Logo

3. Hukuk Dairesi2023/396 E. 2023/194 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Hatalı tıbbi müdahale nedeniyle açılan tazminat davasında, ıslah dilekçesi ile artırılan maddi tazminat talebinin zamanaşımına uğrayıp uğramadığı ve uygulanacak faiz türünün ne olduğuna ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Davacı ile davalı doktor arasındaki ilişkinin vekalet sözleşmesinden kaynaklanması nedeniyle beş yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu, davacının zararı öğrendiği tarihten itibaren beş yıllık süre geçmeden ıslah dilekçesi ile talebini artırdığı ve bu sebeple zamanaşımının gerçekleşmediği, ancak mahkemece taleple bağlılık ilkesine aykırı olarak olay tarihinden itibaren faize hükmedildiği ve davalılar yönünden uygulanması gereken faiz çeşidinin de hatalı belirlendiği gözetilerek yerel mahkeme kararının düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi

SAYISI : 2022/72 E., 2022/555 K.

KARAR : Kısmen kabul A.Ş. ve davalı ... vekili

Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Mahkeme kararı davacı, davalı Özel... Hastanesi San. ve Tic. A.Ş. ve davalı ... vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, davalı doktor ...'in 11.08.2009 tarihinde tüm karşı gelmelerine rağmen iki gözüne birden katarakt ameliyatı yaptığını ve ameliyat sırasında steril olmayan cihazların kullanılması sonucu gözlerinde oluşan komplikasyon sebebiyle her iki gözünü kaybettiğini, davalı doktor ...'in kendisinin hatalı olduğunu kabul ettiğini ve bir kısım hastane masraflarını karşıladığını ancak daha fazlasını karşılayamayacağını, kendisinin sigortalı olduğunu, sigortasına başvurmaları halinde tazminat ve masrafların sigorta tarafından karşılanacağını söylediğini ve bunun üzerine davalı ... şirketine müracaat ettiklerini, ancak sigorta şirketince önce doktor aleyhine dava açılması gerektiği, mahkemece tazminata hükmedilmesi halinde sigortanın bu tazminatı poliçe kapsamında ödeyeceğinin bildirildiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla, şimdilik 10.000,00 TL maddi tazminatın ameliyat tarihinden ödeme tarihine kadar işleyecek en yüksek faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, 200.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren en yüksek faiziyle birlikte davalılardan sigorta şirketi bakımından poliçe limiti ile sınırlı olmak üzere müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, 06.04.2018 tarihli ıslah dilekçesi ile de toplam 337,086,64 TL maddi tazminat ile 200.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihi olan 23.07.2010 tarihinden tahsil tarihine kadar işleyecek en yüksek banka reeskont faizi ile birlikte davalılardan (davalı ... şirketinin poliçe miktarı kadar sorumlu tutularak) tahsilini istemiştir.

II. CEVAP

Davalılar ... ve Özel... Hastanesi San. ve Tic. AŞ. vekili, aleyhlerine açılan davanın haksız ve yersiz olduğunu, ayrıca talep edilen maddi ve manevi tazminatın çok fahiş olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini istemişlerdir. Islah dilekçesine karşı verdikleri beyan dilekçesinde ise; ıslah dilekçesine karşı zamanaşımı itirazında bulunmuşlardır.

Davalı ... vekili, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 09.07.2013 tarihli ve 2010/320 E., 2013/402 K. sayılı kararıyla; davanın idari yargı yerinde ve idareye karşı dava açılması gerektiği gerekçesi ile dava dilekçesinin husumet nedeni ile reddine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECI

A. Birinci Bozma Kararı

1.Mahkeme kararına karşı davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 19.06.2014 tarihli ve 2014/2829E., 2014/19675K. sayılı ilamında; Özel Tıp Merkezinde tedavi ve ameliyat yapılması konusunda vekalet hükümlerine dayalı özel hukuk sözleşmesinin taraflar arasında gerçekleştiği, 818 sayılı Borçlar Yasasının vekalet akdine dair hükümlerin uygulanmasının söz konusu olup bu haliyle davada, adli mahkemelerin görevli olduğu, Özel hastaneler ve muayenehanelerle ilgili davaların adli yargıda görülmekte olup, gerek Daire gerekse Yargıtay HGK.nun uygulamasının da bu yönde olduğu, doktorun özel hastanede yapmış olduğu müdahale nedeniyle az yukarıda açıklanan hususlar doğrultusunda, mahkemece, işin esası incelenerek sonuca uygun bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmuştur.

B. İkinci Bozma Kararı

1.Bozmaya uyan Mahkemece verilen 06.11.2019 tarihli ve 2016/305E., 2019/365K. sayılı kararıyla; davanın iş göremezlik maddi tazminat talebi yönünden kabulü ile, 10.000,00 TL iş göremezlik maddi tazminat talebinin davalı ... ve Gelişim Hastanesi yönünden olay tarihi olan 11.08.2009 tarihinden itibaren, diğer davalı... Sigorta şirketi yönünden ise dava tarihi olan 23.07.2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz oranları ile birlikte davalı ... açısından poliçe limiti ile sorumlu olmak üzere davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, manevi tazminat davası yönünden ise davanın kısmen kabul kısmen reddi ile, 100.000,00 TL manevi tazminatın davalı ... ve Gelişim Hastanesi yönünden olay tarihi olan 11.08.2009 tarihinden itibaren, diğer davalı... Sigorta şirketi yönünden ise dava tarihi olan 23.07.2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz oranları ile birlikte, davalı ... açısından poliçe limiti ile sorumlu olmak üzere davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, davacı vekilinin fazlaya ilişkin manevi tazminat talebinin reddine karar verilmiş; karara karşı taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemizin 23.03.2021 tarihli ve 2020/8247E., 2021/3030K. sayılı ilamında; davalıların tüm, davacının sair temyiz itirazlarının reddine karar verildiği belirtilerek, somut olayda mahkemece İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince bozmadan sonra ıslah yapılamayacağı anlaşıldığından davacının 06.04.2018 tarihli ıslahı hiç yapılmamış kabul edilerek hüküm kurulduğu, hal böyle olunca, davanın ıslah edilmiş olduğu hususu gözetilerek ve 7251 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun çerçevesinde ıslah edilen kısım yönünden de konu tartışılıp, değerlendirme yapılıp, sonucuna uygun bir karar verilmesi gerektiği, mahkemece hükmedilen tazminatların işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verildiği, davalı ... ile hastane tacir olup, bir taraf için ticari olan iş diğer taraf içinde ticari sayıldığı, hal böyle olunca, davacının, alacağının avans faizi ile tahsilini isteyebileceği, bu durumda mahkemece, kabul edilen alacağa bu davalılar yönünden avans faizi yürütülecek şekilde karar verilmesi gerektiği, davacı tarafın 22.04.2010 tarihinde davalı ... şirketinden talepte bulunduğuna ilişkin olarak dilekçeyi dosyaya ibraz ettiği, söz konusu dilekçesinin davalı ... şirketine tebliğ edilip edilmediği hususu araştırılarak usulüne uygun tebliğ var ise bu davalı yönünden taleplerin temerrüt tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesi gerektiği gerekçeleriyle bozulmuştur.

C. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; maddi tazminat davası yönünden; davanın ıslah ile birlikte kabulü ile; 308.264,55 TL iş göremezlik tazminatı ve 28.822,09 TL tedavi gideri olmak üzere toplam 337.086,64 TL maddi tazminatın davalı ... ve Özel... Hastanesi Tic. AŞ. yönünden olay tarihi olan 11.08.2009 tarihinden itibaren, diğer davalı... Sigorta Aş yönünden (yeni ticaret ünvanı...Sigorta A.Ş.) yönünden ise, taleple bağlı kalınarak dava tarihi olan 23.07.2010 tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalı ... açısından poliçe limiti olan 100.000,00 TL ile sınırlı sorumlu olmak üzere davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, manevi tazminat davası yönünden; davanın kısmen kabul kısmen reddi ile; 100.000,00 TL manevi tazminatın davalılar ... ve Özel... Hastanesi Tic. Aş yönünden olay tarihi olan 11.08.2009 tarihinden itibaren, diğer davalı... Sigorta A.Ş. yönünden (yeni ticaret ünvanı...Sigorta A.Ş.) yönünden ise, taleple bağlı kalınarak dava tarihi olan 23.07.2010 tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte, davalı ... açısından poliçe limiti dahilinde sınırlı sorumlu olmak üzere davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuran

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı, davalı Özel... Hastanesi San. ve Tic. A.Ş. (Devir eden Tıp Merkezi) ve davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili; bozma kararında avans faizine hükmedilmesi gerektiğine dair hüküm kurulmuş olmasına rağmen mahkemece hatalı olarak ticari temerrüt faizine hükmedildiğini, dava dilekçelerinde en yüksek faiz talebi bulunduğundan mahkemece en yüksek faizle birlikte tahsiline şeklinde karar verilmesi gerektiğini, bu sebeple mahkemenin faiz çeşidinde hataya düşmüş olması sebebiyle gerekçeli kararın faize ilişkin olan ''ticari faiziyle birlikte'' olan kısmın ''merkez bankasının TL'ye uyguladığı en yüksek faiziyle birlikte tahsiline'' şeklinde düzeltilerek onanmasına karar verilmesini istemiştir.

Davalı Özel... Hastanesi San. ve Tic. A.Ş. (Devir eden Tıp Merkezi) vekili; davacının mahkemenin verdiği 06.11.2019 tarihli karara karşı sunduğu 28.12.2019 tarihli temyiz dilekçesinde, açıkça davanın belirsiz alacak davası olduğunu, dosyaya taraflarınca ıslah dilekçesi değil talep artırım dilekçesi sunulduğunu, hatta ıslah dilekçesi niteliğinde bir talepleri varsa ondan feragat ettiklerini belirttiğini, dava kısmi eda davası olmasına rağmen mahkemece belirsiz alacak davası olarak değerlendirilip, zamanaşımı itirazının hatalı şekilde reddedildiğini, davacı tarafın ıslah ile artırdığı taleplerinin zamanaşımına uğradığını, hükme esas alınan heyet raporunun kendi içerisinde çelişkili olduğunu, yine hükme esas alınan hesap bilirkişisi raporlarının açıkça hatalı olduğunu ve itirazlarının karşılanmadığını, davacının dava ve ıslah dilekçesinde açıkça ticari faiz talebi olmamakla birlikte tazminat tutarının tamamına da olay tarihinden itibaren faize hükmedilmesinin doğru olmadığını, davacı lehine hükmedilen manevi tazminat miktarının yüksek olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.

Davalı ... vekili; Uyulan bozma ilamında da belirtildiği üzere avans faizinin kendisi açısından talep edilemeyeceğinin açıkça belirtildiğini, her iki gözüne birden ameliyat yapılmasını davacının bizzat kendisinin talep ettiğini, bilirkişilerin de kabul ettiği üzere, her iki gözün aynı anda ameliyat edilmemesinin kesin ve net bir kural olmayıp, yalnızca genel bir eğilim olduğunu, kaldı ki davacıya bu durumun yol açabileceği risklerin anlatıldığını, ameliyatın başarılı bir şekilde gerçekleştirilip davacının hemen ardından servise çıkarıldığını, kendisinin tüm tedbir alma tenkitlerine karşın davacının göz bandını takmadığını ve ameliyatın yapıldığı ilçeden kendi evinin bulunduğu ilçeye doğru uzun bir yola çıktığını, ameliyatın ardından taburcu olmakta acele ettiğini, gerekli hiçbir koruyucu önlemi almadığını, ameliyat sonrası bakımdan bizzat hastanın kendisinin sorumlu olduğunu, enfeksiyonun hastane kaynaklı olduğunun kabulünün hatalı ve hakkaniyete aykırı sonuçların doğmasına sebebiyet verdiğini, enfeksiyon gelişiminde hastanın ameliyat sonrası öz bakımının da oldukça önemli olduğunu, ayrıca yürürlüğe giren kanunların geçmişe etkili olmamasının hukukun genel ilkelerinden olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava; hatalı tedavi sonucu uğranılan maddi ve manevi zararın tazmini istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1-Zararın niteliği ve kapsamının sonradan öğrenildiği hallerde zamanaşımının zararın kesin miktarının öğrenildiği tarihten başlayacağı Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun bir çok kararında (21.03.2001 gün ve 2001/4-258 E., 2001/276 K.; 05.06.2002 gün ve 2002/4-470 E., 2002/477 K.; 15.05.2015 gün ve 2013/21-2035 E., 2015/1345 K. ve 01.03.2017 gün ve 2014/21-2372 E., 2017/379 K.) belirtilmiştir.

2- 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun "Beş yıllık zamanaşımı" başlıklı 147 nci maddesi'nin 5 inci fıkrasında; vekâlet sözleşmesinden doğan alacaklarda beş yıllık zamanaşımının uygulanacağı belirtilmiştir.

3- 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun "Taleple bağlılık ilkesi

" başlıklı 26 ncı maddesinin 1 inci fıkrasında; "Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir." denilmiştir.

4- Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09/05/1960 tarihli ve 21/9 sayılı YİBK.)

3. Değerlendirme

1. Özellikle, vücut bütünlüğünün ihlalinden doğan zarar, ancak hekim raporuyla belirli bir açıklığa kavuşmaktadır. Vücut bütünlüğünün ihlalinden doğan zararlarda zamanaşımı süresinin başlangıcı, olay tarihi ya da tazminat sorumlusu ile zararın öğrenilme günü değil, sürekli sakatlığa ilişkin, kesin raporun ortaya çıktığı ve öğrenildiği tarihtir. Zarar görenin zararı öğrenmesinden amaç, zararın mahiyeti (kapsamı) ve esaslı unsurları hakkında bir dava açmaya, davayı ciddi ve objektif şekilde desteklemeye ve davanın gerekçelerini göstermeye elverişli bütün hal ve şartları öğrenmiş olmasıdır.

Dava kısmi dava olarak açılmıştır. Davalı vekili ıslah dilekçesine karşı zamanaşımı itirazında bulunmuştur. Davacı taraf, meslekte kazanma güç kaybına ilişkin 3. Adli Tıp İhtisas Kurulu tarafından düzenlenen 04.01.2016 tarihli raporu, 24.02.2016 tarihinde öğrenmiş, iş bu davayı 23.07.2010 tarihinde açmış, ıslah dilekçesini de 06.04.2018 tarihinde vermiştir.

Davacı ...'nın 11.08.2009 tarihinde davalı şirkete ait hastanede davalı doktor tarafından ameliyat edildiği taraflar arasında çekişmesizdir. Uyuşmazlık, maddi tazminata ilişkin ıslah tarihi itibariyle dava zamanaşımı süresinin dolup dolmadığı noktasındadır. Yargıtayın yerleşik uygulaması gereğince taraflar arasındaki ilişkinin vekalet sözleşmesinden kaynaklandığı hususunda duraksama yoktur. Dava tarihinde yürürlükte olan 818 sayılı BK.nın 126. maddesi (6098 sayılı T.B.K.nın 147. maddesi) gereğince vekalet sözleşmesinde zamanaşımı süresi 5 yıldır.

Kaldı ki henüz tedavinin tamamlanmadığı, zararın kapsam ve miktarı konusunda belirsizliğin devam ettiği bir aşamada, zarar göreni süre aşımı kaygısıyla dava açmaya zorlamak hak arama özgürlüğü ve adil yargılanma hakkına da zarar verecektir.

Davacı ile davalı doktor arasındaki ilişkinin vekalet sözleşmesinden kaynaklanması nedeniyle 5 yıllık zamanaşımı süresine tabi bulunduğu anlaşıldığından davacının talebinin ıslah tarihi itibariyle zamanaşımına uğramadığı sabittir.

2. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre, davacı, davalı Özel... Hastanesi Tic. Aş. ve ... vekillerinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

3. Davacı dava dilekçesinde fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla, şimdilik 10.000,00 TL maddi tazminatın ameliyat tarihinden ödeme tarihine kadar işleyecek en yüksek faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, 200.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren en yüksek faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, 06.04.2018 tarihli ıslah dilekçesi ile de toplam 337,086,64 TL maddi tazminat ile 200.000,00 TL manevi tazminat için dava tarihi olan 23.07.2010 tarihinden tahsil tarihine kadar en yüksek banka reeskont faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini istemiştir.

Davacı tarafça ıslah dilekçesi ile hükmedilecek tazminata dava tarihi olan 23.07.2010 tarihinden itibaren faiz hükmedilmesi talep edilmişse de mahkemece olay tarihi olan 11.08.2009 tarihinden itibaren faize hükmedilerek talep aşılmıştır. Mahkemece HMK'nın 26.maddesinde düzenlenen taleple bağlılık ilkesi gözardı edilmek sureti ile karar verilmiştir.

O halde mahkemece, taleple bağlılık kuralı gereğince davacı tarafça talep edilen faiz başlangıç tarihi esas alınarak taleple sınırlı olarak karar verilmesi gerekirken, taleple bağlılık kuralına aykırı olarak hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.

4. Somut olayda mahkemece; Dairemizin 23.03.2021 tarihli ve 2020/8247E., 2021/3030K. sayılı bozma kararına uyulduğu hâlde gerekleri yerine getirilmemiş, bozmaya uygun karar verilmemiştir. Şöyle ki; mahkemece davalı ... ile hastane yönünden alacağının avans faizi ile tahsiline karar verilmesi gerekirken, tüm davalılar yönünden bozmaya aykırı olarak alacağının ticari faizi ile birlikte tahsiline karar verilmiş olması doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.

Ne var ki bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na (6100 sayılı Kanun) eklenen Geçici Madde 3 atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 438 inci maddesinin yedinci fıkrası uyarınca temyiz olunan Mahkeme kararının düzeltilerek onanması gerekir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Davacı, davalı Özel... Hastanesi Tic. A.Ş.. ve ... vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine,

2. Davacı, davalı Özel... Hastanesi Tic. Aş. ve ... vekilinin temyiz itirazının kabulü ile temyiz olunan Mahkeme kararının hüküm fıkrasının (1) ve (2) numaralı bentleri çıkartılarak yerlerine “ 1- Maddi tazminat davası yönünden; davanın ıslah ile birlikte KABULÜ ile; 308.264,55 TL iş göremezlik tazminatı ve 28.822,09 TL tedavi gideri olmak üzere toplam 337.086,64 TL maddi tazminatın davalı Özel... Hastanesi Tic. AŞ., davalı... Sigorta AŞ. yönünden(yeni ticaret ünvanı...Sigorta AŞ.)(davalı ... açısından poliçe limiti olan 100.000,00 TL ile sınırlı sorumlu olmak üzere) dava tarihi olan 23/07/2010 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle, ... yönünden ise yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,

2- Manevi tazminat davası yönünden; davanın kısmen kabul kısmen reddi ile; 100.000,00 TL manevi tazminatın davalı Özel... Hastanesi Tic. AŞ, davalı... Sigorta AŞ. yönünden(yeni ticaret ünvanı...Sigorta AŞ.)(davalı ... açısından poliçe limiti dahilinde sınırlı sorumlu olmak üzere) dava tarihi olan 23.07.2010 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle, ... yönünden ise yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin talebinin REDDİNE,” yazılması suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

İstek hâlinde peşin alınan temyiz harçlarının ilgililere iadesine,

6100 sayılı Kanun'a eklenen Geçici Madde 3 atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Kanun'un 440 ıncı maddesi uyarınca dosyanın gönderildiği mahkemece kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

22.02.2023 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

(Muhalif)

7.500 TL P.H.İ. 7.464,34 TL P.H.İ.

NT/AK

Davacı, davalı doktor ...'in 11/08/2009 tarihinde tüm karşı gelmelerine rağmen iki gözüne birden katarakt ameliyatı yaptığını ve ameliyat sırasında steril olmayan cihazların kullanılması sonucu gözlerinde oluşan komplikasyon sebebiyle her iki gözünü kaybettiğini, davalı doktor ...'in kendisinin hatalı olduğunu kabul ettiğini ve bir kısım hastane masraflarını karşıladığını, ancak daha fazlasını karşılayamayacağını ileri sürerek fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla, şimdilik 10.000,00 TL maddi 200.000,00Tl manevi tazminatın faizi ile tahsilini istemiş, ıslah dilekçesi ile de toplam 337,086,64.-TL’ maddi tazminat ile 200.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan (davalı ... şirketinin poliçe miktarı kadar sorumlu tutulmasına) tahsilini talep etmiştir.

Davalılar, davanın reddini dilemişlerdir.

Mahkemece, 1-Maddi Tazminat Davası Yönünden; Davanın ıslah ile birlikte KABULÜ ile;308.264,55 TL iş göremezlik tazminatı ve 28.822,09 TL tedavi gideri olmak üzere toplam 337.086,64 TL Maddi Tazminatın davalı ... ve Özel... Hastanesi Tic. Aş yönünden olay tarihi olan 11/08/2009 tarihinden itibaren, diğer davalı... Sigorta Aş yönünden (yeni ticaret ünvanı...Sigorta AŞ) yönünden ise, taleple bağlı kalınarak dava tarihi olan 23/07/2010 tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalı ... açısından poliçe limiti olan 100.000,00 TL ile sınırlı sorumlu olmak üzere davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,

2-Manevi Tazminat Davası yönünden; Davanın KISMEN KABUL KISMEN REDDİ ile;100.000,00 TL manevi tazminatın davalılar ... ve Özel... Hastanesi Tic. Aş yönünden olay tarihi olan 11/08/2009 tarihinden itibaren, diğer davalı... Sigorta Aş yönünden (yeni ticaret ünvanı...Sigorta AŞ) yönünden ise, taleple bağlı kalınarak dava tarihi olan 23/07/2010 tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalı ... açısından poliçe limiti dahilinde sınırlı sorumlu olmak üzere davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, Davacının fazlaya ilişkin talebinin REDDİNE,karar verilmiş, hüküm taraflarça temyiz edilmiştir.

1-Taraflar arasındaki sözleşmenin vekalet sözleşmesi olduğu açıktır.Davacının davalı hastanede davalı doktor tarafından 11.8.2009 tarihinde ameliyat edildiği, ameliyat sonucu her iki gözünü kaybettiğinden bahis ile 23.07.2010 tarihinde eldeki davayı fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak açtığı,06.04.2018 tarihinde davasını ıslah ettiği hususunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.Davalılar tarafından ıslaha karşı zamanaşımı definde bulunulduğu, mahkemece belirsiz alacak davası olduğundan bahis ile zamanaşımı definin reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.

Özel hukukta teknik bir kavram olan zamanaşımı bir hakkın kazanılmasında veya kaybedilmesinde yasanın kabul etmiş olduğu sürenin tükenmesi anlamına gelmektedir (Velidedeoğlu, H. V.: Türk Medeni Hukuku, c. 1, cüz I, 6. Baskı, İstanbul 1959, s. 274).

Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden, dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade etmektedir. Sonucu alacak hakkına son verme değil, onu eksik borç hâline getirme olarak ortaya çıkmaktadır. Zamanaşımına ilişkin düzenlemelerin temelinde iddia edilen alacağın aradan uzun zaman geçmiş olmasına rağmen kullanılmaması karşısında borçlunun oldukça uzak geçmişte kalan bir borçtan doğabilecek ihtilaflara karşı korunması, kendi alacağına karşı uzun süre kayıtsız kalan kimsenin bu hakkının artık korunmaya layık olmadığını kabul etmiş sayılması yatmaktadır. Diğer bir ifadeyle özel hukukta teknik bir kavram olan zamanaşımı, bir hakkın kazanılmasında veya kaybedilmesinde yasanın kabul etmiş olduğu sürenin tükenmesi anlamına gelmektedir.

Zamanaşımına uğrayan alacağın tahsili hususunda devlet kendi gücünü kullanmaktan vazgeçmekte, böylece söz konusu alacağın ödenip ödenmemesi keyfiyeti borçlunun iradesine bırakılmaktadır. Şu hâlde zamanaşımına uğrayan alacak ortadan kalkmamakla beraber artık doğal bir borç (Obligatio naturalis) hâline gelmektedir. Ancak belirtmek gerekir ki, alacağın salt zamanaşımına uğramış olması, onun eksik bir borca dönüşmesi için yeterli olmayıp borçlunun kendisine karşı açılmış olan alacak davasında alacaklıya yönelik bir def'ide bulunması gerekir (Reisoğlu, S.: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul 1998, s. 334, HGK’nın 05.05.2010 tarihli ve 2010/8-231 E., 2010/2553 K.; 03.05.2006 tarihli ve 2006/4-232 E., 2006/269 K. sayılı kararları).

Yargıtayın istikrar kazanmış son uygulamalarına göre, zamanaşımı hukuki niteliği itibariyle, maddi hukuktan kaynaklanan bir def'i olup usul hukuku anlamında ise bir savunma aracıdır (HGK’nın 06.04.2011 tarihli ve 2010/9-629 E., 2011/70 K.; 09.10.2013 tarihli ve 2013/4-36 E., 2013/1457 K.; 12.03.2014 tarihli ve 2013/4-544 E., 2013/315 K. sayılı kararları).

818 sayılı BK'nın 125. maddesine göre “Bu kanunda başka suretle hüküm mevcut olmadığı takdirde her dava on senelik müruru zamana tabidir.” düzenlemesine yer verilmiştir. Yine TBK'nın 146. maddesinde benzer bir düzenleme ile “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, her alacak on yıllık zamanaşımına tabidir.” hükmü yer almaktadır. Kanun koyucu hem BK'nın 125. maddesi hem de TBK'nın 146. maddesi ile alacak haklarının tabi olacağı genel zamanaşımı süresini düzenlemiş olup, aksine bir yasal düzenleme olmayan hâllerde on yıllık sürenin uygulanması gerektiği açıktır.

Eldeki dava ise vekalet akdinden kaynaklanmakta olup BK 126(TBK’nın 147) maddesine göre beş yıllık zamanaşımı süresi uygulanacaktır.

BK 128 (TBK'nın 149) maddesi uyarınca ise zamanaşımı, alacağın muaccel olmasıyla işlemeye başlar. Muacceliyet, bir borç ilişkisinde, alacaklının edimi isteyebileceği ve borçlunun da bu isteme uyarak, edimi ifa etmekle yükümlü olduğu anı belirler. Bir başka deyişle, söz konusu anda borç ifa kabiliyeti kazanır ve alacaklı yine o anda edimi kabul etmekle yükümlü olur. Bir alacağın ya da borcun muaccel olması, ilke olarak edimin ifası için öngörülmüş bulunan vadenin dolmasıyla gerçekleşir.

Somut olay bakımından uyuşmazlığın çözülebilmesi için davacının talep ettiği ameliyat sonrası maluliyetten kaynaklanan maddi tazminat talepleri yönünden zamanaşımının hangi tarih itibariyle başlayacağının belirlenmesi gerekmektedir. Zamanaşımı süresinin tespitinde, zarar ve zararın öğrenilme tarihinin önemi açıktır. Bu noktada da, zararın ne zaman öğrenildiği önem kazanmaktadır.

Borca aykırılık hâlinde tazminat alacağının zamanaşımı ise bu alacağın doğduğu andan itibaren işlemeye başlar.Vekalet sözleşmesinde alacağın doğduğu zaman ise alacağın yani hakkın doğduğu andır. Eldeki tazminat davasında zamanaşımına tabi olan hak davacının ameliyat sonrası gözlerini kaybettiği için uğradığı zararları karşılamak için tazminat davası açabilme hakkıdır. Bu hak ise ameliyat sonucu gözlerini kaybettiği ve bunun ameliyattan kaynaklandığını öğrenmesi ile birlikte doğmaktadır. Bu durumda eldeki davada BK 125 (TBK’nın 147) maddesinde belirtilen “beş yıllık” zamanaşımı süresinin başlangıç tarihi kural olarak ameliyat sonucu gözlerini kaybettiği tarihtir.

Buna karşılık, ortaya çıkan zarar, kendi özel yapısı içerisinde sonradan değişme eğilimi gösteriyor, kısaca zararı doğuran eylem veya işlemin doğurduğu sonuçlarda (zararın nitelik veya kapsamında) bir değişiklik ortaya çıkıyor ise, artık, “gelişen durum” ve dolayısıyla, gelişen bu durumun zararın nitelik ve kapsamı üzerinde ortaya çıkardığı değişiklikler (zarardaki değişme) söz konusu olacaktır. Böyle hâllerde, zararın kapsamını belirleyecek husus gelişmekte olan bu durumdur ve bu gelişme sona ermedikçe zarar henüz tamamen gerçekleşmiş olamayacağı için zamanaşımı süresi bu gelişen durumun durduğunun veya ortadan kalktığının öğrenilmesiyle birlikte işlemeye başlayacaktır.

Burada sözü edilen “gelişen durum” kavramı uygulamada çoğu kez yanlış anlaşıldığı şekilde, doğan zararın kapsamının zarar görence tam olarak öğrenilmesinin herhangi bir nedenle geciktiği (örneğin, buna ilişkin bilirkişi raporunun geç alındığı) durumlara ilişkin olan, böylesi bir durumu ifade eden bir kavram değildir. Başka bir anlatımla, gelişen durum kavramı salt zarar doğuran işlem ya da eylemin sonuçlarının gelişmesini ve bu nedenle zarar görenin bu konularda bilgi sahibi olabilmesinin zorunlu olarak bu gelişmenin tamamlanacağı ana kadar gecikmesini ifade eder (Hukuk Genel Kurulunun 06.11.2002 tarihli ve 2002/4-882 E., 2002/874 K.; 10.06.2015 tarihli ve 2014/21-282 E.,2015/1548 K.; 01.03.2017 tarihli ve 2014/21-2372 E., 2017/379 K. sayılı kararları). Nitekim tüm bu hususlar Hukuk Genel Kurulunun 05.02.2019 tarihli, 2018/21-523 E., 2019/70 K. sayılı kararında da aynen benimsenmiştir.

Bütün bu açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde; davacı davalı doktor tarafından ameliyat edildiği tarihten sonra gözlerini kaybettiğini öğrenmiş ve ilk davayı 23.07.2010 tarihinde kısmı maddi ile manevi zararlarının tazminini talep etmiştir. Uyuşmazlık 06.04.2018 tarihli ıslah dilekçesi ile talep edilen maddi tazminat istemi yönünden zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediğine ilişkin olup, Mahkemece talep belirsiz alacak olduğundan bahis ile zamanaşımı talebinin reddine karar verilmiş ise de gerek dava tarihi itibarı ile HMK nın yürürlükte olmadığı bu nedenle davanın belirsiz alacak davası olarak değerlendirilmesinin yürürlükte olmayan bir kanun maddesine göre değerlendirilemeyeceğinden davanın kısmi dava olarak değerlendirilmesi gerektiğinden zamanaşımınını buna göre değerlendirilmesi gerekmektedir. Hal böyle olunca 818 sayılı BK’nın 126 (TBK 147.) maddesinde öngörülen beş yıllık zamanaşımının gerçekleştiğinin kabulü gerekir. Çünkü zararın öğrenilmesi onun kapsamının değil, varlığının öğrenilmesidir. Zararın varlığı, niteliği ve esaslı unsurları hakkında bir dava açmaya, o davayı ciddi ve objektif bir şekilde desteklemeye, gerekçelerini göstermeye elverişli yeterli hâl ve şartların öğrenilmesi, zararın öğrenilmiş sayılması için yeterlidir. Somut olayda zamanaşımı başlangıç tarihinin en geç kısmi davanın açıldığı tarih olduğundan 14.06.2018 tarihli ıslah dilekçesiyle talep edilen maddi tazminat yönünden zamanaşımı dolmuştur. Bu yöne ilişkin temyiz talebinde bulunan davalı hastane yönünden kararın bozulması gerektiğinden çoğunluk görüşüne katılmıyorum.

2-Taraflar arasındaki dava vekalet sözleşmesinden kaynaklanmakta olup hükmedilen bedele yasal faiz uygulanması gerekmektedir. Ancak bu husus bozma ya uyulmakla usulü kazanılmış hak oluşturduğundan bozma sebebi yapılamamıştır.