Logo

3. Hukuk Dairesi2023/4002 E. 2024/2174 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacının, haciz ihbarnamesine karşı açtığı menfi tespit davasından feragat etmesi üzerine, davalıya hükmedilen vekalet ücretinin miktarının belirlenmesine ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının, İİK m. 89/3’e göre açılması gereken menfi tespit davasını hak düşürücü süre geçtikten sonra açıp, ön inceleme aşamasında feragat etmesi nedeniyle, davalı vekiline HMK m. 310 ve AAÜT m. 6/1 uyarınca dava değerine göre hesaplanan nispi vekalet ücretinin yarısının hükmedilmesi gerektiği gözetilerek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Konya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2023/810 E., 2023/894 K.

İLK DERECE MAHKEMESİ : Konya 4. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2023/267 E., 2023/332 K.

Taraflar arasında görülen menfi tespit davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmiştir.

Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davacı vekilinin başvurusunun esastan reddine, davalı vekilinin başvurusunun kabulüne, yeniden esas hakkında hüküm kurularak davanın reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili; Konya 5. İcra Müdürlüğünün 2021/5763 Esas sayılı dosya alacaklısı davalı tarafından müvekkiline gönderilen İİK'nın 89/3 üncü haciz ihbarnamesine Kahramanmaraş'ta ikamet etmesi ve bu ilde meydana gelen deprem nedeniyle itiraz süresini geçirdiğini, icra dosyası borçlusuna müvekkilinin borcu olmadığı gibi kendisinden herhangi bir alacağının da bulunmadığını belirterek, müvekkilinin takip dosyasından dolayı borçlu olmadığının tespitini istemiş, 03.04.2023 tarihli dilekçe ile davadan feragat ettiğini bildirmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili; davacının 23.11.2022 tarihinde 89/3 haciz ihbarnamesine karşı icra dairesine itirazda bulunduğunu, ancak yasa gereği 15 gün içinde menfi tespit davası ikame etmesi gerekirken yasal süresi içinde bir dava ikame etmediğini, davacının davasından feragat ettiğini, açılan dava değeri üzerinden nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini, davacının yasal süresi içinde haciz ihbarnamelerine itiraz etmediğini, yine yasal süre geçtikten sonra kötü niyetli olarak eldeki davayı açtığını belirterek, davanın usulden reddine, her durumda maddi ve hukuki dayanaktan yoksun davanın esastan reddi ile davacı aleyhine 89/1 haciz ihbarnamesinde yazan alacağın %20’sinden az olmamak üzere kötü niyet tazminatı ödemesine karar verilmesini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; 6100 sayılı HMK'nın 311 inci maddesinde "feragatin kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğuracağı"nın açıklandığı, hükmün kesinleşmesinden önceki herhangi bir aşamada davadan feragat edilebileceği, davacı vekilinin vekaletnamesinde feragat yetkisinin de bulunduğu gözetilerek davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1.Davacı vekili, davalı taraf yararına hükmedilen vekalet ücretinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, 29.03.2023 tarihinde İİK 89/3 üncü maddesi gereğince maktu harca tabi olarak açılan menfi tespit davasında, davalı vekili tarafından dava dilekçesi tebliğ edilmeden 30.03.2023 tarihinde vekaletname sunulduğunu, 07.04.2023 tarihinde davadan feragat edildiğini, davalı vekili tarafından feragat dilekçesinden sonra 10.04.2023 tarihinde, davanın feragatle sonuçlanacağı bilindiği halde cevap dilekçesi sunulduğunu, dosyaya sadece vekaletname sunulmasının, vekalet ücretinin hak edilmesi konusunda yeterli olmadığını, davalı vekiline vekalet ücretine hükmedilmemesi gerektiğini, olmadığı takdirde AAÜT gereğince dilekçe ücretine hükmedilmesi gerekirken, maktu vekalet ücretine hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek istinaf talebinde bulunmuştur.

2.Davalı vekili; davacının yasal süresinde dava açmadığını, bu nedenle davanın öncelikle hak düşürücü süre nedeniyle reddedilmesi gerektiğini, yasal süresi dışında açtığı davasından ön inceleme duruşmasından önce feragat ettiğini, bu nedenle, yerel mahkemece feragat nedeni ile davanın reddine, kötü niyetli olarak davanın açılmış olması sebebiyle %20'den az olmamak kaydı ile icra inkar tazminatına, yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, ön inceleme duruşmasından önce feragat edilmiş olması ve yasal mevzuat ve HGK kararı da gözetilerek tarifeye göre nispi olarak hesap edilecek olan vekalet ücretinin 1/2'sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesi yönünde karar ihdas edilmesi gerektiğini belirterek istinaf talebinde bulunmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; İlk Derece Mahkemesince davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmediğinden, dolayısıyla davacının uyuşmazlık konusu yaptığı istinaf konusunun değeri bulunmadığından davacı vekilinin istinaf dilekçesinin reddine, İlk Derece Mahkemesince davacının 03.04.2023 tarihli davadan feragati nedeniyle davanın reddine karar verildiği halde, HMK'nın 312 nci maddesine aykırı olarak, davacı lehine vekalet ücretine hükmedilmesinin ve davacı vekilinin feragatinin ilk celseden önce vuku bulduğu gözetilerek, Harçlar Kanunu’nun 22 nci maddesine gereğince bakiye harcın davacıya iadesine karar verilmesi gerekirken, başkaca harç alınmasına yer olmadığına dair hüküm kurulmasının yerinde olmadığı, kural olarak, İİK’nın 89/3 üncü maddesi uyarınca açılan menfi tespit davasının konusu bedele ilişkin olduğundan Mahkemece hükmedilmesi gereken vekâlet ücretinin karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT’nin üçüncü kısmına göre takdir edilmesi gereken nispi vekâlet ücreti olduğu, somut olayda ise; davanın hak düşürücü süre içerisinde açılmadığı, davacı vekilinin ön inceleme tutanağı imzalanmadan önce davadan feragat ettiği görülmekte ise de davadan feragat; davanın hak düşürücü sürede açılmadığı sonucunu değiştirmeyeceği, hak düşürücü sürenin, dava ön şartı olup, AAÜT'nin 6 ncı maddesi ile 7/2 nci maddesine göre, bu Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde yazılı miktarı geçmemek üzere üçüncü kısımda yazılı avukatlık ücretinin yarısına hükmolunması gerektiğinden nispi vekalet ücretine hükmedilmesinin mümkün görülmediği, işin esasına girilmeden davadan feragat edildiği ve davanın reddine karar verildiğinden tazminat koşullarının da oluşmadığı gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın feragat nedeniyle reddine, koşulları oluşmadığından davalının tazminat isteminin reddine, davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT'nin 6 ncı ve 7/2 nci maddesi uyarınca belirlenen 9.200,00 TL ücretin 1/2'si oranında hesaplanan 4.600,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı vekili; davacının yasal süresi dışında açtığı davasından 07.04.2023 tarihinde UYAP'a kaydedilen dilekçesi ile ön inceleme duruşmasından önce feragat ettiğini, davacının davayı kaybedeceğini anlayarak ve kötü niyetli olarak açtığı davadan yine kötü niyetli olarak feragat ettiğini, davacı aleyhine % 20'den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gerektiğini, maktu vekalet ücretinin yarısına hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, dava değeri üzerinden nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini, tarafınca yapılan yargılama giderlerinin tamamının davacıdan alınması gerektiğini, davacının yasal süresi içinde açılmayan davasının süre yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini ileri sürerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, menfi tespit istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 307, 309 ve 310 uncu maddeleri.

3. Değerlendirme

1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2.Özel hukuk, taraflara kendi hakları üzerinde tasarruf yetkisi ve imkânı vermiştir. Özel hukuktan kaynaklanan tasarruf yetkisi, uyuşmazlıktan önce başlayıp uyuşmazlığın yargı organına intikal ettiği ve yargı organı önünde görüldüğü anda da devam eder. Hak sahibi, uyuşmazlık konusu hakkını dava edip etmemekte, dava ettikten sonra davalı ile yargılama içinde ya da dışında uzlaşmakta, arabulucuya gitmekte, sulh olmakta veya açtığı davadan feragat etmekte serbesttir.

3.Nitekim 6100 sayılı Kanun'un 307 nci maddesinde feragat tanımlanmış ve davacının talep sonucundan (md. 119/1-ğ) kısmen veya tamamen vazgeçmesi olarak ifade edilmiştir. Davadan feragat eden davacı, bununla dava dilekçesinin talep sonucu bölümünde istemiş olduğu haktan tamamen veya kısmen vazgeçmektedir. Hiç kimse kendi lehine olan bir davayı açmaya zorlanamayacağı gibi (md. 24), davacı da açmış olduğu bir davayı sonuna kadar takip etmeye zorlanamaz. Medeni Usul Hukukunda kural olarak hüküm kesinleşinceye kadar bazı istisnai davalar dışında her davadan feragat edilebilir.

4. Feragat davaya son veren taraf işlemlerinden biri olup, dilekçeyle veya yargılama sırasında sözlü olarak yapılabilir (md. 309/1). Yine feragatin hüküm ifade etmesi, karşı tarafın ve mahkemenin muvafakatine bağlı değildir (md. 309/2). Ancak feragat, kayıtsız ve şartsız olmalı, kesin ve açık bir irade beyanı ile yapılmalıdır.

5. Davadan feragatin zamanı ise 6100 sayılı Kanun'un 310 uncu maddesinde düzenlenmiş ve feragatin hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabileceği öngörülmüştür. Böyle olunca mahkemece verilen bir kararın temyizi aşamasında, usul hukuku çerçevesinde kesinleşmiş bir karar olmadığından davadan feragat edilmesi mümkündür.

6. Davadan feragat, kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur. Diğer bir anlatımla, davadan feragat ile dava konusu uyuşmazlık esastan sona erdirilmiş olur. Bu nedenle mahkeme henüz feragat nedeniyle davanın reddine karar vermemiş olsa bile davacı feragat beyanından dönemez; feragati ile bağlıdır. Belirtmek gerekir ki feragat, ıslah yolu ile de hükümsüz kılınamaz.

7. Davacı, 29.03.2023 tarihinde açtığı dava ile Konya 5. İcra Müdürlüğünün 2021/5763 Esas sayılı dosyası alacaklısı davalı tarafından tarafına gönderilen İİK'nın 89/3 üncü haciz ihbarnamesi nedeniyle borçlu olmadığının tespiti istemiyle eldeki davayı açmış akabinde 03.04.2023 tarihli dilekçe ile de davadan feragat ettiğini belirtmiştir. O halde uyuşmazlık davadan feragat ile sonuçlanmış olup işin esasının incelenmesi mümkün değildir.

8. Bununla birlikte karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT'nin 6/1 inci maddesi "Anlaşmazlık, davanın konusuz kalması, feragat,kabul, sulh veya herhangi bir nedenle; ön inceleme tutanağı imzalanıncaya kadar giderilirse, bu Tarife hükümleriyle belirlenen ücretlerin yarısına,ön inceleme tutanağı imzalandıktan sonra giderilirse tamamına hükmolunur.Bu madde yargı mercileri tarafından hesaplanan akdi avukatlık ücreti sözleşmelerinde uygulanmaz." şeklindedir.

9. Bölge Adliye Mahkemesince uyuşmazlığın davadan feragat ile neticelendiği gözetilerek AAÜT'nin 6/1 inci maddesi gereğince davadan feragatin ön inceleme tutanağı imzalanmadan yapıldığı da dikkate alınarak dava değerine göre hesap edilecek nispi vekalet ücretinin yarısına hükmedilmesi gerekirken az yukarıda anlatılan yanılgılı gerekçeyle davanın süresinde açılmadığından bahisle maktu vekalet ücretinin yarısına hükmedilmesi bozmayı gerektirir.

Ne var ki bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, Bölge Adliye Mahkemesi kararının hem gerekçesinin hem de vekalet ücretine ilişkin hüküm fıkrasının değiştirilerek ve düzeltilerek onanması, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 370 inci maddesinin dördüncü fıkrası hükmü gereğidir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Davalının diğer temyiz itirazlarının REDDİNE,

2.Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçesinin değiştirilerek ve davalının vekalet ücretine yönelik temyiz itirazının kabulü ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının hüküm fıkrasının II/5 inci bendinde yer alan "ve 7/2." ibaresinin hükümden çıkartılmasına, yine "4.600,00 TL" ibaresi hükümden çıkartılarak yerine "25.612,27 TL" söz ve rakamlarının yazılması suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,10.09.2024 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

K A R Ş I O Y

Davacı vekili; davalı tarafından müvekkiline gönderilen İcra İflas Kanunu'nun 89/3 üncü maddesine dayalı haciz ihbarnamesine süresinde itiraz edilemediğini; müvekkilinin borcu olmadığı gibi kendisinden herhangi bir alacağının da bulunmadığını belirterek; müvekkilinin takip dosyasından dolayı borçlu olmadığının tespitini istemiş, 03.04.2023 tarihli dilekçesi ile de davadan feragat ettiğini bildirmiştir.

Davalı vekili; davacının yasa gereği 15 gün içinde menfi tespit davası ikame etmesi gerekirken yasal süresi içinde bir dava ikame etmediğini; davacının davasından feragat ettiğini, açılan dava değeri üzerinden nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini; yine, davacının yasal süre geçtikten sonra kötü niyetli olarak eldeki davayı açtığını belirterek %20 kötü niyet tazminatı talep etmiştir.

İlk Derece Mahkemesince; davacı vekilinin vekaletnamesinde feragat yetkisinin de bulunduğu gözetilerek, davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmiştir.

Kararın istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince; "...kural olarak, İcra İflas Kanunu'nun 89/3 üncü maddesi uyarınca açılan menfi tespit davasının konusu bedele ilişkin olduğundan Mahkemece hükmedilmesi gereken vekalet ücretinin karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin üçüncü kısmına göre takdir edilmesi gereken nispi vekalet ücreti olduğu, somut olayda ise; davanın hak düşürücü süre içerisinde açılmadığını, davacı vekilinin ön inceleme tutanağı imalamadan önce davadan feragat ettiği görülmekte ise de, davadan feragat; davanın hak düşürücü sürede açılmadığı sonucunu değiştirmeyeceği, hak düşürücü sürenin, dava ön şartı olup, AAÜT'nin 6 ncı maddesi ile 7/2 nci maddesine göre, bu Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde yazılı miktarı geçmemek üzere üçüncü kısımda yazılı avukatlık ücretinin yarısına hükmedilmesi gerektiğinden nispi vekalet ücretine hükmedilmesinin mümkün görülmediği" gerekçesiyle, İlk Derece Mahkemesinin kararı kaldırılarak, yeniden hüküm kurulmuştur.

Hükmü, davalı vekili temyiz etmektedir.

Yapılan temyiz incelemesinde, Sayın Çoğunluk tarafından; "... Davadan feragat, kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur... Davacı feragat beyanından dönemez; feragat ile bağlıdır. O halde uyuşmazlık davadan feragat ile sonuçlanmış olup işin esasının incelenmesi mümkün değildir.... Bölge Adliye Mahkemesince uyuşmazlığın davadan feragat ile neticelendiği gözetilerek AAÜT'nin 6/1 inci maddesi gereğince davadan feragat ön inceleme tutanağı imzalanmadan yapıldığı da dikkate alınarak dava değerine göre hesap edilerek nispi vekalet ücretinin yarısına hükmedilmesi gerekir." gerekçesiyle, kararın düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.

Açıklayacağımız nedenlerle, Sayın Çoğunluğun vardığı bu sonuca iştirak edilmemiştir. Bizce Bölge Adliye Mahkemesinin gerekçesi ve kararı; somut olayın özelliğine uygun ve yerindedir, onanması gerekmektedir.

Zira, hak düşürücü süre zaman aşımından farklı olarak hakim tarafından re'sen gözetilir. Hak sahibinin belirli bir süre içerisinde hakkını kullanmamış olması nedeniyle hakkın sona ermesine yol açan süreler hak düşürücü süre olarak nitelendirilir.

Davacı, İİK'nın 89/3 maddesine dayalı haciz ihbarnamesine karşı yasa gereği 15 gün içinde menfi tespit davası ikame etmesi gerekmektedir. Süreye bağlı hakta sürenin sona ermesi ile hakkın özü ortadan kalkmamakta ancak, dava edilmesi artık imkansızlaşmaktadır. Esas hak sona ermemekle beraber hak düşürücü sürenin sonunda hakkın dava konusu yapılması engelleniyorsa dava edilebilirlik noksanlığı ortaya çıkar. Esası incelemeye engel olan bu eksiklik dava şartı olarak kabul edilmelidir. Başka bir anlatımla, davacının dava açma hakkı 15 günlük süre sonunda bertaraf edildiğinden, artık davayı açmasında bir hukuki yararı da bulunmamaktadır. Bu husus Yargıtay İçtihatlarında benimsenen bir husustur. "Hak düşürücü süre, hakim tarafından re'sen dikkate alınması gereken dava şartlarındandır." (Yargıtay 16. HD. 24.12.2018 tarihli ve 2016/4362 E., 2018/8128 K. sayılı ilamı.)

Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 361/1 maddesine göre; Karar süresinde temyiz edilmezse tarafların temyiz hakkı sona erer karar kesinleşir. Temyiz süresi geçirildikten sonra, davacının davadan feragatinin bir hükmü bulunmamaktadır. Aynı durum, davacı, dava açma süresi olarak konulan 15 günlük sürede menfi tespite ilişkin davasını dava etmemişse, hak düşürücü süre gerçekleşmişse artık usulüne uygun açılmamış dava nedeniyle feragat beyanının da bir hükmü bulunmamaktadır.

Öte yandan, hak düşürücü süre mahkemece re'sen dikkate alınması gerektiğinden, sürenin sona ermesi halinde, davalının davanın görülmesine onay vermesinin etkisi olmaksızın, hakimin davayı reddetmesi gerekmektedir. Hakim, dava dilekçe içeriğinden hak düşürücü süreyi tespit eder etmez, tensiple de davayı reddedebilir. Tarafları dinlemesine ve davalının muvafakatının aranmasına gerek bulunmamaktadır. Bu nedenle, davacının dava açıldıktan sonra ön inceleme tutanağı imzalamadan feragat etmesinin sonuca bir etkisi yoktur. Feragat beyanı yok hükmündedir. Açıkladığımız bu sebeplerle, Bölge Adliye Mahkemesinin hak düşürücü süreyi dikkate alarak hüküm vermiş olması bizce isabetli olup kararın ONANMASI düşüncesinde olduğumuza ilişkin karşı oyumuzdur. 10.09.2024