"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
ASIL VE ASLİ MÜDAHALE DAVASINDA
ASLİ MÜDAHİL : S.S. ... ... Konut ... Kooperatifi
DAVA TARİHİ : 21.04.2004
Taraflar arasındaki alacak davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece asıl davanın reddine, asli müdahale davasının kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraflarca temyiz edilmesi üzerine, Dairece Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Davacılar vekili ve asli müdahil tarafından Dairece verilen kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla; kesinlik, süre ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, karar düzeltme dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı; davalıların 1085 parsel sayılı taşınmazdaki hisselerini haricen satın aldığını, satış bedeline mahsuben düzenlediği bonoları davalılara verdiğini, ayrıca bu bonoların ödenmesine teminat olmak üzere kendi taşınmazı üzerinde davalılar lehine ipotek tesis ettirdiğini, bonoların bedelini ödemesine rağmen davalıların 1085 parsel sayılı taşınmazı üçüncü kişiye muvazaalı olarak satış suretiyle devrettiklerini, aralarındaki harici satış sözleşmesi geçersiz olsa dahi davalıların tahsil ettikleri satış bedelini iade ile yükümlü olduklarını, dava tarihinde davalıların taşınmazdaki hisselerinin değerinin 1.500.000.000.000 (yeni 1.500.000) TL olduğunu ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, taşınmazın belirlenecek değerinden şimdilik 400.000 TL'nin davalılardan tahsilini talep etmiştir.
Asli müdahale talebinde bulunan S.S.... Konut ... Kooperatif vekilinin 08.06.2010 tarihli harcını da yatırarak vermiş olduğu dilekçesinde; dava konusu davalılara ait hisselerin davacı ... tarafından davalılardan alınan vekaletnameye dayalı olarak 15.06.1989 tarihinde Kooperatife satıldığını ve satış bedelinin alıcı Kooperatif tarafından satıcı (davacı) Mehmet Şakir’e ödendiğini, daha sonra mal sahiplerinin Kooperatif aleyhine açtıkları dava sonucu tapunun iptal edildiğini, dolayısıyla davacı ...’in davalılardan satış bedelini talep hakkının bulunmadığını, zira bu bedelin Kooperatife ait olduğunu ileri sürerek; şimdilik 10.000 TL’nin davalılardan (eldeki davanın taraflarından) tahsili talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalılar; davanın zamanaşımına uğradığını, davacı ile aralarında bir satış sözleşmesi bulunmadığını, ihtilafın Kadıköy 3 üncü Noterliğince düzenlenen 03.02.1998 tarihli gayrimenkul satış vaadi ve kat karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklandığını, işbu sözleşme uyarınca hissedarı oldukları 1085 parsel sayılı taşınmaz üzerinde davacı tarafından inşa edilecek bağımsız bölümlerden on iki adet daire ile ayrıca diğer hissedarları da ikna etmeleri karşılığında iki adet dairenin kendilerine verileceğinin kararlaştırıldığını, iddiaya konu bonoların ise dairelerin teminatı olarak verildiğini, yine bu amaçla davacının taşınmazı
üzerine ipotek konulduğunu, kötü niyetli olan davacının tüm hissedarları sahte evrak tanzim etmek suretiyle dolandırarak sahip olduğu taşınmazı yine kendilerinden aldığı vekaletname ile üçüncü şahsa satmak suretiyle satış bedelini tahsil ettiğini, açılan davanın haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu savunarak, davanın reddini istemişlerdir.
III. MAHKEME KARARI
(Kapatılan) ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 01.06.2006 tarihli ve 2004/211 E. - 280 K. sayılı kararı ile, davacının 16.06.1988 tarihli ipotek belgesine dayanarak alacak isteminde bulunduğu, dava tarihine kadar Borçlar Kanunu'nda düzenlenen 5 ve 10 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Birinci Bozma Kararı
1. Mahkeme kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 28.06.2007 tarihli ve 2007/7155 E., 2007/9247 K. sayılı ilamıyla; ifanın imkansız hale geldiği tarihin üçüncü kişinin açtığı tapu iptal ve tescil davasının kesinleştiği 14.06.2002 tarihi olduğu, bu tarih itibariyle zamanaşımı süresinin dolmadığı gerekçesiyle, karar bozulmuştur.
B. İkinci Bozma Kararı
1. Bozmaya uyan ... 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 20.09.2011 tarihli ve 2010/440 E., 2011/289 K. sayılı kararıyla; 22.02.2011 tarihli duruşmada müdahilliğine karar verilen Kooperatifin müdahale talebinden cayılmasına, fazla alınan harcın iadesine, davanın esası yönünden ise; bozma doğrultusunda alınan bilirkişi raporuna göre 170.095,94 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili kararına karşı, süresi içinde davacı, davalılar ve müdahil vekilleri tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
2. Dairenin 13.06.2013 tarihli ve 2013/5546 E., 2013/10182 K. sayılı ilamıyla; asli müdahale yönünden yeniden harç ikmali yapılmak suretiyle tüm delillerinin toplanıp Kooperatifin asli müdahale talebi hakkında bir karar verilmesi, asıl davada ise asli müdahalenin halli ön mesele olarak değerlendirilip bu hususun ikmalinden sonra davacının davalılara ödediğini ileri sürdüğü harici satış bedeliyle ilgili olarak sebepsiz zenginleşme gerçekleşip gerçekleşmediği hususlarında tüm deliller toplanıp sonucuna göre karar verilmesi gerekçesiyle karar bozulmuştur.
C. Üçüncü Bozma Kararı
1. Bozmaya uyan ... 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 27.03.2018 tarihli ve 2013/440 E., 2018/222 K. sayılı kararıyla; asli müdahilin davasının reddine, davacı tarafından açılan davanın kısmen kabulü ile 82.484,60 TL'nin davalı ...'den, 30.401,82 TL'nin davalı ...'den dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte alınarak davacı tarafa verilmesi kararına karşı, süresi içinde taraf vekillerince temyiz isteminde bulunulmuştur.
2. Dairenin 12.02.2019 tarihli ve 2018/4752 E., 2019/999 K. sayılı ilamıyla; davalılardan ... ...'nın 10.02.2005 tarihinde öldüğü, yargılama sırasında ölen davalının yasal mirasçılarının davaya katılımları sağlandıktan sonra esasa ilişkin hüküm tesis edilmesi ve asli müdahilin iddiasının incelenmesi ile ulaşılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekçesiyle karar bozulmuştur.
D. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla, ölen davalı ...'nin tek mirasçısının diğer davalı ... olduğu, davaya konu 1085 parsel sayılı taşınmazdaki davalıların hisselerinin vekilleri olan davacı tarafından 15.09.1989 tarihinde asli müdahile 318.243.438 TL'ye satıldığı, bu hususun resmi senet ile sabit olduğu, davalılar tarafından satışın iptali ve tescil istemiyle açılan davanın kabul edilerek kesinleştiği, asli müdahil tarafından satış bedeli olarak ödenen 318.243.438 TL'nin denkleştirici adalet ilkesine göre ifanın imkansız hale geldiği 14.06.2002 tarihi itibariyle ulaşacağı alım gücünün bilirkişi raporu ile 349.879,32 TL olarak hesaplandığı, davalılar ile arasında harici taşınmaz alım satım ilişkisinin bulunduğuna dair iddianın davacı tarafça ispat edilemediği, davacının aynı zamanda başkanı olduğu asli müdahil Kooperatif adına hareket ettiği, davacının bedelini ödediğini ileri sürdüğü taşınmazı kendi üzerine tescil ettirme imkanı var iken davalılardan aldığı vekaletname ile asli müdahil Kooperatife satarak tapu devrini gerçekleştirdiği, adına yapılan satışın iptal edilmesi nedeniyle asli müdahil Kooperatifin 349.879,32 TL tutarında zarara uğradığı, bu nedenle davacının hak ve alacak talebinde bulunamayacağı, tapu senedine göre satış bedelinin davalılara ödendiğinin kabulünün gerekeceği, davacının işbu satışta davalıların vekili olarak hareket ettiği, asli müdahilin davasının belirsiz alacak davası niteliğinde olduğu, bozma öncesi asli müdahil tarafından bilirkişi raporu ile belirlenen 112.886,42 TL üzerinden 12.03.2018 tarihinde tamamlama harcının yatırıldığı, belirsiz alacak davasında tamamlama harcının yatırılmış olmasının ıslah hakkının kullanıldığı anlamına gelmeyeceği, asli müdahilin 02.06.2021 tarihli ıslah dilekçesinin geçerli olduğu, davalıların ıslaha karşı süresinde zamanaşımı def'inde bulundukları, ıslahla artırılan kısmın zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle; asıl davanın reddine, asli müdahilin davasının davacı yönünden reddine, diğer davalı ... yönünden tapu iptal ve tescil, bu mümkün değilse taşınmazın rayiç değerine yönelik tazminat istemi usulüne uygun şekilde dava edilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, tazminat isteminin kısmen kabulü ile 112.886,42 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı ...'den tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraflarca temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Dairenin 20.12.2022 tarihli ve 2022/4008 Esas, 2022/9625 Karar sayılı ilamıyla,
"1) Dosyadaki yazılara, mahkemece bozma ilamı uyarınca inceleme yapılmış olmasına ve delillerin asıl dava yönünden takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre; dahili davacıların tüm, asli müdahilin davalı ...'ye yönelik tüm, asli müdahilin asıl davanın davacısı olan diğer davalıya (dahili davacılara) yönelik sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2) Davalı ...'nin asli müdahale davasına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Somut olayda; davacı asıl davada, davalıların hissedarı oldukları taşınmazı harici olarak satın aldığını, satış bedeline mahsuben toplam 100.000 TL bedelli bonolar düzenleyerek davalılara verdiğini, bono bedellerini ödemesine rağmen taşınmazı üçüncü kişiye devreden davalıların sebepsiz zenginleştiğini ileri sürmüş, davalılar ise iddiaya konu taşınmaz alım satım ilişkisini inkar ederek, davacı ile aralarındaki ihtilafın kat karşılığı inşaat sözleşmesine dayandığını, hissedarı bulundukları arsa üzerine davacı tarafından inşa edilecek binadan oniki adet daire ile diğer hissedarları da ikna etmeleri karşılığında ayrıca iki adet dairenin kendilerine verileceğinin kararlaştırıldığı, bahse konu bonolarında bu amaçla verildiğini, yine teminat amacıyla davacının taşınmazında lehlerine ipotek tesis ettiğini, ancak davacının hileli davranışları ile dolandırıldıklarını, taşınmaza sahip olmak isteyen davacının kendilerinden almış olduğu vekaleti kötüye kullanarak başkanı olduğu kooperatife (asli müdahile) satıp bedelini de tahsil ettiğini, bu nedenle asıl zenginleşenin davacı olduğunu savunmuşlardır.
Dosyadaki bilgi ve belgelerden; davaya konu 1085 parsel sayılı taşınmazdaki davalıların hisselerinin vekilleri olan davacı tarafından 15/09/1989 tarihinde asli müdahile 318.243.438 TL bedelle satılarak tapu devrinin gerçekleştirildiği, daha sonra davalıların da aralarında bulunduğu hissedarlar tarafından satışın iptali ve tescil istemiyle asli müdahil kooperatife karşı açılan davada; davalı hissedarların S.S. ... ... Kooperatifi ile yapmış oldukları kat karşılığı inşaat sözleşmesini düşünüp taşınmazın devrini kişide yanılarak isim benzerliği bulunan asli müdahil S.S. ... ... ... Konut Kooperatifine gerçekleştirdikleri, nitekim ikinci kooperatifin davalıları aldatmak ve dava konusu taşınmazı ele geçirmek amacıyla kurulduğu, öyle ki her iki kooperatifin kurucularının ve yönetim kurulu üyelerinin aynı olduğu, davalıların iradelerinin sakatlandığı, bununla da kalmayıp taşınmaz üzerindeki şerhin de sahtecilikle kaldırılıp sonuca ulaşıldığı gerekçesiyle; taşınmazın asli müdahil kooperatif adına olan tapu kaydının iptali ile önceki hissedarlar adına tapuya kayıt ve tesciline karar verildiği, kararın temyiz incelemesinden geçerek kesinleştiği anlaşılmaktadır.
O halde, mahkemece; davalıların savunmalarında bildirdikleri vakıaların kesinleşen mahkeme kararı ile tespit edildiği, kesin hükmün aynı hukuki ilişkiye dayanılarak açılan eldeki davada kesin delil teşkil ettiği, eş söyleyişle davalıların davacıya vermiş olduğu vekalete irade sakatlanması nedeniyle geçerlilik tanınmadığından satışın iptal edildiği, bu nedenle davaya konu taşınmazın asli müdahile satışı nedeniyle zenginleşenin, vekil sıfatıyla hareket eden ve başkanı olduğu asli müdahil kooperatiften aldığı satış bedelini davalılara teslim ettiğini ispatlayamayan davacı olduğu dikkate alınarak; asli müdahilin davasının davalı ... yönünden reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile bu davalı yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
3) Asli müdahilin asıl davanın davacısı olan diğer davalıya (dahili davacılara) yönelik temyiz itirazının incelenmesinde;
Belirsiz alacak davası, hukukumuza ilk kez 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (6100 sayılı Kanun) ile girmiştir. 08/06/2010 tarihinde açılan asli müdahale davasında, müdahale dilekçesinin mahkemeye verilmesi ve gerekli harçların yatırılması ile dava açma işlemi tamamlanmış olduğundan 6100 sayılı Kanun ile getirilen belirsiz alacak davasına ilişkin hükümler uygulanamayacaktır. Başka bir deyişle, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) yürürlükte olduğu dönemde fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak kısmi dava şeklinde açılan asli müdahale davasının,
6100 sayılı Kanun'un yürürlüğe girmesiyle kendiliğinden belirsiz alacak davasına dönüşeceği kabul edilemeyecektir. Asli müdahil tarafından açılan kısmi davada 14/06/2002 tarihi itibariyle başlayan zamanaşımı süresi, yalnız alacağın dava konusu yapılan miktarı için kesilmiştir. Davaya konu taşınmazın adına olan tapu kaydının iptal edilmesi nedeniyle zarara uğradığından bahisle asıl davanın taraflarını davalı olarak gösteren ve fazlaya ilişkin haklarını saklı tutan asli müdahil tarafından10.000 TL üzerinden açılan kısmi davada, yargılama devam ederken 12/03/2018 tarihinde "tamamlama harcı" adı altında bilirkişi raporu ile belirlenen 112.886,42 TL üzerinden eksik harç ikmal edilmiş, eş söyleyişle talep ıslah edilerek 112.886,42 TL'ye yükseltilmiştir. İşbu davanın davalıları ise yargılamanın başından itibaren asli müdahale davasının zamanaşımına uğradığını savunmuşlardır.
Hal böyle olunca, mahkemece; asli müdahilin uğradığı zararının tazminini yalnızca (asıl davanın davacısı olan) davalı ...'ten isteyebileceği, on yıl olan zamanaşımı süresinin ıslahla artırılan kısım için harcın yatırıldığı 12/03/2018 tarihinde dolmuş olduğu gözetilerek, asli müdahilin davasının bu davalı yönünden (zamanaşımına uğramayan) 10.000 TL üzerinden kısmen kabulüne karar verilmesi gerekirken; yanılgılı değerlendirme ile tümden reddine karar verilmiş olması, usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir." gerekçesiyle karar bozulmuştur.
V. KARAR DÜZELTME
A. Karar Düzeltme Yoluna Başvuran
Dairenin yukarıda belirtilen kararına karşı davacılar vekili ve asli müdahil tarafından karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
B. Karar Düzeltme Sebepleri
Davacılar vekili; Dairenin 12.02.2019 tarihli ilamında belirtildiği üzere ifanın imkansız hale geldiği 14.06.2002 tarihi itibariyle belirlenen miktarın hüküm altına alınması gerektiği ve müdahale talebinin eksik incelendiği yönünden kararın bozulduğunu, müdahale talep edenin alacağının bulunmadığını, asli müdahale tarafından taşınmazın resmi senet ile kendisine satıldığı ve satış bedelinin davacıya ödendiği konusunda delil sunulamadığı halde davanın reddedildiğini, asli müdahilin ödeme yaptığına dair belge sunamadığını, elden ödeme iddiasının kabul edilmediğini, bozmadan sonra müdahale edenin davalılara yapılan senet ödemelerinin -bu ödemeler müvekkil tarafından yapılan ödemeler- kendisi tarafından yapıldığını ispatlayacak deliller sunması gerektiğini, davacının kooperatif adına hareket ettiğini ispat edemediğini, asıl davanın ispat edildiğini ileri sürerek, kararın düzeltilmesini istemiştir.
Asli Müdahil ; dava konusu taşınmazın değerinin 9 milyon USD olduğunu, yeniden bilirkişi raporu alınması talebinin reddine karar verildiğini, 27.09.2021 tarihli bilirkişi raporunda taşınmazın ıslah tarihi itibariyle 21.217.736 TL olarak belirlendiğini, ilamda yanlış yazıldığını ileri sürerek, kararın düzeltilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, sebepsiz zenginleşmeye istinaden harici gayrimenkul satış sözleşmesi gereği verilen paranın iadesi istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. Tapulu taşınmazların satışına ilişkin sözleşme, resmi şekilde yapılmadığı için 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 706, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 237 nci, 1435 sayılı Tapu Kanunu'nun 26 ncı ve 1512 sayılı Noterlik Kanunu'nun 60 ıncı maddeleri uyarınca hukuken geçersizdir. Geçersiz sözleşmeler taraflarına geçerli sözleşmelerde olduğu gibi hak ve borç doğurmaz. Taraflar verdiklerini sebepsiz zenginleşme kurallarına göre geri isteyebilir. Geçersiz sözleşmelerde herkes aldığını iade etmekle yükümlüdür.
2. Kural olarak belli bir olayın gerçekleşip gerçekleşmediğini, tarafların ispat etmesi gerekir. 4721 sayılı Kanun’un 6 ncı maddesi uyarınca; “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” Aynı yöndeki düzenleme 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 190 ıncı maddesinin birinci fıkrasında; "İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukukî sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir." şeklinde ifade edilmiştir. Buna göre ispat yükü, ispatı gereken vakıalara dayanan tarafa ait olup, herkes iddiasını ispatla mükelleftir.
3. Mahkemenin, Yargıtayın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak meydana gelebilir. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün, bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme, (bozma kararının kapsamı dışında kalmış olması nedeniyle) kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar verir. Bir başka anlatımla kesinleşmiş, bu kısımlar lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur.
2. Usuli kazanılmış hak kavramına ilişkin açıklanması gereken diğer bir husus ise; bir mahkemenin Yargıtay tarafından verilen bozma kararına uyması üzerine, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğünün bulunmasıdır. Bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı YİBK).
3. Değerlendirme
Karar düzeltme yoluyla incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile Dairenin 12.02.2019 tarihli ve 2018/4752 E., 2019/999 K. sayılı bozma ilamına doğrultusunda verildiği anlaşılmakla davacılar vekili ve asli müdahilin karar düzeltme talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacılar vekili ve asli müdahilin karar düzeltme talebinin REDDİNE,
Aşağıda yazılı bakiye karar düzeltme harcı ve para cezasının karar düzeltme isteyenlere yükletilmesine.
05.10.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.