Logo

3. Hukuk Dairesi2023/3460 E. 2024/1396 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Vekalet ilişkisi kapsamında gerçekleşen tıbbi müdahalede iddia edilen yanlış tedavi nedeniyle açılan maddi ve manevi tazminat davasında, tüketici mahkemesinde dava şartı olan arabuluculuğa başvurulup başvurulmadığı hususu.

Gerekçe ve Sonuç: Vekalet akdine dayalı uyuşmazlıkta, tüketici mahkemesinde dava açmadan önce arabuluculuk yoluna başvurulması gerektiği, davacı tarafından bu yola başvurulmadığının anlaşılması üzerine, 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu'nun 18/A maddesi uyarınca davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine dair Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2023/1134 E., 2023/630 K.

İLK DERECE MAHKEMESİ : Batman 2. Asliye Hukuk (Tüketici) Mahkemesi

SAYISI : 2021/5 E., 2022/868 K.

Taraflar arasındaki maddi ve manevi tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun reddi ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak davanın usulden reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili; müvekkilinin hamileliği süresince kontrollerinin ve sezeryanla ameliyatının davalı hastanede davalı doktor tarafından yapıldığını, ameliyatın uzun sürdüğünü daha sonra Dicle Üniversite Hastanesine sevk edildiğini, yoğun bakımda kaldığını orada meshanesinin %60'ının kesildiğinin öğrenildiğini daha sonra onarım için davalı hastanede ameliyat olduğunu, doğumdan önce müvekkilinin riskler konusunda uyarılmadığını, yanlış tedavi sebebiyle müvekkilinin bundan sonraki hayatını mesanesinin yarısından fazlası kesilmiş halde ikame etmek zorunda kalacağını ve bir daha hamile kalamayacağını belirterek; fazla hakları saklı kalarak 1.000,00 TL maddi tazminat, 150.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan alınarak davacıya verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

Davalılar vekili; ameliyatın üzerinden 2 yıl geçtiğini, davacının herhangi bir rahatsızlığının kalmadığını, gördüğü tedavi sonrası normal hayatına döndüğünü, sezeryan ameliyatı sırasında gerekli işlemlerin yapıldığını, yapılan işlemlerin ayrıntılı olarak kayıtlı olduğunu, Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesine sevkinin sağlandığını ve gerekli tüm organizasyonun müvekkili hastane tarafından yapıldığını, Üniversite hastanesindeki doktorlara ulaşılıp haber verildiğini, hastanın başka seçenekleri varken tekrar tedavi için davalı hastaneyi ve doktoru seçtiğini, müvekkillerine atfedilecek bir kusur bulunmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacının üçüncü kez sezaryen ameliyatında batın içi yapışıklık nedeniyle komplikasyon olarak mesane yaralanmasının meydana geldiği, alınan raporlara göre sezeryan ameliyatı sonrasında mesane yaralanmasının tıbben rastlanabilir bir sonuç olduğu, komplikasyon nedeniyle davalı doktorun ortaya çıkabilecek riskleri ortadan kaldırmak adına ameliyat öncesi ve sonrası yapması gereken girişimleri yaparak ameliyat sırasında durumun tespit edilip alanında ehil üroloji doktorunun çağrılması ile ameliyat sonrası aynı gün derhal müdahale edilerek, helikopter ile ileri merkeze sevkinin sağlandığı, zararın azalması veya ortadan kaldırılması adına doktor tarafından gerekli işlemlerin yapıldığı ve bu aşamalarda davalı doktorun ihmalinin ve kusurunun bulunmadığı, komplikasyon yönetiminin usulüne uygun gerçekleştirildiği, davalılara atfı kabil kusur bulunmadığı, davalı doktor tarafından konulan tanı ve yapılan tıbbi işlemlerde tıp biliminin kurallarına uygun hareket edildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacı vekili; Mahkemece verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, bilirkişi raporunda Mahkemenin 22.09.2022 tarihli celsedeki ara kararda sorulan soruların cevaplarının sunulmadığını, aynı şekilde dosyada dinlenen tanık beyanının nazara alınmadığını, tanıklık yapılan konularla ilgili herhangi bir açıklama yapılmadığını, eldeki bilirkişi raporunun hükme esas almaya elverişli olmadığından yeniden bilirkişi raporu alınması gerektiğini davalılar aleyhine kusur tespit edilmemiş olsa dahi müvekilinin yaşamış olduğu bunca travma nedeniyle manevi tazminata hükmedilmesi gerektiğini, belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; vekâlet akdinin 6502 sayılı TKHK kapsamında olması nedeniyle Mahkemece, 16.06.2022 tarihli duruşmadan itibaren davaya tüketici mahkemesi sıfatıyla bakılmasının yerinde olduğu, davanın 05.01.2021 tarihinde açıldığı, yasal değişiklik nedeniyle 28.07.2020 tarihinden sonra Tüketici Mahkemelerinde görülecek uyuşmazlıklarda arabulucuya başvurma şartı olduğu, Dairenin geri çevirme ilamı üzerine davacı vekiline çıkarılan muhtıraya karşı davacı vekili tarafından 18.04.2023 tarihinde sunulan dilekçede davanınn arabuluculuk kapsamında olmadığından bahisle arabuluculuk başvurusu yapılmadığının beyan edildiği, davacının zorunlu arabuluculuk sürecini işletmeden eldeki davayı açtığı, Mahkemece, re'sen gözetilmesi gereken ve sonradan tamamlanabilir nitelikte olmayan dava şartına ilişkin, davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek yazılı şekilde karar verilmesinin yerinde

görülmediği gerekçesiyle; davacı vekilinin istinaf başvurunun reddine, re'sen yapılan inceleme ile İlk Derece Mahkemesinin yukarıda anılan kararının kaldırılmasına, yeniden hüküm kurulmasına, davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili; istinaf dilekçesi içeriği tekrarlanmak suretiyle, Bölge Adliye Mahkemesinin davada Tüketici Mahkemesinin görevli olduğu ve davanın zorunlu arabulculuğa tabi olduğu yönündeki değerlendirmenin yersiz olduğunu, uyuşmazlıkta genel Mahkemenin görevli olduğunu esastan incelenerek davanın kabulüne karar verilmesi geretiğini belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, vekalet ilişkisi kapsamında yanlış tedavi neticesine dayalı maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun "vekâlet sözleşmesinin tanımı" başlıklı 502 nci maddesi ve devamı maddeleri.

2. 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un “Dava şartı olarak arabuluculuk" başlıklı 73/A maddesi

3. 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanun'un "Dava Şartı Olarak Arabuluculuk" başlıklı 18/A maddesinin ikinci fıkrası.

3. Değerlendirme

Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere, özellikle 6325 sayılı 18/A maddesinin ikinci fıkrasına göre arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verileceğine dair düzenleme göz önüne alındığında, 16.06.2022 tarihli ara kararla davaya Tüketici Mahkemesi sıfatıyla bakılmasına karar verildikten sonra dahi davacı vekili tarafından 18.04.2023 tarihli dilekçe ile davanınn arabuluculuk kapsamında olmadığından bahisle arabuluculuk başvurusu yapılmadığının beyan edildiği anlaşılmasına göre davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesi uyarınca ONANMASINA,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

25.04.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.