"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece bozmaya uyularak davanın reddine karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; davaya konu sözleşme ile dava dışı ... adına kayıtlı olan 350 ada 3 parsel sayılı taşınmaz üzerine bina yapılması ve bu binanın bağımsız bölümlerinin satışından elde edilecek kârı paylaşmak üzere davalı ile anlaştıklarını, bu sözleşme çerçevesinde yapılan binanın bağımsız bölümlerinin tek tek satıldığını, satıştan elde edilen paraların tamamının davalı tarafından alındığını, müvekkilinin elde edilen kârın maliyetinin hesabını yapmak için davet ettiği, davalının çeşitli bahaneler sürerek buna yanaşmadığını, sözleşme kapsamından da anlaşılacağı üzere davalının zarar etmesinin mümkün bulunmadığını, davalının elde edilen kârı müvekkili ile paylaşmak istemediğini ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, müvekkilin hissesine düşen toplam 1,00 TL kârın sözleşme tarihinden işleyecek yasal faizi birlikte davalıdan alınarak müvekkiline verilmesini talep etmiş; 03.02.2015 tarihli dilekçe ile yasal harçları yatırmak suretiyle dava değerini 100.000,00 TL'ye yükseltmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili; müvekkili ile davacının 15.04.2013 tarihinde imzaladıkları, sözleşmeye göre, 350 ada 3 parsel numaralı arsa üzerinde yapılacak inşaatın tüm maliyeti düştükten sonra karın ikiye bölüneceğinin kararlaştırıldığını ancak imzadan sonra davacının parası olmadığını belirterek, inşaatın müvekkili tarafından yapılarak kendisini kâra ortak etmesini istediğini, müvekkilinin bu durumu kabul etmemesi nedeniyle ortaklığını zımnen başlamadan bittiğini, belirtilen taşınmazın müvekkili tarafından yapılmadığını, ortaklığın son bulmasından sonra dava dışı ...'in kendi arsasına bu binayı yaptığını, sözleşmede dava dışı ...'in taraf olmadığını savunarak, davanın husumet yokluğundan reddini istemiştir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemece verilen 08.07.2015 tarihli ve 2014/172 E. 2015/350 K. sayılı kararla; taraflar arasında adi ortaklık sözleşmesinin imzalandığı konusunda herhangi bir uyuşmazlık bulunmadığı, sözleşme kapsamında yapılması gereken inşaatın dava dışı ... tarafından yapıldığı, davacı tarafından sunulan makbuzların inşaatın davalı tarafından yapıldığına ilişkin delil olarak kabul edilemeyeceği, inşaatın davalı tarafından yapıldığının davacı tarafından ispatlanamadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkeme kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairece verilen 29.11.2017 tarihli ve 2016/10077 E., 2017/16718 K. sayılı ilamla;taraflar arasında 15.04.2013 tarihli sözleşmeyle “tapusu ... adına kayıtlı parsel üzerinde yapılacak inşatın arsa parası dahil olmak üzere tüm proje, harç ...vs bedeli ve anahtar teslimine kadar yapılacak olan giderlerin ... tarafından karşılanıp tamamlandıktan sonra satış yapılıp iş bitiminde masraflar çıkarıldıktan sonra kalan kâr ... ile eşit bölüneceği, inşaat aşamasında meydana gelebilecek kaza, ceza vs bedellerin her iki ortak tarafından karşılanacağına” yönelik adi ortaklığın kurulduğu, dava konusu inşaatın yapı müteahhidinin dava dışı ... olduğu, yapı ruhsatında belirtilmesine karşın davacı tanığı Mustafa'nın beyanında “dava konusu taşınmazın bulunduğu binada oturduğunu, taşınmazın eşi adına kayıtlı olduğunu, taşınmazı ...'den aldıklarını ve 115.000,00 TL yi de ...'ye verdiğini, pazarlığı ... ile yaptıklarını ancak devrini ...'in yaptığını” belirttiği, her iki tarafça da beton şirketinden alınan makbuzların ibraz edildiği, adi ortaklık hükümleri kapsamında makbuzların geçerliliğinin araştırılmadığı, bu nedenlerle taraflar arasında geçerli bir adi ortaklık ilişkisinin kurulduğu belirlendiğine göre uyuşmazlığın ilamda açıklanan ve maddeler halinde belirtilen sıra ve yöntem izlenerek çözümlenmesi ve açıklanan hususların adi ortaklık kapsamında değerlendirilmesi gerekirken, yanılgılı ve eksik inceleme ile hüküm tesisinin hatalı olduğu gerekçesiyle, karar bozulmuştur.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin ilam başlığında tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacının davalı ile imzalamış olduğu sözleşme gereğince alacaklı olduğunu ve sonrasında tamamlanan harç ile toplam 100.000,00 TL alacaklı olduğunu belirttiği, bozma ilamında taraflar arasındaki sözleşme ile adi ortaklık sözleşmesinin kurulduğunda tasfiye işlemleri gerçekleştirilerek hakimin sonuç bilançoya göre 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 297 nci maddesi gereğince tarafların hak ve yükümlülüklerini saptayıp tasfiye işlemini sonlandırması gerektiğinin belirtildiği, tasfiye memuru tarafından ilk aşamaya yönelik hazırlanan tabloda tarafların adi ortaklığa yönelik aktif ve pasif herhangi bir mal varlıkları olmadığı, davacının dilekçesinde aralarındaki adi ortaklığın tasfiyesinin istenilmediği, sadece yapılan sözleşme gereğince davalıdan alacaklı olduğunu ileri sürdüğü, taleple bağlılık ilkesi gereğince ve mali müşavir bilirkişi tarafından hazırlanan rapor ile taraflar arasında yapılan sözleşme gereğince taşınmaz üzerine binanın yapımı sonucu elde edilecek karın paylaşılacağının belirlendiği, bilirkişi raporunun ekindeki tabloda herhangi bir kar zarar ve masrafın bulunmadığının tespit edildiği, davacının davalıdan alacaklı olmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; Mahkemenin davalının sözleşmeye konu inşaatı yapmadığı gerekçesinin yerinde olmadığını, davalı tanığı olarak dinlenen dava dışı ...'in beyanına itibar edilmemesi gerektiğini, sözleşme yapıldıktan sonra davacının arsasının davalının yeğeni ve damadı olan dava dışı ...'e devredildiğini, resmi işlemlerin ... adına yürütüldüğünü ancak inşaatın fiili sahibinin davalı olduğunu, diğer tüm tanıkların inşaatı davalının yaptığını ve daireleri de davalının sattığını açıkça beyan ettiklerini, tanıklardan Mustafa'nın beyanının açık olduğunu, bu tanığın binadaki 2 nolu daireyi davalıdan aldıklarını, onunla pazarlık ettiklerini, bedeli de davalıya ödediklerini açıkça ifade ettiğini, yapılan inşaatın tüm beton alımlarının hazır beton firması tarafından davalı adına düzenlenen makbuzlar karşılığında davacıya teslim edildiğinin sabit olduğunu ancak Mahkemece bu delillere ''hayatın olağan akışına ters düşmesi nedeniyle'' itibar edilmediğini, resmi işlemlerin davalının yeğeni olan tanık ... adına yürütülmesi, davalı ile tanık ...'in birlikte kanuna karşı hilelerini gösterdiğini, Mahkemece yetersiz ve soyut olan hayatın olağan akışı olgusunun tek başına gerekçe gösterildiğini, adi ortaklık olarak yorumlanan sözleşmenin kat karşılığı inşaat sözleşmesi olduğunu, davacının kendi edimi olan arsayı devretme edimini yerine getirdiğini ancak davalının hile ile davacının iyi niyet ve tecrübesizliğinden yararlanarak kendi edimini yerine getirmekten kaçındığını, tapuda devir yapılırken bir bedel ödenmiş gibi gözükse de, sunulan sözleşmenin yapılmış olmasının işin niteliğinin kat karşılığı inşaat sözleşmesi ve kâr ortaklığı olduğunu gösterdiğini, bu kısmın en önemli tanığının sözleşme metninde tanık olarak yer alan Yaşar olduğunu, Mahkemece bu tanığın bilgisine başvurulmadığını, davalının, davacının arsasını yeğeni olan tanık ...'e devredilmesini sağladığını, dosyaya sunulan sözleşmeyi ise kendisinin imzaladığını, 15.04.2013 tarihli sözleşme ile taraflar arasında adi ortaklık kurulduğunu, davacının kurulan bu ortaklığa arsasını sermaye olarak koyduğunun bozma ilamında da ifade edilip kabul gördüğünü, diğer ortak olan davalının ise anlaşmazlığa konu arsa üzerindeki binayı yaptığı veya yaptırdığı ve elde edilen daire ve dükkanların tapularının kendisinde olmasından yararlanarak satıp nakde çevirdiğini, bu durumda tasfiye memurunun arsanın ve üzerindeki binanın (daire ve dükkanların) maliyetlerini gerekirse bilirkişilerden de yardım alarak belirleyerek, bunun satış sonucu elde edilen miktardan mahsup ettikten sonra kalan parayı eşit olarak ortaklara dağıtması gerektiğini, tasfiye memurunun bozma ilamına muhalefet eder şekilde taraflar arasında bir adi ortaklık bulunmadığını, paraların müteahhit dava dışı ... tarafından harcanması gerekçesiyle ortada hesaplanabilecek bir zarar ve kar bulunmadığı yönünde görüş belirterek sonucu sıfır ile biten bilançoyu gösterdiğini, bozmada ortaklığın nasıl tasfiye edileceğinin açıkça belirtildiğini, Mahkemece bozma ilamı gereği yerine getirilmeden eksik araştırma ile karar verildiğini ileri sürerek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, inşaat adi ortaklığının fesih ve tasfiyesi istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1.09.05.1960 tarihli ve 21/9 ile 04.02.1959 tarihli ve 13/5 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararları,
2.6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 642 vd. maddeleri.
3.Değerlendirme
1. Adi ortaklığın sona ermesi ile birlikte ortaklık tasfiye aşamasına girer. Ortaklar arasındaki hukuki bağ, tasfiye tamamlanmadan ortadan kalkmış kabul edilemez. Tasfiye, ortaklar arasındaki ortaklık ilişkisinin tamamen sona erdirilmesine yönelik kanuni bir usuldür. Tasfiye ile artık ortaklık malvarlığı para haline dönüştürülecek, borçlar ödenecek, sermaye değerleri ortaklara iade edilecek ve geri kalan meblağ ortaklar arasında kar ve zararın paylaşılması esasına göre dağıtılacaktır.
2. Adi ortaklığın tasfiyesi ya tarafların anlaşması suretiyle ya da bizzat mahkemece yapılır. Taraflar tasfiye konusunda anlaşmadığı takdirde ortaklığın tasfiyesinin mahkemece 6098 sayılı Kanun'un 642 vd. madde hükümlerine uygun olarak yapılması gerekir.
3. Ortaklar, ortaklık için avans verdiklerini ve masraf yaptıklarını iddia ediyorlarsa, bunların da 6098 sayılı Kanun'un 643 üncü maddesi uyarınca ortaklığın tasfiye hesabında dikkate alınması gerekir. Kuşkusuz, bu gider ve masrafların talep edilebilmesi için ispat edilmesi zorunludur. Ortaklık faaliyeti kapsamında yapılan giderlerin kural olarak yazılı delille ispatı gerekir. Ancak duruma göre, masraf yapılıp yapılmadığı veya yapılan masrafın ispatı bakımından bilirkişiye de başvurulabilir. Özellikle masraf yapıldığının kesin olduğu, yapılan masrafların bilirkişi incelemesiyle kolaylıkla tespit edilebileceği ve ortaya çıkarılabileceği durumlarda, yapılan masrafın ispatı bakımından bilirkişi incelemesi yapılması olanaklıdır (..., ... Hami, Adi Ortaklık, Ankara : Yetkin Yayıncılık, 2008, s. 336).
4. Dairece verilen 29.11.2017 tarihli bozma ilamında da; taraflar arasında 15.04.2013 tarihli sözleşmeyle “tapusu ... adına kayıtlı parsel üzerinde yapılacak inşatın arsa parası dahil olmak üzere tüm proje, harç ...vs bedeli ve anahtar teslimine kadar yapılacak olan giderlerin .... tarafından karşılanıp tamamlandıktan sonra satış yapılıp iş bitiminde masraflar çıkarıldıktan sonra kalan kar ...ile eşit bölüneceği, inşaat aşamasında meydana gelebilecek kaza, ceza vs bedellerin her iki ortak tarafından karşılanacağına” yönelik adi ortaklığın kurulduğu, dava konusu inşaatın yapı müteahhidinin dava dışı ... olduğu, yapı ruhsatında belirtilmesine karşın davacı tanığı...'nın beyanında “dava konusu taşınmazın bulunduğu binada oturduğunu, taşınmazın eşi adına kayıtlı olduğunu, taşınmazı ...den aldıklarını ve 115.000 TL yi de ...'ye verdiğini pazarlığı ...ile yaptıklarını ancak devrini ...nin yaptığını” belirttiği, her iki tarafça da beton şirketinden alınan makbuzların ibraz edildiği, adi ortaklık hükümleri kapsamında makbuzların geçerliliğinin araştırılmadığından bahisle taraflar arasında geçerli bir adi ortaklık ilişkisinin kurulduğu, vurgulanmıştır.
5.Mahkemece her ne kadar bozma ilamına uyulmuş ise de, taraflar arasında kurulan adi ortaklığının bozma ilamında belirtilen yöntem uyarınca tasfiyesi edilmesi gerekirken, davacının dava dilekçesi ile aralarındaki adi ortaklığın tasfiyesini istemediği, sadece yapılan sözleşme gereğince davalıdan alacaklı olduğunu ileri sürdüğü, taleple bağlılık ilkesi gereğince dosya kapsamında alınan tasfiye raporu ile taraflar arasında yapılan sözleşme gereğince taşınmaz üzerine binanın yapımı sonucu elde edilecek karın paylaşılacağının belirlendiği ve bilirkişi raporunun ekindeki tabloda herhangi bir kar zarar ve masrafın bulunmadığının tespit edildiği şeklindeki yanılgılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiş olması, usul ve kanuna aykırıdır.
6. Hal böyle olunca, Mahkemece yapılacak iş; dosyaya sunulan ve beton şirketince düzenlenen bütün beton alım makbuzlarında davalının imzasının bulunduğu, bu husus dosya kapsamındaki diğer deliller ile birarada değerlendirildiğinde, dava konusu taşınmaz üzerine inşa edilen binanın dava dışı ... yerine davalı tarafından inşa edildiği, dava konusu binadaki dairelerin yine davalı tarafından üçüncü kişilere satılıp devredildiği gözetilerek; işbu dairelerden üçüncü kişilere satılanların tapuda gösterilen satış bedelinin, bu bedele itiraz halinde ise satış tarihindeki rayiç değerlerinin; satılmayıp mevcut olan bağımsız bölümlerin ise davaya konu taşınmazın tedavüllü tapu kaydı dosyaya temin edilerek ortaklığa konu işin tamamlanmasıyla birlikte ortaklığın sona ereceği gözetilerek, belirlenerek o tarih itibariyle gerçek piyasa değerlerinin belirlenmesi; yine ortaklığa konu işin gerçekleştirilmesi amacıyla yapılan yapım giderlerinin, özellikle belgelendirilemeyen giderler yönünden ise, işin mahiyeti gereği yapılması beklenilen giderlerin piyasa rayiçlerine (yapıldığı tarihteki) göre tespit edilmesi, ayrıca ortaklığın üçüncü kişilere ve kurumlara borcunun olup olmadığı hususunun da belirlenmesi, ortaklığın sona erdiği tarih itibariyle aktif ve pasif değerleri hesaplanarak, ortaklar tarafından yapıldığı iddia ve ispat edilen masraflar ve varsa verilen avans her bir ortağa iade edildikten sonra, tasfiye işlemine dair sonuç bilanço alınıp, hasıl olacak sonuca göre bir karar vermek olmalıdır.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle,
Temyiz olunan Mahkeme kararının 6100 sayılı Kanun'un Geçici 3 üncü maddesi atfıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 428 inci maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA,Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine,1086 sayılı Kanun'un 440 ıncı maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,09.05.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.