlarının piyasada reklam pazarlaması yapan ve ilişkisi bulunmayan firmalara hizmet sunan pazarlama firmalarının elde ettikleri komisyon tutarları dikkate alınarak belirlenmesi gerektiğini ve %8 olarak tespit edilen oranın bu sebeple yerinde olduğunu, kararın gerekçesinde belirtildiğinin aksine yayıncı kuruluşun pazarlama firmasının elde ettiği reklam gelirlerinin, yayıncı kuruluşun yayın alanı ve etkinliği, reklamın yayın zamanı ve süresi de göz önüne alınarak belirlendiğini ve bu durumun ayrıntılı izahat ve mukayeseli hesaplamalarla kanıtlandığını, vergi tekniği raporundaki hesaplamaları hatalı bulan ancak ayrı bir hesaplama yaparak konuyu açıklığa kavuşturmayan bilirkişi raporları hükme esas alınarak kısmen kabul durumu dahi irdelenmeksizin eksik inceleme ile hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek, kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; hükme esas alınan 12.02.2023 tarihli bilirkişi ek raporu doğrultusunda, davacının noksan beyan edilen RTÜK payı nedeniyle davalı şirketten 870.588,99 TL alacaklı bulunduğu ve bu tutarın takip tarihi itibariyle hesaplanan gecikme zammının 1.637.197,30 TL olduğu gerekçesiyle; istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden davanın kabulü ile davalının takip dosyasında 870.588,99 TL asıl alacak ve 1.637.197,30 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 2.507.786,29 TL alacağa yönelik itirazının iptali ile takibin kaldığı yerden devamına, şartları oluşmadığından davacının icra inkâr tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili; dava konusu alacak, aylık dönemsel RTÜK payı ödemesine ilişkin olduğundan, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 147 nci maddesi uyarınca 5 yıllık zamanaşımına tabi olduğunu ve alacağın muaccel olduğu zaman dikkate alındığında zamanaşımına uğradığını, icra takibinin zamanaşımı dolduktan sonra başlatıldığını, hükme esas alınan raporların tarafların talebi olmadan alınmış olmaları nedeniyle yok hükmünde olduğunu, raporun esasen de hükme esas alınmasının mümkün olmadığını, emsal reklam bedeli değil de emsal komisyon bedeli üzerinden yapılan hesaplamanın mevzuata aykırı olduğunu, esas alınan %8 komisyon bedeli oranının da kabul edilemez olduğunu ileri sürerek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davalı şirketin 2007 yılında elde ettiği reklam gelirlerini eksik göstererek, üst kurul payını noksan beyan etmesi nedenine dayalı olarak yapılan icra takibine vaki itirazın iptali ile inkâr tazminatı istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 142 nci maddesi,
2. 6098 sayılı Kanun'un 146 ila 161 nci maddeleri.
3. Değerlendirme
Zamanaşımı def'inin, bir hakkın istenebilirliğini önlediği için öncelikle ve ön sorun olarak çözümlenmesi, zamanaşımının gerçekleştiğinin anlaşılması halinde işin esasına girilmeden davanın sonuçlandırılması gerekir.
Nitekim 6100 sayılı Kanun'un 142 nci maddesinde "Ön inceleme duruşması tamamlandıktan sonra, hâkim tahkikata başlamadan önce, hak düşürücü süreler ile zamanaşımı hakkındaki itiraz ve def'ileri inceleyerek karara bağlar." hükmü düzenlenmiştir. Davalı tarafından süresinde zamanaşımı def'inde bulunulmuş olup; Bölge Adliye Mahkemesince davalının zamanaşımı def'i hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmeden işin esası hakkında hüküm tesis edilmiş olması doğru olmayıp kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesi uyarınca BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine,
28.000,00 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
18.12.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.