"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/570 E., 2023/430 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : İzmir 9. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2019/129 E., 2021/16 K.
Taraflar arasında birleştirilerek görülen alacak ve menfi tespit davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl ve birleşen davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 01.10.2024 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.
Belli edilen günde gelen asıl ve birleşen davada davacı vekili Avukat ... ile asıl ve birleşen davada davalı vekili Avukat ...'un sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin daha derinlemesine incelenmesi heyetçe zorunlu görüldüğünden Yargıtay Kanunu'nun 24 üncü maddesinin birinci fıkrası ve Yargıtay İç Yönetmeliği'nin 21 inci maddesinin üçüncü fıkrası gereğince görüşmenin 15.10.2024 tarihine bırakılması uygun görülerek Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili asıl davada; müvekkilinin İzmir ili Buca ilçesi ... mah 42704 ada üzerinde bulunan 11 ve 12 numaralı parsellerde arsa sahibi olduğunu ve bu arsa üzerindeki yapının müteahhidi olduğunu, adı geçen taşınmazlardan 11 numaralı parselin 316 m2'sinin, diğer 12 numaralı parselin 180 m2'sinin Maliye Hazinesine ait olduğunu, 4706 sayılı Kanun'un 4/c maddesine göre hazineden doğrudan satış talebinde bulunduğunu, Hazine ile arasında yapılan taksitli satış sözleşmesi gereğince taşınmazların kendisine devredileceğinin kararlaştırıldığını, bunun üzerine 11 numaralı parsel için 316 m2'nin arsa değeri olan 869.000,00 TL ve üzerinde bulunan muhdesat bedeli olan 629.887,00 TL ile 12 numaralı parsel için 180 m2 arsa değeri olan 495.000,00 TL ve üzerinde bulunan muhdesat bedeli olan 280.847,00 TL talep edildiğini, bu bedeller ödenmedikçe hisse satışı gerçekleşmeyeceğinden, dolayısıyla kat irtifakına geçilemeyeceğinden daire sahiplerine tapu devrinin yapılamayacağını, ruhsatlı binaları da sahiplerine teslim edemeyeceğinden 11 ve 12 parsellerin arsa bedellerine ek olarak muhdesat bedellerinin de 1/4'ünü ödediğini, muhdesat bedellerinin haksız olarak alındığını, müvekkilinin yaptığı inşaatları tekrar para ödeyerek Maliye Hazinesinden satın almanın hukuksal bir açıklamasının bulunmadığını belirterek ödemek zorunda kaldığı muhdesat bedelleri toplamı 227.683,50 TL'nin yatırıldığı tarih olan 18.10.2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini istemiştir.
Davacı vekili birleşen davada; asıl davadaki açıklamalarını tekrarlayarak, geriye kalan 683.050,50 TL muhdesat bedelinin taksitler halinde ödenmesi konusunda sözleşme imzalandığını, müvekkilinin iş bu sözleşmeyi imzalamak zorunda kaldığını, aksi halde yaptığı daireleri satamayacağını, tapu intikalinin gerçekleşmeyeceğini, müvekkilinin kendi para, emek ve işçiliği ile yaptığı inşaatın muhdesat bedeli olarak ilgili kurum tarafından tekrar ödenmeye zorlanmasının hukuka aykırı olduğunu belirterek 683.050,50 TL muhdesat bedeli, faizleri ve fer'ilerine ilişkin borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili; muhdesat bedelinin asgari levazım bedeli düşülerek hesaplandığını, davacının paylı taşınmaz üzerine, diğer paydaş Hazinenin iznini almadan yapı yapmasının düşünülemeyeceğini, Hazinenin de payı bulunan taşınmazlar üzerine yapılan yapının yapı masrafları düşüldükten sonra kalan bedelin muhdesat bedeli olarak istendiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve esası belirtilen kararıyla; adı geçen taşınmazlar üzerine yapılan inşaatların da davacıya ait olduğu, 4706 sayılı Kanun'un 5/son maddesinin Anayasa Mahkemesince iptal edildiği, söz konusu satış işleminin 2018 yılında yani iptal kararından sonra yapıldığı, her ne kadar satış işleminden sonra davacı tarafından dava konusu muhdesat bedelleri ödenmiş ise de; davacının hissedarı olduğu taşınmazda çok sayıda konut inşaa edileceği ve davacının bu yapıların yüklenicisi olduğu, davacının yapmayı taahhüt ettiği yapıları zamanında teslim etmesi gibi bir yükümlülüğünün bulunduğu, aksi durumda daha büyük bir külfetin altına gireceği, dolayısıyla yapılan bu ödemelerin baskı altında yapıldığı ve ibra niteliği taşımadığı, taşınmaz üzerinde yapılacak muhdesata davalının herhangi bir katkısının da bulunmadığı, her iki taşınmaz üzerindeki yapıların davacıya ait olduğu, davacının kendisine ait taşınmazı yeniden satın almak durumda bırakıldığı gerekçesiyle asıl ve birleşen davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı vekili, davanın zamanaşımı ve hakdüşürücü süreler nedeniyle de reddi gerektiğini, davacının asgari levazım bedeli düşülerek ödeme yaptığından ve bu konuda taahhütname imzaladığından davanın reddi gerektiğini, davacının paylı taşınmaz üzerine, diğer paydaşın iznini almadan yapı yapmasının düşünülemeyeceğini, Hazinenin de payı bulunan taşınmazlar üzerine yapılan yapının yapı masrafları düşüldükten sonra kalan bedelin muhdesat bedeli olarak istendiğini, Anayasa Mahkemesinin kararı dikkate alındığında Hazineye ait taşınmazlar üzerinde yapı ve tesis yapılmasının kamuya ait mülkiyet hakkının ihlali anlamına geldiğini, Hazinenin söz konusu yapı ya da tesislerin yapılmasına izni ya da muvafakati bulunmadığından, bu hakkından vazgeçmesi ya da kişiler lehine fedakârlıkta bulunmasının beklenemeyeceğini belirterek kararın kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; iştigal alanı inşaat işi olan ve bu işi meslek edinen davacı tacirin, inşaat yapmadan önce el birliği şeklindeki mülkiyetin hallolması için dava açma ve ayrıca ortaklığın giderilmesi davası açarak kendisine ait olan yerin sınırlarını ve miktarını belirleme imkanına sahip olduğunu bilebilecek durumda bulunduğu, davacı tacirin böyle bir yola başvurmaksızın hazineye ait hisse üzerine de inşaat yaptığı takdirde karşılaşabileceği sonuçları da bilebilecek durumda olduğu, davacı tacirin iyi niyetli olduğundan bahsedilmesine olanak bulunmadığı gibi daha önceden öngörebileceği durumlardan dolayı imzaladığı taahhünamenin geçersiz olduğunu da kabul etmenin olanaklı olmadığı, davacı tarafın imzaladığı taahhünamenin hukuken geçerli ve içeriğinin tarafları bağlayıcı nitelikte olduğu, Bu itibarla TMK'nın 723 üncü maddesi hükmü de gözetilerek davalı tarafından binaların inşaat maliyetinden asgari levazım bedelleri düşülerek kalan bedellerden Hazinenin hissesine isabet eden miktarların muhdesat bedeli olarak talep edildiği, davacının asgari levazım bedelleri düşülerek talep edilen muhdesat bedellerini ödemekle yükümlü bulunduğu gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; müvekkilinin, hazine adına kayıtlı olan kısmın 4706 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesi gereğince doğrudan satışı için Milli Emlak Müdürlüğüne 05.05.2017 tarihinde başvurduğunu, Milli Emlak Müdürlüğünün 01.06.2017 tarihli yazısı ile müvekkilinin inşaat ruhsatı alabilmesi için muvafakatname verdiğini, ancak kurum içi gecikmeler nedeniyle 17 aylık zaman geçtikten sonra 01.10.2018 tarihinde taşınmazın satışını müvekkiline yaptığını, yaşanan bu gecikme esnasında taşınmaz üzerindeki yapıyı inşa ettiğini, davalının satış işlemlerini geciktirmesinin müvekkiline kusur olarak atfedilemeyeceğini, müvekkilinin istemeden de olsa sözleşmeyi imzaladığını ve muhdesat bedellerini hazineye ödemek zorunda kaldığını, taşınmaz üzerinde bulunan konut niteliğindeki muhdesatın müvekkil tarafından inşa edildiğini, müvekkilinin tacir olması yahut basiretli bir tacir olarak davranması gereğinin işbu davada özellik arz etmeyeceğini, zira müvekkilinin karşısında bir kamu kurumunun yer aldığını, müvekkilinin, hissedarı olduğu taşınmazda çok sayıda konut inşa etmesi, davalının süre verip muhdesat bedelinin ödenmemesi halinde taşınmazın genel hükümlere göre satılacağını bildirmesi, ibraname verilmemesi halinde müvekkiline satışın yapılmayacağı hususlarının alınan ibranamenin geçersiz olduğunu gösteriğini, ibraname imzalanıp davalıya bedeli ödedikten çok kısa süre sonra iade talebinde bulunulması ve sonrasında hemen dava açılmasının da müzayaka durumunu teyit ettiğini ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, Hazine arazisine yapılan inşaat nedeniyle kuruma ödenen muhdesat bedellerinin iadesi istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1.6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 26 ncı maddesi
2. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 723 üncü maddesi
3. Değerlendirme
Temyizen incelenen kararda; tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere ve özellikle taraflar arasındaki satış işleminin özgür iradeleriyle yapıldığı, kanuna uygun yapılan sözleşmenin tarafları bağladığının anlaşılmasına göre davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın onanması gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
28.000,00 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
15.10.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.