Logo

3. Hukuk Dairesi2023/4058 E. 2024/2308 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacının, kredi kartı borcuna itiraz etmesi üzerine açılan itirazın iptali davasından önce açtığı menfi tespit davasında hukuki yararının bulunup bulunmadığı.

Gerekçe ve Sonuç: İtirazın iptali davasının menfi tespit davasından önce açılmış olması ve davacının itirazın iptali davasından haberdar olması nedeniyle, davacının menfi tespit davası açmakta hukuki yararının olmadığı gözetilerek yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Tüketici Mahkemesi

SAYISI : 2020/607 E., 2022/298 K.

Taraflar arasındaki menfi tespit davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece bozmaya uyularak davanın reddine karar verilmiştir.

Mahkeme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili; müvekkilinin davalı bankanın kendisi için tahsis ettiği kredi kartı ile küçük meblağlarla harcama yaptığını, bankanın müvekkiline gönderdiği hesap ekstresini incelediğinde 6.031,00 TL harcama yapıldığını gördüğünü, müvekkilinin bu miktar harcama yapmadığını, bunun üzerine hemen bankayı arayıp kredi kartını iptal ettirdiğini, bankaya ayrıca yazı yazarak kendi yaptığı harcama miktarlarını ödeyeceğini bildirdiğini, bankanın da cevaben aynı ekstreleri eklenmek suretiyle 7.705,00 TL ödemesi gerektiğini bildirdiğini, bu konuda Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulduğunu, müvekkilinin bankadan aldığı bilgiye göre Samsun ve İstanbul'dan internet üzerinden kredi kartından harcama yapıldığını öğrendiğini, harcama tarihlerinde İstanbul ve Samsun'da bulunmadığını, böyle harcamalar da yapmadığını, müvekkiline sorulmadan ilgili işyerlerine ödeme yapılmasının düşündürücü olduğunu, bu hususun bankanın güvenlik sorumluluğunu ortadan kaldırmadığını, müvekkili hakkında bankanın Gaziantep 8. İcra Müdürlüğünün 2009/2106 E. sayılı dosyasıyla takip başlattığını, müvekkilinin icra takibine konu alacakla ilgili hiç bir harcamayı kendisinin yapmadığını ve borcunun da bulunmadığını belirterek müvekkilinin davalı bankaya borçlu bulunmadığının tespitine, davalı aleyhine kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili; dava konusu uyuşmazlık ile ilgili olarak Gaziantep Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/185 E. sayılı dava dosyası ile itirazın iptali davası açıldığını, derdestlik söz konusu olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.

III. MAHKEME KARARI

Gaziantep 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 24.02.2016 tarihli ve 2009/306 E., 2016/75 K. sayılı ilamıyla; kredi kartında yer alan harcamaların davacı tarafından yapılmadığı, davacının güvenlik şifresinin kırılmak suretiyle internet üzerinden alışveriş yapıldığı gerekçesiyle davacının davalı bankaya kredi kartı nedeniyle 10.971,74 TL borçlu olmadığının tespitine, kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Birinci Bozma Kararı

1. Mahkeme kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesinin 06.12.2018 tarihli ve 2017/3772 E., 2018/6409 K. sayılı ilamıyla; Mahkemece, konusunda uzman teknik bir bilirkişiye davalı bankanın internet bankacılığı ile ilgili sistemleri üzerinde inceleme yaptırılarak son teknolojik gelişmeler de gözetilmek suretiyle davalı bankanın internet bankacılığı ile ilgili alınabilecek tüm önleyici tedbirleri alıp almadığı ve somut olay bakımından davalı bankanın hafif de olsa kusurunun bulunup bulunmadığı saptanarak deliller hep birlikte değerlendirilip varılacak uygun sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken yetersiz bilirkişi raporuna dayalı olarak yazılı şekilde karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle, Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

B. İkinci Bozma Kararı

1. Bozmaya uyan Mahkemece, davaya bakmaya Tüketici Mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmiştir.

2. Dosyanın gönderildiği Gaziantep 2. Tüketici Mahkemesinin 13.03.2020 tarihli ve 2020/211 E., 2020/195 K. sayılı ilamıyla; eldeki davanın açılış tarihinin 12.06.2009 olduğu, 6502 sayılı Kanun’un sonuna eklenen geçici 1 inci maddesi uyarınca Mahkemenin görevsizliğine karar verilmiştir.

3. Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 02.11.2020 tarihli ve 2020/7541 E., 2020/9008 K. sayılı ilamıyla; davanın tüketici olan kart hamili tarafından 11.06.2009 tarihinde (5464 sayılı Kanun'un yürürlüğe girmesinden (01.03.2006) sonra), kredi kartını veren kuruluşa karşı açıldığı, 5464 sayılı Kanun'un 44 üncü maddesinin ikinci fıkrası ve 43 üncü maddelerinin açık hükümleri karşısında görevli Mahkemenin Tüketici Mahkemesi olduğu gerekçesiyle Gaziantep 2. Tüketici Mahkemesinin yargı yeri olarak belirlenmesine karar verilmiştir.

C. Mahkemece Yargı Yeri Belirlenmesine Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin ilam başlığında tarih ve sayısı belirtilen kararıyla, söz konusu alacak iddiasına yönelik olarak girişilen icra takibinin itiraz üzerine durduğu, itirazın iptali davasının da reddine karar verildiği ve ret kararının Yargıtay tarafından onandığı, söz konusu onama kararının 2018 yılında verildiği, davacının dava açmakta hukuki yararının bulunmadığı gerekçesiyle davanın hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuran

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili; gerek yargılamanın süresi gerekse dosyanın geldiği aşama ve dosyada yapılan masraflar göz önünde bulundurulduğunda verilen kararın hukuka, Anayasa'ya, AİHS'ne ve hakkaniyete tamamen aykırı olduğunu, davalı tarafça Gaziantep 5. Asliye Hukuk Mahkemesi 2009/185 E. sayılı dosyası üzerinden açılan itirazın iptali davasında müvekkiline usulsüz tebligat yapılmasından dolayı müvekkilinin haberdar olamadığını, müvekkilinin daha fazla mağdur olmak istemediği için Tüketici Mahkemesi sıfatıyla menfi tespit davası açtığını, dava açıldıktan sonra davalı tarafça da aynı konuya ilişkin itirazın iptali davası açılmış olduğunu öğrendiğini, müvekkilinin söz konusu davayı 31.07.2009 tarihinde öğrendiğini, dava konusu olayda, hakkında başlatılan takibe itiraz eden müvekkil davacının, kendisine karşı açılmış olan bir itirazın iptali davası olduğunu bilmeden bu menfi tespit davasını açmakta hukuki yararı bulunduğunun kabulü gerekirken sayın Tüketici Mahkemesinin aksi yönde görüşle, "hukuki yarar yokluğu" bulunduğu gerekçesi ile red kararı vermesinin kabul edilemez bir durum olduğunu, müvekkilinin hukuki yararı yok ise bunun daha yargılamanın en başında değerlendirilip bununla ilgili bir karar verilmesi gerekmekte iken, bilirkişi incelemesi yaptırıp müvekkiline neredeyse dava değeri kadar masraf harcanmasına vesile olunduğunu, defalarca usul ekonomisi yönünden davaların birleştirilmesi talebinde bulunulduğunu, tarafları aynı olan ve Gaziantep 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/185 E. sayılı dosyasında açılmış olan itirazın iptali davasının reddedilerek kesinleşmiş olduğundan, iş bu davanın konusuz kalmış olduğunu, bu davanın açılmasına davalı tarafın sebebiyet vermiş olduğunu, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesi gerektiğini ileri sürerek; kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, kredi kartı borcu nedeniyle başlatılan icra takibinde borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun "Dava şartları" başlıklı 114 üncü maddesi.

2. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun (2004 sayılı Kanun) "İtirazın iptali" başlıklı 67 nci maddesi.

3. 2004 sayılı Kanun'un "Menfi tesbit ve istirdat davaları" başlıklı 72 nci maddesi.

4. Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 09.09.2013 tarihli ve 2013/9628 E., 2013/11929 K. sayılı ilamı.

5. Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 19.12.2022 tarihli ve 2022/7379 E., 2022/9567 K. sayılı onama ilamı.

3. Değerlendirme

1. Davacının dava hakkına sahip bulunması Mahkemeden hukuki koruma isteyebilmesi için yeterli değildir. Dava açan kişinin ayrıca dava açmakta hukuki bir yararı bulunmalıdır.

Kural olarak inşai davalarda ve eda davalarında hukuki yararın bulunduğu varsayılır. Davacı bu tür davalarda hukuki yararının bulunduğunu bildirmek ve ispat etmekle yükümlü değildir.Ancak şüphe halinde hukuki yararın mevcut olup olmadığı inceleme konusu yapılır.

Tespit davalarında bu arada menfi tespit davasında davacının davanın açılmasında hukuki yararı bulunmalıdır. Davacı menfi tespit davası açmakta hukuki yararı bulunduğunu bildirmeli, açıklamalı ve gerekirse ispat etmelidir. (Kuru Baki: Hukuk Muhakemeleri Usulü, 2001, c.II.s.1368; Hanağası Emel; Davada Menfaat, Ankara, 2009,s.314)

Davacı menfi tespit davası açmakta hukuki yararının bulunduğunu ispat edemezse dava, dava şartı olan hukuki yararın bulunmadığı gerekçesiyle reddedilmelidir.

2. Yapılan bir icra takibine itiraz üzerine, alacaklı tarafından “itirazın iptali” davası açılması durumunda, menfi tespit davasında ileri sürülebilecek iddialar, itirazın iptali davasında savunma sebebi olarak ileri sürülebileceğinden, bu durumda borçlunun ayrı bir menfi tespit davası açmakta hukuki yararı yoksa da henüz alacaklı tarafından itirazın iptali davasının açılmamış olduğu durumda ise böyle bir imkan söz konusu olmadığından borçlunun, itirazın iptali davasının açılmasını beklemeden menfi tespit davası açmakta hukuki yararı bulunduğunun kabulü gerekir (Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 09.09.2013 tarihli ve 2013/9628 E., 2013/11929 K. sayılı ilamı).

3. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere ve özellikle yukarıda yapılan açıklamalar ışığında; itirazın iptali davasının 08.04.2009 tarihinde açıldığının, menfi tespit davasının ise 11.06.2009 tarihinde açıldığının, davacının itirazın iptali davasından haberdar olduğunun, menfi tespit davasında ileri sürülebilecek iddiaların, itirazın iptali davasında savunma sebebi olarak ileri sürülebileceğinin, bu durumda borçlunun ayrı bir menfi tespit davası açmakta hukuki yararı bulunmadığının anlaşılmasına göre davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddi ile kararın onanması gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Mahkeme kararının 1086 sayılı HUMK'nın 439 uncu maddesi gereğince ONANMASINA,

6100 sayılı Kanun’un Geçici 3 üncü maddesi atfıyla 1086 sayılı Kanun’un 440 ıncı maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 16.09.2024 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

K A R Ş I O Y

Dava, itiraz nedeniyle duran ilamsız icra takibinden dolayı davacı /borçlu tarafından açılan borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkin menfi tespit davasıdır.

6100 sayılı HMK’nın 114 üncü maddesinde hukuki yarar dava şartı olarak kabul edilmiştir. Hakkı ihlal edilen bir kişi davacı olarak mahkemeye başvurup hukuki korunma talep edebilir. Ancak, davacının hukuki korunma talep edebilmesi için korunmaya değer bir yararının bulunması gerekir. Davacı açtığı davada dava şartı olan hukuki yararının olduğunu kanıtlayamadığında açılan dava dava şartı bulunmadığı gerekçesiyle reddedilmelidir. Hakkında ilamsız icra takibi yapılan borçlunun itirazı üzerine duran icra takibinde alacaklının itirazın iptali davasını açması beklenmeden borçlunun menfi tespit davası açmasında yerleşik Yargıtay kararlarına göre hukuki yararının olduğu kabul edilir. İlamsız icra takibine itiraz üzerine, alacaklı tarafından “itirazın iptali” davası açılması durumunda, menfi tespit davasında ileri sürülebilecek iddialar, itirazın iptali davasında savunma sebebi olarak ileri sürülebileceğinden, bu durumda borçlunun ayrı bir menfi tespit davası açmakta hukuki yararı yoksa da, henüz alacaklı tarafından itirazın iptali davasının açılmamış olduğu durumda ise böyle bir imkan söz konusu olmadığından borçlu itirazın iptali davasının açılmasını beklemeden menfi tespit davası açabilir.

Borçlu, “itirazın iptali” davası için alacaklıya tanınan bir yıl gibi uzun bir süreyi beklemeden maddi hukuk anlamında, borcun ve muarazanın bir an önce ve kesin olarak ortadan kaldırılmasını istemek hakkına sahip olup, böyle bir durumda dava açılmasında hukuki yarar bulunmadığını kabul etmek mümkün değildir. Yapılmış bir icra takibi olmadan da borç tehdidi altında olan kişinin menfi tespit davası açabileceği, İcra iflas Kanununun 72/1. Ve 2. maddesinde açıkça düzenlenmiştir. (Dairemizin 09.09.2013 T. E: 9628, K: 11929 sayılı kararı )

Somut olayda davalı temlik eden banka tarafından Gaziantep 8. İcra müdürlüğünün 2009/2106 E takip sayılı dosyasında yapılan ilamsız icra takibine davacı borçlu tarafından yapılan itiraz üzerine takip durmuştur. Bunun üzerine davalı alacaklı tarafından Gaziantep 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/185 E. Sayılı dosyasında 08.04.2009 tarihinde davacı borçluya karşı itirazın iptali davası açılmış, bu açılan davadan haberi olmayan davacı borçlu tarafından ise temyize konu menfi tespit istemli bu dava Gaziantep 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde 11.06.2009 tarihinde açılmıştır.

Bu davada alacaklının itirazın iptali istemine ilişkin davası bu menfi tespit istemli davadan önce açıldığından davalı borçlu bakımından bu menfi tespit davasının açılmasında hukuki yararının bulunmadığı kabul edilerek ret kararı verilerek yargılama giderleri ve vekalet ücreti davacı üzerinde bırakılmıştır. Bu karar davacı vekili tarafından açıkça yargılama giderleri ve vekalet ücreti bakımından da temyiz edilmiştir. Yukarıda yapılan açıklamalara göre daha önce açılan itirazın iptali davasının mevcudiyeti ile bu durumun borçlu tarafından bilinmesi halinde daha sonradan açılan menfi tespit davasında hukuki yarar yokluğundan ret kararı verilip davacı taraf yargılama giderleri ve vekalet ücretinden sorumlu tutulması gerekir. Ancak bu menfi tespit davasının açıldığı tarihten önce davalı tarafından açılan itirazın iptali davasında davacı borçluya usulüne uygun dava dilekçesi tebligatı yapılmadığında bu davanın varlığından davacı borçlunun bilgisinin olmadığının kabulü gerekir. Bu durumda davacı borçluya menfi tespit davasının itirazın iptali davasından sonraki bir tarihte açılmasında bir kusur izafe edilemez. HMK m. 327 uyarınca davacı borçlu davalının yargılama giderlerinden ve bu kapsamda davalı vekalet ücretinden sorumlu tutulmamalıdır. Temyiz incelemesi yapılan karar bu yönden açıkça HMK m. 326 ve m.327 düzenlemesine aykırı olup bozulması gerekir. Yukarıda açıklanan nedenlerle sayın çoğunluğun onama görüşüne katılmıyorum. 16.09.2024