Logo

3. Hukuk Dairesi2023/4500 E. 2024/2597 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Avukatın, ceza davasında vekillik görevini ihmal ederek kararı temyiz etmemesinden kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemi.

Gerekçe ve Sonuç: Davalı avukatın kararı temyiz etse dahi ceza davasının sonucunun değişmeyeceği ve bu eylemin davacının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olmadığı değerlendirilerek, yerel mahkemenin maddi tazminatı kısmen kabulüne, manevi tazminat talebinin ise reddine ilişkin kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2021/502 E., 2023/152 K.

Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece bozmaya uyularak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Mahkeme kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda;

Dosya içeriğine göre kabul edilen ve temyize konu edilen toplam miktar 3.729,48 TL olup, Mahkemenin karar tarihi itibariyle 1086 sayılı Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 427 nci maddesi uyarınca kesinlik sınırı olarak belirlenen 12.950,00 TL'nin altında kaldığı anlaşılmakla; davalı vekilinin temyiz isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.

Davacı vekilinin gerekli şartları taşıdığı anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili; davalının Ankara Barosu avukatlarından olduğunu ve müvekkili aleyhine Ankara 17. Asliye Ceza Mahkemesinin 2007/1072 E. sayılı dosyasıyla açılan davadan dolayı savunma görevini üstlendiğini, davalının avukatlık görevini Avukatlık Kanunu'nun 34 üncü maddesinde yer alan özen borcuna uygun olarak yerine getirmediğini, son celseleri takip etmediğini, gerekli savunmaları yapmadığını, gerekçeli karar davalıya tebliğ edilmesine rağmen karar temyiz edilmediğinden kesinleştiğini, bu karardan dolayı 1 yıl 6 ay süre hapiste yattığını ve vesayet altına alındığını, vasisi olan ablasının davalı avukatı Ankara .... Noterliğinin 11.03.2011 tarihli ve 2539 numaralı azilnamesi ile azlettiğini, ceza dosyasında 3.000,00 TL para cezasını ödediğini, ceza yargılaması sonucu kesinleşen dolandırıcılık suçundan dolayı memuriyetten çıkarıldığını ve aylık maaş ve gelirlerinden mahrum kaldığını, maddi ve manevi olarak sıkıntılar yaşadığını belirterek; 10.000,00 TL maddi ve 30.000,00 TL manevi tazminatın, ceza dosyasındaki kararın kesinleştiği 11.03.2010 tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş, 10.01.2023 tarihli bedel artırım dilekçesi ile maddi tazminat taleplerini 532.765,60 TL'ye yükseltmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili; ceza dosyasının temyiz edilmemiş olmasının sonucu değiştirmeyeceğini, zira davacının hem savcılık hem de mahkeme huzurunda vermiş olduğu ifadesinde dava konusu karşılıksız çekteki imzanın kendisine ait olduğunu açıkça ifade ettiğini, davacının kendi kusuruna dayanarak hak iddia edemeyeceğini savunarak davanın reddini dilemiştir.

III. MAHKEME KARARI

Ankara 19. Asliye Hukuk Mahkemesinin 11.06.2015 tarihli ve 2012/682 E., 2015/205 K. sayılı kararıyla; Mahkemece alınan bilirkişi raporunda; Ankara 17. Asliye Ceza Mahkemesinin 2007/1072 E., 2009/362 K. sayılı kararının kesinleşme tarihinin 11.03.2010 olduğu, davacının görevine son verilmesi ve maaşının kesilmesi gereken tarihin 11.03.2010 olduğu, buna karşılık davalı kararı temyiz etmiş olsaydı kararın temyiz incelemesi için geçecek süre ile kararın kesinleşmesi ve davacının görevine son verilerek maaşının kesileceği tarihinin yaklaşık 1,5 yıllık süre kadar erteleneceği, buna göre davacının son aldığı maaş üzerinden 1,5 yıl için 3.729,48 TL zararının olduğunu bildirdiği, işbu raporun hükme esas alındığı belirtilerek, davanın kısmen kabulü ile, 3.729,48 TL maddi tazminat 5.000,00 TL manevi tazminat olmak üzere toplam 8.729,48 TL tazminatın 11.03.2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınıp davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Mahkeme kararına karşı, süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuşlardır.

2. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 15.10.2018 tarihli ve 2018/5542 E., 2018/9333 K. sayılı ilamıyla; davacı tarafın temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmediği, davalının sair temyiz itirazlarının reddinin gerektiği belirtilerek, Ankara 17. Asliye Ceza Mahkemesinin 2007/1072 E. sayılı dosyasında; davacı ...'nun sanık olarak yargılandığı, sanığın salt dolandırıcılık suçu sebebiyle 1 yıl 6 ay hapis ve günlüğü 30,00 TL'den 100 gün adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, sanığın savunmasında; imzanın kendisine ait olduğunu, çekte bulunması gereken vergi kimlik numarasının bulunmadığını bilmediğini, banka tarafından kendisine herhangi bir uyarı yapılmadığını, çek bedelinin imzanın benzememesi sebebiyle ödenmediğini, çekin geçerli olmadığını, bu nedenle beraatini istediğini beyan ettiği gözetilerek Mahkemece, davacının ceza dosyasındaki ifadesi ve imzanın kendisine ait olduğunu ikrar etmesi hususunun da dikkate alınarak, ceza dosyası davalı tarafça süresinde temyiz edilseydi sonucun değişip değişmeyeceği hususunun değerlendirilerek, sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği belirtilerek, karar bozulmuştur.

B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin ilam başlığında tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; Ankara Barosuna kayıtlı avukat olan davalının, Ankara 17. Asliye Ceza Mahkemesi 2007/1072 E. nolu dosyasında sanık olarak yargılanan davacının vekillik görevini üstlendiği, vekillik görevinin ifası esnasında gerek duruşmalara katılmayarak ve gerekse de dava sonunda verilen ceza kararını süresinde temyiz etmeyerek özen yükümlülüğüne aykırı davrandığı ve vekillik görevini ihmal ettiği, bu durumun yargılanarak ceza aldığı Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesi 2013/348 E., 2014/163 K. nolu dosyası kapsamında verilen kararla da sabit olduğunun anlaşıldığı, bu durumda davalının kusuruyla verdiği zararlardan dolayı davacıya karşı sorumlu olduğu, Ankara 17. Asliye Ceza Mahkemesinin 2007/1072 E. nolu dosyası kapsamında yapılan inceleme sonucunda; davacının dolandırıcılık suçunu bilerek işlediği, davalı tarafından karar temyiz edilse dahi sonucun değişmeyeceği, Ankara 17. Asliye Ceza Mahkemesi 2007/1072 E. nolu dosyası kapsamında verilen hükmün usul ve yasaya uygun olduğu kanaatine ulaşıldığı, davacının talep edebileceği maddi tazminatın, kararın temyiz edilmemesi sonucu bu dönemdeki alamadığı maaş bedelleri olduğu, bilirkişi raporuyla hesaplanan 3.729,48 TL'nin maddi zarar olarak kabulünün gerektiği, davalının kararı temyiz etmeme eyleminin, davacının kişilik haklarına karşı bir saldırı niteliğinde olmadığının anlaşıldığı belirtilerek, davanın maddi tazminat talebi yönünden kısmen kabulüne, 3.729,48 TL'nin 11.03.2010 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davanın manevi tazminat talebi yönünden reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuran

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuşlardır.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili; davalı avukat tarafından karar temyiz edilseydi, 20.09.2009 tarihinde yürürlüğe giren Kanun maddesi ile çekin geçerliliğine ilişkin zorunluluk unsuru kaldırıldığından lehe olan kanun uyarınca suçun niteliğinin değişebileceğini ve müvekkilinin memuriyet kaybı yaşamayacağını, yine karar temyiz edilseydi dava zamanaşımından davanın düşmesinin dahi mümkün olabileceğini, davalı avukatın ayrıca ceza yargılamasında son iki celseye girmediğini ve savcılık mütalaasına karşılık savunmada bulunmadığını, 07.11.2022 tarihli bilirkişi raporunda hesaplanan toplam zarara hükmedilmesi gerektiğini, kabul anlamına gelmemek üzere Ankara 17. Asliye Ceza Mahkemesi kararında yer alan para cezası olarak ödediği 3.000,00 TL'nin de zarar hesabına ilave edilmesi gerektiğini, müvekkili, davalının eylemi nedeniyle yüz kızartıcı suçtan öğretmenlikten atılıp, sabıka alıp, işsiz kaldığından Mahkemece manevi tazminata hükmedilmesi gerektiğini ifade ederek, kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava; vekilin özen sorumluluğunu yerine getirmemesi neticesinde doğan zararın tazmini istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) "Vekâlet Sözleşmesi" başlıklı 502 nci, "Sadakat ve özen gösterme" başlıklı 506 ncı, "Hesap Verme" başlıklı 508 inci maddeleri.

2. 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun 34 üncü maddesi.

3. Değerlendirme

1. Avukatın, vekil olarak borçları 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 502 ve devamı maddelerinde gösterilmiş olup, vekil, adı geçen Kanun'un 506 ncı maddesinin ikinci fıkrasına göre müvekkiline karşı vekaleti sadakat ve özenle ifa etmekte yükümlüdür. Vekil, sadakat borcu gereği olarak müvekkilinin yararına olacak davranışlarda bulunmak, ona zarar verecek davranışlardan kaçınmak zorunluluğundadır.

2. "Özen borcu" ile ilgili Avukatlık Kanunu'nun 34 üncü maddesinde mevcut olan, "Avukatlar, yüklendikleri görevleri, bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık ünvanının gerektirdiği saygı ve güvene yakışır bir şekilde hareket etmekle yükümlüdürler." şeklindeki hüküm ise, avukatlık mesleğinin bir kamu hizmeti olması nedeniyle, Türk Borçlar Kanunu'nun 506 ncı maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen vekilin özen borcuna göre çok daha kapsamlı ve özel bir düzenlemedir. Buna göre avukat, üzerine aldığı işi özenle ve müvekkili yararına yürütüp sonuçlandırmakla görevli olduğu gibi, müvekkilinin kendisi hakkındaki güveninin sarsılmasına neden olacak tutum ve davranışlardan da titizlikle kaçınmak zorundadır.Vekilin işin başarılı olması için mesleki bilgi ve deneyimleri ile hayat deneyimlerine ve işlerin normal oluşuna göre gerekli girişim ve davranışlarda bulunması, başarılı sonucu engelleyecek davranışlardan kaçınıp, basiretli olarak hareket etmesi, özen borcunun konusunu teşkil eder.

3. Bir avukatın yasa ile öngörülen süre içinde yapılması gereken işleri yapmaması, süresinde dava açmaması, temyiz süresini ihtiyatsızca hareket ederek kaçırması, özen borcunun gereği gibi ifa edilmediğini ve kusurlu olduğunu gösterir. Avukatın kusurlu bir davranışından dolayı sorumlu tutulabilmesi için kusurunun varlığından ayrı olarak, bu nedenle müvekkilinin bir zararının da meydana gelmesi şarttır. Kusurlu davranışından dolayı müvekkili zarara uğramış ise avukat zararı karşılamak zorundadır. Bu durumda davalının sorumluluğuna gidebilmek için, davalının eylemi nedeniyle davacının bir zarara uğrayıp uğramadığının, eylemle zarar arasında illiyet bağının bulunup bulunmadığının da belirlenmesi gereklidir. Çünkü tazminat hukukunda sadece eylemin yasaya ve sözleşmeye aykırı olması yetmez, ayrıca bu eylem sonucu bir zararın doğmuş olması ve zararla eylem arasında uygun illiyet bağının bulunması zorunludur.

4. Temyizen incelenen karar; tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine ve özellikle davalı avukat tarafından karar temyiz edilse dahi sonucun değişmeyeceği, davalının kararı temyiz etmeme eylemi davacının kişilik haklarına karşı bir saldırı niteliğinde olmadığından manevi tazminata hükmedilmemesinin yerinde olduğunun anlaşılmış olmasına göre usul ve kanuna uygun olup, davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun bulunan kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir.

KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Davalı vekilinin temyiz dilekçesinin miktardan REDDİNE,

2. Temyiz olunan Mahkeme kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun Geçici 3 üncü maddesi atfıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 439 uncu maddesi uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz eden davacıya yükletilmesine,

Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davalıya iadesine,

6100 sayılı Kanun’un Geçici 3 üncü maddesi atfıyla 1086 sayılı Kanun’un 440 ıncı maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde davacı için karar düzeltme yolu açık, davalı için karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,26.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.