"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2020/1505 E., 2023/1189 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Antalya 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2016/462 E., 2019/497 K.
Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince; davanın davalı PTT A.Ş. yönünden husumet yokluğundan reddine, davalı ... yönünden kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili ile davalılardan ... vekili ve ihbar olunan ... tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince; davacı vekili ile davalı ... vekilinin istinaf taleplerinin esastan reddine, ihbar olunan ...'nin istinaf isteminin usulden reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili ile davalılardan ... vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; müvekkilinin icra dosyası üzerinden yapılan cebri icra satışı neticesinde ihale ile Antalya ili, ... ilçesi, ... Köyü, 863 Ada 3 parsel sayılı taşınmazı 262.000,00 TL bedelle satın aldığını, ihale kararının kesinleşmesi üzerine taşınmazın müvekkili adına kaydedildiğini, bu aşamadan sonra icra dosya borçlusu dava dışı ... tarafından ihalenin feshi için açılan davanın kabulü ile tüm kesinleştirme, haciz, kıymet takdiri ve satış işlemlerinin iptaline karar verildiğini, yine dava dışı ... tarafından müvekkili aleyhine açılan tapu iptali ve tescil davasının kabulüne karar verildiğini ve müvekkilinin ihale yoluyla aldığı taşınmazın tapusunun iptal edilip dava dışı ... adına tescil edildiğini, her iki Mahkeme kararının da Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiğini, müvekkilinin taşınmazının elinden alındığını ve icra dosyasına yatırdığı paraların da iade edilmediğini, sadece KDV bedeli olarak 47.600,00 TL'nin geri ödendiğini, ihalenin feshinde icra ve iflas dairesi görevlilerinin kusurlu olduğunu, icra müdürlüğünün ödeme emrinin usulüne uygun şekilde tebliğ edilip edilmediğini kontrol etmekle görevli olduklarını, borçlu dava dışı ...'in adresine usulüne uygun tebligat göndermedikleri, yine diğer davalı PTT A.Ş.nin de usulsüz tebligattan dolayı kusurlu olduğunu, müvekkili tarafından ödenen taşınmaz ihale bedeli olan 262.000,00 TL ile faizinden, tellaliye ücreti, damga vergisi ve tapu harcı toplamı olan 7.730,00 TL'den davalıların sorumlu olduklarını belirterek; satış bedeli olan 262.000,00 TL'nin 31.07.2008 ödeme tarihinden itibaren nemalandırılmış haliyle davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, tellaliye ücreti, damga vergisi ve tapu harcı toplamı olan 7.730,00 TL'nin 16.03.2005 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı PTT A.Ş. vekili; Posta Hizmetleri Kanunu'nun 29/3 maddesi uyarınca 1 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu, davada idari yargının görevli olduğunu, müvekkilinin tebligat mazbatasında yer alan adresin doğru veya yanlış kişi ya da kuruluşa ait olup olmadığını incelemek ve denetlemekle yükümlü olmadığını, icra dosyasında borçlu adresine tebligat çıkartan mercinin icra dairesi olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
2. Davalı ... vekili; İcra Mahkemelerinin şikayet üzerine verdiği kararların maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmediğini, uyuşmazlığa konu icra dosyasında dosya borçlusu yerine ipotek için yetki verilen şahsın adresine tebligat yapıldığı gerekçesiyle ihalenin feshine karar verildiğini, dosya borçlusu dava dışı ...'in icra takibine başlandığı tarihteki adresinin ilgili resmi kurumlardan sorulması gerektiğini, bu adresin tebligatın yapıldığı adres ile aynı adres olduğunun tespit edilmesi halinde maddi anlamda herhangi bir tebligat usulsüzlüğünün bulunmayacağını, davanın zamanaşımına uğradığını, ihalenin feshi kararının kesinleşme tarihi olan 27.01.2012 tarihinden itibaren 1 yıllık zamanaşımı süresinin sona erdiğini, davacının zarara uğramadığını, Antalya 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/492 E. sayılı kararı uyarınca davacının taşınmazı ihale sonrasında dava dışı Hatice'ye devrettiğini, bu devir karşılığında da iki daire aldığını, KDV bedeli olarak davacıya 47.600,00 TL ödenmesinin de usulsüz olduğunu, icra memurlarının usulsüz tebligatta herhangi bir kusurlarının bulunmadığını, takip alacaklısının usulsüz tebligata neden olduğunu, icra dosyasındaki ihale bedelinin 2004 sayılı İcra İflas Kanunu'nun (2004 sayılı Kanun) 40 ıncı maddesine göre geri alınması işlemi devam ederken böyle bir davanın açılmasında hukuki yarar bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
3. İhbar Olunan ... vekili; 2004 sayılı Kanun'un 5 ve 7 nci maddeleri uyarınca 1 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu, tebligatın usulsüz olmasında icra müdürlüğünün herhangi bir kusur ve sorumluluğunun bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacı vekilinin dava dilekçesinde, müvekkilinin icra dosyasına ödemiş olduğu bedellerin dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte ödenmesini talep ettiği, ıslah dilekçesi ile de belirsiz alacak davası niteliğinde olmak üzere müvekkilinin icra dosyasına ödediği ve iade edilmeyen miktar olan 262.000,00 TL ile masraflar toplamı 7.730,00 TL'nin iadesine karar verilmesini istediği, daha sonra harç tamamlama dilekçesi ile de belirsiz alacak davalarının belirli hale geldiğini belirterek taşınmazın rayiç bedeli olan 1.097.637,26 TL'nin faizi ile birlikte davalılardan tahsilini talep ettiği, öncelikle davacı vekilinin ıslah dilekçesindeki talebinin belirsiz alacak davasına dönüşüp dönüşmediğini tartışmak gerektiği, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 107 nci maddesinde yapılan düzenleme ile talep sonucunda istenen alacağın tam olarak belirlenmediği, alacaklının dava açarken miktarını belirleyemediği ve belirlenmesinin kendisinden beklenemeyeceği ya da bunun imkansız olduğu hallerde belirsiz alacak davasının açılmasının mümkün olduğu düzenlendiği, alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenmesinin mümkün olduğu hallerde ise belirsiz alacak davası açılmasının mümkün olmadığı, şartları varsa kısmi dava açılabileceği, somut olayda; davacı vekilinin müvekkiline ait taşınmazın dava tarihindeki güncel değerini belirtmesi mümkün iken, talebini belirsiz alacak davası şeklinde ıslah etmiş olmasının 6100 sayılı Kanundaki düzenlemeye aykırı olduğundan bu yöndeki talebin kabul edilmediği, ıslahla belirtilen 262.000,00 TL ve masraflar toplamı olan 7.730,00 TL üzerinden talebin değerlendirilmesi yoluna gidildiği, 2004 sayılı Kanun'un 5 inci maddesi uyarınca icra ve iflas dairesi görevlilerinin kusurlarından doğan tazminat davalarının ancak idare aleyhine açılabileceği, Devletin zararın meydana gelmesinde kusuru bulunan görevlilerine rücu hakkının saklı olduğu, bu madde kapsamında eldeki dava dosyasında ihalenin feshinde icra memurlarının kusurlu olup olmadığının değerlendirildiği, Antalya 5. İcra Hukuk Mahkemesinin 2009/366 E., ve 2010/62 K. sayılı ilamından anlaşılacağı üzere icra dosyasında yapılan ihalenin ödeme emri tebliğinin usulsüzlüğü sebebiyle feshedildiği, karar gerekçesinde de belirtildiği üzere icra dosyasında gönderilen ödeme emrinin borçlunun tapuda gözüken adresine Tebligat Kanunu'nun 35. maddesi uyarınca tebliğ edildiği, ancak bu adresin borçlunun adresi olmayıp, tapudaki işlemi vekalet yoluyla yapan dava dışı ...'in adresi olduğu, bu şekilde borçlunun adresine usulsüz tebligat yapılarak icra takibinin kesinleştirildiği, bu gerekçeyle Mahkemece ihalenin feshine karar verildiği, usulsüz tebligatı hazırlayan ve çıkartan icra memurunun kusurlu olduğu, bu kapsamda da Adalet Bakanlığının davacının uğradığı zarardan sorumlu olduğu, her ne kadar davalılar tarafından zamanaşımı itirazında bulunulmuşsa da; Antalya 5. İcra Hukuk Mahkemesinin 2009/366 E., 2010/62 K. sayılı icra dosyasında verilen kararın kesinleşme tarihinin 27.01.2012 olup, 10 yıllık zamanaşımı süresi dava tarihi itibariyle henüz dolmadığından zamanaşımı itirazının reddine karar verildiği, alınan bilirkişi raporlarından da anlaşılacağı üzere; ihale dosyasında davacı tarafından 25.000,00 TL teminat bedeli, 237.000,00 TL taşınmaz satış bedeli, 1.179,00 TL damga vergisi, 2.621,00 TL tellaliye ücreti, 3.930,00 TL tapu alım harcı, 47.175,00 TL KDV bedeli olmak üzere toplam 316.905,00 TL ödeme yapıldığı, bu miktarın 55.721,60 TL'sinin davacıya icra dosyasında iade edildiği, ödenmeyen bakiye miktarın ise 261.183,50 TL olduğu, ödenmeyen bakiye 261.183,50 TL 'nin icra dosya borçlusu dava dışı Şahabettin'den tahsil edilen ya da edilecek ihale bedeli ile tahsilde tekerrür oluşturmamak kaydıyla dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı ... Bakanlığından tahsili, davalı PTT A.Ş aleyhine açılan davanın ise husumet yokluğu nedeni ile reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle; davalı PTT A.Ş. aleyhine açılan davanın husumet nedeniyle reddine, davalı ... aleyhine açılan davanın kısmen kabulü ile Antalya 3. İcra Müdürlüğünün 2007/1245 E. sayılı dosyasında, dosya borçlusu olan ...'den tahsil edilen/edilecek ihale bedeli ile tahsilde tekerrür oluşturmamak kaydıyla, 261.185,35 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı ... Bakanlığından alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili, davalı ... vekili ile ihbar olunan ... vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı vekili; taşınmazın dava tarihindeki değeri üzerinden karar verilmesi gerektiğini, belirsiz alacak davası şartlarının oluştuğunu, PTT yönüyle husumetten red kararının hatalı olduğunu ileri sürerek; kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
2. Davalı ... vekili; ihalenin iptali kararının kesinleştiği 27.01.2012 tarihinden itibaren 1 yıllık süre geçmiş olmakla davanın zamanaşımından reddi gerektiğini, kaldı ki tapu iptal davasının da 16.03.2015 tarihinde kesinleştiği ve işbu davanın 21.10.2016 da açılıp 1 yıllık sürenin geçtiğini, ihale bedelinin tahsili için Antalya 3. İcra Müdürlüğünün 2015/7763 sayılı dosyasında devam eden bir icra takibi bulunduğunu, tahsilde tekerrüre sebebiyet verileceğini, hangi icra memurunun hangi işlemi ile zarara neden oluştuğu hususu ve kusurun tespit edilmediğini, reddedilen kısım yönüyle Bakanlık lehine nisbi vekalet ücreti verilmesi gerektiğini ileri sürerek; kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
3. İhbar olunan ...; davalı ... ve icra görevlilerine atfı kabil kusur ve ihmal bulunmadığı, icra memurunun alacaklı tarafça bildirilen adresin usulsüzlüğünü bilme imkanı ve bu hususu inceleme görev ve yetkisi bulunmadığını, davacı tarafından 2004 sayılı Kanun'un 40 ıncı maddesinin uygulanmadığını, davacının bölüşük kusurlu olduğu, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 52 nci maddesinin uygulanması gerektiğini ileri sürerek; kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacının 2004 sayılı Kanun'un 5 inci maddesine dayalı olarak icra memurunun kusurlu işleminden doğan maddi zararın tazmin edilmesini talep ettiği, aynı Kanunun 7 nci maddesinde '' zarar ve ziyan davası, zarar görenin zararı öğrendiği günden bir sene ve her halde zarar ve ziyani mücip fiilin vukuundan 10 sene geçmesi ile zamanaşımına uğrar'' hükmünün düzenlendiği, dava dilekçesinin davalı Bakanlığa 08.11.2016 tarihinde tebliğ edildiği, davalı Bakanlığın 24.11.2016 tarihli cevap dilekçesi ile zamanaşımı savunmasında bulunduğu, Mahkemece zamanaşımı savunmasının reddedildiği, davalı Bakanlık tarafından iki haftalık cevap süresi geçtikten sonra davaya cevap dilekçesi verildiği ve zamanaşımı savunmasının yasal süresi içerisinde yapılmadığı, Mahkemeden ek cevap süresi de istenmediği anlaşılmakla, süresinde yapılmayan zamanaşımı savunmasının itirazının reddinde bir usulsüzlük bulunmadığı, davacının talebi icra memurunun hatalı eylemi nedeniyle zarar görmeye ilişkin olduğundan, ihalenin feshi nedeniyle istenebilecek zararın, yatırılan ihale bedeli ve ihale masrafları ile bunların iadesi halinde iade edilinceye kadar geçen sürede bu bedellerin kullanılamaması nedeniyle uğranılan yasal faiz kaybından ibaret olduğu, Mahkemenin yaptığı değerlendirme sonucunda davanın kısmen kabulüne ilişkin kararda bir isabetsizlik bulunmadığı, ihbar olunan ...'nin ise hükmü istinaf etmekte hukuki yararının olmadığı gerekçesiyle; tarafların istinaf başvurularının esastan reddine, ihbar olunan ...'nin istinaf isteminin usulden reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ile davalılardan ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Taraf vekilleri; istinaf sebeplerini tekrar ederek, kararın bozulmasını istemişlerdir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, icra memurunun eyleminden kaynaklı ihalenin feshi nedeniyle uğranılan zararın davalı ... ve tebligatı yapan PTT A.Ş. den tazmini istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
2004 sayılı Kanun'un 5, 7, 66 ve devamı maddeleri.
3. Değerlendirme
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararında; hukuki ilişkinin ve bu ilişki nedeniyle ortaya çıkan uyuşmazlığa yukarıda yer verilen hukuk kurallarının doğru şekilde uygulandığı, İcra Hukuk Mahkemesince verilen kararda icra dosyasında yapılan ihalenin ödeme emrinin tebliğinin usulsüzlüğü sebebiyle feshedildiği, dava dışı borçlunun adresine usulsüz tebligat yapılarak icra takibinin kesinleştirildiği, usulsüz tebligatı hazırlayan ve çıkartan icra memurunun kusurlu olduğu, davalı ... zamanaşımı def'inde bulunmuş ise de, cevap dilekçesinin süresinde sunulmadığı dikkate alındığında Derece Mahkemelerince zamanaşımı def'inin reddine karar verilmesinin de yerinde olduğu, hükme esas alınan bilirkişi raporu ile davacının zararının doğru şekilde belirlendiği ve özellikle davacı tarafça temyiz dilekçesinde faiz başlangıcının temyiz nedeni olarak ileri sürülmediği, davalılardan PTT A.Ş. nin meydana gelen zarardan sorumlu tutulamayacağı anlaşılmakla taraf vekillerinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun bulunan kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz eden davacıya yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
31.10.2024 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
K A R Ş I O Y
Dava, icra memurunun eyleminden doğan zararın tazmini istemine ilişkindir.
İcra memurlarının kusurlu eylem ve işlemlerinden dolayı meydana gelen zararlardan devlet sorumludur. Bu sorumluluğun şartları ve mahiyeti 2004 sayılı İİK m.5 vd. de icra ve iflas müdürleri ile yardımcılarının ve icra-iflas dairesi katip, mübaşir ve hizmetlilerinin kusurlu hareketleri ile -takibin taraflarına ve üçüncü kişilere- vermiş oldukları zarardan dolayı devletin hukuki sorumluluğu haksız fiil sorumluluğuna benzer şekilde düzenlenmiştir. İİK m. 5 uyarınca sorumluluk sebebiyle açılacak olan tazminat davasının şartları, haksız fiilden doğan tazminat davasında olduğu gibidir.
Devlet aleyhine icra iflas dairesi görevlilerinin, görevleri esnasında gerçekleştirdikleri fiiller sebebiyle ortaya çıkacak olan sorumluluk bakımından gündeme gelecek olan tazminat davasında aranacak olan unsurlar TBK m.49 da ki düzenlemeyle benzer olup; “hukuka aykırılık”, “kusur”, “zarar” ve “illiyet bağı” şeklinde ifade edilebilir. Buna göre - icra görevlilerinin görevlerini yerine getirirken, kusurları ile -takibin taraflarına ve üçüncü kişilere- verdikleri zarardan Devlet (...), birinci derecede sorumludur. Diğer bir deyişle, İİK m. 5 uyarınca açılacak olan tazminat davasında icra iflas dairesi görevlileri bakımından sorumluluğun doğabilmesi için 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 49 vd maddelerinde düzenlenen haksız fiillere ilişkin şartların gerçekleşmesi gerektiği gibi zararın ortaya çıkması ile miktarının belirlenmesi, buna göre tazminat hesabının yapılması ile bunun zaman içinde alım gücünün alacaklı aleyhine azalmasının önlenmesi için faiz uygulaması da yine haksız fiillere benzer uygulamanın yapılmasını gerektirir.(Yargıtay 3 HD, 8876/14170, 04.06.2012 T., Yargıtay 3 HD, 11505/12087, 18.12.1997).
Diğer bir deyişle, İcra ve İflas Kanunu m. 5 uyarınca, icra iflas dairesi görevlilerinin hukuki sorumluluğu sebebiyle açılacak olan tazminat davasının özellikleri değerlendirilirken İİK m. 5 hükmü ile birlikte haksız fiillere ilişkin TBK m 49 vd. hükümlerin de dikkate alınması önem arz etmektedir .
Faiz, alacaklının talep etmeye yetkili olduğu bir miktar parayı kullanamaması nedeniyle, mahrum kalınan süreye bağlı olarak ödenmesini talep edebileceği bir karşılık ve tazminat olarak tanımlanır. Faiz hukuki işlemden ya da kanundan kaynaklanır. Faizin mevcudiyeti asıl alacağa bağlı olmakla birlikte faiz ayrı bir alacaktır. Bu nedenle faiz asıl alacakla birlikte ya da asıl alacaktan ayrı olarak dava edilebilir.
Somut olayda davacının ihalesine katılarak satın alıp vergi harç ve masraflarıyla birlikte ihale bedeli 31.07.2008 tarihinde icra dosyasına ödenmiş, taşınmaz üzerine tescil edilmiş sonrasında dava dışı borçlu tarafından ihalenin feshi davası açılmış, dava sonunda ihalenin feshine karar verilmiştir. 16.03.2015 tarihinde kesinleşen tapu iptal ve tescil kararının verildiği dava sonucunda davacı adına olan taşınmaz tapuda kaydı yeniden dava dışı borçlu adına devredildiğinden icra görevlisinin ihale aşamasındaki kusurlu eylemi ile davacının malvarlığına ihale sonrası dahil edilen taşınmazın tapu kaydının iptaline karar verilmekle zararın oluştuğu konusunda daire çoğunluğu ile aramızda görüş farklılığı bulunmamaktadır.
Davacı talebi iptal edilen ihalede ödenen satış bedeli olan 262.000,00 TL'nin 31.07.2008 ödeme tarihinden, tellaliye ücreti, damga vergisi ve tapu harcı toplamı olan 7.730,00 TL nin 16.03.2005 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte nemalandırılmış haliyle davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili olup mahkeme kararında ihale bedelinden 261.185,35 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı ...'ndan alınarak davacıya ödenmesi kararı verilmiştir.
İcra memurunun davacı zararının meydana gelmesine sebebiyet veren kusurlu işlemi öğreti ve dairemiz uygulamasında haksız fiil sayıldığına göre sorumlu eylem faili TBK m. 117 uyarınca ihtar ve ihbara gerek olmaksızın, zararın doğduğu anda, başka bir anlatımla haksız eylem tarihinden itibaren zararın tamamı için temerrüde düşmüş sayılır. Dolayısıyla, zarar gören, haksız eylem tarihi olan ihale bedelini ödeme tarihinde zarara uğramakla bu tarihte davalı temerrütü gerçekleşmiş olup ödeme tarihinden itibaren temerrüt faizi isteme koşulları gerçekleşmiştir. Haksız fiillerde, meydana gelen zararın tazmininde faiz sorumluluğu yani temerrüt olayın olduğu tarihte gerçekleşir. Davacının icra memurunun kusurlu işlemiyle ihalenin iptaline sebep verdiğinden İİK m. 5 uyarınca davalı ... Bakanlığının sorumlu tutulması konusunda verilen mahkeme kararı yerinde ise de ihalenin iptaline sebebiyet veren icra memurunun hukuka aykırı işlemi davacının ihale bedelini ödediği 31.07.2008 tarihi öncesinde gerçekleşmekle davacı zararı en geç bu ödeme tarihinde başlamakla faiz başlangıcınında TBK m 117 uyarınca bu tarihin alınması gerekirken mahkeme kararında dava tarihinin kabul edilmesi doğru olmamıştır.
Davacı tarafın temyiz dilekçesindeki ihale konusu taşınmazın dava tarihindeki rayiç değerine hükmedilmesi gerektiğine ilişkin temyiz talebinen "çoğun içinde az da vardır" kuralı gereğince hükmün faiz başlangıç tarihinin ödeme tarihi olması gerektiği halde dava tarihininden faize karar verildiğinden bahisle hükmün bu sebeple bozulması veya hükmün faiz başlangıç tarihinin ödeme tarihi olarak değiştirilip kararın bu yönden düzeltilerek onanması gerektiği görüşündeyim.31.10.2024