"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki vekalet ilişkisinden kaynaklı alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davacı vekili ve bir kısım davalılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda,
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 21.7.2004 tarihinde yürürlüğe giren 5219 sayılı yasa ile değişik 427/2.maddesine göre miktar ve değeri 5.810,00 TL'yi geçmeyen taşınır mal ve alacak davalarına ilişkin olarak verilen kararlar kesindir. Bu nedenle davalılar vekilinin temyiz isteminin aleyhine hükmedilen alacak miktarının 5.810,00 TL'nin altında olması nedeniyle miktar yönünden reddine karar vermek gerekmiştir.
Davacı vekilinin gerekli şartları taşıdığı anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili, müvekkili davacının serbest meslek olarak avukatlık faaliyeti yürüttüğünü, süresiz hizmet akdi ile davalıların çeşitli hukuki işlerini ve danışmanlıklarını yaptığını, azilname ile iş sözleşmesinin haksız olarak feshedildiğini beyan ederek davalılarla 13.10.2000 ile 06.10.2008 tarihine kadar olan hizmeti nedeniyle, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 1.250 TL aylık ücret alacağının, 2.750,00 TL diğer işlerden doğan ücret alacağının, 1 TL masraf alacağının, 1.500,00 TL yıllık izin ücreti alacağının, 7.000,00 TL kıdem tazminatının, 1.300,00 TL ihbar tazminatının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalılar vekili, davaya görev yönünden itirazlarının bulunduğunu, taraflar arasında vekalet ilişkisi bulunduğunu, bu nedenle görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu, davacının kendi ofisinde ve iş yerinde vekalet hizmeti verdiğini beyanla, davanın reddini talep etmiştir.
III. MAHKEME KARARI
Antalya 3. İş Mahkemesince, 2009/404 E., 2012/98 K.sayılı karar ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkeme kararına karşı süresi içinde davalılar vekilleri temyiz isteminde bulunmuşlardır.
2. Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 08.05.2014 tarihli 2012/23722 E., 2014/14948 K. sayılı kararı ile davacının serbest avukat olarak kendi ofisinde çalıştığı, başka müvekkillerinin de bulunduğu anlaşıldığından mahkemece davacının davalılar ile arasındaki ilişkinin vekalet akdine dayalı olduğu kabul edilerek mahkemenin görevsizliğine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; bozmaya uyularak davalı tarafça azlin haklı olduğunun ispatlanmadığı gerekçesiyle bilirkişi raporu ile belirlenen 1.884,16 TL ücret alacağından taleple bağlı kalınarak 1.250,00 TL ücret alacağı ile 2.975,19 TL olarak belirlenen masraf alacağından taleple bağlı kalınarak 1,00 TL masraf alacağının yasal faizi ile davalılardan tahsiline, taraflar arasındaki ilişkinin vekalet akdine dayalı olduğu kabul edilerek yıllık izin, kıdem ve ihbar tazminat alacakları yönünden reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ve bir kısım davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuşlardır.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; usule ilişkin olarak; yargılama aşamalarının izlenmediğini, uyuşmazlık tespiti yapılmadığını, usulüne uygun bir ön inceleme duruşması yapılmadığını, görevsizlik kararının isabetsiz olduğunu, ticaret sicilden terkin edilmiş davalı şirket (Arslan Özel Eğitim) hakkında tefrik kararı verilmediğini, şirket hakkında hüküm kurulduğunu, ölen davacı vekilinin gerekçeli kararda vekil olarak gösterildiğini, dava tarihi ve karar yazım tarihlerinin hatalı gösterildiğini, aynı konu ile bağlantılı itirazın iptali davası hakkında talebe rağmen birleştirme kararı verilmediğini, ceza davasının bekletici mesele yapılmadığını, ıslah için süre verilmediğini, kararın gerekçesiz olduğunu, esasa ilişkin olarak; sözleşmeli müşavir avukatlık hizmetinin göz ardı edildiğini, gerekçeli kararda belirtilen dava dosyaları ile ilgili değerlendirme yapılmadığını, davanın reddedilen kısımları yönünden verilen kararın isabetsiz olduğunu, davalı ... yönünden davanın kabul edilmesine rağmen bu hususun göz ardı edildiğini ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
Davalı ... vekili, müvekkili davacı arasında dava kapsamında herhangi bir iş bulunmadığını, kaldı ki davacının tüm taleplerinin zamanaşımına uğradığını, 21.04.2014 tarihli bilirkişi raporunun dikkate alınmadığını, Cancan Gıda Ltd.Şti. temsilcisi olması sebebiyle takip ettiği işlerden şahsi sorumluluğunun doğmayacağını, davalı olarak sıralanan kişilerin davalarının birlikte görülmesinin mümkün olmadığını ileri sürerek sürerek; kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar ..., ..., Devran Tarım Ürünleri Sanayi Turizm A.Ş. vekili, davacı avukat aleyhine açılan kamu davasının sonucunu bekletici mesele yapması gerekirken bu husus dikkate alınmadan karar verildiğini, bilirkişi raporunun yetersiz olduğunu ileri sürerek; kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davacı avukatın vekaletten haksız azil iddiasına dayalı alacak istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı ve 04.02.1959 tarihli ve 13/5 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararları.
2. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) "Vekilin borçları" başlık "Talimata uygun ifa" alt başlıklı 505 inci maddesi ve "Şahsen ifa, sadakat ve özen gösterme
" alt başlıklı 506 ncı maddesinin ikinci fıkrası.
3. Avukatlık Kanunu'nun 34 ve 174 üncü maddesi.
3. Değerlendirme
Davacı vekilinin temyizi yönünden yapılan değerlendirme;
1.Temyizen incelenen Mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, bozma kararına uyulmakla ortaya çıkan hukuki durumun ortadan kaldırılamayacağı, bozma ilamında belirtildiği şekilde araştırma ve inceleme yapılarak verilen kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2. Türk Ticaret Kanunumuza göre, ticaret şirketleri tüzel kişiliği haiz olup, Türk Medenî Kanunu çerçevesinde bütün haklardan yararlanabilir ve borçları üstlenebilirler. Usul Kanunumuza göre ise, medenî haklardan yararlanma ehliyetine sahip olan tüzel kişiler, davada taraf ehliyetine de sahiptirler. Şu halde, ticaret şirketlerinin medeni haklardan yararlanma ve davada (icra takibinde) taraf olma ehliyetleri, tüzel kişiliklerinin varlığına bağlı olup, ticaret sicilinden terkin edilmek suretiyle tüzel kişiliği sona eren ticaret şirketlerinin medeni haklarından yararlanma ve davada (icra takibinde) taraf olma ehliyetleri de bulunmamaktadır.
Ticaret sicilinden terkin edilmek suretiyle hukuk alemindeki varlığı sonra eren şirketin, takibin tarafı olmak ehliyeti de bulunmamaktadır. Feshedilmekle tüzel kişiliği sona eren şirketin, medeni haklardan yararlanma ve bu hakları kullanma ehliyeti de son bulacağından, münfesih tüzel kişiliğin gerek yargıda gerekse diğer resmi merciler önünde temsil edilebileceğinden bahsetmek olanaklı değildir. Taraf ehliyeti kamu düzeni ile ilgili olup hakimin bu hususu re’sen de göz önünde bulundurması zorunludur.
Davacı vekili 14.12.2016 tarihli beyan dilekçesinde davalı Arslan Özel Eğitim Graf. Tas.Rek.Ter.Hiz.Tur.Sey.Ltd.Şti'nin ticaret sicilden 18.02.2014 tarihinde terkin edilmiş olduğunu, bu sebeple davayı atiye bıraktığını bildirmiş olmasına karşın mahkemece bu hususta değerlendirme yapmadan davalı şirket hakkında hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.
3. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 308 inci maddesi gereğince, kabul, davacının talep sonucuna, davalının kısmen veya tamamen muvafakat etmesidir. Aynı maddenin ikinci fıkrası hükmüne göre, kabul, ancak, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri davalarda hüküm doğurur. Öte yandan davayı kabul, kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur (HMK 311/1). Davalının davayı kabul etmesi ile dava konusu uyuşmazlık sona erer.
Somut olayda, davalılardan ... 31.03.2010 tarihli dilekçe ile davayı kabul ettiğini bildirmiştir. Bu nedenle bu davalı yönünden davanın kabul nedeni ile kabulü gerekirken yargılamaya devam edilerek bu husus gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmesi de doğru görülmemiştir.
4. 6098 sayılı Borçlar Kanunu'nun 74 üncü maddesinde "Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir.." hükmü yer almaktadır.
Bu açık hüküm karşısında, ceza mahkemesince verilen, beraat kararı, kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliği, illiyet gibi esasların hukuk hakimini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır. Ancak, hemen belirtilmelidir ki gerek öğretide ve gerekse Yargıtay'ın yerleşmiş içtihatlarında, ceza hakiminin tespit ettiği maddi olaylarla ve özellikle "fiilin hukuka aykırılığı" konusuyla hukuk hakiminin tamamen bağlı olacağı kabul edilmektedir. Diğer bir anlatımla, maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır (Yargıtay H.G.K.'nin 10.1.975 gün ve 1971/406 E., 1975/1 K.; H.G.K.'nin 23.1.1985 gün ve 1983/10-372 E., 1985/21 K.; H.G.K.'nin 27.4.2011 gün ve 2011/17-50 E., 2011/231 K. sayılı ilamları).
Davalılardan ..., ..., ... ve ... ile davacı ... arasında zincirleme şekilde özel belgede sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık suçları nedeniyle Antalya 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 2013/129 E. 2021/230 K. Sayılı dosyası ile görülen ceza yargılaması bulunmaktadır. Yargılama neticesinde ceza mahkemesince 29.04.2021 tarihinde davacı hakkında beraat kararı verildiği, kararın istinaf incelemesi sonucunda istinaf başvurusunun reddi ile 13.01.2023 tarihinde kesinleştiği dosyadan anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca mahkemece 01.06.2017, 30.11.2017, 06.03.2018, 18.09.2018, 28.02.2019 tarihli duruşma tutanakları ara kararlarında ceza dava dosyasının neticelenmesinin beklenilmesine karar verilmiş olmasına karşın ara kararlardan dönüldüğüne ilişkin karar verilmeksizin anılan husus dikkate alınmadan hüküm verilmesi doğru bulunmamış ise de kesinleşmiş mahkeme kararı nedeniyle temyiz incelemesi konusu yapılmamıştır.
5. HMK’nin 177 nci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca ıslah, yazılı veya sözlü olarak yapılabilmektedir. Uygulamada genellikle ıslah, ıslaha başvuran tarafın dilekçe ile mahkemeye başvurması sureti ile yapılmaktadır. Ancak duruşma sırasında ıslah talebinde bulunmak mümkün olup bu hâlde ıslah beyanı duruşma tutanağına geçirilir ve hazır olan karşı tarafa ıslaha karşı beyanda bulunmak üzere süre verilir. Karşı taraf dilerse ıslahın yapıldığı duruşmada beyanda bulunabilecektir. Islahın dilekçe ile yapılması hâlinde ise ıslah dilekçesi karşı tarafa tebliğ edilir.
Her ne kadar ıslah, mahkemenin onayına ihtiyaç olmadan yapılabilen tek taraflı bir usul hukuku işlemi ise de somut olayda, davacı vekilinin 05.03.2020 tarihli dilekçesi ile davasını ıslah edeceğini bildirmesine rağmen ıslah beyanı tutanağa geçirilmeden, davacıya ıslaha ilişkin işlemleri yapmak üzere 1 haftalık süre verilmeden yargılamaya devam edilerek karar verilmesi yerinde görülmemiştir.
6. Diğer taraftan her ne kadar taraf vekillerinin ad ve adreslerinin kararda yer almaması, ölen davacı vekilinin gerekçeli kararda vekil olarak gösterilmesi, dava tarihi ve karar yazım tarihlerinin hatalı gösterilmesi maddi hata kabul edilip mahallinde düzeltilmesi her zaman mümkün olduğundan bu husus işin esasına etkili görülmeyerek bozma nedeni yapılmamış, işaret etmekle yetinilmiştir.
7. Bozma nedenine göre, davacının sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davalılar ..., ... ve ... Tarım Ürünleri San.Tur.A.Ş. vekilinin tüm temyiz itirazlarının miktar yönünden REDDİNE,
2. Temyiz olunan Mahkeme kararının 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 428 inci maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA,
3.Bozma nedenine göre, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,
Aşağıda yazılı peşin alınan temyiz harçlarının istek halinde temyiz edenlere iadesine,
6100 sayılı Kanun'un Geçici 3 üncü maddesi atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Kanun'un 440 ıncı maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,10.06.2024 tarihinde oy birliği ile karar verildi.