"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Tüketici Mahkemesi
SAYISI : 2017/19 E., 2019/349 K.
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece bozmaya uyularak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme kararı, davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; davalının, müvekkili idarenin 10011241 nolu su abonesi olduğunu, 2001/03-2012/03 dönemlerine ait su kullanım bedelini ödememesi nedeniyle davalı Kocaeli 2. İcra Müdürlüğünün 2012/6565 E. sayılı dosyasında icra takibi başlattıklarını, davalı borçlunun itirazı üzerine icra takibinin durdurulduğunu, davalının 16.10.1997 tarihinde açmış olduğu aboneliğinin sonlandırmaması nedeniyle bu duruma sebebiyet verdiğini ileri sürerek, davalı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile takibin devamına ve davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili; alacağın zamanaşımına uğradığını, icra takibine yapılan itirazın haklı olduğunu, dava konusu aboneliğin bulunduğu adreste müvekkilinin 1997 yılında kiracı olarak oturduğunu, Marmara Depreminden sonra da müvekkilinin Kocaeli'nden taşındığını, o tarihten bu yana da İstanbul'da ikamet ettiğini, söz konusu aboneliğin müvekkil adına olmasının suyu onun kullandığı anlamına gelmeyeceğini, aradan 12 yıl geçtikten sonra su borcunun toplu olarak talep edilmesinin hakkaniyetle bağdaşmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
III. MAHKEME KARARI
Davaya Tüketici Mahkemesi sıfatıyla bakan Kocaeli 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 26.06.2014 tarihli ve 2012/799 E., 2014/353 K. sayılı kararıyla; davanın kısmen kabulüne, itirazın iptaline, takibin 2.172,00 TL asıl alacak, 3.962,30 TL gecikme faizi, 713,21 TL gecikme faizi KDV'si olmak üzere 6.847,59 TL üzerinden devamına, asıl alacak miktarı olan 2,172,00 TL nin %20'si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınmasına karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkeme kararına karşı, süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairece verilen 27.10.2016 tarihli ve 2016/3193 E., 2016/12186 K. S ayılı kararla; "...Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun ve Dairemizin istikrar kazanmış uygulamasına göre abonelik iptal ettirilmedikçe o abonelik üzerinden tüketilen su, elektrik ve doğalgaz bedelinden fiili kullanıcı ile birlikte abone de müteselsilen sorumludur. Bu durumda, aboneliğini iptal ettirmeyen ve kaçak kullanıma sebebiyet veren abone davacının sözleşme nedeni ile sorumlu bulunduğunun kabulü gerekmektedir. Nitekim, aynı ilkeler HGK 27.04.2011 tarihli ve 2011/19-104 E.-239 K. sayılı kararında da benimsenmiştir. Buna göre, Mahkemece; 16.10.1997 tarihli sözleşme ile su abonesi olan ve söz konusu aboneliğini sona erdirmeyen davacı, dava konusu bedel içerisinde yer alan 2011/02-2012/03 dönemi içerisindeki normal ve kaçak su bedelinden fiili kullanıcı ile birlikte müteselsilen sorumlu tutulması gerekirken, yazılı şekilde bu bedel yönünden davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir. Bundan ayrı; Mahkemece, her ne kadar davacının uzun yıllar abonelik nedeniyle kullanılan tüketim bedellerinin ödenmemesine rağmen gerekli önlemleri almadığı, aboneliği kapatmadığı ve borcun artmasına sebebiyet vermesi nedeniyle, somut olayda müterafik kusurlu olduğu doğru şekilde tespit edilmiş ise de; davacının bu kusuru tüketilen su bedelinin aslından davalının beraatını gerektirmeyeceği gibi (tüketim bedeli olan ana borçtan) hukuki sorumluluğunu da ortadan kaldırmaz ve müterafik kusur nedeniyle ana tüketim bedeli üzerinden indirimi gerektirmez. Olsa olsa davacının suyu kesmemesi dolayısıyla davacının müterafik kusuru nedeniyle, davalı açısından normal tüketim bedeli dışında gecikme zammından ( sözleşmede hüküm bulunması halinde) kusur oranında ve en fazla yasal faize kadar indirimi gerektirir. Zira kanun koyucu alacağını geç alan alacaklının zararının yasal faiz kadar olduğunu kabul ederek düzenleme yapmış ve bu oranın ispatını gerekli görmediği gibi; borçluya zararın bu orandan daha az olduğunu ispat etmesi halinde yasal orandan daha düşük faiz oranından sorumlu olacağına dair bir düzenleme de getirmemiştir. Aksine düşünce davalının sebepsiz zenginleşmesine yol açar. Mahkemeler bir davadan başka bir dava üreten kurumlar olmadığı gibi hukuki uyuşmazlıkları nihai olarak sona erdiren yargı mercileridir. Buna göre, Mahkemece; taraflar arasındaki abonelik sözleşmesinde gecikme zammı uygulanacağına ilişkin bir hüküm bulunup bulunmadığı saptanarak, hüküm bulunması halinde davacının müterafik kusurunun ancak davalı açısından gecikme zammından indirim sağlayacağı, bu indirimin de en fazla yasal faiz kadar olacağı, abonelik sözleşmesinde gecikme zammına ilişkin açık hüküm yer almaması halinde ise davacının müterafik kusuru nedeniyle yasal faizde indirim yapılmadan karar verilmesi gerekir. Mahkemece bu şekilde karar verilirken, hükmü temyiz eden davacının usuli kazanılmış hakkı da göz önüne alınmalıdır." gerekçesiyle, İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Bozma sonrasında verilen görevsizlik kararının kesinleşmesi üzerine dosyanın gönderildiği Mahkemece bozma ilamına uyulması ve ilam başlığında tarih ve sayısı belirtilen kararla; abonelik sözleşmesi uyarınca tahakkuk ettirilen borcun ödenmemesi nedeniyle tahsili için yapılan ilamsız icra takibine davalının itiraz ettiği, itiraz üzerine takibin durduğu, davalının borcu olmadığı iddiasının doğru olmadığı, davalının abonelik sıfatı bulunduğundan borçtan sorumlu olduğu gerekçesiyle; davanın kısmen kabulüne, takibin 4.095,67 TL asıl alacak, 919,56 gecikme zammı, 395,49 TL gecikme faizi KDV'si olmak üzere asıl alacak için takip tarihinden itibaren işleyecek yasal temerrüt faizi ile devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; hükme esas alınan bilirkişi raporunda asıl alacak yönünden taleplerinin haklı bulunduğunu, gecikme zammı ve gecikme zammının KDV'sinin farklı hesapladığını, ancak borca işleyen zammın Tarifeler Yönetmeliğine uygun bir şekilde otomatik olarak ilerlediğini, bu nedenle talep ettikleri gecikme zammı miktarının hukuka uygun olduğunu, Mahkemece verilen kararda söz konusu bilirkişi raporunun gecikme zammı yönünden dikkate alındığı ancak asıl alacak yönünden talepleri gibi kabul ettiği alacak miktarının kabul edilmediği, raporun aleyhlerine olan kısmı dikkate alınırken, lehe olan kısımlarının dikkate alınmadığı, Mahkemece; “... davacının uzun yıllar ödeme yapılmamasına rağmen gerekli önlemleri almadığı aboneliği kapatmadığı ve borcun artmasına sebebiyet verdiği bu nedenle de kusurlu bulunduğu kabul edilerek ile bu kısım yönünden davanın kabulüne ...” gerekçesiyle asıl alacak hakkında indirim yapıldığı, ancak Tarifeler ve Abone Hizmetleri Yönetmeliğinin 46 ncı maddesi uyarınca abone sözleşmesini kapatma yükümlülüğünün davalıda olduğu, Mahkemece yapılan indirimin usul ve kanuna aykırı bulunduğunu ileri sürerek; kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, su tüketim bedelinin tahsiline yönelik başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararı.
3. Değerlendirme
1. Yukarıda yer verilen Yargıtay İçtihadı Birleştirme karar uyarınca; bozma kararına uyulmakla bozma kararında belirtilen biçimde işlem yapılması yolunda lehine bozma yapılan taraf yararına kazanılmış hak, aynı doğrultuda işlem yapılması yolunda yerel Mahkeme için zorunluluk doğar. Belirtilmelidir ki bir Mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu Mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir. Somut olayda, Mahkemece; bozma kararına uyulduğu hâlde gerekleri yerine getirilmemiş, bozmaya uygun karar verilmemiştir. Şöyle ki, uyulmasına karar verilen bozma ilamında, taraflar arasındaki abonelik sözleşmesinde gecikme zammı uygulanacağına ilişkin bir hüküm bulunup bulunmadığı saptanarak, hüküm bulunması halinde davacının müterafik kusurunun ancak davalı açısından gecikme zammından indirim sağlayacağı, bu indirimin de en fazla yasal faiz kadar olacağı, abonelik sözleşmesinde gecikme zammına ilişkin açık hüküm yer almaması halinde ise davacının müterafik kusuru nedeniyle yasal faizde indirim yapılmadan karar verilmesi gerektiği açıkça belirtilmiştir. Ne var ki Mahkemece; bozma ilamına uyulma kararı verilmiş ise de, hükme esas alındığı belirtilen 13.03.2019 tarihli bilirkişi raporunda belirtilen asıl alacak miktarı üzerinden indirim yapılarak, davanın kısmen kabulü ile takibin 4.095,67 TL asıl alacak 919,56 gecikme zammı, 395,49 TL gecikme KDVsi olmak üzere asıl alacak için takip tarihinden itibaren işleyecek yasal temerrüt faizi ile takibin devamına karar verilmiş, gerekçede ise indirim nedenine ilişkin bir açıklama yapılmamış olması usul ve bozmaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
2. Bozma nedenine göre, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Temyiz olunan Mahkeme kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun Geçici 3 üncü maddesi atfıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 428 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,
2. Bozma nedenine göre peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine,
1086 sayılı Kanun’un 440 ıncı maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,
14.10.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.