"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi
Taraflar arasındaki taşınmaz satış vaadine ilişkin adi yazılı belgeye dayalı olarak yapılan icra takibine vâki itirazın iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne kısmen reddine karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; davacı ile davalı arasında ödeme belgesi düzenlendiğini, bu belge ile davalının, davacıdan daha önce aldığı iki bağımsız bölümü davacıya iade yükümlülüğü altına girdiğini, karşılığında 300.000,00 TL'yi nakit olarak elden aldığını, ayrıca sözünü yerine getirmez ise hem aldığı parayı iade etme hem de 200.000,00 TL cezai şart ödemeyi kabul ettiğini, davacının 300.000,00 TL'yi davalıya ödemesine rağmen davalının bağımsız bölümleri devir etmediğini, gönderdikleri ihtarnameye davalının borcunu ödemeyeceğine ilişkin bir ihtarname ile cevap verdiğini, bunun üzerine ödedikleri paranın ve cezai şartın toplamı olan 500.000,00 TL bedelli icra takibi başlattıklarını ancak davalının itirazı ile takibin durduğunu belirterek takibin devamına ve davalının takip konusu alacağın % 20 sinden az olmamak üzere icra inkâr tazminatına mahkûm edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili; davalının, davacının kardeşinin eşi olduğunu, davaya konu ödeme belgesinin gerçek olmadığını, belgenin incelenmesi ile üç ayrı belgenin tek kağıt üzerinde birleştirilerek fotokopi şeklinde olduğunun anlaşılacağını, dava konusu olan bu bağımsız bölümlerin davacı tarafından bedeli karşılığında devredildiğini, aynı konuya ilişkin davacının tapu iptali ve tescili davası açtığını, bu davanın reddedilerek kesinleştiğini, bu dava açıldıktan sonra tarafların birbirine küstüklerini, senettir diye sunulan belgenin düzenleme tarihinde tarafların küs olduğunu, dolayısıyla senet düzenleyemeyeceklerini, 300.000,00 TL borca karşılık 200.000,00 TL cezai şart belirlenmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; "davacı tarafından takibe dayanak kılınan belge, davalının aleyhine delil teşkil edecek irade beyanını içermekte olup, davalı da senetteki imzanın kendisine ait olabileceğini bildirmesi, üzerindeki yazıların ve imzaların farklı farklı kalemlerle yazılmış olmasının HMK m.205 vd. maddelerine göre ispat gücünü etkileyen bir yanı bulunmamaktadır... tapu dışı harici belge ile yapılan taşınmaz devri vaadinden dolayı davalının cezai şart ödeme yükümlülüğü yoktur, zira tapuda resmi devir yapılmadığından geçersiz sözleşmedeki cezai şart da geçersizdir. Cezai şart bedeli yönünden davalı itirazında haklı ise de cezai şart bedeli yönünden davalının aynı zamanda kötü niyetli olduğuna yönelik somut delil bulunmadığından borçlu yararına kötü niyet tazminatı şartlarının oluşmadığı" gerekçeleriyle davanın kısmen kabulüne kısmen reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı vekili; davacı ile davalının arasında düşmanlığa dönüşen husumet bulunduğunu, tarafların bir araya gelerek davaya dayanak kılınan türden bir belge düzenlemelerinin ve 300.000,00 TL gibi yüksek tutarda bir parayı elden alıp vermelerinin güven ilişkisi bulunmadığı için imkansız olduğunu, Adli Tıp Kurumu raporunun belgenin her bir bölümünün farklı zamanlarda ve sırası ile yazılmadığını rapor ettiğini, davaya dayanak yazıların "..." kısmı hariç eli ürünü yazılar olmadığını, bu durumun davacının belgenin sıhhatine yönelik beyanlarının gerçek olmadığını ortaya koyduğunu, davacının o tarihte böyle bir parayı bulabilme ihtimalinin olmadığını ve davacının tapuda işlem yapılması için kendisine tanıdığı süre dolduğu halde icra takibini 5 yıldan daha uzun bir süre sonra açmasının iddiaların gerçek olmadığının bir diğer göstergesi olduğunu belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; "İlk Derece Mahkemesince hukuki nitelendirmenin davadaki ileri sürülüş ve dosya kapsamına uygun olarak belirlenmesine, taraflarca ileri sürülen delillerin toplanarak usulüne uygun olarak değerlendirilmesine, delillerin değerlendirilmesinin dosya kapsamına uygun bulunmasına, taraflarca ileri sürülen iddia ve savunmaların tartışılarak gerekçeli kararın oluşturulmasına, ihtilafa uygulanması gereken yasal mevzuatın doğru olarak tespit edilmesine, mahkemenin karar gerekçesiyle hüküm fıkrasının birbiriyle uyumlu olmasına, mahkeme hükmünün yasal unsurları taşımasına" gerekçeleriyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili; istinaf sebeplerini tekrarlayarak, kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, taşınmaz satış vaadine ilişkin adi yazılı belgeye dayalı olarak yapılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun, 28.05.2008 tarihli ve 2008/369 E., 2008/394 K. sayılı kararının ilgili bölümü şöyledir;
“...Öncelikle belirtilmelidir ki, boş olarak altı imzalanıp verilen bir belgenin üstünün taraflar arasındaki anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğu iddiasının tanıkla ispatının olanaklı olmadığında; ancak yazılı delille ispatı gerektiğinde ve yazılı delil de yoksa dayanılmış olması koşuluyla yemin delilinin söz konusu olabileceğinde uyuşmazlık bulunmamaktadır.“.
2. Tapulu taşınmazlarda mülkiyetin devrini öngören her türlü sözleşmenin resmî şekilde yapılması zorunludur. Bu bir geçerlilik koşuludur [4721 sayılı Türk Medeni Kanunu m. 706; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (6098 sayılı Kanun) m. 217; Noterlik Kanunu m. 60/3; Tapu Kanunu m. 26]. Resmî biçimde yapılmayan taşınmaz satış sözleşmeleri hukuken geçersiz olup geçerli sözleşmelerde olduğu gibi taraflarına hak ve borç doğurmaz; taraflar verdiklerini sebepsiz zenginleşme kuralları gereğince geri isteyebilirler.
3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 22.09.2022 tarihli ve 2020/3-551 E. 2022/1147 K. sayılı ilamı; ''... taraflar arasında yapılan sözleşme şekil şartına uyulmaksızın haricî olarak düzenlendiğinden geçersizdir. Her ne kadar direnme kararında anılan sözleşmenin bir ön sözleşme olduğu belirtilmiş ise de bu durum sonucu değiştirmeyecektir. Nitekim, taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri için dahi resmî şekil şartı zorunludur.
O hâlde, geçerli olmayan sözleşmede bulunan hükümlerin de geçersiz olacağı her türlü duraksamadan uzak olduğuna göre, uyuşmazlığa konu sözleşmede düzenlenen cayma akçesine dair hükümlerin geçersiz olduğunun ve davacının bu hükme dayanarak talepte bulunamayacağının kabulü gerekir. Yukarıda açıklandığı üzere taraflar ancak sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre aldıklarını geri vermekle yükümlüdürler ki, davalının da aldığı bedeli senetle davacıya iade ettiği hususu taraflar arasında çekişme konusu değildir.
Hâl böyle olunca; direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı bozulması gerekmektedir...'' şeklindedir.
4. Yargıtay Daireleri ile Hukuk Genel Kurulunun istikrar kazanmış uygulamalarına göre; itirazın iptali davalarında 2004 sayılı İcra İflas Kanunu'nun 67 nci maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için; usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde ödeme emrine itiraz etmesi, alacaklının ödeme emrine itirazın tebliğinden itibaren bir yıl içinde itirazın iptali davasını açması ve davasında haklı çıkarak icra inkâr tazminatı talep etmiş olması gereklidir. Burada, borçlu itirazının kötü niyetle yapılmış olması ve alacağın bir belgeye bağlanmış bulunması koşulları aranmaz.
3. Değerlendirme
1. Temyizen incelenen kararda belirtilen gerekçeye, özellikle beyaza imza iddiasının ispat yükünün davalıya ait olmasına, alınan ATK raporunda imzanın davalıya ait olduğunun tespitine, senede karşı ancak senetle ispat kuralı gereği ve davalı tarafça yemin deliline dayanılmaması göz önünde bulundurulduğunda davalı tarafın üzerinde bulunan ispat yükümlülüğünü gerçekleştiremediği anlaşılmıştır. Ayrıca yukarıda sayılan koşullar gerçekleştiğinden icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekir. Taraflar arasında yapılan sözleşmenin şekil şartına uyulmaksızın haricî olarak düzenlendiğinden geçersiz olmasına, geçerli olmayan sözleşmede bulunan hükümlerin de geçersiz olacağı ilkesine, dava konusu icra takibine konu cezai şart alacağının, takibin dayanağı sözleşmenin şekil şartlarına uygun olmadan yapılmış olması nedeniyle geçersiz olacağından talep edilemeyecek olmasına göre, davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesi uyarınca ONANMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,06.05.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.