Logo

3. Hukuk Dairesi2023/3192 E. 2024/1465 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davalı idareye ait taşınmazın kullanımı karşılığında ödenmesi gereken hasılat payının hesaplanması ve davacının yaptığı fazla ödemenin istirdadı talebi.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının özel mülkiyetinde bulunan taşınmaz ile davalı idareye ait taşınmaz üzerindeki faaliyetlerden elde edilen hasılatın birbirinden ayrıştırılıp ayrıştırılamayacağı ve davalı idareye ait taşınmaza düşen hasılat payının nasıl hesaplanması gerektiği hususlarında bozma ilamına uygun bir inceleme yapılmadan eksik bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı görülerek karar bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen istirdat davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili; davacı şirketin tedarik ettiği akaryakıtı depolamak ve daha sonra bayilerine dağıtabilmek amacıyla 26.03.2009 yılında davalı idare ile imzaladığı kullanma izin sözleşmesi ile 226,55 m² kumluk ve 1.750,58 m² deniz alanını kullandığını, davalı idarenin kullanma izin sözleşmenin 5 inci maddesinde belirtilen hasılat payı düzenlemesine atıfta bulunarak şirkete gönderdiği yazı ile hasılat tutarının bildirilmesini talep ettiğini, şirket tarafından bu şekilde talepte bulunulamayacağı belirtilerek hasılat miktarını belirten mali müşavir raporunun davalı idareye gönderildiğini, davalı idare tarafından gecikme faizi ile birlikte 354.897,86 TL ödenmesi gerektiğinin ve ödemenin zamanında yapılmaması durumunda sözleşmenin feshedileceğini ihtar edildiğini, bu yazı üzerine ticari faaliyete devam edebilmek için bildirilen hesaba 361.089,35 TL ödendiğini ancak hasılat payı adı altında bedel tahsil edilmesinin hukuka aykırı olduğunu, söz konusu alanda bir tesis bulunmadığını, boruların tesis sayılamayacağını, ayrıca hesaplamanın yanlış yapıldığını beyan ederek; fazlaya dair hakları saklı kalmak üzere, ödemenin 10.000,00 TL'lik kısmının ödeme tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı idareden istirdadını talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili; davanın zamanaşımına uğradığın, kullanma izni sözleşmesinin 5. maddesinin (B) bendinde; kullanıma izin verilen taşınmaz alanı üzerinde yapılacak tesisin bizzat izin sahibince işletilmesi halinde, bu tesisin işletilmesinden elde edilen toplam yıllık hasılatın %1'i oranında pay alınacağının düzenlendiğini, kullanma izni verilen alan üzerinde bulunan boru hattı ve şamandıra sisteminden dolayı bir gelir elde edilmediği iddia edilmekte ise de, kurulan boru hattı ile şamandıra sisteminin mülkiyeti davacı şirkete ait 3757 parsel nolu taşınmaz üzerindeki depolama tesisinin ayrılmaz bir parçası olduğunu, hasılat payı talebinin hukuka uygun olduğunu, davanın belirsiz alacak davası şeklinde açılamayacağını savunarak davanın reddini istemiştir.

III. MAHKEME KARARI

İlk Derece Mahkemesinin14.11.2017 tarihli ve 2017/1220 E., 2017/1520 K. sayılı kararıyla; davacının kıyı sahil şeridine inşa ettiği borular ve şamandıra sistemi ile kıyı iç kesiminde kendi mülkiyetinde bulunan depolara akaryakıt taşıdığı, kiralanan alanın petrolün deniz yoluyla sevkiyatı için zorunlu olduğu, bu durumda depolar ile kiralanan alanda kalan boruların işin mahiyeti gereği bütünlük arz ettiği, kiralanan alanda işletme bulunmadığı savunmasına itibar edilmeyeceği, her iki tarafı bağlayan sözleşme hükmü doğrultusunda hasılat payı ile gecikme zammı hesaplandığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin13.06.2018 tarihli ve 2018/2698 E. 2018/2703 K. sayılı kararıyla; tarafların sözleşme ile bağlı olduğu, kurumlar vergisinin beyan edildiği Nisan ayını takip eden Mayıs ayından itibaren yine sözleşme uyarınca tahakkuk eden hasılat payına gecikme zammının uygulanacağı, sözleşme hükmünün açıklığı gereği bilirkişi raporu aldırılması gerekmediği gerekçesiyle, davacının başvurusunun esastan reddine; davalının vekalet ücretine dair başvurusunun kabulü ile vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. İlk Derece Mahkemesi kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairece verilen 25.11.2019 tarihli ve 2019/202 E., 2019/9272 K. sayılı ilamla; taraflar arasında 24.03.2009 tarihli ve 49 yıl süreli, 226,55 m² kumluk ve 1.750,58 m² denizlik alanının davalıya kullandırılmasına ilişkin sözleşme imzalandığı hususunda bir uyuşmazlık bulunmadığı, sözleşmenin 5. maddesinin (A) bendinde Zemin Kullanma İzni Bedelinin, (B) bendinde ise Hasılat Payının düzenlendiği, uyuşmazlık konusu hasılat payı teknik hesaplamayı gerektirdiğinden Mahkemece, içinde petrol taşıma iş ve işlemleri konusunda uzman bilirkişinin de bulunduğu ehil bilirkişi heyetinden rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinden bahisle, Bölge Adliye Mahkemesi kararı kaldırılarak, İlk Derece Mahkemesi kararı bozulmuştur.

B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar

İlk Derece Mahkemesinin ilam başlığında tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacının deniz yolu ile taşıdığı petrol ürünlerini, dava konusu kıyı sahil şeridine inşa ettiği borular ve şamandıra sistemi ile kıyı iç kesiminde kalan kendisine ait depolara taşıdığı, dolayısıyla kiralanan alanda işletme bulunduğu, sözleşmenin 2. maddesine göre söz konusu taşınmaz üzerinde onaylı imar planı ve uygulama projesine uygun olarak boru hattı ve şamandıra tesisleri yapılmak amacıyla kullanma izni verildiği, kullanma izni verilen alan üzerinde yapılacak tesisin bizzat izin sahibince işletilmesi halinde tesisin işletilmesinden elde edilen toplam yıllık hasılatın yüzde biri oranında pay alınacağının düzenlendiği, kullanma izni verilen alanın üzerinde yürütülen faaliyetle ilgili olarak toplam yıllık hasılatın tespiti için alınan her iki bilirkişi raporunda da, kullanma izni verilen alana düşen hasılat payı toplamının 340.135,63 TL olarak belirlendiği, ödeme tarihine kadar işleyen gecikme zammı tutarının 20.953,72 TL olduğu, davalı tarafından davacıdan hasılat payı talep edilmesinde sözleşme ve mevzuata aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuran

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili; kiralananın üzerinde sadece boru ve şamandra sisteminin bulunduğunu, depolama tesisinin mülkiyetinin davalıya ait olmadığını, akaryakıtın depo edildiğini, satıldığını, ticari faaliyet olarak işletildiği yerin mülkiyetinin davacı şirkete ait olduğunu, boru hattının nakil faaliyeti olup işletme faaliyeti olmadığını, benzer dosyada alınan bilirkişi raporunda hesaplamanın farklı yapıldığını, aynı sözleşmeden kaynaklı farklı dosyada alınan bilirkişi raporu ile eldeki dosyada hazırlanan raporun çeliştiğini ileri sürerek; kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, istirdat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

04.02.1959 tarihli ve 13/5 sayılı ile 09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararları.

3. Değerlendirme

1.Kural olarak bozma kararına uyulmakla bozma kararında belirtilen biçimde işlem yapılması yolunda lehine bozma yapılan taraf yararına kazanılmış hak, aynı doğrultuda işlem yapılması yolunda yerel mahkeme için zorunluluk doğar.

2. Belirtilmelidir ki; bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. "Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir.

3.İlk Derece Mahkemesince; bozma ilamına uyulmasına rağmen bozma gerekleri yerine getirilmemiş; bilirkişi heyetinde petrol taşıma iş ve işlemlerinde uzman bilirkişiye yer verilmediği gibi, davacı tarafça işletilen tesisin büyük kısmının özel mülkiyetinde yer alan taşınmaz üzerinde bulunması nedeniyle, toplam hasılat üzerinden m² ye düşen hasılat hesap edilerek kullanımına izin verilen alanda m² başına düşen hasılat belirlenerek hüküm kurulmuş ise de; hasılat tutarının ayrıştırılabilip ayrıştırılamayacağı, kullanımına izin verilen alana düşen hasılatın, davacının özel mülkiyetinde bulunan taşınmaz kısmından elde edilen hasılattan ayrı olarak tespit edilip edilemeyeceği hususunda değerlendirme yapılmadığı, raporun bu haliyle hüküm vermeye yeterli olmadığı anlaşılmıştır.

4. Hal böyle olunca İlk Derece Mahkemesince, bozma ilamına uygun şekilde, öncelikle petrol taşıma iş ve işlemleri konusunda uzman bilirkişinin de bulunduğu ehil bilirkişi heyetinden, kullanımına izin verilen alana düşen hasılatın, davacının özel mülkiyetinde bulunan taşınmaz kısmından elde edilen hasılattan ayrı olarak tespit edilip edilemeyeceği, kiralanan alan bakımından davacının elde ettiği hasılatın ayrı şekilde belirlenip belirlenemeyeceği değerlendirilerek, sözleşme uyarınca ödenmesi gereken bedel hesap edilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, bozma ilamı gereği tam olarak yerine getirilmeden ve eksik inceleme ile hazırlanan bilirkişi raporu esas alınarak yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

VII. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

İlk Derece Mahkemesi Kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 371 inci maddesi uyarınca davacı yararına BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 30.04.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.