"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Adana Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/733 E., 2023/740 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Adana 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
SAYISI : 2010/516 E., 2020/634 K.
Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili; müvekkili ...'ın ani bir kalp krizi geçirmesi neticesinde davalı hastanede 05.05.2009 tarihinde davalı doktor ... tarafından BY-PASS ameliyatına alındığını ve akabinde taburcu edildiğini, ameliyattan 17 gün sonra aynı hastaneye kontrol için gidip davalı doktor ... tarafından yapılan kontrol sonrasında durumunun gayet iyi olduğu söylenerek eve gönderildiğini ancak sadece bir gün sonra aniden ateşlenince davalı hastaneye kaldırıldığını, rutin kontrol ve tedavi uygulayan nöbetçi doktorun müvekkilinin vücudunda iltihap olabileceğini söylediğini ancak tahlil sonucunun müvekkiline gösterilmeyip lökositinin normal olduğunun beyan edilerek eve gönderdiğini, ertesi gün müvekkilinin ateşinin tekrar yükseldiğini ve göğsündeki ameliyat dikişlerinin patlayarak iltihap fışkırdığını, bunun üzerine müvekkilinin hastaneye yatışının yapıldığını, kan tahlilinde CRP² ve WBC³ değerlerinin çok yüksek olmasına rağmen sadece serum ve antibiyotikle müdahale yapıldığını ve ileri tetkike geçilmediğini ve taburcu edildiğini, enfeksiyonun kemiğe geçip geçmediğine bakılmadığını, müvekkilinin taburcu edildikten 3 gün sonra yeniden ameliyat dikişlerinin şişmeye başladığını ve davalı hastaneye götürüldüğünü, müvekkilinin göğsünün bistüri ile kesilerek şişliğin içindeki ifrazatın akıtıldığını, davalı doktor ...'ın yaptığı açıklamada, yapılan testlerin temiz çıktığı, hastane mikrobu (MRSA) tehlikesinin kalmadığını ve konunun artık kendilerini ilgilendirmediğinin beyan edildiği, ancak şikayetlerinin devam etmesi üzerine kendi çabaları neticesinde MRSA'nın kemiklerine işlediğini öğrendiğini, Çapa Tıp Fakültesi doktorları tarafından gögüs cerrahi servisine acil yatışının yapılarak debridman ameliyatı olduğunu, ameliyat sırasında müvekkilinin göğsüne vak cihazı yerleştirildiğini, daha sonra bir kez daha debridman ameliyatı yapıldığını, bu sürecin başlangıcından itibaren kullanılan antibiyotiklerin böbrek fonksiyonlarını bozduğunu ve bir süre sonra diyalize girmeye başladığını, müvekkilinin %94 oranında özür raporuna sahip olduğunu ve en basit kişisel ihtiyaçlarını dahi gideremeyecek durumda olduğunu ileri sürerek; enfeksiyon kontrol önlemlerine uymayarak müvekkili ...'ın vücudunda hastane mikrobu (MRSA) üremesine neden olan davalı hastaneden ve yine müvekkilinin tedavi sürecinde kusurlu davranan, enfeksiyon kontrol önlemlerine uymadıkları gibi zamanında müdahalede bulunmayarak mikrobun üremesine ve hatta kemiklere kadar işlemesine neden olan davalı doktorlardan, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00 TL maddi ve 240.000,00 TL manevi tazminatın (müvekkili için 150.000,00 TL, eşi için 30.000,00 TL ve her bir çocuğu için ayrı ayrı 30.000,00 TL) müvekkilin cismani zarara uğratıldığı tarihten itibaren 3095 sayılı Kanun gereği işleyecek olan avans faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiş, yargılama sırasında ölümü ile mirasçıları davaya devam etmişlerdir.
II. CEVAP
1. Davalı hastane vekili; husumet itirazları olduğunu, iddiaların tıbbi bilgi, belge ve dayanaktan yoksun olduğunu, davacı hastanın ameliyatının özenle gerçekleştirildiğini ve sağlıklı bir şekilde taburcu edildiğini, iddia edilen şikayetlerin hastaneden taburcu olduktan uzunca bir süre (18 gün) sonra ortaya çıktığını, hastanın 18 günü nasıl ve hangi koşullarda geçirdiğini ve nerede enfeksiyona maruz kaldığını bilme imkanlarının mevcut olmadığını, bu nedenlerle de illiyet bağının kurulamayacağını, hastanın gerek ilk yatışında gerekse takiplerinde doktorlar ve hastanenin ihmali ve kusurunun olmadığını, doktorların yaptıkları tedavilerin güncel ve bu tip hastalara uygulanan üst düzey tedaviler olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
2. Diğer davalılar vekili; zamanaşımı itirazları olduğunu, müvekkillerine yasal olarak husumet yöneltilmesinin mümkün olmadığını, davacı hastanın ameliyatının özenle gerçekleştirildiğini, davacılar vekilinin %94 oranında malul olunduğuna dair iddiasının, müvekkilleri tarafından yapılan ameliyatla ilişkili olmasının mümkün olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
3. İhbar olunan sigorta şirketi vekili; müvekkili şirket sigortalısı davalı doktor ...'ın, davacının ameliyatını 22.05.2009 tarihinde gerçekleştirdiğini, poliçenin, müvekkili şirket sigortalısının mesleki faaliyetlerinden dolayı sözleşme yapılmasından önceki bir yıl içinde meydana gelen bir olaya bağlı oluşan zararlar için düzenlenmiş olup, müdahale tarihi itibariyle müvekkili şirketin sorumluluğundan söz edilemeyeceğini, kusur durumunun tespitinin gerektiğini, taraf sıfatına haiz olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; yargılama sırasında alınan ve birbirini doğrulayan ATK 8. İhtisas Kurulunun 09.08.2018 tarihli raporu ile ATK 3. Üst Kurulunun 06.02.2020 tarihli raporlarına göre davacı müteveffa ...'ın kültür sonuçlarına uygun tedavi edildiği, yara yeri debridmanlarının yapıldığı, yapılan medikal tedavi, takip ve işlemlerinin tıp kurallarına uygun olması nedeni ile davalı hastane ile davacının tedavisinde görev alan diğer davalı doktorların herhangi bir kusurlu tedavi ve işlemlerinin bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacılar vekili; davalıların kusurlu oldukları hususunun sübuta erdiğini, davanın yargılama bakımından kusur incelemesi ve değerlendirmesi aşaması tamamlanmamış olsa dahi, ATK 8. İhtisas Kurulunun 09.08.2018 tarihli raporu ile ATK 3. Üst Kurulunun 06.02.2020 tarihli raporu dayanak kabul edilmek suretiyle davanın reddine karar verilmesinin mümkün olmadığını, birbiri ile tamamen zıt tespitler içeren bu iki raporda da, enfeksiyon hastalıkları uzmanı Prof. Dr. Turan Aslan'ın imzasının bulunduğunu, dava konusu uyuşmazlık bakımından görüşü kritik önemde olan aynı klinik mikrobiyoloji ve enfeksiyon hastalıkları uzmanının adeta çelişkili rapor verdiğini, Mahkeme kararının hatalı ve hukuka aykırı olduğunu, oluşan durumun, hizmet kusuru kavramının niteliği dikkate alındığında komplikasyondan öte davalı hastaneye ait hijyen şartları açısından gerekli dikkat ve özenin gösterilmemesi sonucu doğduğu anlaşılmakla müvekkilinde lökosit eritrosit sedimantasyon hızı (ESR) ve C-reaktif protein (CRP) referans değerlerinin çok üzerinde olmasına karşın müvekkiline gerekli tetkiklerin yapılmamasının ağır ihmal ve davalıların kusurlarının ağırlığını ortaya koymakta olduğunu, hükme esas alınan raporların birbiri ile çelişkili olduğunu yine adli tıp raporlarındaki incelemelerin yetersiz olduğunu ileri sürerek, kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; 8.Adli Tıp İhtisas Kurulunun 29.08.2018/1051 karar nolu ihtisas kurulu mütalaasında ve Adli Tıp Üçüncü Üst Kurulu tarafından hazırlanan 06.02.2020/40 karar sayılı raporlarda belirtilen geç tedaviye başlama ve erken taburcu etme eylemlerinin, davacıdaki hastalığa esas etki eden ana etken hususlardan olmadığı, davanın esasıyla ilgili hükme etki edecek tüm delillerin dava dosyası içinde bulunduğu, Kanun'un olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, hükme esas alınan bilirkişi raporunun hüküm vermeye yeterli ve denetime elverişli olduğu gerekçesiyle istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacılar vekili; istinaf dilekçesinde bildirdiği sebepleri tekrarlayarak, kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, doktor ve hastane kusuruna dayalı maddi ve manevi tazminat talebine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 502 ve devamı maddeleri.
2. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 266 ncı maddesinin birinci fıkrası.
3. Değerlendirme
1.Temyizen incelenen karara esas alınan 29.08.2018 tarihli Adli Tıp Kurumu 8. İhtisas Kurulu raporunda; yapılan ameliyat sonrası ateş şikayetiyle hastaneye müracaat eden hastaya, ameliyat yerinde herhangi bir infeksiyon belirti ve bulgu olmadığından bronşit tanısı konularak antibiyotik reçete edildiği, 30.05.2009 tarihinde ise insizyon yerinde açılma nedeniyle tekrar hastaneye başvurulması üzerine mediastenit şüphesi ile hastanın yatırılarak tedavisine başlandığı, alınan kültür sonucu 02.06.2009 tarihinde hastada MRSA tespit edildiği, 30.05.2009 tarihinde uygulanan antibiyotik tedavisinin hastane enfeksiyonu düşünülen hasta için yeterli olmasa da, 02.06.2009 tarihli kültür sonucu ile doğru tedaviye başlandığı, kültür alındıktan sonra geçen sürenin zorunlu bekleme süresi olduğu, bu sürenin kısa olduğu, kişinin enfeksiyonunu ilerlemesi üzerinde etkisinin önemsiz kabul edilebileceği belirtilmiş, yapılan itirazlar üzerine alınan 06.02.2020 tarihli Adli Tıp Kurumu 3. Üst Kurulu raporunda ise; bir haftalık zorunlu bekleme süresi nedeniyle bir hafta geç başlanan tedavide bahsi geçen bir haftalık sürenin enfeksiyonunu ilerlemesi üzerinde etkisinin ihmal edilebilecek derecede olduğu, antibiyogram sonuçları ile birlikte başlanan tedavinin erken kesilmiş olduğu ancak 36 gün antibiyotik tedavisine rağmen kişinin sedimentasyon değerinin düşmemesinin hastalığın kronikleştiğini gösterdiği, bu tablonun ortaya çıkmasında tedavinin erken kesilmesinden ziyade kendisinde mevcut diyabet hastalığı ve diğer faktörlerin etkisi olduğu, sonuç olarak kişiye kültür sonuçlarına uygun tedavi verildiği, yara yeri debridmanlarının yapıldığı, medikal tedavi ve takiplerinin uygun olduğu cihetle yapılan işlemlerin tıp kurallarına uygun olduğu belirtilmiştir.
2. Gerek maddi gerekse manevi tazminata hükmedilebilmesi için ortada hukuka aykırı bir eylem, bir zarar, bu zarar ile eylem arasında illiyet bağı ve kusur bulunmalıdır. Hemen belirtmek gerekir ki tazminat hukukunda sorumluluktan söz edilebilmesi için sadece eylemin yasaya veya sözleşmeye aykırı olması yeterli olmayıp, eylem sonucunda bir zararın da doğmuş olması ve zararla eylem arasında uygun illiyet bağının da bulunması gereklidir.
3. Somut olayda davalı doktorların kusurunun bulunmadığının temelde birbirini teyit eden bilirkişi raporları ile belirlendiği davalı doktorlar tarafından aydınlatma yükümlülüğünün yerine getirildiği hususları dikkate alındığında, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre davacılar vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın onanması gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan kararın 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
16.10.2024 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
Davalı hastane işletmesinin yeterli hijyen kurallarını sağlamaması nedeniyle bypass ameliyatı olan davacıların murisi Kemal'e hastane mikrobu bulaşmasına sebep olması, davalı doktorunda diyabetli hastanın özel bakıma ihtiyacı olduğu halde erken taburculuğuna karar vermesi ve ameliyat sonrası talepte özensizlik göstermesi nedeniyle meydana gelen zarardan sorumlu tutulması gerektiği düşüncesiyle Daire çoğunluk düşüncesine katılmıyorum.